Cennetin Gözde Oğlu ile yan yana durması gereken bir kadın kahraman olarak, Su Qingge’nin kusursuz görünümünde herhangi bir kusur bulmak gerçekten de zordu.
Narin ve zarif bir şekilde oyulmuş yüz hatları vardı. Gözleri sonbahardaki kaynak suyu gibi dalgalanıyordu ve söğüde benzeyen kaşları ilahi bir sanatçının ellerinden çıkmış gibiydi.
Esnek siyah saçları ve hoş, zambak beyazı çehresi büyüleyici bir cazibe yayarken ruhani görünüyordu. Her hareketiyle dalgalanan ve etrafındaki yozlaşmış dünyanın tozundan etkilenmemiş bir peri gibi görünmesini sağlayan çekici, yeşil bir elbise giyiyordu.
Sakin ve kutsal mizacı kelimelerle ifade edilemezdi. O, en yüksek cennetten ölümlü dünyaya kazara düşmüş ölümsüz bir bakire gibiydi.
Ancak bugün, güzel yüzünü süsleyen bir miktar endişe görülebiliyordu.
Ne de olsa, son üç gün boyunca Gu Changge’den defalarca görüşme talep etmişti ve Gu Changge ancak şimdi onu huzuruna kabul etmeye tenezzül etti. Onun kayıtsızlığı, Gu Changge’nin gerçek niyetini tahmin etmesini gerçekten zorlaştırdı.
Geçmişte tanıştığı erkekler de Ye Chen’e benziyordu ve ona yüreklerinin derinliklerinden hayranlık duyuyorlardı. Ona bir Tanrıça gibi davranıyorlardı ve onu sadece uzaktan izlediklerinden, asla ona yaklaşmaya cesaret edemediklerinden emin oluyorlardı.
Gu Changge gibi onun varlığını görmezden gelen biriyle ilk kez karşılaşıyordu. Onun ilgisizliği Su Qingge’yi endişelendiriyordu ve onunla tanışabilse bile sonunda taşınmaz bir duvara çarpabileceğinden korkuyordu.
Yine de kalbi tereddüt etmedi.
Son üç gün boyunca diğer ruhuyla çeşitli çözümleri tartışmıştı. Şimdiye kadar, statütüsünü eski haline getirecek ya da en azından onları serbest bırakmasını sağlayacak bir yöntem bulmuştu.
"Kutsal Bakire Qingge’nin Benimle hangi konuyu görüşmek isteyebileceğini merak ediyorum."
Gu Changge gözlerini açtı ve alçak bir sesle sordu. Gözlerindeki bakış derin ve kayıtsızdı, sanki altındaki her şeye bakan bir Tanrı gibiydi. Su Qingge’nin ne istediğini doğal olarak biliyordu ama bunu önce söylemesine imkân yoktu.
Su Qingge’nin bunu kendisinin söylemesine izin vermek zorundaydı; ne de olsa insan avına karşı nazik olamazdı!
Gu Changge yaptığı analizden sonra, Su Qingge’nin kahraman statüsünün etrafındaki büyük Şansın kaynağı olduğu sonucuna vardı. Ve bu farkındalık onu meraklandırdı: ’Eğer kadın kahraman "isteyerek" kötü adama teslim olursa ne olur?
Gu Changge bu soru zihninde belirdiğinde merakının arttığını hissetmekten kendini alamadı.
Ye Chen’den farklı olarak, Su Qingge onun tarafından zayıflığı tamamen kavranmış biriydi, bu yüzden onu kazanmak çok daha kolaydı.
"Qingge buraya üç gün önce olanlar için Genç Lord Gu’dan özür dilemeye geldi!"
Su Qingge Gu Changge’ye baktı ve büyük bir kararlılıkla konuştu. İlk günden beri bunu yapmak istiyordu ama Gu Changge ona tek bir şans bile vermemişti.
"Öyle mi? Kutsal Bakire Qingge neden bu Gu’dan özür dileme ihtiyacı duysun ki?"
Gu Changge ifadesinde bir değişiklik olmadan ona kendi sorusuyla karşılık verdi.
"Ye Chen’le olan olay benim yüzümden oldu ama kendimi Genç Lord Gu’ya açıklamadım. Hepsi Qingge’nin hatasıydı..."
Su Qingge’nin hangi kelimeyi nerede kullanacağını bilen zeki bir kadın olduğu söylenmeliydi. Gerçeği Gu Changge’den saklamak mümkün olmadığına göre, en iyi seçenek açık sözlü olmak ve gerçeği kendi ağzıyla açıklamaktı.
Gu Changge’ye Ye Chen ile nasıl tanıştığını, Ye Chen’in ona olan hayranlığını nasıl hiç gizlemediğini ve diğer her şeyi anlattı.
Samimiyetini göstermek için Gu Changge’nin önünde her şeyi itiraf etmekten başka çaresi yoktu.
"Bu kadın biraz ilginç.”
Gu Changge ona biraz ilgi göstermekten kendini alamadı.
Dürüst olmak gerekirse, onun davranışları karşısında biraz şaşırmıştı. Ye Chen bile Su Qingge’nin gidip tüm bunları Gu Changge’ye anlatacağını tahmin edemezdi!
