Yukarı Çık




3759   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3761 


           
Bölüm 3760: Kurgusal Aşkınlık Nedir? I


Önümde, Kraliçeler’im ihtişamlı ve canlı duruyorlardı, Güç ve Öte Güzelliğ’in İmkansız bir Senfonisiydiler. 


Ve sonra, biri öne çıktı.


Barbatos.


Kolay bir zarafetle hareket ediyordu, Yağmur’la ıslanan Koyu Saçlar’ı olmasına rağmen adımları kesintisiz, Dokunulmaz’dı. Aramızdaki Mesafe’yi tören yapmadan kapatmış, kollarını bana dolayarak, esnek vücudunu sahiplenici bir sevgiyle bana bastırmıştı. 


Sahipleniciydi.


Dudakları, sadece onun bu kadar doğal bir şekilde takınabileceği o yaramaz, kötücül gülümsemeyle kıvrılmıştı. 


Yanağını koluma dayadı, sesi alçak ve tatlıydı.


“Küçük Balık,“ diye mırıldandı, sadece bana ayırdığı ismi kullanarak, “İyi bir adam olup, Necromancy’yi benim için Gerçek Kaynak Seviyesi’ne çıkaracak mısın?“


…!


Gözlerimi ona çevirdim, genellikle gözlerimi renklendiren zorba kesinliğin altında gizlenmiş bir yumuşaklık vardı.


İçimden gülümsedim.


Benim Küçük Tilki’m.


Barbatos’un Kraliçeler arasında bu kadar eşsiz bir yere sahip olmasının bir nedeni vardı. Oynak, Öngörülemez, ama Sonsuz Sadık ve Varoluşsal Derece’de Zeka’sı. 


“Senin için mi?“ dedim, sesim sevgi ve vaat dolu sessiz bir şaşkınlıkla, “ Ellbette.“


Necromancy, Gerçek Kaynak olarak.


Zor değil.


İmkansız değil.


Ama önemli.


Eğer o isterse, öyle olur.


Başımı hafifçe kaldırdım ve bakışlarımı diğerlerine çevirdim.


“Başka istek var mı?“ diye sordum nazikçe.


Tepki Ânı’nda gelmişti. 


Kraliçeler, sanki bu anı bekliyorlarmış, hatta planlıyorlarmış gibi öne atılmışlardı. 


Sakin ve hesaplı tavrıyla Athena; Gülümsemesinin arkasında her zaman gizli bir hançer taşıyan Elena; Acımasız kararlılığını nazik tavırlarıyla gizleyen Anna; Adı kadar eski ve vahşi bir yırtıcı gülümsemeye sahip Tiamat; Şafak vakti kadar parlak Valentina; Sakin ve derin sular kadar sessiz Halcyon; Şiddetli, amansız ve Sonsuz Hayaller’le dolu Eowyn; Zeki Zeki, gözleri gizli planlar ve aynalarla parıldayan Kathelyn; Keskin ve hatasız iradesini maskelemek için yumuşak bir gülümseme takınan Xiaomi. 


Uzakta, Eski Omniversal Dahi olan bir Kadın olan Sona’nın silueti bile buraya doğru geliyordu, Büyük Beyonder’ın yüzü de merakını uyandırmış gibiydi, bu canlı ve güçlü Outerversal Morphon da buraya doğru süzülüyordu. İkincisi, henüz alışma aşamasında olduğu için benimle daha yeni başlamıştı.


Adelaide, yakınımda duruyordu, Varoluş’u görülmekten çok hissediliyordu, Birinci için olması gerektiği gibi.


Birkaç Ân içinde etrafımı sarmışlardı. 


Kadın’sı Güç Varoluş’umu sarmıştı, ama boğucu değildi.


Süsleyiciydi.


Talepkârdı.


Sadece yakınlık, sadece yakın olmanın basit, muazzam Eylem’i. 


Buna izin vermiştim. 


Ânlar sessiz ve yavaş geçmiş, zaman lüks bir şeye dönüşmüş, ben sadece... Onlarla birlikte var olmuştum. 


Yağmur yağıyordu. 


Pota Nabız gibi atmıştı. 


Ve ben nefes almıştım. 


Egemen Kraliçeler’inin arasında nefes alan bir Tiran gibiydim Âdeta. 





Bir süre sonra...


Benim bir parçam başka bir yerde duruyordu, ne uzak ne de yakın.


Pota’nın Sınırlar’ının kenarında, Demir Ocağ’ının hâlâ imkansız Yağmur’unu yağdırdığı yerde.


Orada, Ruination ve Infiniverse boş durmuyorlardı.


Çalışıyorlardı.


Varoluşsal Boyutsal Kafesler etraflarında çiçek açıyordu, her nefeslerinde, her düşüncelerinde, Hakimiyet ve İlkeler’in muhteşem, Karmaşık Geometriler’i oluşuyordu.


Sessizce izledim, kollarımı arkamda kavuşturarak.


Ve bunu yaparken bile, zihnim içime dönmüştü. 


