Vampire Knight Light Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




01   Önceki Bölüm 

           
Çevirmen AzurveAziz

Uahh… Fuuka hayallerin içinde kaybolmuştu. Mutlu bir şekilde iç geçirip, test kitabının arkasına saklandı. İsteğim zaman Ay Yurduna gitmeye davet edilmiş olmak… En çılgın hayallerimde bile böyle bir şey hayal etmemiştim! Bu şekilde, ilk çikolatamı verebileceğim… Hatta direkt olarak Kaname-sama’ya verebileceğim… Vaaaay! Düşüncelere dalmışken, dudakları bilinçsiz olarak hareket etti. Eğer öyleyse, çikolatayı ona kendi elleriyle verecekti! Fuuka Kisaragi on altı yaşındaydı. Gençliğinin baharındaydı. Ama Kaname-sama tatlı seviyor muydu? Tatlı bir şey yerine belki de birazcık ekşi bir şeyler yapmalıydı… Ya da çikolata keki… Bu durumda endişelenmek bile eğlenceliydi.
 

“Hey Kisaragi, bir şey mi dedin?”
 

“Ayyy”
 

Öğretmenin cetveli kt diye masasının yanına düşmüştü ve Fuuka’yı hemen dünyaya geri getirmişti.
 

“Profe…!” Birdenbire gerçekliğe dönen Fuuka, başını kaldırıp yukarı baktığında mavimsi gözleriyle ona dik dik baktığını gördü.
 

“Neden bu kadar mutlusun? Bunu çöz ve sınıftan ayrıl!” Profesör tahtadaki problemi işaret etti.
 

Fuuka ne olduğunu pek anlamamış gibiydi.
 

“Üzgünüm…”
 

Ayağa kalktı ve soruyu çözmek için tahtaya doğru yürüdü. Dersin ortasında bir öğretmeni kızdırmak, Cross Akademisi gibi ünlü bir okulda utanç verici bir şeydi. Zil çaldığında bu sabah derslerinin ilk kısmının bittiğini ve öğle yemeği vaktinin geldiğini işaret ediyordu. Fuuka, Kanae’nin yanında yer aldı ve mutlu bir şekilde getirdiği yemek kutusunu açtı.
 

“Fuuka, plan işe yarayacak değil mi? Ders boyunca gülümseyip durdun da…”
 

“Ehehehe…” Ruka ve diğerlerine söz verdiği gibi kimseye olanlar hakkında bir şey söylememişti. Kanae’ye bile. Ama ona en azından Kaname’nin odasını bulduğunu söyleyebilirdi. Sadece istediği zaman Ay Yurduna girme iznini aldığı kısmı atlaması gerekiyordu. Tabii ki de, yemek saati herkesin konuştuğu ana konu Aziz Xocolat Günüydü. Herkes onu konuşuyor gibiydi.
 

“ Ben, İchijou-senpai için çikolata yapacağım!”
 

“Ben Aido-senpai’ye vereceğim…”
 

“Haaa…? Ama çok fazla çekişme olmayacak mı?”
 

“Buna şüphe yok, Shiki’ye ne dersiniz? O kadar yakışıklı ki!”
 

Onların birbirleriyle çekişmesini duyan Fuuka zevkten dört köşe olmuştu. Hakkında konuştuğunuz Aido-senpai, İchijou-senpai ve Kain-senpai ile dün tanışıp birebir sohbet ettim… Büyük ihtimalle bundan kimseye bahsetmemiş olması iyi bir şeydi. Bu planı uyguladığı çok iyi olmuştu hiç şüphesiz ki…! Fuuka tatmin olmuş halde sandviçini çiğnemeye devam etti.
 

Gece rüzgarı buz kadar soğuktu ve Fuuka yürürken her nefes verişinde beyaz bir halka çıkıyordu.
 

