Reenkarnasyon Geçiren İle Dünyaları Değişenin Karşılaşması

Chu Lian itaatkar bir şekilde başını salladı. Tatlı görüntüsü, Matriark’ın onun küçük yanaklarını sıkmak istemesine sebep oluyordu. Sanglang’ın karısının oldukça güzel olduğunu kabul etmek zorundaydı. Büyük başkentte bile Chu Lian güzelliğiyle adından söz ettiriyordu. Onu gözlemlediği son birkaç günde Matriark He aynı zamanda Chu Lian’ın nazik ve masum bir doğası olduğunu fark etmişti, çoğu asil hanımdaki kibirli, entrikacı kişilikten eser yoktu. Bu yüzden torununu olabildiğinde şımartmak istiyordu ve insanlar tarafından kullanılmasından korkarak ona her fırsatta tavsiyeler veriyordu. Matriark He’nin tek istediği Ying Hanesi’nden doğurgan bir gelin almakken saklı bir cevher bulacağını kim tahmin edebilirdi ki?
Aynı zamanda Matriark He Chu Lian’ın kişiliğini çözdüğünden beri, He Changdi’nin orduya katılmak için evi bu kadar ani bir şekilde terk etmesini anlamıyordu.
He Sanglang nasıl böylesine iyi huylu, böylesine güzel karısını öylece arkada bırakıp gidebildi?
Chu Lian da kendi endişelerinin içine gömülmüştü bu yüzden Matriark’ın anlık dikkat dağınıklığını fark etmedi.
Biraz düşündükten sonra Chu Lian bugün yine de çok dikkat çekmemeye karar verdi. Aynı zamanda Dingyuan Hanesi’ndeki Dingbo Salonu’na da ne olursa olsun gitmemeye dikkat etmeliydi!
Arabadan inerken hizmetçilerin ona yardım etmesine izin verdi, bu sırada Madam Zou’nun iki yeğeniyle çoktan dışarıda beklediğini gördü.
He Dalang onları bir hizmetçiyle iç avluya gönderdikten sonra kendisi de başka bir hizmetçiyi misafirlerin karşılandığı salonun olduğu dış avluya doğru takip etti.
Madam Zou, Küçük An ve Küçük Lin’i bakıcılara teslim edip onlara talimatlar verdi.
“Genç bayanları kuzenleriyle oynamaları için götürün.”
Madam Zou’nun babasının evini sık sık ziyaret ettiği belliydi. Küçük Lin ve Küçük An de Dingyuan Yerleşkesi’ndeki çocuklarla oynamaya alışkındı. Madam Zou’nun emriyle iki bakıcı ve birkaç kişisel hizmetçi kızları götürdü.
Madam Zou çocuklarının figürleri kaybolana kadar izledi. Sonra Chu Lian’a gülümseyerek döndü, “Üçüncü Kız Kardeşim benimle gel. Endişelenme. Belki baba evinden akrabalarınla karşılaşırız!”
Chu Lian biraz endişelenmekten kendini alamadı. Kimse farklı ve yeni bir ortamda rahat olamazdı özellikle bu onun ilk gelişiyse.
Madam Zou on dakika kadar Chu Lian’la birlikte yürüdü ve yol boyunca yerleşkedeki çeşitli yerleri tanıttı. Lotuslarla kaplı büyük bir göle ulaştıklarında Madam Zou durdu. Gölcüğün karşısını işaret etti.
“Üçüncü Kız Kardeşim şuraya bak. Bu bütün genç madam ve leydilerin toplandığı Mei Avlusu.”
Chu Lian, Madam Zou’nun işaret ettiği yöne baktı. Beklediği gibi koridor boyunca koltuklarda asil madamlar oturmuş sohbet ederek gülüşüyorlardı. Suyun yanındaki salondaki kişisel hizmetçiler ve daha yaşlı hizmetçiler kıpır kıpır salona girip çıkıyordu. Bütün mekan capcanlı görünüyordu. Bakışlarını genç madamlardan oluşan grubun üzerinde gezdirdi ama bir tanesini bile tanıyamadı...
