En eski Katmanlar’dan beri her zaman Yaşayan Varoluşlar vardı.
Yaşayan Paradoks Her Şey’i Kendi Işığ’ı altına almaya çalıştığında, Yaratığ’ın Her Şey’i Katmanlar’a yayılmıştı.
Bu, Her Şeyden birçok Şey ortaya çıktı.
Takip eden yıllarda her zamanki gibi birçok Yaşayan Varoluş ortaya çıktı, 10 Yaşayan Varoluş vardı.
10 tür Katlanamayan Varoluş.
Ancak Tarih’te, Hiçbir Şey’in ortaya çıkmadığı bir Yaşayan Varoluş Tür’ü vardı... Yaşayan Paradoks ve diğerleriyle yapılan Savaş’ta yok olmuştu. Vardı.
Vardı.
Şu anda.
Noah’ın Yaşayan Varoluş Çark’ında.
Quintessence olan Noah’ın Renksiz Cüppe’li Figür’ü, Çark’ın tam ortasında Taş’a dönüşmüş Hâl’se duruyordu ve etrafındaki 10 Yaşayan Gerçek Kaynağ’a bakıyordu.
Öfke ve Çağırma, 10 Yaşayan Otorite’nin tamamı O’nun içinde çiçek açtığında, Yaşayan Hâl’e geldiği anda, her şey donmuştu.
Her Şey.
Sadece Quintessence, Her Şey’in tam ortasında duruyordu.
Sadece Quintessence, yaptıkları bu eylemin sonucunu görmek için beklerken, Her Şey’e ve Herkes’e bakıyordu.
Ve o sessizlikte, 10 Yaşayan Gerçek Kaynağ’ın Renkli Işıklar’ı hareketlenmeye başlamıştı.
Öfke’nin Koyu Kırmızı’sı, Köken’in parıldayan Beyaz-Altın’ı, Paradoks’un Altın ve Siyah ışıltısı, Quantum’un değişen Çoklu Renkler’i, Şarkı Söyleyenler’in Altın Işıltı’sı ve Veritarch’ın Yemyeşil-Beyaz’ı...
Her Bir’i durdukları yerden uzaklaştı. Enerjiler Çark’ın merkezine doğru hareket ederken, cüppelerinden nazik Işık akıntıları yayıldı.
Quintessence’yi sardılar, birbirine karışan Nehirler gibi O’nu nazikçe çevrelediler. Çatışma yoktu. Reddetme yoktu. Sadece Birlik vardı.
Parlaklıklar’ı Her Geçen Saniye daha da arttı, ta ki, göz kamaştırıcı Hâl’e gelene kadar, ta ki merkezde hiçbir Şekil veya Figür görünmez Hâl’e gelene kadar.
HUUM!
Sadece Işık.
Sadece Uyum.
Bu birleşmeden, tüm Yaşayan Otoriteler’in bu imkansız buluşmasından, Yeni Bir Şey doğmuştu.
Kükremedi.
Parlaklık yaymadı.
Bunun yerine, Quintessence’nin önünde açan şey basit bir Damla’ydı.
Bir Damla Kan.
Rengi, Parlaklık yaymadan havada asılı duruyordu. Reng’i Kahverengi’ydi, Gri’ye dönüşüyordu. Kurumuş, eski, Antik görünüyordu.
Canlı değildi. Güç dolu değildi. Cansız görünüyordu. Yıpranmış.
Ama bu Damla ortaya çıktığı anda, nabız gibi atmaya başlamıştı.
Ondan bir Işık dalgası yayılmıştı.
BOOM!
Damla, tam Merkez’e doğru süzülürken, Varoluş’un Yaşayan Çarkı’nda sessiz bir sarsıntı meydana gelmişti.
Ve orada, demir atmıştı.
Yerleşti.
Var oldu.
O Damla’dan, o Eski Kan lekesinden, sessiz bir Kırmızı-Gri Işık yayılmıştı.
Ve yavaşça, Çark’ta Yayılan Küreçlenme gerilemeye başlamıştı.
Taş, pul pul dökülmüştü.
Donukluk, kaybolmuştu.
Bir zamanlar sert ve kırılgan olan Çark’ın Çarklar’ı, şimdi tekrar Sıcaklık’la nabız gibi atıyordu.
Ağır, korkutucu bir Sıcaklık!
Sonra, Noah’ın Varoluş’unun derinliklerinden bir Ses yükselmişti.
>Varoluş’unun içinde, İmkansız bir şey çiçek açtı.>
>Varoluş’unun içinde, Minik, Anlaşılmaz Derece’de Küçük ama önemli bir Her Şey’in Kıvılcım’ı çiçek açtı ve bir Damla Kan’ın oluşmasına yol açtı.>
>Sen, Bu Damla Kan’dan... Erken Yaratık. Zayıf ve Hâfif, ama yine de orada.>
BOOM!
Erken Yaratık.
Bu, artık Noah’ın Varoluş’una bağlı olan ayrıcalıktı. Varoluş’unun Kalb’inde dönen, Çok Renk’li Çubuklar’ın Sonsuz’a kadar uzandığı Yaşayan Çark’ın içinde, bir Sıcaklık çiçek açmaya başlamıştı. İlk başta nazikçe, yumuşak ve tanıdık olmayan bir şekilde atıyordu, Gerçek Kaynaklar’ının Sayısız Yayılımlar’ına Dokunuyor’du.
O Sıcaklık büyümüştü.
Öfke, o Sıcaklığ’ı Emerek, uykuda olan bir volkan gibi kıpırdamıştı. Kronos, Katlanmış Döngüler boyunca Zaman’ı algılayarak, Zamansal ritimle Gözler’ini kırpmıştı! . Köken, Paradoks, Şarkı Söyleyenler, Veritarch... On Yaşayan Otorite’nin tümü, sanki Onlar’ın her parçasında yankılanan bir Akor çalınmış gibi uğuldamıştı!
