Bir süre sonra Huajin kağıtlardan başını kaldırdığında yatakta uyuklayan çocuğu gördü.
Kağıtları tekrar düzene koyarak masadan kalktı ve yatağa ilerledi. İnce örtüyle çocuğun üstünü iyice örttü.
"Hmm" örtüye sarılırken, uykuda bile başını yastığına sürtme alışkanlığını bırakmadı. Gözünde ufak yaşlar vardı, neye bu kadar ağlamıştı?
Aynı odadalardı ama ağladığını bile anlamamıştı. Öylesine sessizdi ki...
Gözleri kızarmış ve şişmişti. Yastık bile hafif ıslaktı.
Yanına uzandı ve bir süre boşca tavana baktı. Modern tavanlara nazaran kubbe gibi bir yapıya sahipti ve oldukça süslüydü. Yatak bile...
Iç çekti.
Tekrar yataktan kalkarak odadan ayrıldı.
***
Yavaşça gözlerini açtı.
Neredeyim ?
Yüzünü sildi, ağlamış mıydı ?
Yatak oldukça geniş ve rahattı, çevre oldukça lüks eşyalarla donatıldı.
Yavaşça doğruldu, ah doğru ya imparatorlaydı.
Ne gerçekçi bir dünya.
Gitmek ve kalmak arasında kararsız kalacak kadar.
Peki geri dönerse ne olacak ? Kimsesi yoktu, tek kimsesi olan ustası da öldü. Geri dönüp de ne olacak ? İntikam mı? Hayır intikamını zaten almıştı.
Ama nafile. Ustası geri dönmeyecekti.
Gözleri buğulanırken bir iki yaş daha düştü ellerine. Önceden çok korkak bir insandı.
Hatta o kadar korkak ki, ustasıyla karşılaştığı ilk an bile.
Utanç vericiydi.
Intihar edecekti, büyükce bir dağın tepesinde. Kendini dağdan düşünmeden attıktan sonra bir dala tutunmuş ve yardım edin diye uzun süre bağırmıştı ağlayarak.
Onunla böyle tanıştı.
Onu kurtarmıştı. Elbette sonra söylenerek ayrılmıştı...
Ama ne gidecek kimsesi ne de yapacak bir şeyi vardı. Israrla onu takip etti. Ne kadar görmezden gelirse gelsin.
En sonunda pes ederek çırak olarak almaya karar vermişti.
Gözyaşlarını silerek yataktan kalktı. Odaya bakındı. İllüzyona dair bir açık aramak amacıyla.
Çünkü burada yararlanırsa gerçekten yaralanır, ölürse gerçekten ölürdü. İllüzyondu herşey ama zarar verirdi. En korkulan şeylerden biriydi.
Bu nedenle ne olur ne olmaz önce çıkmanın bir yolunu bulmalıydı.
Odaya bakındı. Göze değer hiçbir şey yoktu.
Masanın yakınlarındaydı, kağıtlar ilgisini çekince eline aldı ve baktı. Dil antik bir dildi. Yazı ise gerçekten ölse dahi unutmayacağı ustasının yazısı.
Ne oluyordu Tanrım ? Anlayamıyordu.
Kağıdın içeriğindeki bilgiler onu şaşırttı. Düşünce yapısı bile ustaninki...
Tek değişen görünüşüydü.
Gözleri takvime takıldı.
[Başkent Athara...]
Athara? Başkent ?
Burası gerçekten zümrüt sarayına benziyordu. Öyleyse Amoli'de miydi ?
[İmparatorluk takvimi 457]
Nefesi kesildi. İmparatorluk takvimi. Yıllar önce tarihe karışan eski takvim ?
Ve 457 yılı?
Gerçekten binlerce yıl geriye mi geldi ?
Aklında bir düşünce parladı bir an. Ya illüzyonda değilse? Ya bu illüzyon değil de zaman kristali ise ?
Sarsıldı.
Hayır...
Öyleyse imparatorun ustasına benzerliği nasıl açıklanabilirdi? Düşündü, düşündü ve düşündü.
Aklına ustasıyla geçirdiği her anı geliyordu. Minik beden tekrar titriyordu.
Yere çöktü.
Gerçek olmasının imkanı yoktu.
Illüzyonun en korkutucu yanı gerçekle ayırt edilememesidir. Ayrı bir dünya gibi. Ve bunu icat eden ve tek yapabilen kişi de tahmin edilebileceği gibi...
Imparator Huajin.
Tarihten tarihe aktarılan bir söze göre imparator ismini television gibi bir şey koymuş.
