Yukarı Çık




405   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   407 


           
Dorian, ofisin perdelerini çektikten sonra oturdu.
Sol elindeki kristal küreyi sağ avucuyla okşamaya başladı. Bu sırada da yumuşak bir tonda mırıldanmaya devam ediyordu.
Yavaş yavaş, kristal kürenin içindeki parlak ışık noktaları daha da aydınlanıp belirgin bir hale gelmeye başladı, sanki küre gökyüzündeki yıldızların yansımasını alıyordu.
Genellikle kaderin yönünü belirlemek için kullanılan, kişinin yaşam yörüngesindeki yıldızlar birbiri ardına ortaya çıkıp, ruh dünyasından gelen sembollere benzeyen birçok vahiy içeren üç boyutlu bir usturlap oluşturdu.
Bunu gören Dorian sonunda küreyi okşamayı bırakıp incelemeye başladı.
Yalan söylemiyormuş... Bu gerçekten de durumun yörüngesiymiş... Bu kadın Abraham ailesinde değişiklikler, iyimser değişiklikler yapabilecek biri gibi görünüyor... Kristal kürenin ışığı solarken Dorian ayağa kalktı, kararını çoktan vermişti.
Öğle yemeği vaktinde, Dört Kanatlı Kuş restoranında.
Fors’un önünde, üzerine biberiye serpilmiş kızarmış bir balık duruyordu. Balığın derisi çıtır çıtır, eti de tazeydi. Oldukça lezzetliydi, tek sorun, aşçının son derece çarpık bir estetik anlayışına sahip olmasıydı. Balığın gözlerini kasıtlı olarak kafasından fırlar şekilde bırakmış ve kaplama işlemi uygulayarak balığın öldürüldüğü için öfkeliymiş gibi yukarı bakmasını sağlamıştı.
Fors, balığın başını aşağı itip kuyruğunu keserek gözlerini kapattı.
    O sırada yemeğini yiyen Dorian Gray söze girdi, "Aulisa mistisizme gerçekten meraklıydı ve bu alanda araştırmalar yapmıştı. Eşyalarını toparlarken, herhangi bir kitap, not ya da başka şeyler buldun mu?"
"Bazı defterler ve kitaplar vardı," dedi Fors dürüst bir şekilde. "Bu şekilde ben de bir mistisizm meraklısı oldum, ancak ne yazık ki içeriğin çoğunu hiç anlayamadım."
Mesela, Ruh Dünyası’ndan Manzaraları. Bu kitabın içeriği saçma, mantıksız ve dağınıktı, fikirleri açıklamıyordu, sabırsızlığımı sakinleştirmek için elimden geleni yapıp defalarca okusam da içeriği hafızama kazımakta zorlanıyordum. Kitabın kapağını kapattığımda, anlamak bir kenara dursun okuduğum her şeyi de unutuyordum... Fors’un içinden geçenler bunlardı.
Dorian hafifçe gülümseyerek başını salladı.
"O halde bana danışabilirsin. Ben de bir mistisizm meraklısıyım, hatta oldukça da yetkin olduğum söylenebilir."
"Gerçekten mi? Bu harika!" Dedi Fors heyecanlanmış gibi rol yaparak.
Onun ilgisini çektiğini gören Dorian hemen konuyu mistisizme kaydırdı. Zaman zaman ruh dünyasından, zaman zaman da kendi trans deneyiminden bahsediyordu. Daha restorana gelmeden hazırlık yaptığından, sakin, sessiz bir köşeyi seçmişti. Bu nedenle çevrelerindeki diğer müşterilerin konuşmalarını duyacaklarından endişelenmiyordu.
Yemek bittiğinde Fors’a şöyle bir teklifte bulundu, "Minnetimi nasıl ifade edeceğimi bilemiyordum, ancak artık bu konuda endişelenmeme gerek yok. Heh heh, Lawrence sana ödeme yapmış olsa da, bunun nezaketine, iyi yürekliliğine ve şerefine yeterli bir ödeme olduğunu düşünmüyorum.
Bayan Wall, mistisizm konusunda kafanıza takılan her şey için bana yazabilirsiniz. Minnetimi ifade etmek için en azından bunu yapabilirim."
"Çok sevinirim." Dedi Fors kibar bir tavırla.
Az önceki sohbetten, Dorian Gray’in zengin, sistematik mistisizm bilgisine sahip olduğunu anlamıştı. Bu adam gerçekten de Abraham ailesinin bir üyesi olmaya layıktı.
Ve bu da onun eksikliği sayılırdı. Beyonder dünyası hakkında çok fazla bilgi sahibi olsa da, bildiklerinin hepsi derinliksiz kitaplardan ve defterlerden, katıldığı toplantılarda duyduğu rastgele bilgilerden oluşuyordu. Bilgileri yeterince kapsamlı ya da sistematik değildi, çok fazla eksikliği vardı.
 Fors’un içten cevabını duyan Dorian bardağını kaldırıp gülümsedi.
"Umarım bir gün, biz de gizemli ve olağanüstü güçlere sahip oluruz."

