Yukarı Çık




46   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   48 


           
Redaktör: Jeun, kansoku.sha | Düzenleyen: Dwt.exe


 
https://monomanga.com/wp-content/uploads/2022/11/titlepage800.png


Bölüm 47: 10. Kısım

Yakın Savaş – V

Tiyatrodan indikten sonra Lee Hyunsung ve Yoo Sangah ile birlikte doğruca Myeongdong İstasyonuna gittim. Dongmyo İstasyonu önemliydi ama ondan önce yapılması gereken başka bir şey daha vardı.
Myeongdong Temsilcisini öldürüp bayrağı almıştım, bu yüzden acele edip boş istasyonu işgal etmem gerekiyordu.
Lee Hyunsung endişeli bir ses tonuyla konuştu.
“Biz üçümüz yeterli olacak mıyız?”
“Savaşmayacağız. Onlarla ne yapacağımıza karar vereceğiz sadece. Kendi hallerine bırakırsam, yakında ölürler.”
Gruplarını kaybeden ‘göçebeler’, eğer şanslı değillerse diğer grupların avı haline gelirlerdi. Tıpkı Chungmuro İstasyonu’ndan ayrılan Toprak Sahipleri İttifakı üyeleri gibi.
Ancak Myeongdong İstasyonu’na vardığımız an beklenmedik bir manzarayla karşılaştık. Myeongdong İstasyonu’ndaki insanlar çoktan birileri tarafından dövülmüştü. Korkunç görünüyordu.
Myeongdong İstasyonu yakınlarında duran bir grup adam gördüm. Onlar da bizi görünce telaşlanarak hızla Hoehyeong İstasyonu yönüne doğru kaçmaya başladılar. Motorları olduğu için onları yakalamak kolay olmazdı.
Sanki geleceğimizi biliyorlarmış gibiydiler. Bir değil iki değil, sürekli tuhaflıklarla karşılayıp duruyordum.
Lee Hyunsung sordu, “Kimdi onlar? Ne olmuş burada?” diye sordu.
“Bilmiyorum.”
“Dokja-ssi bile bilmiyorsa…”
Lee Hyunsung endişeyle yutkundu. Neyse ki Myeongdong İstasyonu’nun bayrak direği boştu.
[Şu anda Myeongdong İstasyonu’nu işgal eden bir grup yok.]
[İstasyonu devralmak istediğinize emin misiniz?]
Bayrağı bayrak direğine takıp çıkardım. Ardından bayrak direğinde benimkiyle aynı olan bir bayrak belirdi.
[Myeongdong İstasyonu’nu işgal ettiniz.]
[İşgal edilmiş istasyon, ‘ana üs’ veya bayrak ele geçirilmediği sürece elinizden alınamaz.]
[Mevcut Ele Geçirilmiş İstasyonlar: Chungmuro (Ana Üs), Myeongdong]
[Kırmızı bayrağın başarı puanları yükseliyor.]
Bayrağın rengi koyulaştı.
[Yeni bir istasyonu devralarak nüfuzunuz genişledi.]
[Gizli senaryo geldi!]
[Kral Yolu başladı!]
[Gizli Senaryo – Kral Yolu]
Kategori: Gizli
Zorluk derecesi: A
Koşullar: Zaman sınırı içinde en az 10 istasyonu ele geçirin.
Zaman Sınırı: 10 gün
Ödül: ‘Kral’ niteliği
Başarısızlık: Her gün en az bir istasyonu ele geçiremezseniz, siz ve grup üyelerinizin hepsi ölecek.
Sonunda korkunç gizli senaryoya ulaştım.
Bu senaryoya bir kez başladıktan sonra geri dönemezdim. Bir kral için sadece iki seçenek vardır:
Kral ol ya da öl.
[Yeni kral adayı yolunda yürümeye başladı!]
Şu andan itibaren, bayrak mücadelesi tam anlamıyla başlamıştı.
 