(Yazar:Kafaya koydu yani yapacak aishiseuegiwn)
Ve dünyada kaç kristal var bilinmiyor, kaç tane kristal yaptığı da.
Ama bir çıkış adına ipuçları da koyduğu biliniyordu. Sadece şu zamana kadar bulan olmadı.
Çevresine bakındı. Gece yarısıydı, imparator neredeydi ? Aniden şimşek çakar gibi oldu beyninde. O...gece bir kadını davet etmiş gibiydi...
Göğsü sıkıştı, hızla odadan fırladı.
İllüzyon dahi olsa.
Kabul edemez.
***
"Beni neden çağırdın?" Amanda otururken önündeki adama baktı.
Bahçede büyükce bir çardakta.
Ajin karşısına oturarak Amanda'ya gülümsedi. "Cesaretin günden güne artıyor "
"N-Ne yapacaksın?" Hemen tetikte durarak gerginleşti.
"Haha sadece sohbet için" Sağ elindeki şişeyi açıp parmaklara doldurdu. "İçmez misin ?"
"İçemiyorum" reddetti Amanda. Sarhoş olup da imparatorun üzerine atlayacak, küfürler savuracak diye korkuyordu.
"Pekala" omuz silkerek doldurduğu bardağı kafaya dikti. "Doktorsun, zehirler hakkında herhangi bir bilgin var mı?"
"Hayır" Amanda garip bir hisle baktı. "Zehirlendin mi ?"
"Değil ama yakında olabilir" kümesindeki zehirin varlığından rahatsızdı. Her an patlayabilecek bir bombayı üstünde taşımak istemiyordu.
"Aslında evet" vücudunda bir başka zehir daha mevcuttu. Öfkesini tetikleyip kontrolünü kaybetmesine sebep olan bir tür uyuşturucu.
Bir an dalgınlaştı, bu ilacı ona veren hizmetçilerdi. Annesinin hizmetçileri.
Üzerinden servet kazanmak adına çok uğraştı ve sonunda o para nedeniyle öldü. Açgözlülüğü pahalıya patlamıştı.
Önceki hayatında, Afeng ona müdahele etmeden önce. Hatırlıyor o anıyı.
Kafayı yemiş bir haldeydi, her yerin para olduğunu düşündü. En sonunda o çok sevdiği cenneti adına kendini balkondan attı.
Hayır, onun gözünde önünde bir para havuz vardı, lâkin keşke bunun bir hayalden ibaret olduğunu idrak edebilse.
Küçükken defalarca istismar edildi. Evde, evden gittiğinde kraliyet ailesinde. Her şekilde hor görülme, baskı ve ilaçlar onu çıldırtmıştı.
Normal görünse de düşünce yapısının herkesten farklı olduğunu biliyordu. Faklı insanların olması normal, bu durumu kafaya takmadığı gibi görmezden geldi.
"Ne tür bir zehir?" Amanda ciddileşti.
"Açıkçası daha çok bir ilaç. Önce akıl sağlığı dengesizleştirecek ve ardından bedenime işleyecek. Işkence ile parça parça ölüme yaklaştıran bir tür ilaç.
Derin nefes aldı Amanda. Hatırladı, elbette Huajin Amoli yıkıldığında savaşta ölmese bile sadece 7 yılı kalmıştı kitaba göre. Bu ilacı biliyor...hizmetciler tarafından verilmişti.
Açıkça bunu yazarken umursamadı. Nasıl olsa kurguydu ve okurlar kötü karakterin acı çekmesinden özellikle zevk alıyordu. Bu nedenle bu tür detayları yazmaktan çekinmedi.
Ama şimdi işler değişti...
Kanlı canlı karşısında...
"Özür dilerim" başını eğdi, sesi boğuktu. Söylemekte zorlanıyordu. Aslında Huajin öyle kötü biri değildi. Sadece onunla uğraştı ama asla zarar vermediği gibi buraya geçirmesinde sorumluluk duyarak onu korudu.
"Üzgünüm" çok zordu bir özür. Çok zor...
Onun resmen kaderini belirlemişti, pişmandı. Gerçekten pişmandı. Özellikle Huajin'in geçmişini düşünüp de tane tane yazan o iken..
"Sorun değil" rahat bir şekilde bardağı kafasına dikti.
Aklına onun çocukluğuna yazdığı şeyler geliyordu. Göğsü sıkışıyordu, umrunda değildi hiçbir şey. Sadece ayağa kalkmak ve ona teselli vermek istiyordu. Düşünmeden de yaptı.
Huajin ona sarılan ani beden karşısında sarsıldı. Içinde oluşan ani sıcaklık hissini fark edemeden.
-Devam Edecek-
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.