Yüzündeki gülümseme kayboldu ve bana ifadesiz bir surat ile bakmaya başladı.
'Korkunç...'
"Neden buraya geldim?"
"Muhtemelen bir kazaydı, diğer çocuk grubunu görmüşsündür. Sözde onları özenle ve dikkatle buraya getiriyorlar."
"Sözde mi?"
"Sözde olmasaydı sen burada olur muydun? Burada sağlıklı düşünme yetini falan mı kaybettin?"
"Muhtemelen evet."
"Devam ediyorum, onları buraya getirirken bir kutsama verildiğini biliyor olmalısın."
"Evet, o şeyler yüzünden başıma çok fazla dert açıldı."
"Aslında bu bir yalan, onlara kutsama filan verilmedi."
Ne? Ne demek istiyor bu şeytan?!
"Nasıl yani, her iki taraf da bunları doğrulamıştı ama. Hem krallık hem de o çocuklar."
"Üzgünüm ama bir yarı tanrının kutsama vermesi imkansız, aynı benim verememem gibi."
"Ama sen bana vermiştin?"
"O şeyler sadece görsel işlev, hiç bir işe yaradığını gördün mü? Onların öyle absürt güçlenmelerinin sebebi vücutlarının buraya uyumlu hale getirilmesi."
"Yani siz tanrı olmanıza rağmen kutsama veremiyor musunuz?"
"Biz tanrı değiliz, yarı tanrıyız. Onlar sadece süslü bir isim. Ve gelelim bu dünya hakkında ki gerçeğe."
'En merak ettiğim kısım, neden ölmüyorum.'
"Hatırlarsan mağarada düşünce sana dikit girmişti."
"Evet, hatırlamak istemediğim bir deneyimdi. Çok aciz kalmıştım."
"Aslında senin kaderin orada ölmekti ama kaderini erteledin."
"Kısa bir süreliğine. Sonra da öldüm."
"Evet ama öldükten sonra ne olduğunu biliyor musun?"
"Zamanda geriye gittim? Başka ne olacak ki."
"Sen, bu dünya ile bütünleştin. Daha doğrusu, benim gerçek vücudum ile bütünleştin."
"Tam karşımdasın. Ne gerçek vücudu."
"Çok eskiden gerçek bir tanrı iken. Zayıf düştüm, yaptığım hataların bedelini çekiyordum ve senin bildiğin o tanrılar geldi."
"Apollo, Vulkan, Ceres ve diğerleri mi?!"
"Evet, ama yanlarında 4 yarı tanrı daha vardı. O 4'ünü öldürmeyi başardım ama hayatta kalanlar ruhumu aldı, bu dünyaya mühürledi ve beni bir eğitim materyali olarak kullanmaya başladı."
Dediği her kelime çok uçuk. Ama inanmaktan başka şansım da yok.
"Benim tanrılığım ile bu dünyayı uzay ve zamandan ayırdılar. Bu yüzden de her öldüğümde ve kahramanlar öldüğünde başlangıç noktasına geri dönüyor."
"Sıfırlanıyor!!"
"Evet. Sıfırlanıyor."
"Ama senin gibi tanrı olan birisinin güçten düşmüş olsan bile milyonlarca yıllık deneyimi vardır. Onları mutlaka yenmen lazım."
"Bu da başka bir günün konusu olsun. Şu anlık bunu öğrenmen sakıncalı olur. Ve benim tanrılığımın bir yanılsaması olarak da ruh defterlerini yarattılar."
"O zaman o yetenek taşları da senin tanrısallığın mı?!"
"Evet, hepsi benim gücümün somut hali. Ama bu durumdayken buna benim gücüm demek de çok zor. Komik değil mi? Tanrı olsan bile böyle bir duruma düşüyorsun. Cidden tanrı mıydım ki?!"
Aynı çıldırmış bir insan gibi gülmeye başladı.
"Demek sen de delirdin."
"Evet, senin bu dünyada delirmen gibi ben de delirdim."
Aramızda bir sessizlik oluştu ve şeytan sessizliği bozdu.
"Benim tanrısallığım ile burayı oluşturdukları zaman kahramanları korumak için bir sistem oluşturdular. Burada kahraman ölürse ruhu çekilir ve 6 kahramanın hepsi de öldüğünde dünya ilk noktasına geri döner."
"Ama ben? Bir kahraman değilim."
"Evet, o yüzden de dünya sen öldüğünde ruhunu özümsedi ve benim gibi bir eğitim materyali oldun."
"Ama bu aklımın ve ırkımın neden korunduğunu açıklamıyor."
"Çünkü sen tam bir ruhsun."
"Nasıl yani?"
"Buradaki herkes, ben gibi bir ölü. Onlar daha önceden ölmüş canlıların yansımaları."
Hepsi, onların hepsi, kanlı canlı olan insanlar. Neşeyle taşan sokaklar, hepsi aslında ölü... Komik.
"Pekii... Bunların hepsi niye var? Biz neyi eğitmek için buradayız?!"
