Her türlü duyguyla dolu o gözler gerçekten göz kamaştırıcı derecede güzeldi.
"Birlikte ekmek yiyelim."
Uzandım ve Damian'ın bornozunun eteğini çektim.
Damian elimi ne uzaklaştırdı ne de itti.
Bana çaresiz bir ifadeyle baktı, Evet, çaresiz bir genç çocuğunki gibi.
"Süt ve elma reçeli getirdim."
"... İyi."
Bir süre sonra Damian alçak sesle cevap verdi.
Hiçbir sorun yokmuş gibi davrandım ve devam ettim.
"Hava güzel olduğu için, biraz güneş ışığı alırken dışarıda yemek yemenin harika olacağını düşünüyorum.
Damian'ın artık bu kötü durumda olmasını istemedim.
"Prens, benim hakkımda ne düşünüyorsun?"
"G-güzel."
Damian nadiren kekeledi.
Ekmek ve süt torbasını omzuma attım.
Tamam, o zaman dışarı çıkalım.
Ama sonra Damian elini omzuma koydu.
Ne?
Sorgulayarak ona baktım.
Tekrar önüme baktığımda çantayı omzumdan çıkardı.
Çantayı tuttu ve dedi ki:,
"Çantayı taşıyacağım."
"Teşekkür ederim!"
Damian yanakları kızardıkça kafasını hızla oynattı.
Ve böylece beraber dışarıya çıktık.
Güneş ışığı Veliaht Prens'in sarayına zar zor girdiği için güneşli bir yer seçip oturdum.
"Prens, benimle yemek ye."
Beyaz ekmeği kendim ikiye böldüm ve bolca elma reçeli yaydım.
Damian ekmeği iki eliyle dikkatlice tutarken beyaz ekmeğe baktı ve ekmeğin yumuşak yüzeyine hafifçe dokundu.
"Böyle bir şey yiyeli uzun zaman oldu."
Bunu duyunca anında üzüldüm.
Neden bu kadar acınası?
Sadece ekmek ve reçel, neden bu kadar minnettar görünüyor?
Damian'a acınacak bir bakışla baktım.
Damian ekmeği ısırırken söyledi.
"... Lezzetli."
"Nasıl yani? Lezzetli mi? Lezzetli?!"
Şahsen benim pek hoşuma gitmedi.
Ekmeğine biraz fazla elma reçeli sürdüğümü sanıyordum.
Ancak Damian ekmeği mutlu bir şekilde yedi.
Sonra başını salladı ve cevap verdi.
"Tadının iyi olmadığını hiç söylemedim."
"G-gerçekten mi? Çok rahatladım."
Bu arada ağzında reçel var.
Bir mendil aldım ve dudaklarını sildim.
Damian titredi ve bakışlarını kaçırdı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.