Omniscient Reader’s Viewpoint - Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
Çeviren ve Düzenleyen: Pyria.


“Ben Dokja” 

(Ç.N.: "Dokja" Korece’de ’tek çocuk’ veya ’okuyucu’ anlamına gelir.)

Genellikle kendimi insanlara bu şekilde tanıtırdım, sonra da şu yanlış anlaşılma meydana gelirdi.

"Aaa sen tek çocuk musun?"

"Öyleyim ama demek istediğim bu değildi."

"Ha? O zaman?"

"Benim adım Dokja. Kim Dokja."

Babam bana bu ismi tek başıma olsam bile güçlü bir adam olmam için vermiş. Ancak, babamın bana verdiği bu isim sağ olsun, yalnızlık içinde sıradan "tek bir adam" olarak yaşıyordum.

Yani anlayacağınız, hayatım böyleydi: Kim Dokja, 28 yaşında, bekâr.

Hobim ise işe gidip gelirken metroda web romanları okumaktı.

"Bu gidişle telefonunun içine gömüleceksin."

Gürültülü bu metroda refleks olarak başımı kaldırdım. Bir çift meraklı göz direkt bana bakıyordu. Bu gözler insan kaynakları ekibinde çalışan Yoo Sangah’a aitti.

"Ah, merhaba."

"İşten eve mi dönüyorsun?"

"Evet. Peki ya Yoo Sangah-ssi?"

(Ç.N.: "-ssi" eki Korece bir saygı ifadesidir. Biriyle konuşurken veya o kişi hakkında konuşurken kullanılan resmi bir hitap şeklidir.)

"Şanslıydım. Müdür bugün bir iş gezisine çıktı."

Yanımdaki koltuk boşalır boşalmaz Yoo Sangah oraya oturdu. Omuzlarından yayılan hafif bir parfüm kokusu beni biraz gerdi.

"Normalde metroya biner misin?"

"Şey..."

Yoo Sangah karamsar bir ifade takındı. Düşündüm de Yoo Sangah ile ilk kez metroda karşılaşıyordum. Personel Müdürü Kang’dan başlayıp Finans Müdürü Han’a kadar... Yoo Sangah’ın her iş günü evine şirketten adamların onu bıraktığına dair söylentiler vardı. Tabii erkeklerin onu evine bırakmak için sıraya girmesi de sır değildi. Yine de Yoo Sangah’ın ağzından beklenmedik sözler çıktı:

"Biri bisikletimi çaldı."

Bisiklet.

"Bisikletle mi gidip geliyorsun?" 

"Evet! Çünkü son zamanlarda çok fazla mesai yaptığım için giderek daha az hareket ettiğimi hissediyorum. Ayrıca biraz can sıkıcı bir mesele yüzünden... Bunun gibi şeyler neden oldu." 

Haa, demek böyle olmuş. 

Yoo Sangah ışıl ışıl gülümsedi. Onu bu kadar yakından görünce, erkeklerin onu neden çekici bulduğunu anlayabiliyordum ama en nihayetinde bunun benim için bir önemi yoktu. Her bireyin hayat tarzı zaten belliydi ve Yoo Sangah benimkinden oldukça farklı bir tarzda yaşayan birisiydi. Bu garip sohbetin ardından telefonlarımıza baktık. Ben daha önce okuduğum roman uygulamasını açtım, Yoo Sangah ise... Bu da neydi?

"Puede prestarme dinero." 

"Ha?" 

"İspanyolca." 

"...Anlıyorum. Peki bu ne anlama geliyor?" 

"Lütfen bana biraz para ver." 

Yoo Sangah gururlu bir şekilde cevap verdi. Eve giderken metroda dil çalışmak... Gerçekten de benden farklı bir tarzı vardı. Ama öğrendikten sonra böyle bir cümleyi nerede kullanmayı düşünüyordu? 

"Oldukça sıkı çalışıyorsun." 

"Bu arada, Dokja-ssi neye bakıyor?" 

"Ah, ben..."

’Eyvah’ diye düşünmemle Yoo Sangah’ın bakışlarının cep telefonumun LCD ekranına yönelmesi bir oldu.

"Bu bir roman mı?"

"Evet, şey... Korece çalıştığımı söyleyebilirsin."

"Vay canına, ben de romanları severim. Son zamanlarda okuyamadım çünkü zamanım yok..."

Şaşırtıcı bir şeydi. Yoo Sangah roman okumayı seviyor muydu?

"Haruki Murakami, Raymond Carver, Han Kang gibi romanlar..."

Ah, tabii ya.

Yoo Sangah, "Dokja-ssi, hangi yazarları seviyorsun?" diye sordu.

"İsimlerini söylesem bile bilemezsin."

"Bir sürü roman okudum. Yazarlar kimler?"