[hr]
Chungmuro’ya döndüm, ekip üyelerini topladım ve onlara gizli senaryoyu anlattım. Jung Heewon ilgili bir ifade takınırken Lee Hyunsung şaşkın görünüyordu. Yoo Sangah her zamanki gibi endişeliydi.
“Zor bir senaryo gibi geliyor… Dokja-ssi, sorun çıkmayacağına emin misin?”
“Eminim.”
Ya melektiler ya da aptal… Böyle bir durumda, gizli senaryoyu kıskanmaktan ziyade endişeliydiler.
Lee Hyunsung, “Kral adayı olmana sevindim, Dokja-ssi.” dedi.
“Teşekkür ederim.”
“O zaman sana Majesteleri diye mi seslenelim?”
Lee Hyunsung’un ciddi sözlerinden etkilendikten sonra Jung Heewon lafı yapıştırdı.
“Yok, sağ ol.”
Jung Heewon alaycı bir şekilde “Majesteleri, bu gizli senaryoya dayanarak, hemen gidip yeni bir istasyon işgal etmemiz gerekmez mi? Halkınızın hayatını düşünmelisiniz.” dedi.
Başımı salladım.
“Sanırım bize saldıran insanlar hakkında bilgi edinmemiz gerekiyor. Ben doğruca Dongmyo’ya gideceğim. Jung Heewon-ssi ve Lee Hyunsung-ssi, benimle gelir misiniz?”
Yoo Sangah sözlerim üzerine elini kaldırdı.
“O zaman ben…”
“Yoo Sangah-ssi, sen burada kal.”
“Ah, doğru… diğerleri daha…”
Yoo Sangah’ın sesi alınmış gibi geliyordu. Muhtemelen işe yaramaz olduğunu düşünüyordu.
Jung Heewon kadar hasar veremiyordu veya Lee Hyunsung gibi bir fiziğe sahip değildi. Ayrıca, Gilyoung gibi güçlü bir kozu da yoktu.
“Yoo Sangah-ssi.”
“…Evet?”
Önceki tüm ‘özellikleri’ bu yeni dünyada geçersiz hale gelmişti. Ama diğer insanları kıskanamayacak kadar iyi kalpliydi. Bu yüzden, aşağılık kompleksini sessizce içinde yaşıyordu.
“Yoo Sangah, herkesin yapabileceği şeyler farklıdır.”
“Evet, farkındayım.” Yoo Sangah zayıfça gülümsedi.
Azarladığımı sanmasın diye kelimelerimi özenle seçtim. “Metroda söylediklerini hatırlıyor musun? Ben okuyucu gibi yaşayacaktım, sen de…”
“Ben de fildişi gibi yaşayacağım. Evet, hatırlıyorum. Telefonumun not kısmına yazmıştım.”(sangah: fildişi)
Neden bu kadar sevinçli görünüyordu anlayamadım ama kötüleyemezdim de. Konuşmaya devam ettim.
“Yoo Sangah-ssi, senin yapman gerekenler burada. Gilyoung’u baygınken yalnız bırakamam. Gong Pildu’yu izleyecek ve gergin grup üyelerini sakinleştirecek birine ihtiyacım var.”
Yoo Sangah’ın gözleri titredi.
“Ayrıca, Hoehyeon güçleri kontrol altında tutulmalı. Biz yokken saldırabilirler. Gong Pildu burada ama yine de Bağlama İpliği’n gerekli olabilir.”
“Yapabilir miyim ki…?”
Yoo Sangah düşük özgüveni nedeniyle zayıf bir şekilde konuştu.
“Yani… Yoo Sangah-ssi’ye yetki pozisyonu vermeyi düşünüyorum. Ne dersiniz?”
Lee Hyunsung ve Jung Heewon başlarını sallamadan önce bir an düşündüler.
“Yoo Sangah yapacaksa olur.”
“Kralım… Dileğiniz bu yöndeyse, öyle yapın…”
Jung Heewon’a ters ters baktım. Şu anda komik olduğunu mu düşünüyordu?
[Temsilciye ait özel yetkileri kullandınız.]
[Chungmuro İstasyonu’nun temsilcisi Kim Dokja, yetkilerinin bir kısmını grup üyesi ‘Yoo Sangah’a devretti.]
[Grup üyesi ‘Yoo Sangah’ Chungmuro İstasyonu’nun yardımcı temsilcisi oldu.]
[Artık grup üyesi ‘Yoo Sangah’, temsilci adına ceza dağıtabilir.]
Yoo Sangah şaşkın gözlerle bana bakarken kekeledi. Korkmuş görünüyordu.
“B-böyle bir pozisyon benim için…”
“Burasını sana bırakıyorum.”
Ciddiydim. Bir kez daha, herkesin yapabileceği şeyler farklıdır. Hatırladığım kadarıyla, bu iş için en uygun o olurdu.
Sonuçta Yoo Sangah insan kaynakları departmanındaki en başarılı kişiydi, başkası değil.
“Oh… Elimden geleni yapacağım.”
Yoo Sangah başını yavaşça kaldırmadan önce eğildi. Gözlerinde yaşlar görülebiliyordu.
 
