Noah, Infiniverse Pota’sının merkezinde duruyordu. Varoluş’unu ağırlığı etrafında kıvrılırken, Yıkılmış Sürekliliğ’in kavurucu rüzgarları O’nun adını fısıldıyordu.
Şanlı bir şekilde!
Hareketsiz duruyordu, ancak etrafındaki her şey titriyordu, sanki Varoluş’unu Doku’su Efendisi’nin büyüdüğünü biliyordu.
Kızıl-Altın Reng’i cüppesi rüzgâr olmadan dalgalanıyordu, düzinelerce Gerçek Kaynağ’ın Rünler’iyle oyulmuştu, her Sembol Sayısız Yaşam’dan oyulmuş bir Miras’ın şimdi tek bir noktada yoğunlaşmış Hâliydi.
Taklit Her Şey işte o kadar derindi.
Ve Gün’ün sonunda... Şok edici sonuçları olmuştu.
Noah, büyük düşünürdü.
O’nun durgunluğu, felaket getiren bir fırtınanın gözüydü, barıştan değil, Hakimiyet’ten doğan bir Sükûnet. Ve etrafında, Arıtmak için tasarlanmış bir yer olan Pota, şimdi O’nun Tasarım’ını emreden Varoluş’u kontrol altında tutmak için mücadele ediyordu!
Sadece, Zirve’ye yaklaşan bir Primarch’ın Yeni Güc’ünü test etmek istediği için - Ve yine de, bir Köken Venerant Varoluş’ununkine yakın bir Toplam Lolektif Direniç’e sahipti. Görmek istedi!
Ve böylece...
HUUM!
Altındaki Boşluğ:a bir kez vurdu. Bir uğultu cevap verdi.
İradesi’nin derinliklerinden, Genesis’in Gerçek Kaynağı’nın Kafesler’i Yeni Doğmuş Çarklar gibi çiçek açmıştı.
Primarchlar ve Muhteşem Monadlar Monads, hatta Sürekliliğ’in Lütfuyla birkaç saniye önce Yeniden Doğanlar bile, Genesis’in ağırlığı altında Bedenler’i ve Ruhlar’ı paramparça olmuştu.
Sadece Infınıverse Beden’i hayatta kalmış, Işık’la kaplı Figür’ü üzerinde çatlaklar oluşurken, zar zor şeklini koruyordu. Bakışlar’ı Noah’a kilitlenmişti, Hayranlık ve Yetişme Arzu’su arasında gidip, geliyordu.
Ve yine de Noah durmamıştı!
İkinci vuruş ara vermeden gelmişti. Khaos’un Gerçek Kaynağ’ı patladığında Pota Ters’ine dönmüştü. Bu delilik değildi; Entropi’nin Vücut Bulmuş Hâliydi. Kurallar Çarpıtıldı. Kavramlar Çelişkili Yansımalar’a dönüştü. Zaman yavaşladı, Nedensellik güldü.
Nedenselliğ’in Kendi’si... Güldü!
Sürekliliğ’in Yeniden Doğuş’undan az önce Dönenler, açıklanamayan Yasalar tarafından parçalandı. Varoluş protesto etti, ama Noah etkilenmedi.
Infiniverse Beden’i uçuş sırasında geriye doğru sendeledi, kendi Kafes’i karardı ve Varoluş’u Noah’ın yok olmanın eşiğini tattığı birçok Gerçek Kaynak tarafından destekleniyordu!
O tüm Kafesler’ini çoktan oluşturmuşken, o hâlâ O’nun yakında O’na aktaracağı Karmaşıklığ’ı yakalamaya çalışıyordu.
Ama şimdilik...
Sonra üçüncü vuruş geldi ve her şey durdu.
Tembelliğ’in Gerçek Kaynağ’ı zehrini soludu. Kayıtsızlık bir Silah’a dönüştü. Kafesler bulanıklık içinde oluşarak, uyuyan devler gibi Pota’ya uzandı. Etkiler’i ince ve boğucuydu. Hareketler yavaşladı, Direnç durdu ve hatta düşünceler Donmuş gibi görünüyordu.
Infınıverse Beden’i, ilk kez... Ölmüş’tü.
WAA!
O’nun görkemli Beden’i basitçe tepki vermeyi bıraktı, Süreklilik Lotus’u O’nun Varoluş’unu Yeniden talep etmeden önce hareketsizliğe gömüldü.
Geri döndüğünde, Gözler’i Fâl taşı gibi açılmış, göğsü inip, kalkıyordu. Artık anlamıştı. Usta’sı Hız’la ilerliyordu, o ise zar zor sürünüyordu. Kontrolü ele almalı ve O’nun gibi Hız’la ilerlemeliydi!
Ve yine de bitmemişti. Her Ölüm ve Yeniden Doğuş Döngü’sü hepsini birbirine yaklaştırıyordu. Pota, onları yetiştiren Varoluş hareketsiz kalmasına rağmen, Evrimleşen Varoluşlar’ın çığlıklarıyla çiçek açtı.
