Çok eski bir efsaneye göre dünyada bir Zaman Nehri olduğu söylenir. Zaman akışının ve döngüsünün, durdurulamaz ve geri döndürülemez şekilde ilerlemesini, akmasını sağladığı söylenir. Fakat bir Gu vardır ki bu akışı tersine çevirebilir : Ağustosböceği Gu'su.
Bu efsane hakkında çok fazla görüş ayrılığı vardı. İnanmayan sayısı çoğunluktayken, inanan kişilerinse aklında birçok soru işareti bulunuyordu.
Elbette böylesi bir efsaneye inanmak herkesin cesaret edebileceği bir şey değildi.
Çünkü Ağustosböceği Gu'sunun gücünü kullanan kişi, kendini son nefesine kadar bu güce teslim etmeliydi, bu güce karşılık canını vermeliydi.
Böyle bir bedeli ödemesi çok ağırdı ve insanların asıl kabul edemeyecekleri şey, bedelini canınızla ödediğiniz şeyin sonucunu kimsenin bilemiyor oluşuydu.
Bu nedenle, birisi Ağustosböceği Gu'suna sahip olsa bile, onu tereddütsüz kullanmaya cesaret edemezdi. Ya söylentiler sahteyse ve bu sadece bir çocuk masalından ibaretse?
Fang Yuan bu kadar çaresiz kalmış olmasaydı, asla düşünmeden bu kumarı oynamazdı. Ancak gözlerinin önüne serilen hakikatı inkar edemezdi. O gerçekten yeniden doğmuştu!
"Ne kadar yazık... En başından beri boşuna çaba sarf ettim, sayısız insanı katlettim, Tanrıları bile öfkelendirdim... İnsanoğlunun kin ve nefretini kazandım, herkesi kendime düşman ettim. Her şeyi, bütün bu acıları, ızdırabı; bu tatlı Gu'yu elde etmek için çektim..." Fang Yuan iç çekerken düşündü. Yeniden doğmuş olmasına karşın, Ağustosböceği Gu'su onunla değildi.
İnsanlar binlerce yaratık arasında en önemlisidir fakat Gu göğün ve yerin özüdür. Gu sayısız şekil ve boyutta var olabilir. Çok tuhaf ve gizemli güçlere de sahip olabilirler. Gu'lar bir, nadir de olsa iki veya üç kez kullanıldıktan sonra tamamen dağılır. Ancak bazı Gu'lar, sınırlarının üzerinde kullanılmadığı sürece tekrar tekrar kullanılabilir.
Bu bilgiler ışığında, Ağustosböceği Gu'sunun toz zerreciklerine dönüşmeden önce, yalnızca bir kez kullanılabilen türlerden biri olma ihtimali çok yüksekti.
"Yok olmuş olsa bile, bir başka Gu elde edebilirim. Bir önceki hayatımda yaptım, bu hayatımda neden yapamayayım ki?" dedi kendine acımayı bırakarak. Ruhu hırs ve kararlılıkla dolup taşıyordu. Bakışları bile değişmiş, daha da derinleşmişti. Gözlerine bakan birinin o derin boşlukta kendini kaybetmesi kaçınılmazdı.
Yeniden hayat bulabilmek, canlı hissetmek... Bu gerçek, Ağustosböceği Gu'sunun kaybını tamamen kabul edilebilir kılıyordu.
Her şeyini kaybetmiş sayılmazdı, yanında daha değerli bir hazine vardı. Bu hazine onun 500 yıllık anıları ve tecrübesiydi. Birden fazla hayat yaşamıştı ve tabiri caizse geleceği tam anlamıyla tahmin edebilecek kadar tecrübeye sahipti.
Anılarında, henüz kimsenin bilmediği sayısız hazine ve değerli eşya saklıydı. Tüm önemli olay ve olayları tarihin damarlarından rahatlıkla kavrayabiliyordu. Sayısız kişilik vardı zihninde; bazıları gizli tarikat öncüleri, bazıları dahi, bazıları henüz doğmamıştı bile. Ayrıca bu 500 yıllık geçmişte, sıkı talimler ve zengin savaş deneyimleri de vardı.