“Üzgünüm Kanae… Sadece bir kez daha…”
 

Fuuka o Ay Yurduna giderken odasında büyük ihtimalle derin uykuya dalmış arkadaşına seslenirken buldu kendini. “Bugün, Souen-senpai ön taraftan gelmemi söyledi… Her şey iyi gidecek mi merak ediyorum? Eğer şimdi yakalanırsam, bu daha kötü olur…” Küçük ayakkabıları birden hareket etmeyi kesti.
 

Belki de imkanım olmayacak… Gece sınıfı ve Gündüz Sınıfı hep birbirinden ayrıydı. Belki de davetleri usul icabıydı…
 

Dün başladığı şeyi ceza almadan bitirmesi tam bir şans eseriydi. Kaneme ile o şekilde karşılaşmak, hayatta bir defa olacak bir şeydi.
 

“Belki de aptallaşıyorum… Belki de sadece odama geri dönmeliyim.” Birden yönünü değiştirdi ve yoldaki bir çakıl taşına vurdu ve çakıl taşı birkaç metre öne gitti ve yere düşerek çınladı. “Ah…”
 

Fuuka, heybetli kapının için yine Ay Yurdunu gördü. İlk bakışta gecenin içinde ve ışıksız bir ortamda geceleyin bile ışıkları açık olan lüks bir kale gibiydi.
 

“Dersleri ne zaman bitecek acaba? Umarım herkesin yurda dönme vaktidir…” Kimseyi rahatsız etmemeye çalışarak, yavaş yavaş ve ayaklarıyla ses yapmamaya dikkat ederek yürüdü.
 

Tam kapıyı tıklayacakken, ondan önce kapının önünde bir figür belirdi.
 

“Güzel! İşte gelmişsin!” diye karşıladı Ruka.
 

Ruka o kadar birden ortaya çıkmıştı ki, zihinsel olarak buna adapte olmayan Fuuka gerginlikle yutkundu. “Ah… Bu… İyi geceler…”
 

Yurdun sıcacık ve rahattı. Kapının önü oldukça geniş bir lobiydi ve köşede bir merdiven vardı.
 

“Gerçekten… Burada oturmamda bir sakınca yok mu?”
 

Ruka başıyla onaylayıp merdivenlerden yukarı çıktı. Fuuka bir oraya bir buraya bakıp etrafı inceliyordu. Kanepeyi görünce, vücudunu saran bütün gerginliğe rağmen sonunda oturmaya karar verdi. Bir süre sonra Ruka; İchijou, Aido ve Kain ile birlikte geri geldi. Hepsi inanılmaz derecede güzeldi ve onlara bakmak bile etrafa renk katıp atmosferi değiştiriyordu.
 

“Fuuka, hoş geldin. Seni görmek güzel.” İchijou parlak bir şekilde gülümsedi. Birden bire nereden geldiği belli olmayan bir hizmetçi geldi ve onlara tatlı ve çay ikram etti.
 

“Ah, hepinize iyi akşamlar ve umarım rahatsız etmiyorumdur… Davet edildiğim için gelebileceğimi düşündüm… Ve… İşte buradayım.” Birden ayağa kalktı ve başını eğdi.
 

“Buraya deldiğin için onlara bugünün ödevlerini ertelemelerini, söyledim.” İchijou gülümseyerek söyledi. “Gel hadi otur. Yemek söyledim.”
 

“Evindeymiş gibi rahat et.” Kain birdenbire sanki sözlerinin dinlenmişini istermişçesine başını salladı.
 

“Evet, evet. Seni biz davet ettik bu yüzden hiçbir şey hakkında endişelenmenize gerek yok.”
 

“Teşekkürler!” Fuuka gergin ve endişeliydi. Gizli gece partisi başlamıştı.
 

“Ah… Bu… Her gece, geç saatlere kadar çalışıyorsunuz değil mi? Buraya geldiğim zaman… Tüm ışıklar her zaman açık…” Saf Fuuka, gece sınıfının hepsinin birer vampir olduğundan habersiz bir şekilde masumca onların “harika” olduğunu düşündü. Bu insanlar soylu ve yüksek mevkideki ailelerden gelse de, bu okulda herkes eşit muamele görüyordu.
 

