Bölüm 18 - Uygunsuz Bir Şey Yaparsak Tekrar Hapsedilir miyim? (1)
"Bir şey sormak için buradayım."
Sesimi duyar duymaz başını yana eğdi ve bana baktı. Mavi gözleri, bana bakarken bin kelime konuşuyor gibiydi. Sıkıntılı görünüyordu, ani gelişimin sebebini merak ediyordu.
"Bugün mantıklı tarafı uyanık olduğu için çok şanslıyım" diye düşündüm kendi kendime. Ondan bazı güzel tepkiler almayı düşünmek beni heyecanlandırıyordu.
"Evet, evet, ne var?"
"Hemen kızarmaya başlama. Henüz hiçbir şey yapmadım. " ani açık sözlülüğüm karşısında ürktü.
"Peki, o zaman ne yapacağız..."
"Az önce ne yapıyordun? Tam bir karmaşaydı. Bir şeyleri çok büyütüyorsun. "
"Oh, oh, oh, hayır!"
Ne düşünüyordu ki? Onu dışarı çıkartarak kötü bir karar vermişim gibi davranıyordu. Sanki ben onu dışarı çıkartmasaydım o, dört ayaklı bir hayvanın yürüyüşünü tecrübe etmeyecekti. Dahası, ben ona hiçbir şey yapmadım ama yaptığım her harekete verdiği tepkiler nedeniyle insanlar ona zorbalık yaptığımı düşüneceklerdi.
Ona saçma gözlerle baktım ve yüzümü onunla aynı seviyeye getirmek için çömeldim.
"Ah, hadi ama. Zor olduğunu biliyorum…"
Aslında, buraya kadar olabildiğince hızlı koşmuştum. Bu da nefes nefese kalmama neden olmuştu. Neden o kadar hızlı yürüdüğü ve benden kaçtığı konusunda endişelenmiştim. Bir sorunu olduğunu veya belki de bu yeni deneyimden dolayı hastalanmış olabileceğini düşünmüştüm.
Olanlardan dolayı kendimi suçlu ve sorumlu hissetmiştim çünkü Lenag'dan dışarıda yürüyüşe çıkmasına izin vermesini isteyen kişi bendim, tabii bunu gerçekten bir yürüyüş olarak kabul edebilirsek. Şimdi ciddi bir şey olmadığını anlayınca sevindim. Dersimi almış oldum.
Emin olmak için Ricdorian'ı baştan ayağa titizlikle taradım, vücudunun tek bir noktasını bile gözden kaçırmadım. İyi görünüyor ancak onu muayene ettikten sonra eskisinden daha fazla kızarmış yüzü ile karşı karşıya kaldım.
"Neden kızarıyorsun? Sana baktığım için mi? "
Sapık muamelesi görecek olsam bile nedenini bilmek istiyorum. Bakışlarımdan rahatsız olduğu için miydi? Her şeyi düzgün bir şekilde yaptığım için mi?
Sonra aniden dudaklarını büzdü.
"Şey... Benimle göz te-teması kurarsan…"
"Dinliyorum."
"Daha önce hiç kimse gözlerimin içine bakmadı..."
Tereddüt etti. Ben de ona baktım, yüzü artık şalın içinde saklıydı ama gözleri dışarıyı izliyordu. Ama çok geçmeden gözlerini kapatan bezi çıkardı ve belki de az önce söylediklerine cevap vermediğim için bana baktı.
"İnanılmaz... Merak mı ediyorsun?"
Ricdorian dudaklarını oynattı.
"Merak edebilir miyim?" dedi ve utanmış bir şekilde yüzünü tekrar gizledi.
Ona verdiğim şalın altında parıldayan kırmızı dudaklarını gördüğüm an, gözlerimi hızla ondan uzaklaştırdım.
Hay aksi, bu kadar bakmak yeter. Ricdorian'ın ten rengi pürüzsüz ve soluktu. Dudakları yeni çekilmiş bir gül kadar kırmızıydı ve yanakları da öyleydi. Ona bakmaya devam edersem kendimi tuhaf hissedeceğimi düşünüyorum.
Açıkçası romanı okuduğumda, yetişkin Ricdorian'ın görünüşünü beğenmiştim ve genç hâlini umursamamıştım. Ama şu anda gördüğüm şey, ilahi bir şey. Varlığı bile bütün nefesimi kesmeye yetiyor...
Bu, bir erkek kahramanın sadece bir insana benzetilebilecek bir yüzü olmaması gerektiği gerçeğinden kaynaklanıyor olmalı. O, daha çok bu dünyanın dışında mükemmel bir güzelliğe sahip göksel bir varlık gibi.
