‘Duygularımızı öldüren şey yaşadığımız olaylar mı yoksa bir daha canımızın yanmasını istemeyen bizler mi?’
Kadın acı bir şekilde aile fotoğraflarına baktı.
‘Sanırım şu an bu pek de önemli değil. Değil di mi Can? Sebep her ne ise sonuç değişmiyor. İki türlü de duygular yitirilmiş oluyor.’
Kadının eli fotoğraf çerçevesine uzandı. Ama alıp almama konusunda tereddüt etti.
‘Bana kızgınsınız değil mi? Eğer değilseniz ben size kızgın olurum. Çünkü benim hatam… BENİM HATAM!!!! Azcık daha dikkatli olamıyor muydum?! Salak ben salak!!!’
Kadın yumruklarıyla kafasına vurdu.
Kadının gözlerinden yaşlar akmaya başladı. En sonunda çerçeveyi eline aldı ve kucaklayarak yere çömeldi.
‘Huh… ah… bu kanallar kuruyalı çok oldu sanıyordum. Demek sadece güzel duyguları yitirdim. Keşke acı verici olanları da yitirsem. O zaman en azından acı çekmezdim.’
Yaşlar akmaya devam ediyordu. Yavaş yavaş akış hızı artıyordu ta ki bir fırtına gibi olana kadar.
‘Hınk…hık… özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim. Benim yüzümden hayatınızı kaybettiniz. Benim yüzümden… eğer o ocağı açık unutmasaydım bunlar olmayacaktı. Siz yaşayacaktınız o zaman. O yangın sadece evi ve sizi yakıp kül etmedi şu an benim kalbimi de yakıp kavuruyor. Sizi benden alan o yangın böyle eziyet edeceğine en başta beni alsaydı ya. Siz belki bensiz de mutlu olabilirdiniz ama ben… ben sizsiz mutlu olamam yavrularım… Biliyorum 1 aydır bu şekilde başınızı ağrıtıyorum ama ne yapayım… sizi çok özlüyorum…’
Kadının ağlama sesi bütün evi dolduruyordu.
‘Babanız da sizi çok özlüyor. Ama hayata devam etmeye çalışıyor benim aksime… belki de ben onun kadar cesur değilimdir huh? Ah… tabii ki değilim. Korkuyorum… hem de çok korkuyorum. Ya yine en değer verdiğim şeyleri kendi elimle kaybedersem? Bakın sizi kendi ellerimle kaybettim. Ve nereye bakarsam da sizi görüyorum… dışarıda top oynayan çocuklar görünce aklıma Can geliyor. Dışarıda süslü püslü bir etek giyip dolaşan minik minik kızlar görünce aklıma prensesim Hayat geliyor. Küçücük bir bebek görsem sizi nasıl bütün gün kucağımda gezdirdiğim geliyor. Bana nasıl gülümsediğiniz geliyor. Eskiden hayatımızın bir gökkuşağı gibi rengârenk olduğu ve şimdi sadece siyah beyazdan ibaret olduğu geliyor. Konuşmaya başlayıp da nasıl anne dediğiniz geliyor. Siz benim hayatımdınız, canımdınız. Sizsiz yaşamanın bir anlamı kalmıyor benim için.’
Kadın kederli gözlerle havaya baktı.
‘Ben mutlu olmayı hak etmiyorum. Sizin mutluluğunuzu elinizden ben çaldım. Mutlu olamam, olmamalıyım. Artık hiçbir duyguyu da hissetmek istemiyorum. Üzgünüm yavrularım üzgünüm…’
Kadının kalbinde çalan şarkıyı duyacak kimse kalmamıştı. Şarkı söyleniyordu ama dinleyen bir kişi bile yoktu. Şarkıyı yapan kişi bile şarkıyı reddediyordu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.