Keskin gözleriyle Madam Zou, leydilerden birini tespit etti.
“Üçüncü Kız Kardeşim, bu Ying Yerleşkesi’nden en büyük kız kardeşin değil mi?”
Chu Lian siyah parlak gözlerini sonuna kadar açtı ve Madam Rong’u başka bir orta yaşlı kadınla salonun dışına yürürken gördü.
“Evet bu en büyük kız kardeşim.” diye cevap verdi Chu Lian.
Madam Zou Chu Lian’ı çekiştirdi. “Hadi biz de oraya gidelim.”
Çoktan orada oldukları için Chu Lian’ın saklanabileceği bir yer yoktu. Yapabileceği tek şey cesaretini toplayıp Madam Zou’nun arkasından takip etmekti. Ama bu sırada kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Gizlice daha az kişinin olduğu bir yerlere saklanma planı yaptı. Uzaktan asil madamlar Varis Jing’an’ın karısı Madam Zou’yu tanıdılar ve sırayla onu selamladılar.
Madam Zou gülümseyerek selamlarına karşılık verdi, “Tamam, tamam benim için bu kadar resmileşmenize gerek yok. Bugün büyükbabamın uzun yaşam ziyafeti. Kutlamalara katıldığınız için ben size teşekkür etmeliyim!”
Madamlar uygun şekilde cevapladı: “Bir şey değil, bir şey değil.”
Madam Zou bundan sonra yana çekilerek arkasında duran Chu Lian’ı ortaya çıkardı. “Onu henüz tanımıyor olabilirsiniz ama bu benim Üçüncü Kız Kardeşim, Ying Hanesi’nin Altıncı Hanımı.”
Chu Lian selamlamak için eğildi.
Diğer madamlar da selamına karşılık verdi ama Chu Lian onlara bakmak için hızlıca kafasını kaldırınca gözlerindeki küçümsemeyi ve tepeden bakmayı fark etti. İfadesi sertleşti ve hemen bu insanların neden onu küçümsediklerini anladı.
Orijinal ‘Chu Lian’ olmadığı için bunu çok ciddiye almadı. Yine de bakışlar biraz rahatsız hissetmesine neden olsa da genelde umursamaz olan kişiliği, bunun onu fazla etkilemesini engelledi.
Hayatta kalmak için onlara ihtiyacı yoktu yani neden onun hakkında ne düşündükleri umurunda olsundu ki? Tek yapması gereken pişmanlığı olmadan mutlu bir şekilde yaşamaktı.
Düşünceleriyle bir süre boğuştuktan sonra yüzündeki endişeli kasılma kayboldu ve parlak neşeli hali ortaya çıktı. Chu Lian şu anda gençliğinin en güzel zamanlarını yaşıyordu. Doğal güzelliğiyle ve Xiyan’ın onu bu sabah giydirdikleriyle etkileyici bir genç hanım gibi görünüyordu. Yüzündeki rahat ve dürüst ifade sadece güzelliğini daha da ortaya çıkardı. Sakin ve nazik bir şekilde bütün asil madamları selamladı. Bu sefer rahatsız hisseden taraf diğer madamlardı. Ama buna sadece Madam Zou onları izlediği için katlanıyorlardı. Madam Zou, Chu Lian’ı saygısını sunması için Varis Dingyuan’ın karısı Madam Huang’ın yanına getirdi.
Madam Zou, Dingyuan Hanesi’nin en büyük meşru kızı olsa da ana dal değil ikinci daldan doğmuştu. Varis Dingyuan ana dalın en büyük oğluydu ve doğal olarak karısı da onun en büyük teyzesi oluyordu.
Varis Dingyuan’ın karısını selamladıktan sonra Madam Zou, Chu Lian’ı yanında tutmaya devam etti ve başkentteki diğer asil leydilerle tanışması için onu gezdirdi.
‘Leydilerle tanışmak’ basitçe onlara yüzünü göstermek ve selam vermekten ibaretti. Bu Chu Lian için çok da zorlayıcı değildi. Tek yapması gereken selam verdikten sonra bir vazo gibi Madam Zou’nun yanında durmaktı.

DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;