"Anlıyorum, Uhm. Oh, gitmeliyim. Buraya aceleyle geldim çünkü ne olduğunu merak ediyordum."
Bir battaniyeye sarılı omzu beni duyunca biraz titredi. Daha ben adım atamadan vücudunu biraz yukarı kaldırdı ve beni geri döndürdü. Sersemlemiş bir hâlde parmağına baktım.
Gözlerimin içine hafifçe baktı, kıyafetimin çok küçük bir alanını tuttu, o kadar küçük bir alandı ki bir karınca boyutunda bile değildi.
"Gidiyor musun?"
Aslında acelem vardı çünkü Hans, Ricdorian'ın hücresine gidip onu kontrol edebilmeme çok kısa sürmesi şartıyla izin vermişti.
Başımı salladığımı gördükten sonra biraz morali bozulmuş bir şekilde daha da yukarı baktı. Gümüş rengi saçları sallandı ve mavimsi gözleri daha da öne çıktı. Bu görünüşüyle birinin kalbini kolayca kazanabilirdi.
"Neden…"
Benim gözlerime kitlenen o kışkırtıcı gözleri şu anda kör olmuş gibiydi.
"... gelmedin?" bunun nereye gittiği konusunda biraz gerildim, sertçe yutkundum.
"Oh, ne zaman?"
"Son haftalarda, odamda..."
Bekle…. Ne demek istiyorsun? Odanda mı? Neden bu kadar yanıltıcı kelimeler kullanıyorsun?
Gözlerinin köşesinde oluşan yaşlar nedeniyle gözlerini kırpıştırdı.
Ne demek istediğini kısa süre sonra anladım. Ah. Ama bekle bir dakika. Oh hayır, dur.
"…seni bekliyordum."
"Burada uygunsuz bir şey yaparsak bir kez daha hapsedilir miyim?"
Ricdorian'ın gözlerini ovuşturduğunu ve yanaklarından akan gözyaşlarını sildiğini görünce kendimi çabucak toparladım. Lolipopu çalındığı için ağlayan küçük bir çocuğa benziyordu ama o ne bir çocuktu ne de lolipopu vardı, öyleyse neden ağlıyordu?
Bir süredir, erkek ana karakterin duygusal değişikliklerine ayak uyduramadığım için duygusal olarak istikrarlı olup olmadığımdan emin değilim. Bundan dolayı bir şüphem var ama… Evet, yine de güçlüklerle başa çıkma ve zor durumlara dayanma kabiliyetine sahibim. Üstelik 'Bir Flander Köpeği' filmini düşündüğümde hâlâ üzüntü ve keder hissediyordum… Öyle olsa bile neden bir köpeği düşünüyorum ki? Aklımı kaçırmış olmalıyım.
Kırmızı yüzünü çaresizce avucuyla kapatan Ricdorian, çelik zincirin yüksek ses çıkarmasına sebep oldu.
"... bu... son seferimiz mi olacak?"
Terk edilmiş bir köpek yavrusu gibi ağlayan Ricdorian'dan bu sözleri duymak kalbimi ağırlaştırdı. Hemen önünde çömeldim.
"Hayır. Ben öyle bir şey söylemedim."
Onu teselli etmeye çalışarak konuştum.
Hayatına müdahale etmeye devam ettim ve sonuç olarak ona karşı zaafım olduğu için beni tam kalbimden vurdu.
Onun için biraz üzüldüm. Şu anda ne hissettiğini tam olarak anlayabiliyordum. Hayatında ilk kez böyle hissediyordu, değil mi? Geçen ay ağlamak ve hırlamak dışında hiçbir şey yapmamış olan ondan bu tür sözler duymak çok garipti.
Neden bu seferlik kadın kahraman rolünü oynadığımı bilmiyorum. Normalde onu kurtarmak ve canavar tarafını ehlileştirmek kadın kahramanın işi. Ama belki şimdilik duygularını hafifletmesine yardımcı olursam uzun bir süre sonra bu olayı unutur. Yani sorun olmaz.
Seçilmiş kişi olmadığımı bildiğim için biraz kayıtsız hissediyordum. Ona yardım etmedeki sınırlamalarımı net bir şekilde anladım çünkü onu özgür bırakacak kişinin ben olmayacağımı biliyordum.
-----Çevirmen Notu------
Yordun bizi be çevirmen. Canın sağ olsun. Devam.
Devamı ve daha fazlası NovelEvreni'nde. Sitemizi ziyaret ederek 40-50 bölüm önden okuyabilirsiniz!
Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.