"Diğer çağırılanları. Onları daha güçlü bir asker yaratmak için varız. Sence de komik değil mi? Bir tanrısın ve güçten düşüyorsun, prangalara vurulup şaklaban oluyorsun."
"Evet, cidden komik."
Etrafımdaki çevre yavaş yavaş yok oluyor. Sanırım dünyanın sonu dediği böyle bir şey.
"Dünya yok oluyor. O yarı tanrılar artık senin farkına vardı, yani sonraki tekrarda ana görevin kaçmak olmalı."
"Yanlış hatırlamıyorsam ölmüştün, seni kim öldürdü?"
"O çağırılan kahramanlar, beni sonunda öldürmeyi başardı."
"Ama onlarda herhangi bir değişiklik yoktu? Her tekrarda aynı şekilde gelişim gösteriyorlardı."
"Hayır, onlar yeteneklerine çok bağımlıydılar. Yetenekleri gidince de hepsini yeniden kazanmaya başladılar."
Yani bu yeni sisteme körü körüne güvendiler. Benim de başıma aynısı gelse ben de aynısını yapardım.
Gözüm bir anda karardı ve iradem yavaş yavaş dağıldı ama bekledim. Bekledim ve gözümü tekrardan açtım.
O azize aynı şeyleri söyledi ama bu sefer yanımda başka birileri vardı. Kimse beni fark etmiş gibi durmuyor.
Bu sefer gözlerden uzak bir yerde başladım. Muhtemelen şeytanın yardımı sayesinde.
Ben de krallıktan hızlıca kaçtım. Aylardır burayı ezeberlediğim için kaçması kolay oldu.
'Bana para lazım...'
Aklıma gelen en hızlı yöntem hırsızlık. En kolayı bu olsa da çalacağım kişiyi iyi düşünmem lazım.
Bunu düşünürken maceracılar loncasına kayıt oldum ve ruh defterimi kontrol ederken buldum kendimi.
[Meslek: Kalfa Dövüş Sanatçısı]
[Irk: Yarı tamamlanmış İnsan]
[Yetenekler: Ağır Vücut]
Sadece Ağır Vücut yeteneği kalmış bende, diğer yeteneklerim ise hala duruyor. Hissedebiliyorum. Vücudumdan sızan sıvı ve hala salgılanan uyku gazı.
Vücudum da enteresan bir şekilde daha güçlü, daha güçlüden kastım şu anda bir buzdolabını zorlanmadan kaldırabilirim. Ama bu turun başındaki gücüm, muhtemelen bunu zamanla eğitirsem 1-2 ton ağırlıkları kaldırmam benim için zor olmaz.
İç çektim ve bacaklarıma kuvvet vererek sıçradım. Gece olmasına rağmen net bir şekilde görebiliyorum.
'Hala insan mıyım? Muhtemelen evet, olmasam bile pek sorun değil. Beni insan olmaya bağlayan bir şey yok.'
Hızlıca evler arasında sıçradım ve onlarca dakika sonra anca hedefime ulaştım.
'Fook!'
Bu şehrin soylularından biri ve piçin teki. Yani bir sıkıntı olmaz.
'Eve gizlice girmem lazım ama hizmetçiler sıkıntı çıkarır.'
Genelde soyluların hizmetçileri suikastçı olmak için de yetiştirilir. Burada hayatta kalırken zorunlu olarak öğrendiğim bir şey.
'Bunu düşünmemiştim de... Nasıl gireceğim bu eve ses çıkarmadan?'
Camı kırsam ses çıkar, ahşabı zorlarsam kırıldığında yine ses çıkar... Açık cam var mı acaba...
"Yok."
'Başka bir ev bakmam lazım.'
Bu şekilde geçen saatlerin ardından sonunda bir ev bulmuştum ama sahibi fakir olduğu için soymaktan vazgeçtim.
'Bu şekilde giderse elim boş ayrılacağım.'
O yarı tanrıların gene kafamı istemeleri fazla sürmez. O yüzden hızlıca ayrılmam lazım.
"Hmm?"
Hızlıca evin kenarına saklandım, vücudu örtülü garip biri arka sokaklara giriyordu. Ben de takip ettim ve bir tür duvardan geçtiğini gördüm
'İllüzyon mu?!'
Ben de hızlıca arkasından gittim ve takip ettim ama illüzyon filan değildi, ben geçemedim.
'Buranın hala çok fazla gizemi var, ayrılsam iyi olur. İçimde bir huzursuzluk var.'
Hızlıca ayrıldım. Gücümü kullanarak surlardan atlamak biraz zorladı ama sıkıntı değildi. Ayrıca şimdi farkettim de surlarda gedikler açılmaya başlamış.
Muhtemelen aktif olarak buraya saldırıyorlar. Beni ilgilendirmez ama yakınlarda bir zindan vardı sanki.
Ama ben krallıktan ayrılmadan 5 gün önce temizlenmişti. Gücüme alışmak için güzel bir pratik mekanı olur.
Yazar:Yasir00 Editör:SherFSiz
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.