Yukarı Çık




21   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   23 


           
Sarı şekerin tadı elma gibiydi.

Gerçekten çok lezzetli .

Beklendiği gibi, tatlı şeyler en iyisidir.

Şekeri dilimle yuvarladım, ağzıma yayılan elmaların tadını çıkardım.

Damian bana tiksinmiş bir yüzle sordu.

"Neredeyse kusuyordun, neden ağzına şeker koydun?"

"Midem bulanınca tatlı bir şeyler yemeliyim."

Cevabıma cevaben Damian, 'Nasıl bir insan böyle?' 

"Tamam, eğer öyle düşünüyorsan ... "

Sonra cevabımı anlayamıyormuş gibi aceleyle başını salladı.

Hey, insanlar şekeri şeyleri sevebilir.

İnsanların tatlı şeyleri sevmek için tasarlandığını bilmiyor musun?

Sonra Damian ağzını açtı.

"Bu arada, senin kadar genç bir hizmetçi görmedim."

"Ah, şey. Doğduğumdan beri İmparatorluk Sarayındayım. İşte bu yüzden."

Ona kibarca cevap verdim.

Sonra, bir süredir ilk defa, benden tiksinen ya da tüm zaman boyunca ifadesiz olan Damian gözlerini açtı.

"Ne? Niçin?"

"Annem İmparatorluk sarayının hizmetçisiydi, ama beni doğurduktan sonra vefat ettiğini söylüyorlar."

Damian gözlerini kıstı.

Ne?

Kafamı eğdim.

Bana sempati mi duyuyorsun?

Aslında, gerçekten umurumda değil.

Sonra gözlerim aydınlandı.

Tamam, bu fırsatı değerlendireceğim!

Onu gittikçe daha sempatik yapacağım!

Olabildiğince acınacakmış gibi davrandım ve Damian'la yüzleştim.

"Senin de mi ailen yok?"

"Evet."

Omuzlarım aşağı inerken Damian'ın gözlerine hafifçe baktım.

Damian kaşlarını çatıyordu.

Oh, oh, oh.

Sonunda Damian'la bağlantı kurmayı başarabildim mi?

Pekala, düşünsene!

Damian'ın ailesi ölmedi mi?

Damian'ın eline şeker koydum.

"Ben şeker yemem...!"

"Kendini kötü hissettiğinde hoşuna gidecek."

Refleks olarak elimi durdurmaya çalışan Damian durdu.

Damian'la göz teması kurdum ve özel hareketimi kullandım.

"Tatlı bir şey yersen, her şey yoluna girecek."

Gözlerim neredeyse kapanana kadar gülümsedim.

Ne düşünüyorsun? Şirin değil miyim?

Eğer böyle gülümseseydim, sadece İmparatoriçe değil, diğer Hizmetçiler de üzerime fırlardı!

Ancak Damian beklediğim gibi tepki vermedi.

"Sırıtma öyle. Çirkin görünüyorsun."

Biraz şok oldum.

Gerçekten çirkin olduğum için mi?

Suratsız bir şekilde ona baktım.

Cidden, o yakışıklı görünüşüyle onun önünde bir hiç olurdum, değil mi?

... Ama bunu kabul etmek istemiyorum.

Bu arada Damian gerçekten romanda tasvir edilene benziyor.

Damian'a baktım.

'Çok yakışıklı görünüyor.'

Pürüzsüz alnında, mavi saçları usulca çırpınıyordu.

Geyik gibi güzelce uzanan boynu krem şanti kadar beyazdı.

Onun özellikleri ve küçük yüzü Tanrı tarafından tüm kalbiyle yaratılmış gibiydi.

Ve altın rengi parlayan kırmızı gözleri...

Bütün bunlar zarif görünen ince bir vücut ve ince uzuvlarla tamamlandı.

'Hala göz kamaştırıcı derecede güzel ... ve gelecekte, bu imparatorluğun en güzel genç adamı olacak.'

Ama o göz kamaştırıcı görünüşü ve yaşadığı yer pek uyuşmuyor.

Etrafıma baktım.

Hizmetçi duyularım karıncalanıyordu.

Ah, kirli.

Pencere pervazındaki toza bak.

Temizlemek istiyorum, Deterjanla iyice yıkamak istiyorum!

Damian'ın ince ve küçük bedeniyle, genellikle bu kadar büyük bir alanı nasıl temizlerdi...

Eğer birbirimizi biraz daha tanırsak, senin için biraz temizlik yapabilir miyim?

Bu şekilde düşünerek Damian'a gülümsedim.

"Ne bakıyorsun?"

... Gözlerimiz yeniden buluştu.

Ehehe.

Cevap vermek yerine belli belirsiz gülümsedim.

'İçinde yaşadığın saray gerçekten kirli!'

"Düşünüyordum, öylesine?"

Damian şaşkın bir yüzle sordu.

"Aklıma gelmişken, bir süredir bana Veliaht Prens diyorsun."

"Bunun nesi yanlış? Sen Veliaht Prenssin, değil mi?"

Sen Veliaht Prens değil misin?

Hayır, aynen orijinalde tasvir edilen prense benziyor, değil mi?

"... Tabii ki benim."

Başımı eğerken bana bakarken Damian kaşlarını çattı.

Bir an tereddüt ettikten sonra ağzını açtı.

"Başkalarının bana ne dediğini bile bilmiyor musun?"

"Biliyorum."

Damian.

İnsanlar onun adını ancak unvanı olmadan böyle söylerler.

'Ekselansları ya da Veliaht Prens denilerek saygıyla anılmalıydı.'

Çünkü herkes Damian'ın Veliaht Prens olarak tahttan indirileceği dedikodusunu yapardı.

'Ama onun Veliaht Prens unvanının ötesine geçip İmparator olacağını biliyorum.'