Tüm bu anılar ve deneyimlerle, karşısındaki fırsatları görmezden gelemezdi. İyi bir planlama ve uygulama ile içinde olduğu durumu büyük bir hızla ve zarafetle tersine çevirebilirdi. Diğerlerinin bir adım önüne geçerek sınırları aşması artık bir sorun değildi!
"Hımm, peki şimdi bu konu hakkında..." Kafasını iki yana sallayıp silkindi, kendine gelmeliydi. Ayağa kalktı, pencerenin önüne yanaşıp geceyi ıslatan yağmurla yüzleşti. Fang Yuan'ın kafası karmakarışıktı. Düşünceler adeta zihninin içinde birbirine çarpıyordu. Bir tanesini yakalamaya çalıştığında başka bir düşünce buna mani oluyordu. Düşüncelerinde kayboldukça kaşları daha derin çatıldı.
500 yıl oldukça uzun bir zaman dilimiydi. Hatırlanamayacak kadar uzun... Karmakarışık anılardan söz etmek bir kenarda dursun, hazinelerin saklı yerlerini hatırlamak bile, hatta insanların özel karşılaşmalarını hatırlamak bile... Çok şey vardı. Ama asıl mesele, gitmesi gereken mekanların birbirine uzak mesafelerde olmasıydı. Tabii ki oralar canının istediği zaman gidebileceği yerler değildi , belli zaman dilimlerinde gidilmesi gerekti . Bu da yüzlerce meseleden biriydi.
"Odaklanmam gereken şey Gu'yu elde etmek. Bu hayatta henüz Gu Ustası olmak için tek bir adım dahi atmadım. Şu anlık sadece sıradan bir faninin vücuduna sahibim! Acele edip bir an önce Gu'yu elde etmeli, zamanı yakalamalı ve fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeliyim."
Unutmamak gerekir ki, bu gizli hazine yerlerinin çoğu, sağlam bir temel olmadan bir kurdun inine girip çaresizce ölümü beklemekten başka bir şey olmazdı.
Şu anda Fang Yuan'ın önündeki sorun Gu'yu elde etmekti.
Temelini önceki hayatından daha hızlı bir şekilde yükseltmeliydi, önceki hayatındaki gibi yavaş kalırsa çok geç kalırdı.
"Mümkün olduğunca hızlı gelişmek için ihtiyacım olan kaynakları klandan ödünç almalıyım. Şu andaki halimle, bu tekinsiz dağlarda ileri geri seyahat etme gücüm veya yeteneğim yok. Sıradan bir dağ domuzu bile canımı alabilir. Üçüncü seviye bir Gu Ustasının gücüne ulaşabilirsem, kendimi koruyabilir ve dağdan zarar görmeden ayrılabilirim."
Şeytani Yolda Gu'yu elde etmeye çalışan, 500 yaşındaki bir kişinin gözünden, Qing Mao Dağı çok küçük görünüyor, Gu Yue Köyü ise bir kafesten farksız hissettirmiyordu.
Ancak bu kafes özgürlüğü kısıtlarken, şu anlık ihtiyacı olan güvenliği de sağlamış oluyordu. Şikayet etmesi anlamsızdı.
"Hmm, sadece kısa süreliğine bu kafeste kalacağım. Üçüncü seviye Gu Ustalığına ulaştığımda, bu zavallı dağdan ayrılabilirim. Ve şanslıyım ki yarın Uyanış Seremonisi var, çok beklemeden Gu Ustası olmak için eğitime başlayabileceğim."
Uyanış Törenini düşündüğünde, uzun zamandır kalbinde gömülü olan o eski hatıraların acı tatlı hisleri içini titretti. "Yetenek ha..." Dudak büktü, buz gibi bakışları pencereden dışarı odaklandı.
O anda odasının kapısı hafifçe itilerek açıldı ve bir genç içeri girdi.
"Ağabey, neden yağmurda pencere kenarında duruyorsun?"
