Şuan ev halkına beni merak etmemeleri için dandik bir not yazıyorum.
Notumu gördükten sonra fenalık geçiren Annie ve Bay Kahya’nın suratını hayal edebiliyorum.
"...Caroline halamın yanına gidiceğim, bütün yönetimi size bırakıyorum istediğinizi yapın. Ha babama söylemeyeyin yoksa tüm işini bırakıp beni ve sizi cezalandırmaya gelir onun uğraşması gereken daha önemli işler var. 1 ay sonra görüşürüüz~ ... Sevgilerle Evin Cadısı"
Kişiliğinin nerden geldiği çok açıktı. Melanie’nin annesi doğum sırasında öldüğünden babası onun anne rolünün eksik kalmaması için ablasına götürürdü. Küçükken en çok Caroline halasının yanında vakit geçiren Melanie ondan tüm kirli işleri ve kötü sözleri öğrendi. Caroline kaba bir kadın olsa da yeğenini severdi ve onu hiçbir zaman annesiz hissettirmedi.
En son halasını ziyaret edişinde kumarda az daha evlerini kaybedecekleri için babası küplere bindi ve halasını bir daha görmemesi için yasak koydu.
Bu kız gerçekten vurdumduymazlığın temsili...
Eski Melanie gibi davranmak işte şimdi işime yaramıştı.
Belime ilk görüşte aşık olduğum beyaz kılıcımı taktım. Büyük bir sırt çantasına erkek kıyafetleri ve kitapçıdan canım sıkılmasın diye aldığım "Savaşın İçinde Kırmızı Gül " adlı romantik kitabını attım.
Aynadan son bir kez erkek görünümüme baktım:
"Eğer bu hikayedeki bir karakterde sen olsaydın kalbimi sana kaptırırdım yakışıklı.."
Kendi kendime yaptığım bu konuşmadan sonra henüz keşfedilmemiş olan kaçış rotamda ilerledim.
...
Sabaroski’ye selam verdim ve herkesin üzerine giydiği zincir zırhlardan birini aldım.
Kalabalık çok heyecanlı gözüküyordu.
Chimchim elime sarı bir kağıt uzattı "Bu savaş rotamızı gösteren harita, zaten hep birlikte olacağız ama yine de olur da birlikten ayrılıp kaybolursan şu kırmızı işaretli toplanma yerine dön." dedi ve parmağının ucuyla başlangıç yerini gösterdi.
Haritayı incelerken gözüm hikayede çokça bahsi geçen Rocky dağlarına ilişti. Orası gerçekten tehlikeli.
"Bu kadar odaklanmış ne düşünüyorsun?" Kafamı ses gelen tarafa doğru çevirdim.
Önümde 2 sıcak mavi göz meraklı bir şekilde bana bakıyordu.
Seth.
Heyecanlandım.
"Ee haritaya bakıyordum, ezberlersem her şey daha kolay olur diye düşündüm." dedim.
Bakışlarında bir değişiklik yoktu. Kızıl saçlarına bakmadan edemiyordum.
Aah sanırım fark edildim
"Saçlarını neyle yıkıyorsun? Daha önce hiç böyle bakımlı bir erkek saçı görmedim." diyerek ortamın gariplik seviyesini arttırdım.
~sessizlik
Sessizlik tatlı kahkalarıyla bozuldu
"Puaahhaha , saçlarım mı? Ben de bana bunu soran bir erkekle hiç karşılaşmadım."
Gülünce gözleri kısılıyordu çok sevimli bir kedi gibi.
"Haha değil mi? Çok saçma bir soru oldu sanırım." dedim.
Gülerken konuşmakta zorlanıyordu "Ha-hayır saçlarıma iyi bakarım." dedi.
Uzun süre güldüğünden daha da utandım.
Bizim briliği kontrol etmeye gelmiş olmalı. Sabaroski’nin yanına gitti.
Etrafa bir göz gezdirdim ve heyecanım arttı. Evdeki o rahatımdan şimdi savaşa gelmek düşüncesi beni zorluyordu.
Seth konuşmasını bitirmiş ve bana doğru yaklaşıyordu.
Biraz eğip kulağıma "Hacışakir" dedi
...
"Gül suyu" dedi.
Sonra arkasını dönüp uzaklaştı. Aaah bu gerçekten utanç vericiydi.
Kaptan " Ne ara bu kadar yakınlaştınız?" diye sordu.
Umursamaz gözlerimle cevap verdim.
Beni diğer acemilerin yanına götürdü.
Bir esmer kız, gözlüklü sıska bir genç ve bir adet de upuzun sarışın kaslı bir adam var.
Gözlüklü sıska gencin elinde ağır bir kılıç var ve savurma antrenmanları yapıyor, daha doğrusu tehlikeli bir oyun oynuyormuş gibi gözüküyor.
Esmer kız "Heey naptığını zannediyorsun, savurma şunu bana doğru!" diye bağırıyor.
Gözlüklü olan "Sen de çekil önümden o zaman! Hem bir kızın savaşta ne işi var?" dedi. Bir yandan savurmaya devam ediyordu.
Esmer kız daha da sinirlenmiş olacak ki kılıcına bir hamleyle vurdu ve kılıç yere düştü.
"Kız mı? Evet bir kız olarak senden daha güçlüyüm." dedi.
Tam birbirlerine dalacaklarken uzun boylu adam aralarına girdi.
"Hey hey tamam kavga etmeyin. Bakın aramıza yeni bir acemi gelmiş" dedi ve beni gösterdi.
Çok sevinmediler ki yine de bir anlık dikkatlerini dağıttığımdan çatışmaları sona erdi.
DU DUF DU DU DUF DUF *trampet ve davul sesleri
Bu sesler bizi yolcu etmek için band takımından geliyordu.
Askerler emin adımlarla yürümeye başladılar.
Binlerce ayak sesleri yeri inletiyordu.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• Bölüm gecikmesi için üzgünüm. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Bundan sonrası savaş için olan yolculuktan devam edecek. Takipte kalın~~
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.