Muhteşem Monad Romulus’un Ses’i Bu Frekans Cennet’inde, Canlı, Yıldız Yeşil’i Deniz’de Yankılanmış:tı.
O’nun ve diğer pek çok Varoluş’un Bakışlar’ı, Korkunç bir Parlaklık yaymaya başlayan uzaktaki Yemyeşil Varoluş Çark’ına çevrilmişti.
Varoluş Çarkı’nın Dönüşüm’ü.
Sahip oldukları Güç Seviyesi’yle Hepsi değişimin yaklaştığını hissedebiliyordu ama hiçbiri Bu’nun gerçekte ne anlama geldiğini ya da bundan sonra ne olacağını bilmiyordu.
Tek Bidikler’i, Varoluş Çark’ının, gençliklerinden Ber’i Onlar’ı Omuzlayan ve Koruyan Güc’ün, Onlar Güç ve Karmaşıklık içinde büyürken, Yıldızlar’dan örülmüş bir şemsiye gibi, dönüşmek zorunda olduğuydu.
Bu, bir Seçim meselesi bile değildi. Bu Değişim... Her neyse... Gerçekleşmek zorundaydı.
Olmak zorundaydı.
Ve Onlar da Buna Tanıklık etmek için buradaydılar. Desteklemek için.
Sonsuz Vadiler’e ve Yaşayanlar ile Ölüler’in bitmek bilmeyen Saldırılar’ına bir cevap olabilir miydi?
Hiçbiri bilmiyordu.
Yani, izlediler.
Ve sonra.
HUUUM!
Her Şey titremeye başladı. Varoluş Çark’ı Korkunç Büyüklük’te bir Karmaşıklık’la doldu.
Çark, daha önce gösterdiği Her Şey’den çok daha büyük bir Parlaklık’la dalgalanırken, olduğu Her Şey’i - Olduğ’u her Şey’i - Bir araya getiriyor gibiydi.
Yanı başındaki Muhteşem Monad Romulus usulca kıkırdadı ve Bakışlar’ını yalnız bir Varoluş’un refakatsiz, Dokunulmaz bir şekilde süzüldüğü uzak bir noktaya doğru çevirdi.
“O Adam bile uzak dçDuramadı, ha?“
Gelişigüzel konuşuyordu ama Sözler’inin bir Ağırlığ’ı vardı. Noah dönüp, baktı, Gözler’i titriyordu çünkü Bu Figür dışarıya ışık saçmıyor ya da Ezici bir Güç sergilemiyordu...
Bir’inin Bakışlar’ı gerçekten O’nun üzerine düştüğünde, Varoluş’un sahip olduğu Saflık ve Karmaşıklık... Yaşayan herhangi bir Muhteşem Monad’ın veya Birleşik Mimarınki’ni Aşıyor’du.
Bu, Yıldız Yeşil’i bir cübbe giymiş bir Adam’dı. Yüz’ü büyük ölçüde gizlenmişti ama bu kadar uzaktan Noah O’nun Gözler’ini görebiliyordu.
Bu Gözler, Derin, Kadim bir Hüzün taşıyordu.
Sanki... Baş’ına gelecekleri zaten biliyordu.
Derin Ysşil Gözler’i Noah’ın uzun süre dayanamayacağı bir Yoğunluk’la titreşiyordu.
Dönüşüm başlamıştı.
Çark değişiyordu.
Çark’ın dönerken çıkardığı Gürültülü Ses yankılanırken, her yönden bir Karmaşıklık Fırtına’sı çiçek açtı ve birleşti.
Varoluş Çark’ı... Dönüyor’du.
Muhteşem Monadlar ve Birleştirilmiş Mimarlar bile Sessizliğ’e Gömülmüş’tü.
Hepsi, Yemyeşil Çark’ın tam bir Dönüş’ü tamamlamasını izlemişti. Parmaklıklar, Yüzey, Üzer’ine Kazınmış Her Karmaşık Rün Parlıyor’du - Her Bir’i hiçbir Varoluş’un Ulaşamayacağ’ı bir Karmaşıklık Seviyesi’nde Canlı’ydı. Yalnızca Mutlak Karmaşık Gerçek Kayna’ıın ulaşabileceği bir Karmaşıklık.
Ve sonra, Hâyâl bile Edilemeyecek bir Karmaşıklık’la dolup, taşan Çark artık O’nu içinde tutamamıştı.
Kısa, Nefes Kesen bir An’da.
Parladı.
Kör edici bir Parlaklık Dalga’sı dışarıya doğru patladı ve Çark’tan Uzanan Desilyonlar’ca Yeşil Sicim ortaya çıktı - Burada’ki her Gerçek Kaynağ’a ve Frekanslar ve Omniverseler boyunca Sayısız daha Fazlası’na Dokunan Sicimler.
Sanki bir Zamanlar Koruduğu Herkes’in ve Hâlâ Altın’da Sığınak Arayanlar’ın Bereket’ini ve Karmaşıklığ’ını Ödünç alıyormuş Gibi’ydi.
Noah, Çark’ın etrafında Yemyeşil bir Işık Sütunu’nun Patlaması’nı izlemişti. Yüzey’i değişmeye başlamıştı. Kalın Yeşil Çizgiler Oluşmuş’tu; Sanki Çark kendisinden daha büyük bir Şey’i dövüyormuş gibi İnce ve kasıtlı idi.