Şu anda hobi olarak internet romanları okuduğumu söylemek gerçekten zordu. Uygulamadaki romanın başlığına göz attım.

[Çöküşten Sonraki Dünya] 

Yazar: Sing Shangshong.

’’Sing Shangshong’un Çöküşten Sonra Dünya’’ kitabını okuduğumu söyleyemezdim.

"Bu sadece bir fantezi romanı. Bu... Ne diyordunuz? Doğru ya, Yüzüklerin Efendisi, onun gibi bir şey..."

Yoo Sangah’ın gözleri faltaşı gibi açıldı.

"Aaa. Yüzüklerin Efendisi. Filmlerini de izlemiştim."

"Evet, filmler güzel."

Ardından bir sessizlik oldu. Yoo Sangah hâlâ bana bakıyordu ve bir şeyler söylememi bekliyor gibiydi. Durum giderek garipleşmeye başlamıştı. Ben de konuyu değiştirmeye karar verdim.

"Şirkete katılalı bir yıl oldu, değil mi? Herhalde geçen yıl bu zamanlardı. Zaman su gibi akıp gidiyor."

"Evet, haklısın. O zamanlar ikimizin de neler olup bittiğine dair hiçbir fikri yoktu, değil mi?"

"Haklısın. Daha dün gibi geliyor ama sözleşme dönemi çoktan bitti."

Yoo Sangah’ın yüzündeki ifadeyi gördüğümde yanlış bir şey söylediğimi fark ettim. 

"Ah, ben..." Yoo Sangah sözünü yarıda kesti.

Unutmuşum. Yoo Sangah geçen ay yabancı bir alıcıdan referans almış ve tam zamanlı bir çalışana terfi etmişti.

"Aa doğru ya, öyle oldu. "Sizi tebrik etmekte geciktim. Bunun için özür dilerim. Hahahaa, belki de yabancı dil öğrenmek için çok çalışmalıydım."

"Ha-hayır hiç de değil, Dokja-ssi! Hâlâ performans değerlendirmesi var ve..."

İtiraf etmek istemesem de Yoo Sangah’ı konuşurken... çok havalıydı. Yüzü parlak bir ışıkla parlıyor gibiydi. Sanki dünyanın spot ışığı sadece bir kişinin üzerinde parlıyordu.

Eğer bu dünya bir roman olsaydı, baş kahramanı muhtemelen onun gibi biri olurdu. Hatta bu kaçınılmaz bir sonuçtu.

Çok sıkı çalışmamış olsam da.

Yoo Sangah çalışmıştı.

Ben internette web romanları okurken... Yoo Sangah titizlikle çalıştı.

Dolayısıyla, Yoo Sangah’ın tam zamanlı bir çalışan olması ve benim sözleşmemin feshedilmesi kaçınılmazdı.

"Um... Dokja-ssi."

"Evet?"

"Sakıncası yoksa... Kullandığım uygulamayı size söyleyeyim mi?"

Birden Yoo Sangah’ın sesi uzaklardan geldi.

Sanki giderek dünyadan sonsuza kadar uzaklaşıyormuşum gibi hissediyordum. Uzaklara dalıp gidecekmiş gibi gelen zihnimi dizginlemek için gözlerimi zorla açtım ve bakışlarımı tam karşıya odakladım.

Trende benim karşımdaki koltukta bir çocuk oturuyordu.

On yaşından biraz büyük görünüyordu.

Bir elinde böcek toplama ağı tutan çocuk, annesinin yanında otururken keyifle gülümsüyordu.

"...Dokja-ssi?"

Şu anda sahip olduğum hayattan farklı bir yaşantım olsaydı nasıl olurdu? Başka bir deyişle, hayat tarzım farklı olsaydı ne olurdu?

"Kim Dok..."

Eğer hayatımın türü ’gerçekçilik’ değil de ’fantezi’ olsaydı...

O zaman baş kahraman olabilir miydim?

Kim tahmin edebilir ki.

Bu muhtemelen asla bilmeyeceğim bir şeydi. Lakin bildiğim bir şey varsa o da şuydu:

"Sorun yok, Yoo Sangah-ssi."

"Pardon?"

"Bana uygulamayı söyleseniz bile bir işe yaramayacak."

Hayatımın türü açıkça ’gerçekçilik’ idi.

"Çünkü bir Dokja’nın Dokja gibi bir hayatı vardır."

"Hm? Ne demek istiyorsun..."

"Sadece bazı insanlar hayatta böyledir."

Ve bu türde ben bir kahraman değil, bir ’Okuyucu’ idim.

"Bir Dokja’nın hayatı..."

Yoo Sangah’ın yüzünde ciddi bir ifade vardı, ben de gerçekten iyi olduğumu göstermek için hafifçe elimi salladım. Nedenini gerçekten bilmiyordum ama bu kadın benim için gerçekten endişeleniyor gibiydi. Yani, kendisi insan kaynaklarından geliyordu... muhtemelen iş performansımdan çoktan haberdardı.