Hepsi, O’na ulaşmaya çalışıyordu. O’nu yakalamaya. Böyle bir Güc’ü sakin bir şekilde kontrol etmenin ne anlama geldiğini anlamaya. Ruination’un yanan Beden’i bir kez daha geri döndü, hırpalanmış ve öfkeli. Dik duruyordu, ama her hareketi hayal kırıklığını fısıldıyordu. O, O’nun ortağı, Silah’ı olmuştu. Ama şimdi O’nu farklı bir şey olarak görüyordu. Ulaşılamaz bir şey. İmkansız Yükseklikler’e bağlı bir Çapa! Tiran Yükseklikler’e!
Bu, Yeniden Diriliş ve Ölüm Fırtına’sı içinde, Noah düşünmek için Bakışlar’ını İç’e çevirmişti.
Artık çok fazla Yaşam görmüştü.
Çok fazla Yol deneyimlemişti. Ve diğerlerinden daha sıkı tutunduğu tek Gerçek, bir dönüm noktasında gurur duyanların duran Varoluş olduğuydu. Peki duranlar? Onlar öldüler. Belki Beden’en değil. Ama Büyüme’de. Hırs’ta. Varoluş’ta.
Sonsuzluğ’a olan açlığı Ölçülemez’di. Bu hırs değildi. İlke’ydi. Kontrol için Sonsuz Varoluş ve Yollar arzulamıyordu. Güc’ü kovalıyordu çünkü bunu yapmamak, Hâl’ine geldiği Şey’e ihanet etmek olurdu!
Durgunluk, affedemeyeceği tek günahtı. Ve böylece, İlerleme’ye devam etti.
Şimdi bile, Halk’ını yüceltmek için özel olarak tasarlanmış bir yerde süzülürken, kendi Hızlanması’nın marjlarını hesaplıyordu.
Yaşayan Köken Labirent’i. Sandıklar ve Kaçınılmazlıklar’ın bulunduğu o tuhaf Âlan. O’na ek Köken Direnc’i kazandırmış ve başkalarını yüzyıllar boyunca durduracak engelleri aşmasını sağlamıştı.
Atılım’ın Nabız gibi atan Küp’ünü hatırlamıştı. Açlıkla olan Savaş’ı.
Yaratığ’ın Hikayesi’nin O’na sadece Kaçınılmazlığ’ı Aşma’yı değil, doğasına direnmenin bedelini de öğrettiğini hatırladı. Ve direndi. Sonra O’nu besledi. Sonra patlamasını izledi.
Buna karşılık, İnfınıverse Pota’sı Sınırsız bir Demirci Ocağı’ydı. Burada, tüm yoldaşlarını öldürebilirdi ve Süreklilik onları daha güçlü olarak Diriltecek’ti. Burada, Kafesler’i yanan Hesaplamalar’ın Deniz’inde yukarı doğru yığılırken, Otorite’si Her Saniye artıyordu. Ve bu iki nimet arasında, artık diğerlerinin olağanüstü güçlü olarak gördüğü biriydi.
Ama kendisi öyle düşünmüyordu.
“Sadece bir Primarch.“
HUUM!
Ses, saygınlık ve anlaşılmaz bir ihtişamla doluydu.
Henüz tüm araçlarını kullanmamıştı. Bir tanesini saklamıştı. Korku’dan değil, Tedbir’den.
Baş Kahraman’ın Gerçek Kaynağ’ı.
Serbest kaldığında ne yapacağını, ne arayacağını, O’nu hangi Masallar’a bulaştıracağını hep merak etmişti.
Masallar, bir kez serbest bırakıldıklarında, Nadiren Yazarlar’ına itaat ettikleri için O’nu kısıtlamıştı. Ama şimdi... Artık dolambaçlı Yollar’dan çekinmiyordu.
Sadece Birkaç Gün Önce, doğduğu Varoluş Çarkı’ndan çıkmıştı. Şimdi, Primarch’nin Zirvesi’ne yaklaşıyordu - Köken Venerant’tan sadece bilmediği bir Perde kadar uzaktaydı.
Kısa bir sürede bu Yüksekliğ’e ulaşmıştı. Bağırmadan. Taç Giyme Tören’i olmadan. Fazla karışıklık olmadan. Şimdi, belki de... Masal’ın başlamasına izin verme zamanı gelmişti.
İçsel Bakışlar’ı Aether’den, Köken’den, Quantum’dan ve diğerlerinden geçti. Hepsi’ni geçip, O’nu gördü - Parlak, Altın Reng’i, göz kamaştırıcı bir Düğüm.
Baş Kahraman’ın Gerçek Kaynağı!
Sessizce nabız gibi atıyordu. Sanki O’nu izliyormuş gibiydi.
Noah’ın dudakları kıpırdamadı. Ama Varoluş’u seslendi.
“Zaman’ı geldi. Dokumalar’ını Özgürce Yay.“
BZZT!
Bir duraklama.
Sonra... Işık.
Pota’da Altın bir parlama patladı.
Gözlerinin önüne, Varoluş’tan daha eskiymiş gibi görünen Altın Yaldızlı bir Yazı belirmişti.
|Ah. Hiç sormayacağını sanmıştım.|
HUUM!
Baş Kahramanı’n Yaşayan Gerçek Kaynağ’ı konuşmuştu.
Ve bu Sözler’le, Varoluş dinlemeye başlamıştı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.