“Şey, sıkı çalışan öğrenciler de var… Ama ben genelde sadece manga okurum.”
 

“Huh? İchijou-senpai, manga sever misiniz?”
 

“Tabii ki de. Çok eğlenceli buluyorum onları.”
 

“Vayyy! Ben de çok severim onları!”
 

“Gerçekten mi? Gündüz sınıfı öğrencilerinin pek o taraflarda bezi yok sanırdım. Bilirsin ya, Cross Akademisindeki tüm öğrenciler aşırı ciddiler.”
 

“Evet, gerçek şu ki mangaları bazen sadece gece okuyabiliyorum ve ışıktan rahatsız olan oda arkadaşım bana sinirleniyor…”
 

“Anlıyorum. Görünen o ki, gündüz sınıfında değişik tipte öğrenciler var…” dedi Kain çayına uzanırken.
 

“Evet. Sanırım…” Fuuka hemen kızardı. Konuşma onun sanki gündüz sınıfındaki tek ciddi olmayan kişisiymişçesine göstermişti. Tabii ki de kim okulun duvarından atlayıp kovulmayı göze alan birini ciddi ve örnek bir öğrenci olduğunu düşünürdü ki…
 

Elinde tuttuğu kupa inanılmaz derecede güzeldi. Çaydan yayılan sıcak buharda tatlı gül kokusu vardı. Daha önce içtiği çaylardan tamamen farklıydı. İçerken bile aromanın tadının boğazınızdan aktığını ve tüm vücudunuza yayıldığını hissedebiliyordunuz.
 

“Biraz da şeker ister misin?
 

“Ah, evet. Teşekkürler.”
 

Onlar ona çay ve yemek ikram ederken Fuuka, gizlicene Aido’ya baktı. Tek ağzınıı açmayan ve koltukta oturan kişi oydu.
 

Arkadaş canlısı görünüşüne rağmen, utangaç olabilir miydi? Pek benimle konuşmak ister gibi bir hali yok… Bunu da geçtim, Kaname ortalarda gözükmüyordu.
 

Ruka onun hafif iç çekişini fark etti. “Bir sorun mu var?”
 

“Şey… Kuran-senpai… Çoktan uyudu mu?”
 

Sadece Ruka duysun diye fısıldamasına rağmen, görünüşe göre odadaki herkes duymuştu. Hepsi donup bir heykel gibi oldular. Sıcak lobi bir anda buz kesmişti.
 

Ne…? Birden hava serinledi… Fuuka içini saran bu soğuma hissinin onun hayal gücü mü olduğunu merak etti.
 

Kain suçlar gibi Aido’ya baktı. Aido Fuuka’ya iğrenircesine baktı.
 

Gölzeri şüpheyle dolu “Kaname-sama’dan ne istiyorsun?” diye sordu. Havadaki hoşnutsuzluk daha da fazlalaşmıştı.
 

Aido-senpai kızgın ama… Neden bu birden ortamı soğuttu? Fuuka Aido’nun neden ona bu kadar sert baktığını anlayamıyordu. Sorusunu cevaplarken ürperdi. “Bu… Bu… Ben sadece öbür gün için teşekkür etmek istemiştim…”
 

“Cidden bu yüzden mi?
 

“Hadi ama, bu kadar korkutucu gözükmemeye çalış Hanabusa. Lanet, cidden Başkan Kaname Kuran’ın bir fanısın ha? Konuşmada isminin geçmesi bile seni savunmaya geçirdi.”
 

“Ben basit bir insanım! Aklından bile geçirme Akatsuki.”
 

“Aido, sakinleş. Bak, Fuuka’yı korkuttun… Zavallı şey.” İchijou araya girdi ve ona gülümsedi.
 

“Üzgünüm. Gördüğün gibi Hanabusa başkanı başka kimseyle paylaşmayı pek sevmiyor…” Göz kırparak espiri yaptı.
 

Aido incinmiş gibi davrandı ve uzaklara bakıp etrafta dolaşmaya başladı.
 