"Dokja-ssi gerçekten harika şeyler söylüyor." 

"Ne?"

"O zaman, sanırım benim de bir hayatım var, Sangah’ın hayatı."

(Ç.N.: Sangah, Korece’de fildişi anlamına gelir. Bu cümlede de Dokja’nın kendi ismine yaptığı gönderme gibi o da kendi ismine gönderme yapıyor.)

Yoo Sangah İspanyolca çalışmaya geri dönerken bir şeye karar vermiş gibi görünüyordu. Romana geri dönmeden önce bir süre ona göz gezdirdim. Her şey normale dönmüştü ama garip bir şekilde romanda gezinmem pek iyi gitmiyordu. Belki de aşağı kaydıramadığım için gerçekliğin farkına varmıştım.

O sırada telefonumun üst kısmında bir bildirim belirdi. 

[Yeni bir mailiniz var].

’Hayatta Kalma Yolları’ kitabının yazarından geliyordu. Maili açtım.

-Okuyucu-nim, romanım akşam 7’den itibaren ücretli olacak. İyi şans.

(Ç.N.: "-nim" eki Korece’de saygı göstermek için kullanılan üst düzey bir onur ifadesidir. "-"ssi" ekine göre daha prestijlidir.)

[1 ek.]

Yazar bana bir hediye vereceğini söylemişti. Bu hediye acaba neydi? 

... İsmimin anlamı gibi ben de doğuştan okuyucuydum. Bu yüzden postayı alınca heyecanlandım. Evet, bir okur olarak yaşamak fena da değildi. Saate baktım. Saat 18:55. Roman saat 19:00’da paraya çevrilmeden önce tam beş dakikam vardı. Sonra uygulamada takip ettiğim romanlar listesini açtım. Tek okuyucu ben olduğum için bir tebrik yorumu bırakmalı ve yazara destek vermeliydim. Ancak... 

-Bu eser mevcut değil. 

Arama kutusuna birkaç kez "harap olmuş" yazmayı denedim ama sonuç aynıydı. ’Hayatta Kalma Yolları’ sitedeki romanlar listesinde hiçbir iz bırakmadan kaybolmuştu. Bu çok garipti. Daha önce bir romanın para kazanılacağı zaman haber verilmeksizin silindiği görülmüş müydü? 

O anda metronun ışıkları söndü ve trenin içi karanlığa gömüldü.

Kriiiiiiiirk! Trenin frenleme yapmasıyla tren yüksek sesle sallandı ve metalik bir ses çıkardı. Bu Yoo Sangah’ın çığlık atmasına ve kolumdan tutmasına neden oldu. Sonra diğer insanların da telaşlandığını gördüm. Yoo Sangah, kolumu o kadar sıkı kavradı ki sol kolumdaki acıya trenin ani frenleme yapmasına nazaran daha fazla dikkat ettim. Trenin tamamen durması da bir düzine saniye sürdü.

Sonra her yerden gelen telaşlı sesler duydum.

"Ah, ne?"

"B-Bu da ne?"

Karanlıkta bir ya da iki telefon ışığı yandı. Yoo Sangah "Neler oluyor?" diye sorarken sol kolumu hâlâ sıkıca tutuyordu.

Umursamıyormuş gibi davrandım. "Endişelenme. Önemli bir şey değildir."

"Öyle mi?"

"Evet, olası intihardan kaynaklanan bir rahatsızlık. Makinist az sonra bir anons yapar."
Konuşmamı bitirir bitirmez makinistin anonsunu duydum:
-Tüm yolculara duyurulur. Trendeki tüm yolculara duyurulur.

Gürültülü ortam sakinleşti. İçimi çektim ve ağzımı açtım, "Bak gördün mü, önemli bir şey değil. Şimdi bir özür dileyecekler ve elektrik tekrar gelecek..."

-He-herkes kaçsın... KAÇIN...!

’Ne?’

Bir bip sesi duyuldu ve ses bağlantısı kesildi. Trenin içi bir anda karıştı.

"D-Dokja-ssi? Bu da ne demek...?"

Trenin ön tarafından güçlü bir ışık parladı. Yüksek bir davul sesinin ardından bir patlama sesi duyuldu. Karanlıkta bir şey bu yöne doğru geliyordu. Tam o esnada saatin 7:00 olduğunu görmem ise tamamen bir tesadüftü.

Tik! Sanki dünya duruyormuş gibi hissettim. Sonra bir ses duydum:

[8612 numaralı gezegen sisteminin ücretsiz hizmeti sonlandırıldı.]

[Ana senaryo başlatıldı.]

Bu olay, hayatımın gidişatını tamamen değiştiği andı.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.