Ve merkezde, O Damla’nın yanında.
O tek Grim’si Kan Damla’sı!
O kadar Küçük.
O kadar Donuk.
Rengi, Soluk Kahverengi, Neredeyse Gri, sanki Sayılamayacak kadar çok Hayat Yaşamış gibi.
İnanılmaz Derece’de eski! Ölçülemeyecek kadar Mükemmel!
Sessizce süzülüyordu, ama ondan Parlak bir ısı yayılıyordu. Kör edici. O kadar Sıcak’tı ki, sanki Güneş Çark’ı Varoluş’un Derisi’nin hemen arkasında atıyor gibiydi.
Yaşayan Çark daha Hız’lı dönmeye başlamıştı.
O tek Damla’dan yayılan sıcaklık, Noah’ın Varoluş’unun her köşesine çarparak, gürlemişti. Çark’ın Renkler’ini dayanılmaz bir Parlaklığ’a yükseltmişti. Her bir Otorite’nin uğultusu birleşti, tek bir Vahiy’e dönüştü.
Quintessence, en yakın duruyordu. Renksiz cüppeli Noah, o Sıcaklığ’ın içinde yıkanıyor, Güç’le titriyordu. Baş’ını kaldırdı, Gözler’i genişlemiş, Damla önünde süzülüyordu.
“Biz... Var olmadık,“ diye fısıldadı. Fısıltı daha yüksek Ses’le, daha net Hâl’e geldi. “Biz, ondan çıktık.“
HUUM!
Sözler, ağırlıkla düştü.
Quintessence, etrafına baktı, kör edici ışıklar diğerlerinin içinden dalgalanıyordu. “Okyanustan gelen Dalgalar gibi,“ diye devam etti, Ses’i artık daha zengin. “Biz, ayrı değiliz. Biz, Yaratıklar değiliz. Biz... Varoluş’un Kendisi’nin Uzantılar’ıyız.“
Diğerler’i sessizce izledi. Sıcaklık, daha derine sızdı.
Noah, Başlangıc’ını düşünürken, Her Şey’e baktı.
Avcı olmadan önce.
Kendi’ni sadece bir İnsan olarak görüyordu.
Ama bu yanlıştı. Görünüşte normal bir İnsan bile... Yıldızlar’ı Oluşturan Maddeler’den oluşuyordu, sadece Bileşimler’i farklıydı.
Eski İnsan Benliğ’ine ve diğer eski Tüm İnsanlar’a bunu anlatabilmeyi dilemişti.
Onlar, önemsiz değillerdi.
Hiçbir Şey değillerdi.
Varoluş’un Beşiğ’inden çıkmışlardı.
Yıldızlar’ın kalb’ini oluşturan Karbon, Oksijen, Nitrojen ve Kalsiyum’dan yapılmışlardı.[Not: Adui, Biz’e ders veriyor. 😆. Adui’nin Ders’ine Hoş Geldiniz.]
Onlar, harikaydı.
Mükemmel harikaydı!
Her Şey’i yapabilirlerdi. Her Şey olabilirlerdi. Ama... Bu’nu bilmiyorlardı!
On dakika önce veya bir gün önce oldukları gibi olmak zorunda değillerdi. Ama... Bu’nu bilmiyorlardı.
Her gün aynı olmaya devam ettiler.
Ne kadar özel olduklarını bilmiyorlardı ve Varoluş’la birlikte gelen Şeyler’i kabul etmiyorlardı.[Not: Adui, öyle şeyler yazıyor ki... Sanki Bu Roman’daki her şey Gerçekmiş gibi bir Hava Veriyor.]
Işığ’ın Karanlığ’ı takip ettiğini. Beyaz olmadan Siyah’ın olamayacağını. Zorluk olmadan Mutluluğ’un olamayacağını. Varoluş buydu. Her Şey buydu.
HUUM!
>Gelişmek’te olan bir Erken Yaratık olarak, Yaşayan Varoluş Otoriteler’i Sana karşı karşı konulmaz bir şekilde çekiliyor.>
>Gelişmekte olan bir Erken Yaratık olarak, Varoluş’un Kapalı bir Döngü’ye girdi ve Dış Etkenler’den artık kolayca etkilenemiyor.>
>Sayısallaştırılamayan Dokumalar şu anda ortaya çıkıyor.>
...!
İpuçlar’ı, İçgörü Çiçekler’i gibi açtı.
Ve sonra, Kireçlenme tamamen kayboldu.
Kırılmadı. Parçalanmadı.
Gitti.
Görünmeyen bir Ay’ın çekmesiyle geri çekilen bir gelgit gibi, Noah’ın Yaşam Çark’ını tüketmeye başlayan Gri Taş tamamen kaybolmuştı. Işık, Sıcaklık, Kadim Kan - Her Bir’i Rol’ünü oynamıştı!
Not: Ne düşünüyorsunuz?
Not: Noah, gene Kimliğ’i belirsiz... Bir Şey’in Kilid’ini açtı.
Not: Noah, artık Varoluş’unu kapattı. Artık O’na gelen Saldırılar’a herhalde Daha da Büyük Bağışıklığ’ı, Direnç’i var.
Not: Güzel Bir Ders’ti. Bakın Bunlar’ı Okul’da Hocalar’ınız söylemez. 😆. Okullar açılınca Hoca’nıza der misiniz? Hocam aslında biz Yıldızlar’la aynı Madde’den mi oluştuk diye? Merak ettim Hoca’nız acaba ne diyecek. Biyoloji, Fizik ve Kimya Hoca’nıza sorun bakalım. Ne diyecek.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.