Ehh… Aido-senpai cidden Kaname-senpai hakkında konuştuğum için mi kızgındı? Hala onun neden kızdığını anlayabilmiş değildi ama belki de ağzından bir şey kaçırmıştı.
 

Bu zamana kadar sessizliğini koruyan Ruka, teselli edercesine konuştu. “Kaname-sama odasında dinleniyor şimdi. Endişelenme, ona geldiğini söyleyeceğim tamam mı?”
 

“Tamam. Çok teşekkür ederim…” Fuuka etraftaki havanın ıısınmaya başladığını hissetti ve sonra saatine baktı. “tanrım! Çoktan bu kadar geç oldu mu?”
 

Fuuka’yı takip ederek herkes saate baktı. İchijou endişeyle başıyla onayladı. “Güneş Yurduna dönsen iyi olacak… Seni bu kadar geç saatlere kadar tuttuğumuz için üzgünüz! Bir an hepimiz senin Gündüz Sınıfından olduğunu unuttuk.”
 

“Ah, endişelenmeyin. Çok güzel vakit geçirdim. Saati unutup bu kadar gevezelik ettiğim için özür dilerim.”
 

Fuuka, İchijou’nun hep nazikçe gülümsemesinden memnundu. Arkadaş canlısıydı ama alttan alta da saygı duyulur bir yetişkin havası veriyordu. Bu yüzden Yurt başkan yardımcısı seçildi… Tabi ya. O bayağı sorumlu biri.
 

Ruka’nın sırtına montunu geçirmesi onu şimdiye geri getirdi. “Teşekkürler. Bugün güzel vakit geçirdim.”
 

“Biz de öyle. Yine gelmelisin.”
 

“Tabii ki de, yine gel. Bekliyor olacağız.”
 

“Kain ve Aido, Fuuka’ya çıkışa kadar eşlik edin. Bir kızın geceleyin tek başına gezmesi iyi bir şey değil.”
 

“Pekala.” Kain Fuuka’ya göz kırptı ve Aido’ya baktı.
 

“Gitmek istemiyorum” Aido kollarını bağdaştırmıştı.
 

“Hep bana yalnız dolaşmanın tehlikeli olduğunu söylemez misin? Aido, buKaname-sama’dan gelen bir emir.”
 

“Hey sen. Canın istedi diye Kaname-sama’nın ismini ağzına alma.” Aido, İchijou’nun sözlerine hayıflandı.
 

Kısa süre içinde Fuuka’nın yanına gelip kolunu uzattı. “Hadi ama.”
 

Kain dalgın gibiydi ama yine de Fuuka’nın yüzündeki üzgün ifadeyi farketti.
 

Fuuka gittiği sırada Ay Yurdundaki lobide olan Ruka’nın ifadesi soğudu. Isıdan yoksun bir porselen bebek gibiydi ve bakışları bomboştu. Eğer genç insan bunu görseydi, korkudan ölürdü. Ama neyse ki gitmişti. Rolü sürdürmeye gerek yoktu.
 

“Ruka, o ifade çok korkutucu.”
 

“…Şey, sadece yoruldum Takuma-san.”
 

Ona şaşırmış bir şekilde baktı ve sonra bakışlarının yönünü değiştirdi. “Ben de.” Dedi. “ Bunların hepsini Kaname’ye bildirip, yatağa gideceğim. İyi geceler Ruka.”
 

“İyi geceler.” Ruka yalnız kalmıştı ve hala açık olan kapıdan süzen karanlık sessizliğe bakıyordu.
 

“O kız… Hiçbir şeyin fakında değil, değil mi? Kendi kendine konuşuyordu. Saçlarını parmaklarlarıyla taradı. Odanın karanlığıyla birleşiyor gibiydi. Onun fısıltısını duyacak kimse yoktu.
 

“Üzgünüm…”
 

Fısıldadığı sözler ne empati ne de bir his içeriyordu. Zaten onun… Ona acıması için bir neden yoktu.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


01   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.