Backlund’un Kuzey Bölgesi. Aziz Samuel Katedrali.
Siyah rüzgarlıklı ve kırmızı eldivenli bir grup adam bir yeraltı alanına idi. Liderleri, kırklı yaşlarında, yumuşak yüz hatları ve uzun saçları olan bir adamdı.
Görkemli bir şapka takmış olan adamın elinde ise altın kaplamalı siyah bir baston vardı. Gece Kuşları ekibi sessizce, oldukça geniş bir odaya girdi.
İçeride, çeşitli dosyaların yerleştirildiği pek çok kitaplık vardı. Yüksek sırtlı bir sandalyede ise siyah pelerinli, mavi far sürmüş güzel, büyüleyici bir kadın oturuyordu. Ekibin geldiğini görünce onları selamlamak için ayağa kalkmadı. Bu, eski Ruh Medyumu Daly’nin ta kendisiydi.
"Soest, ihtiyacın olan tüm bilgiler orada." Daly çenesiyle kapının yanındaki masayı işaret etti.
Soest isimli orta yaşlı adamın yüzünde bir gülümseme belirmişti, "Daly, neden burayı korumaya gönderildin? Çok daha önemli işlerde görevlendirilmen gerekiyor."
"Hayır, bu tam da istediğim şey. Yerleşip daha fazla bilgi edinmem lazım." Dedi Daly gülümseyerek. "Böylece gelecekteki ilerlememi kolaylaştırmış olacağım. İnsanlar kırılgan yaratıklar, sakinleşmek için belirli bir zamana ihtiyaçları var. Kimse daima zirve durumunda olamaz, dinlenmeksizin heyecanın ve zevkin tadını çıkaramaz."
"... Tarzın gerçekten de hiç değişmemiş. Ne yazık ki bana hiç şans vermedin." Soest bir kahkaha attı.
Ancak Daly son derece ciddi bir tavırla başını iki yana sallayarak karşılık verdi, "Belli ki beni anlamıyorsun. Şu anki hobim daha da özgünleşti. Kendini çürümüş bir cesede çevirebilirsen kesinlikle sana çok ilgi duymaya başlarım."
O sırada bakışları Soest’in arkasındaki "Kırmızı Eldiven"e kaydı. "Leonard, neden bu ekibe katılmayı seçtin? Bu adam kendini beğenmiş bir korkak. Daima kadınların kendisine koşacağını hayal ediyor. Dürüst olmak gerekirse, belki de bu Kabus seviyesindekilerin eşsiz özelliğidir?"
Daly, "Kabus" kelimesini kullanırken bariz bir şekilde duraklamıştı.
Leonard çaresiz bir tonda cevap verdi, "Madam Daly, Ekselansları Cesimir bu şekilde olmasını istedi."
"Demek öyle... Soest konusundaki görüşlerime katıldığını görebiliyorum," dedi Daly sessizce.
Leonard donup kalmıştı, ne cevap vereceğini bilemiyordu.
Neyse ki Ruh Güvenci Soest, Daly’nin sözlerine pek kulak asmamıştı. Kapının yanındaki masaya yaklaşıp dosyayı karıştırmaya başladı. Bu sırada Leonard ve diğerleri de onun etrafına toplanmıştı.
Bir süre sonra Soest başını kaldırdı, "Backlund’da son zamanlarda neler oluyor? Dikkat etmeye değer bir şeyler var mı?"
Daly hafifçe bakışlarını kaydırdı. Birkaç saniye daha düşündükten sonra da cevap verdi, "Bizimle çalışan birkaç Beyonder, pek çok kişinin Aptal adında birine inanan bir örgütü aradığı haberini bildirdi, üstelik bir fahri isim de verilmiş..."
Daly, Aptal’ın fahri adını Loen dilinde aktardıktan sonra güldü.
"Tamamıyla yeni bir örgütün doğuşuna tanıklık ettim sanırım. Tabii bu, eski bir dostun enkarnasyonu da olabilir.
Sen ne düşünüyorsun Soest?"
Soest birkaç saniye ciddi bir şekilde düşündükten sonra cevap verdi, "Hayır, daha önce hiç böyle bir örgüt duymadım."
O anda, Leonard başını kaldırıp araya girdi, "Bu, araştırdığımız iki tarot ritüeliyle bağlantılı olabilir mi?
Aptal, tarot destesindeki ilk kart, en önemli Büyük Arkana kartı!"
Bir anlığına donup kalan Daly hemen kendisini toparlayıp düşünceli bir şekilde başını salladı.
"Bu ilginç bir fikir.
Ancak hiç kanıt yok. Her şey yalnızca spekülasyondan ibaret, bir çıkarım bile sayılamaz," dedi Soest hoşnutsuz bir tonda.
Leonard hafifçe gülümsedi, "İmparator Roselle bir keresinde, cüretkar bir hipotez öne sürüp sonra da dikkatlice destekleyin demiş."