[hr]
Doğruca doğu tarafındaki tünele yöneldik.
Dongmyo’ya varmadan önce üç durak geçmemiz gerekti. Baygın Kang Ilhun da yanımızdaydı. Dürüst olmak gerekirse, yük oluyordu ama yüzleri tanımlaması için ona ihtiyacım vardı. Chungmuro’ya dönüp baktığımda Yoo Sangah’ın sesini duyabiliyordum.
“Herkes toplansın lütfen!”
Beklediğim gibi, Yoo Sangah gölgelerden yönetmede daha iyiydi. İnsanlar çoktan organize olmuş, emirlerini dinliyorlardı. Nöbetçiler yerleştirildi ve insanlar farklı bölgelerden sorumlu tutuldu. Bazı toprak sahipleri Yoo Sangah’ı dinlemeyeceklerini söylediler ama…
[Chungmuro İstasyonu’nun yardımcısı Yoo Sangah ceza uyguladı.]
Belli belirsiz birinin inlediğini duydum.
…Sorun olmazdı değil mi? Olmaz umarım.
Jung Heewon yüzüme baktı ve “İyi yaptın. Yoo Sangah biraz üzgün gibiydi.”
“Yoo Sangah-ssi’yi sırf onun duygularını düşündüğüm için seçmedim. Gerçekten iyi iş çıkaracağını düşündüm.”
“…Ah, öyle mi? O zaman bana da bir şey ver. Yakışır olsun.”
“Cellada ne dersin?”
“…Unut gitsin.”
Jung Heewon homurdanıp başını çevirdi. Yaptığı onca şakadan sonra iyi gelmişti.
“O çatıdaki serseriyi öylece bıraktık ama emin misin?”
“Oh, Yoo Joonghyuk’u mu kastediyorsun?”
“Neyse ne.”
“Bir şey olmaz.”
“Onu çok iyi tanıyormuş gibi konuşuyorsun. Nesiniz siz?
“Şimdi şöyle ki…” Sormadan önce bir an düşündüm. “Heewon-ssi, senden küçük bir kardeşin var mı?”
“…? Evet var. Neden?”
“Kız mı, erkek mi?”
“Erkek.”
“Kaç yaşında?”
“Benden bir yaş küçük.”
“Kardeşin olması nasıl bir şey peki?”
“Can sıkıcı. Kavga edip duruyoruz ve annemin yerine onu hep ben okula götürmek zorunda kalıyorum…”
Jung Heewon kardeşinden şikayet ettikten sonra sustu. O havada bir yere bakarken sordum.
“Ama şimdi onun için endişeleniyorsun, değil mi?
“Şey… aileyiz sonuçta.”
“Bizimki de benzer.”
“Senin de mi kardeşin var?”
“Hayır, Yoo Joonghyuk’tan bahsediyorum.”
“Ah…” Jung Heewon bana baktı ve başını salladı. “O zaman onu seviyor musun, nefret mi ediyorsun?”
“Nefret ediyorum. Onun yüzünden birçok insanla kavga ettim.”
Hayatta Kalma Yolları’nın ilk günlerdeki tek okuyucusu ben değildim. Birkaç kişi 10. bölüme kadar meraktan takip etti. Hatta 50. bölümde bile 12 okuyucu vardı.
Kim Namwoon’u seven bir adam vardı… manyak gibi kavga etmiştim onla. Acaba o zamanlar benimle kavga edenlerden hayatta olan var mıydı? Belki de şimdi yakalamaya gittiğim kişi onlardan biriydi.
“Siz ikiniz, çok yakınlaşmış görünüyorsunuz.”
Lee Hyunsung araya girmesinyle birden Jung Heewon’a çok yakın yürüdüğümü fark ettim.
Jung Heewon gülümsedi.
“Neden, asker ahjussi. Kıskandın mı?
“Hrmm. Öyle değil…”
Düşündüm de, Lee Hyunsung erkek lisesine gittikten hemen sonra orduya katılmamış mıydı? Ortamı düşündüğümde Lee Hyunsung için üzüldüm.
“Görünüşe göre Dongdaemun Tarih ve Kültür Parkı İstasyonu’na vardık.”
Aslında Dongdaemun Tarih ve Kültür Parkı İstasyonu’nun girişi uzaktan görülebiliyordu.
Nöbetçi bekliyor olma ihtimaline karşı hemen tünelin duvarına yapışıp etrafımıza bakındık. Ama boşuna endişelenmiştik. Jung Heewon mırıldandı.