Her gözlemci bunu hissetti. Karmaşıklıklar’ı uğuldadı. Ruhlar’ı kıpırdadı. Bu andan elde edebilecekleri Kazanımlar’ı... Sonsuz’a dek düşüneceklerdi.
Sonra, bir Sonra’ki An’da.
BZZT!
Parlak Yeşil Işık Sütun’u bozuldu ve söndü.
Bir Şeyler eksikti.
Karmaşıklık yeterli değildi.
Bir şey başarılamamıştı.
Ve sonra.
Her şey Tersi’ne dönmüştü.
Kimse’nin Durduramayacağ’ı Kadar Hız’lı olmuştu.
Sütun söndü ve devasa bir Yarık Varoluş Çark’ını yukarıdan aşağıya Doğru İki’ye böldü.
...!
ÇAT!
“Ah...“
Sanki Ruh’u bölünmüş gibi, Noah Tanığ’ın Bedeni’nde fısıldamıştı.
“AAH!“
“HAYIR!“ O’nun yanında, Romulus ve diğerleri Dehşet içinde kükredi. Çark’a doğru ilerlerke, Bedenler’i Güç’le tutuştu.
Ama artık çok geçti.
Çatlak bir Çözülme’ye dönüşmüştü.
Ve bir sonraki anda, Yemyeşil Varoluş Çark’ı paramparça olmuştu - Sayısız Parça’ya Ayrılmıştı!
Bu... Kırılma’ydı.
Çark’ın Kırılması.
Noah, her şeyi gördü.
Tanık, Frekans Cenneti’nin Tepesi’nde donmuş bir şekilde durmuş, İmkânsız’ın gerçekleşmesini izliyordu.
Hiç Kimse bunu beklemiyordu.
Hepsi, bir Dönüşüm bekliyordu. Bir Yeniden Doğuş. Daha Büyük bir Şey.
Ama bunu asla Beklemiyorlar’dı.
Çark’ın tamamen Kırılma’sı çok Muazzam’dı.
Kör edici bir Parlaklığ’ı serbest bırakmıştı - Tanığ’ı bile kör eden bir Işık’la dışarıya doğru yükselen Ham Karmaşıklığ’ı
Bu’nu hissetti.
Etrafındaki Varoluş yok oldu. Göremedi. Hissedemiyordu.
Gözler’i bağlı olsa bile Hissedemiyor’du.
Anlar, Saniyeler. Dakikalar. Günler. Eonlar.
Zaman, Tüm Anlamı’nı yitirmişti.
Ve sonra.
Hissiyat geri dönmüştü.
Tanık nefes aldı - Yabancı Hava Ciğerler’ini dolduruyordu. Göğsü yandı, Gerçek Kaynağ’ı yeni, tanıdık olmayan Değişiklikler’in ağırlığı altında gerildi.
Tanıdık ama değil.
Ve Duyular’ı tamamen geri döndüğünde.
Vücud’u titredi.
Etraf’ına bakındı.
Hiçbir şey yoktu.
Hiç kimse yoktu.
O, Yalnız’dı.
Yeşil Deniz bile...
Hayır- Artık Yeşil Değil’di.
Gözlerinin Önü’nde, Deniz Yemyeşil bir Saflıktan Kıpkırmızı bir Parlaklığ’a dönüşmüştü.
Döndü ve büyük Çark’ın bir Zamanlar Görkem’li ve İhtişam’lı durduğu yerde...
Yeni bir Kızıl Çark çiçek açtı.
Yeni Doğmuş bir Çark, belli belirsiz Parlıyor’du.
Karmaşıklığ’ı bir öncekinden çok daha azdı. Kendisi’nden önce gelen Yemyeşil Titan’ın çok küçük bir parçasıydı.
Ama Bunlar’ın hiçbiri önemli değildi.
Tanık, Ağlamış’tı.
Duygular’ı Deniz’in Ötesi’ne, Çarkın parçalanmış Parçalar’ına, Frekans Cennetler’inin Kırık Kalıntılar’ına ve tamamlanmamış Gerçek Kaynaklar’ın Vahşi titreşimlerine ulaşırken, Gözyaşlar’ı yüzünden aşağı akmıştı.
“Monad Romulus?! Monad Gideon?!“
Tanık, Gerçek Süreklilik Kaynağ’ının tüm Karmaşıklığ’ıyla haykırmıştı.
Ama cevap gelmemişti.
Çark’ın Kırılış’ını görmüştü ve Şimdi...Tanıdığ’ı Her Varoluş gitmişti.
Onlar’ın Yaşamlar’ının Yankılar’ını hâlâ hissedebiliyordu.
Doğduğu Gün’den beri hiç görmemiş olan o, Gerçeğ’i Hissetmiş’ti. İçgüdüsel olarak biliyordu.
Onlar ölmemişti.
Gerçek Kaynaklar’ı çökmemişti.
Peki neredeydiler?
Ve neden geriye bir tek o kalmıştı?
“Monad Romulus...!“
Derin, Kırık bir Çığlık Ruhu’nu yırttı ama cevap gelmedi.
Geriye sadece çiçek açan, Kıpkırmızı bir Varoluş Çarkı kaldı.
Önceki form...
Kırılma’dan geçmişti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.