Hillston Bölgesi, Quelaag Kulübü.
Klein, Hasat Kilisesi’nden henüz çıkıp kulübün salonuna girmişti ki binicilik eğitmeni Talim’in sakin bir köşede, düşünceli bir şekilde oturduğunu gördü.
Öğle yemeğine hala vakit olduğunu fark edince, doğrudan arkadaşının yanına gidip gülümseyerek ona selam verdi.
"İyi günler Talim. Başka bir sorunla mı karşılaştın?"
Klein’ı gören Talim hemen başını iki yana salladı.
"Hayır, bir sorun yok."
Vicdan azabı duyduğun bir şey yapmış gibi görünüyorsun? Klein düşüncelerini kendine saklayıp gülümseyerek oturdu.
"Aaron ve Mike da burada olsaydı keşke."
Talim gülümseyerek cevap verdi.
"Hepsi meşgul, çok az boş vakitleri var...
Sherlock, yaptığın işleri duyunca sana karşı büyük bir ilgi beslemeye başlamış olan, son derece önemli biri var. Seninle tanışmak istiyor. Ne dersin?
Dürüst olmak gerekirse bu beni kıskandırıyor. Oldukça nadir ele geçebilecek bir fırsat."
Bekle bir dakika, ben ne yapmışım ki? Bayan Mary’nin zinacı kocasını yakalamasına yardımcı olmam mı? Yoksa Muhabir Mike’a genelev ziyaretinde eşlik etmem mi? Doğu Bölgesi’ne yaptığım eski ziyaretlerde bile öyle etkileyici bir iş başarmadım... En fazla, seri cinayetlerin çözümüne olan katkımı ve Doktor Aaron’un kabuslarla ilgili sorununu çözmeme yardımcı olduğumu bilebilirler... Klein’ın kafası karışmıştı.
    Ancak çok geçmeden, nedeni anladı.
Bu önemli kişi Talim’e harika bir dedektif tanıyıp tanımadığını sormuş olmalı, böylece Talim’in de aklına ilk ben gelmişimdir, bu nedenle beni etkileyici bir şekilde anlatmış, seri cinayetleri çözen kişinin, Bayan Mary’nin eski kocasının ve metresinin Coim Şirketi’ndan çalmaya çalıştığını fark edenin ben olduğumdan bahsetmiş olmalı. Muhtemelen beni etkin ve keskin biri olarak tanımladı... İşte arkadaşlar da bunun için var... Klein iç çekti.
"Üzgünüm Talim. Ancak bir dedektif olarak, benim de kendi prensiplerim var, ve bunlardan biri de önemli kimselerin işlerine dahil olmamak. Üst kademelerin sahnesinde, onlar için çok küçük görünen bir şey benim için dayanılmaz bir felaket olabilir.
Kendimi hedef olarak ortaya atmayacağım, bu nedenle bu önemli figürle tanışmaya gönüllü değilim."
Aslında bu, Klein’ın dedektif olmaya karar vermeden önce kendisine koyduğu bir kuraldı.
Yüksek sosyeteye dahil olursa hayatı didik didik araştırılabilirdi ve o, Meçhul seviyesine geçmeden önce böyle riskler almak istemiyordu.
"... Çok mantıklı." Talim sessizce iç çekti, "Bahsettiğim önemli şahıs da böyle bir tepki vereceğini ön görmüştü, üstelik bu tarz dedektiflerin daha da güvenilir olduğuna inandığını belirtmişti, bu nedenle yüksek sosyeteyle ilgisi olmayan bir görev üstlenmeni istiyor."
"Nasıl bir görev?" Diye sordu Klein temkinli bir tavırla.
Talim gülümsedi, "Geçen gün Mike’la konuştuğunuz Capim olayı. Bu önemli kimse, tarot kartlarını kullanan örgütle yakından ilgileniyor. Bunun gibi birden fazla olay olduğunu ve senin bununla alakalı ipuçlarını bulmanı istediğini söyledi."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


405   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   407