“Çok garip. Hiç nöbetçi yok.”
Bayrak Mücadelesi devam ederken hiçbir nöbetçinin olmaması, istasyonun çoktan başka bir grup tarafından ele geçirildiği anlamına geliyordu. Bunu doğruladıktan sonra hemen bayrak direğine yaklaştık.
[İstasyon çoktan ‘Dongmyo İstasyonu’ tarafından ele geçirilmiş.]
[İstasyonu işgal etmek istiyorsanız, Dongmyo İstasyonunun bayrağını alın veya bayrak direğini ele geçirin.]
Beklenildiği gibiydi.
Sonra Kang Ilhun’un vücudu seğirdi. Sanki nöbet geçiriyormuşçasına titriyordu ve durumu garipti. Ağzını kapatan ipi açtığım an Kang Ilhun bağırdı.
“Hayır…!”
“…Ne oluyor?”
“D-Dongdaemun… Dongdaemun İstasyonu…!”
Kang Ilhun kekelerken ağzından salyalar akıyordu. İçimden gelen bir hisle elimi omzuna koydum.
[Kang Ilhun karakteri ‘gezgin’ oldu.]
Kang Ilhun’un ‘Dongdaemun’a olan değiştiği açıktı. Jung Heewon “Neler oluyor?” diye sordu.
“Görünüşe göre Dongdaemun İstasyonu ele geçirilmiş.”
“…Ha?”
Birden her şey anlam kazandı. Evet. Bilgileri sızdıranların aklında bu vardı.
“…Çifte tuzak.”
Myeongdong ve Dongdaemun Gruplarını Chungmuro’ya saldırmaları için kışkırttılar çünkü bu iki grubun Chungmuro’da öleceğini biliyorlardı. Hazır ana güç gitmişken Myeongdong ve Dongdaemun’u ele geçirmek istediler. Myeongdong İstasyonu’ndaki kim olduğu belirsiz kişiler de muhtemelen onlardandı.
Ama… kazanacağımızı nereden biliyorlardı? Varlığımdan haberdar olamazlardı. Üçüncü turdaki Chungmuro İstasyonu temsilcisi aslında…
…Ah doğru. Şu pislik herif vardı bizde. Hedefledikleri şey bu muydu?
Artık emindim. Bu planı yaratan Kâhinler kesinlikle…
O anda Lee Hyunsung tepki gösterdi.
“Birileri geliyor.”
Dongdaemun tünelinden bir grup insan yaklaşıyordu. Görünüşte, oldukça iyi silahlara sahip bir gruptu.
Eşyalar ortalama C sınıfı veya üzerinde görünüyordu. Onları şimdiden bu derecede silahlandırmak… İnanılmaz.
Bizimle ilk olarak grubun ortasındaki adam konuştu. İnce yapılıydı, kollarında ve boynunda türlü türlü eşya vardı.
“Eh, Kang Ilhun-ssi? Tanrım, başıma bir sürü dert açtın.”
Kang Ilhun titrerken ağzından köpükler saçarak bayıldı. Bu adam mı acaba?
[Özel beceri, Karakter Listesi etkinleştirildi.]
Bir süre sonra inanılmaz mesajlar duyuldu.
[Bu kişinin bilgileri ‘Karakter Listesi’nde okunamaz.]
[Bu kişi ‘Karakter Listesi’nde kayıtlı değil.]
Bak sen?
Adamın gözleri bizim üzerimizdeydi. “Kendinizi tanıtacak mısınız? Ya da…”
Bir grup adam aynı anda silahlarını çekti.
Cevap vermek için öne atıldım. “Chungmuro’dan geliyoruz.”
“Chungmuro?”
O anda havada kıvılcımlar patladı.
[Birisi sizin üzerinizde Nitelik Keşfi kullanıyor.]
[Özel beceri Dördüncü Duvar Nitelik Keşfi’ni engelledi!]
Adam şok geçirmiş gibi tökezledi. Şaşkın gözlerini bana çevirmeden önce bir an tereddüt etti.
“…Özür dilerim, adınız nedir?”
Jung Heewon ve Lee Hyunsung’a bir kez baktım. Ardından gülümsedim, adama doğru en soğuk ve ağır sesimle konuştum.
“Ben Yoo Joonghyuk.”
 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


46   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   48