Çelimsiz bir gençti, Fang Yuan'dan biraz daha kısaydı. Yüzü Fang Yuan'ınkini anımsatıyordu. Fang Yuan bu genç adama bakmak için başını çevirirken, yüzünde karmaşık bir ifade belirdi.
"Demek sensin ha, benim ikiz küçük kardeşim." Kaşlarını kaldırdı, ifadesi buz gibi bir kayıtsızlığa döndü. Fang Zheng başını eğdi ve kendi ayak parmaklarına baktı; bu onun kendine has duruşuydu.
"Senin pencerenin kapalı olmadığını gördüm, o yüzden buraya gelip kapatayım dedim. Yarın Uyanış Töreni var, çok geç oldu ve sen hala yatmadın ağabey. Amcam ve yengem bilseydi muhtemelen senin için endişelenirlerdi.”
Fang Zheng, Fang Yuan'ın soğukluğuna şaşırmadı. Küçüklüğünden beri ağabeyi böyleydi. Soğuk, duygusuz, ketum ve kararlı. Bazen tüm dahilerin onun gibi olup olmadığını merak ederdi. Ağabey'le tıpatıp aynı görünüşe sahip olmasına rağmen, onun yanında kendini bir karınca gibi sıradan ve küçük hissediyordu. Tek sözüyle onu ezip geçebilirdi ağabeyi sanki.
Aynı rahimden aynı anda doğdular ama Tanrılar neden bu kadar adaletsizdi? Ağabeyi göz kamaştıran bir yetenekle donatılmıştı, kendisi ise bir taş kadar sıradandı.
Etrafındaki herkes, ondan bahsettiğinde adıyla değil de, "Bu Fang Yuan'ın küçük kardeşi." diye hitap ederlerdi. Yengesiyle amcası da ona sürekli ağabeyinden öğrenmesini söylerdi. Aynaya bakınca kendinden iğrendiği günler bile oluyordu!
Bu düşünceler yıllardır devam ediyor, gece gündüz kalbinin derinliklerine işliyordu. Üzerine baskı yapan dev bir taş gibiydi, altında gün geçtikçe daha çok eziliyordu. Son birkaç yıl içindeyse Fang Zheng'in başı gittikçe daha da aşağıya eğildi ve bununla beraber sessizleşti, içine kapanık birisi oldu.
"Endişeli..." Yengesini ve amcasını düşününce Fang Yuan sessizce güldü. Ebeveynlerinin her ikisinin de klan görevlerinden birinde nasıl hayatlarını kaybettiğini hala net bir şekilde hatırlayabiliyordu. Henüz 3 yaşındayken, o ve küçük kardeşi yetim kalmıştı.
Yengesi ve amcası, yetiştirilme adı altında anne ve babasının geride bıraktığı mirası ele geçirirken, küçük kardeşine ve kendisine en sert muamelede bulunurlardı.
Başlangıçta sadece normal bir insan olmayı planlamıştı, hatta yeteneklerini gizlemeyi ve zamanını beklemeyi bile... Ancak hayatı zordu, Fang Yuan'ın bazı yeteneklerini ortaya çıkarmaktan başka seçeneği kalmamıştı.
Sözde yetenek, şiirlere konu olan zeki ve olgun ruhtan ibaretti.
Bununla insanları şaşırtmayı ve dikkat çekmeyi başardı. Dışardan gelen baskılar nedeniyle, genç Fang Yuan kendini korumak için soğuk ve kayıtsız bir ifade kullanmaya karar verdi, böylelikle herhangi bir sırrı açığa vurma olasılığını azalttı. Zamanla bu soğukluk, kendini ifade etmeye alıştığı bir özelliği olacaktı.
Böylece yengesi ve amcası artık ona ve küçük kardeşine sert davranmıyorlardı. Yıllar geçtikçe, yaşlandıkça daha iyimser hale geldiler ve onlara olan iyi davranışları arttı. Bu sevgi değil, bir tür yatırımdı.