Ve bu gerçekleşmese bile, o hala Veliaht Prens'ti, kibarca çağrılmalıydı.

Bunu bilmediğimden değil, en azından onun için yapabileceğimin bu olduğunu düşündüm.

Uzun süre düşündükten sonra Damian tekrar dikkatlice sordu.

"...Sakıncası yok mu?"

"Neden olsun? Sonuçta sen yakışıklı Veliaht Prenssin."

Damian sessizdi.

Onunla güvenle yüzleştim.

Şu anda cömert davranıyorum.

Çirkin olduğumu söyledi ama buna müsamaha gösterdim. Bir süre sonra Damian hızla başını çevirdi.

Ha?

Gözlerimi genişçe açtım.

Damian'ın kulakları mı kızarıyordu?

"Bu çok komik, gerçekten."

Bir an sonra, Damian isteksizce mırıldandı, ama duymamaya karar verdim.

"Ah, şimdi geri dönmeliyim!"

Sonra koltuğumdan kalktım.

Çok uzun süre kalmayı planlamamıştım.

Aslında Damian'la böyle karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim.

Bankta duran kıyafet paketini aldım.

"Hizmetçi Weber için kıyafet almam lazım."

"Hizmetçi Weber?"

"Evet, İmparatoyiçe'nin Sarayındaki kıdemyi hijmetçi. O jok iyi vir insandır." (Evet, İmparatoriçe'nin Sarayındaki kıdemli hizmetçi. O çok iyi bir insandır.)

Sanırım artık bacaklarımda biraz güç kazandım.

Birkaç adım atıp Damian'a baktım.

"O jaman, bir dahaki sefere geyi geyeceğim."(O zaman, bir dahaki sefere geri geleceğim.)

"Yeter, geri gelme."

"Hayır, geri geleceğim."

İnatçılıkla cevap verdiğimde Damian gözlerini kısarak bana baktı.

Tekrar sordu.

"Daha önce iyi bir çocuk olduğunu mu söylemiştin?"

"Şey, Umm, sana gelmek iyi bir çocuğun yaptığı şeydir."

İyi olduğumu söylemedim.

İyi olduğumu söylediğimde, kendime iyi davrandığımı kastetmiştim!

Cevabımı duyunca Damian içini çekti.

Hala genç ama iç çekmeye devam ediyor.

Parlak bir şekilde gülümsedim.

"Sonra görüşürüz!"

"... İyi."

Bir süre sonra Damian küçük bir sesle cevap verdi.

Bir dahaki sefere gelmeye iznim var, değil mi?

Eğildikten sonra tekrar köpek deliğinde süründüm.

Ah, gerçekten.

Çok yoruldum!



***



Damian, Charlize'in içinden kaybolduğu köpek deliğine dikkatle baktı.

'Ne halt ediyor bu?'

İlk başta, çocuğun gerçekten bir suikastçı olduğunu düşünüyordu.

Tabii ki, değiş tokuşlarından sonra, böyle bir çocuk tarafından öldürülmekten endişe ettiği için acınacak haldeydi.

Ayrıca, ne kadar şaşırmış olursa olsun, önce boynuna bıçak doğrultma eylemi...

'... Bu konuda yanılmışım.'

Damian istemeden kaşlarını çattı.

Ona bakan küçük kız, tavşana benziyordu.

Korkmuş bakışları zihninde oyalanıp duruyordu.

'Ah, aklıma geldi.'

Adını bile sormamıştı.

... Bir dahaki sefere gelecek mi?

Damian gözünü kırptı.

Sabırsızlıkla beklerse hayal kırıklığına uğrayacağını biliyordu, ama o çocuğun geride bıraktığı "Tekrar görüşürüz" sözleri kafasında durmaksızın tekrarlanıyordu.

'Boş ver, ne bekliyorsun ki?'

Yakında ortadan kaybolacak.

Tıpkı baloncukların kaybolması gibi, geride bir iz bile kalmayacak.

Damian'ın ifadesi hızla soğudu.

Sonra çocuk cebinde bir şey hissetti.

'Bu ... '

Elini cebine koyup çıkardığında, ifadesi bir anda ufalandı.

Damian'ın cebinde bir şeker vardı.

Renkli kağıda sarılmış bir şekerdi.

Bunu nasıl bu kadar gizli yaptı?

Bir süre sonra Damian şekeri soyup ağzına koydu.

Aklıma gelmişken, şeker yiyeli uzun zaman olmuştu.

Pembe şekerin tadı çilek gibiydi.

Belki tadı yüzündendir, ama ağzı garip bir şekilde tatlıydı.



***



İmparatoriçe Sarayı'na döndüğümde hemen iki hizmetçi tarafından yakalandım.

Beni gören Hizmetçiler şaşırdılar.

"Aman Tanrım, Charlize! Bu ne!"

"Önlüğünde ot mu var?"

"Ayrıca, giysileriniz kirden mahvolmuş"

"Ben, um. Buraya gelirken yolda düştüm ... "

Ehehe.

Gülümseyerek örtbas etmeye çalıştım ama odadan yeni çıkmış olan İmparatoriçe katıldı.

"Yolda mı düştün? Yaralandın mı?!"

"Hayır. İnciymedim."(Hayır, incinmedim.)

Tek sorun neredeyse ölüyordum....

Yani Damian, o küçük çocuk, yüzünden.

Bu kadar pervasızca birine hançer doğrultmaya nasıl cüret edebilir?

Neyse ki, İmparatoriçe ve Hizmetçiler sadece ciddi şekilde yaralanıp yaralanmadığım konusunda endişeliydiler ve başka bir şeyi sorgulamadılar.

Ama İmparatoriçe birden kulaklarıma fısıldadı.





***************************************************************************************

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


21   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   23