Sadece bu kadar zeki bir kadının gerçek bir kahraman olduğu söylenebilirdi. O, sadece güzel yüzleri ve sürtük bedenleri olan süs vazolarından tamamen farklıydı.
Talihsizlikten nasıl ve ne zaman kaçınacağını biliyordu!
Şimdi tarikatının başı dertte olduğuna göre, aptalca bir şey yapmasına imkan yok - doğru yolu görebiliyor ve ne yapması gerektiğini biliyordu.
Gu Changge, Taixuan Kutsal Toprakları’nın en büyük umuduydu. Ye Chen için Gu Changge’yi rencide etmesine imkân yoktu. Ne de olsa, çaresiz koşullar çaresiz önlemler gerektirir.
Gu Changge ona hayran olmaktan kendini alamadı.
Tabii ki bu açgözlü bir şehvet değil, saf bir takdirdi.
[Ding! Su Qingge’in mizacı değişti. Ye Chen’in Şansı! 40 Puan azaldı. Ev sahibinin Kader Puanı 200 Puan arttı].
Aniden bir Sistem istemi duyuldu.
Gu Changge gözlerini ilgiyle kısmaktan kendini alamadı. Görünüşe göre Cennetin Gözde Oğlu ile ilişkili karakterlerin kalplerini değiştirmek gerçekten de onların Şanslarını tıraşlayabilir ve ona Kader Puanı kazandırabilirdi.
Bununla birlikte, düşüncelerinin çoğu basitleştirildi.
"Bütün bunları bana neden anlatıyorsun? Senin hayat hikayenle ilgilendiğimi mi sanıyorsun? Yoksa bu fırsatı Ye Chen’i bırakmam için mi kullanmak istiyorsun?"
Yine de Gu Changge’nin acımasız sözlerinde merhamet yoktu ve yüzünü süsleyen belli belirsiz bir gülümseme görülebiliyordu.
Su Qingge böyle bir sonucu önceden tahmin etmiş olmasına rağmen, yine de yüzü soldu ve aceleyle kendini açıkladı: "Buna cüret edemem! Genç Lord ile aramdaki farkı biliyorum ve Genç Lord Gu’nun gözüne girmesinin mümkün olmadığını anlıyorum. tüm bunları Genç Lord’un önünde samimiyetini göstermek için söyledim ve Genç Lord’un o gün yaşananlara aldırmayacağını umuyorum."
"Ye Chen’e gelince, bu konuya karışmaya niyetim yok. Genç Lord Gu’nun endişelenmesine gerek yok."
"Ye Chen sana o kadar aşık ki senin için Taixuan Kutsal Topraklarına bile karşı geldi, ama sen onun yaptıklarına bu şekilde mi cevap vermeye karar veriyorsun?"
Gu Changge şakacı bir gülümsemeyle sordu ve izledi.
Su Qingge onun sözlerini duyduktan sonra bir an yüzünü buruşturmaktan kendini alamadı ama çoktan kendini toparlamıştı.
"Yaptığım her şey Tarikat için. Hiçbir şey Babam tarafından özenle geliştirilen Tarikattan daha önemli değildir."
Bu sözleri söylerken Su Qingge’nin gözleri karardı.
Öte yandan Gu Changge’nin yüzünde hâlâ kayıtsız bir ifade vardı ve cevap olarak hiçbir şey söylemedi. Ancak kalbinin içinde kahkahalarla kükrüyordu.
Kalbe saldırmak gerçekten de harika bir yöntemdi.
"Genç Lord Gu, aslında size söylemem gereken bir şey daha var... ben [Gizemli Dokuz Yin Bakire Fiziğine] sahibim! Bunu benim dışımda kimse bilmiyor."
Tüm söylediklerine rağmen Gu Changge’nin yüz ifadesinde bir değişiklik olmadığını görünce, bu sırrı ona açıklamaya karar verdi.
Sırf ona samimiyetini göstermek için en büyük sırrını onun önünde ifşa etmişti!
’[Gizemli Dokuz Yin Bakire Fiziği]?
"En iyi İnsan Kazanı olabilecek olan Fizik mi?"[İkili yetişim için en ideal vücutlu demek istiyor]
Gu Changge’nin hafızasında [Gizemli Dokuz Yin Bakire Fiziği] hakkında bir kayıt olması doğaldı. Su Qingge’nin aniden böyle bir sırrı ortaya çıkarması onu şaşırttı.
Ancak çok geçmeden Gu Changge onun böylesine umutsuz bir adım atmasının ardındaki düşünceleri anladı.
Bu sır Su Qingge’nin kozu olarak görülebilirdi. Ve sırrını bu şekilde proaktif olarak ifşa etmesiyle, az önceki özründe tamamen samimi olduğu görülebilirdi.
Bu, kahramanın kötü adama teslim olma yolunda attığı ilk adım olarak değerlendirilemez mi?
[Ding! Su Qingge’nin kalbi teslim olmaya başladı. Ye Chen’in Şansı 40 Puan azaldı. Ev sahibinin Kader Puanı 200 Puan arttı].
Aynı anda Sistem’in komut istemi bir kez daha çaldı.
Gu Changge, Su Qingge’nin önünde teslim olmasını sağlama sürecinin bu kadar sorunsuz geçeceğini hiç tahmin etmemişti.
Bu darbeyle Ye Chen’in Şans Değeri kolayca neredeyse 300 Puana düşmüştü
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.