Küçük kardeşinin bu gerçeği hiç görememiş olması çok komikti; yengeleri ve amcaları tarafından aldatılmakla kalmamış, kendi içine küskünlükler de gömmeye başlamıştı. Şimdi iyi huylu ve dürüst bir çocuk gibi görünse de, erkek kardeşinin A sınıfı bir yetenek olduğu ortaya çıktığı zaman, klan sahip olduğu her şeyle onu yetiştirmek için çok çaba sarf etti. Bu olaydan sonra küçük kardeşinin içine gömülmüş bütün kızgınlık, kıskançlık ve nefret serbest kaldı. Bu duyguları çoğunlukla, kendi ağabeyi için hayatı daha zor hale getirerek gösterdi.
Kendi notuna gelince, sadece C sınıfı bir yetenekti.
Kader şaka yapmayı severdi.
İkiz kardeşler... Büyük olanın sadece C sınıfı yeteneği vardı, ancak bir düzine yıldır dahi olarak biliniyordu. Her zaman göz ardı edilmiş küçük kardeş, onun yerine A sınıfı yetenekli olandı.
Uyanış Töreninin sonuçları sadece klanı değil, herkesi şoke etmişti. Bundan sonra iki kardeşin gördüğü muamele birdenbire tersine dönmüştü.
Küçük kardeş göğe yükselen bir ejderha gibiyken ağabeyi yeryüzüne düşen bir anka kuşundan farksızdı.
Daha sonra kendi küçük kardeşinin, halasının ve amcasının soğuk bakışlarından, klan halkının küçümsemesinden gelen birçok zorluk ve sıkıntı yaşadı. Çoğu zaman aşağılandı, değer görmedi.
Nefret mi etti?
Fang Yuan önceki hayatında bundan ve kendi yetenek eksikliğinden nefret ediyordu. Klanın bu kadar kalpsiz olmasından, kaderin bu kadar adaletsiz olmasından nefret ediyordu. Ama şimdi, 500 yıllık hayat tecrübesini bu gidişatı yeniden düşünmek için kullandığından, kalbi oldukça sakindi, bir parça nefret hissetmiyordu.
Kinden kazanılacak ne vardı ki?
Başka bir bakış açısıyla düşününce, küçük kardeşini, teyzesini ve amcasını, hatta 500 yıl sonra kendisine saldıran düşmanlarını bile anlayabiliyordu.
Güçlü olan zayıfı yener, en güçlü olan hayatta kalır; bunlar her zaman bu dünyanın kuralları olmuştur. Herkesin kendi hırsları ve istekleri var, her zaman fırsatları yakalamak için mücadele edilir. Bunca savaş ve öldürme arasında anlaşılmayacak bir şey yoktu.
Hayat tecrübesi, uzun zamandır ölümsüzlüğe kavuşmak isteyen kalbinin bütün bunları anlamasına izin vermişti.
Biri bu arayışını engellemeye çalışırsa, kim olursa olsun onu öldürür ve yoluna devam ederdi. Yüreğinde duyduğu özlemler çok büyüktü ve bu yola adım atmak; dünyayı düşmanınız yapmak, büyük bir kini sırtlamak demekti. Yalnız olmak ve öldürmek onun kaderinde vardı.
Bu, 500 yıllık hayatının sonuçlarıydı.
"Rahatla, niyetim intikam değil, Şeytani Yol buna müsaade etmez." Bunun üzerine gülmeden edemedi ve küçük kardeşine belli belirsiz bir bakış attı. "Gidebilirsin, küçük kardeşim."
Fang Zheng titrerken, ağabeyinin gözlerinin tıpkı bir buz bıçağı kadar keskin olduğunu gördü. Öylesine attığı o bakışın bile kalbinin en derin kısımlarına işlediğini hissetti, ürpermişti. Böyle bir bakışın altında, kendini karda çırılçıplak hissediyordu, savunmasızdı.
"O zaman yarın görüşürüz, ağabey." Daha fazlasını konuşmaya cesaret edemeyen Fang Zheng, kapıyı yavaşça kapattı ve gitti.
--- Ekibimize dahil olmak ve hoş sohbet için discordumuza bekliyoruz: FallenSub Discord
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.