Düşünmek için değil.


İlerlemek için.


Odaklanmıştım. 


İçimde, kendi Yükseliş’imden doğan garip, Eşsiz Otorite kıpırdamıştı. 



Mutlak Kurgusal Aşkınlık.


Masal’ımı sadece Anlatmak’la kalmayıp, istediğim gibi ifade etme Güc’ü.


Şekillendirme.


Sahiplenme.


Daha da ileri gittim, Sınırlar’ın bulanıklaştığını, Gerçekliğ’in kaybolduğunu hissettim...


Ve sonra...


HUUM!


Zihnim uğuldamıştı. 


Görüntüler beni sarmıştı, vizyonlar değil.


Nehirler.


Sonsuz, çok renkli bir Nehir önümde uzanıyordu, her yöne Sonsu’za dek uzanan devasa, parlak bir Arter gibiydi. 


Ve ondan dallanan... Kollar’ı.


Diğer Nehirler.


Diğer Akıntılar.


Masallar.


Binlerce. Milyonlarca. Milyarlarca. Sonsuz!


Her Nehir bir Hikaye anlatıyordu. Bir Efsane. Bir Hayat.


Ama benim Masal’ım...


Her şeyin kalbinde atıyordu, en azından benim kalbim olduğunu düşündüğüm yerde, kalın, hakim bir akıntı, görmezden gelinmesi imkansız.


Yine de hissettim, hafif bir Mesafe.


Sanki Masal’ım... Kaymış gibiydi. 


Diğerlerinden Kopmuş ve Kopma’ya devam ediyordu.


Ayrılmamıştı.


Yükselmiş.


Ama Masalım’dan daha fazlası...


İplikler’i hissetmiştim. 


Yankılar’ı. 


Varoluş’umun diğerleriyle olan Karmaşıklığ’ı.


Bir Dolanıklık keskin bir şekilde nabız gibi atmıştı. 


Benimkine sıkıca sarılmış bir Masal, sürükleyip, çekiyordu.


Merakla, zihnimi ona çevirdim ve tek bir parlak, Tembel Nehre odaklandım.


Ve gördüm.


>Büyük Gaspçı Eckert’in Masal’ı.>


Odaklandığımda, bilincimin önüne bir mesaj belirmişti. 


>Büyük Gaspçı’nın Masal’ını gözlemlemek için Mutlak Kurgusal Aşkınlığ’ı kullanmak ister misiniz?>


>Dolanıklığ’ın Karmaşıklığ’ı nedeniyle, maliyet nispeten düşük olacaktır. Mevcut Varoluşsal Boyutsal Kafesler’inizin 50’sinin Tam Otorite’si gerekecektir ve bunların Dokumalar’ı önümüzdeki 3 saat boyunca tamamen tükenecektir.>


…!


Elli kafes.


Yüksek bir Bedel.


Ama ödeyebileceğim bir fiyat.


Eckert.


Büyük Gaspçı.


Benimle Aynı Dokumalar’dan kaynaklanan bir Varoluş, ama benim gibi birinin yanında olduğu için parlayamadığı kadar parlayamamıştı. 


Mesaj’a baktım, bir an düşündüm.


Elli Kafes mi?


Tamam.


Yakında zaten daha fazlasını yapacağım.


Çünkü Bilgi, Silah değilse neydi ki?


bir kral casusların ve Keşifçiler’in Maliyetinden korkmazdı.


Zihinsel olarak elimi uzatmıştım. 


Onaylamıştım. 


>Onaylandı. Büyük Gaspçı’nın Masal’ının gözlemine başlanıyor.>


>Uyarı: Seçilen tüm Kafesler önümüzdeki 3 saat boyunca tükenecektir. Mutlak Kurgusal Aşkınlık bu süre boyunca Sınırlı Otorite’yle alışacaktır.>


>Masal Yakınsaması başlatılıyor... >


Nehirler nabız gibi atıyordu.


Akıntılar çalkalanıyordu.


Ve önümde, başka bir Masal’ın Doku’su açığa çıkmış, Boş Paradokslar, Hırs, Yutkun’ma ve Zulüm’le sıkı sıkıya Dokunmuş İplikler.


Büyük Gaspçı’nın Masal’ı yakında benim gözlemim olacak.


Anlamak için!


Masallar arasındaki Perdeler bulanıklaşırken, Pota Hâfifçe titremişti. 


Ve ben gülümsemiştim. 


Büyük Gaspçı’nın bana ne göstereceğini görelim.


Masal’ın, Kader’in, önümde bir sonraki adımda neyi ortaya çıkarmaya cesaret edeceğini görelim!



Not: Ne diyeceğimi şahsen bilemiyorum. Noah yan karakteri değil, Bir Ana Karakter’i Gözlemliyor ve göreceksiniz ona yardım da edecek. Mesafe önemli değil. Zaten artık Mesafe Diye bir Kavram yokta neyse. Ne düşünüyorsunuz siz? 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3759   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3761