Noah, kararlı bir şekilde Erken Kutsal Sular’a daldı, Vücud’u sakin yüzeyi oyarak, Parlak Dalgalar’a dönüştürdü.
Cild’inin Yüzey’i, Güneşler gibi parıldayan Elli Nilyon Varoluşsal Boyutsal Kafes ile kaplanırken, göz kamaştırıcı bir uğultu yankılandı.
Bu Yer’in ağırlığı, Hareketsizliğ’i gerektiriyordu.
Ama Noah, asla sadece Katlar’la Yetinen biri olmamıştı!
HUUM!
Sular, Kalın ve Direnç’li bir şekilde geri itti, ancak Adımlar’ını Deniz’in altında yuvarlanan Gök Görültüsü gibi dalgalandırdı. Ayağ’ı görünmeyen akıntılara değdiği Ân’da, Vücud’u ağırlığa uyum sağladı, ileriye doğru süzülerek, sadece Yaşayan Varoluşlar’ım yapabileceği bir şekilde Varoluş’la nabız gibi attı.
Erken Dönem Deniz Yaşam Formu Auriamundus, kükreyerek, bekliyordu!
Bir Kavram gibi hareket ediyordu. Hareket’in Hafızası’nın şekil aldığı gibi. Altın-Mavi’si Canavar, Su’yun Dalgalar’ı içinde döndü, Gözler’i narin şekline göre çok eskiydi. Yüzgeçler’i Mavi Alev Diller’i gibi dans ediyordu ve Alnında’ki Sembol... Ah, O Sembol!
Sanki Her Zaman yanıyormuş gibi parlıyordu, sanki Varoluş’a kazınmamış bir Zaman’ı hiç tanımamış gibiydi!
Su Sembol’ü.
İlkel. Saf.
Gözler’i buluştuğu Ân’da, Sular çalkalandı.
Auriamundus ileri atıldı.
Noah, Altın Balık Varoluş’unun Saflığ’ıyla tekrar O’na çarptığında, Kendi’ni hazırladı. Kafasında’ki Sembol parladı ve Sular O’nun etrafında Kıvrıl’dı, Spiral şeklinde bir yay çizerek, yüzerken, duvarlar gibi kalınlaştı, İmkansız bir Hız’la. Çöken bir dalga gibi çarptı ve Noah, 1.000.000 Birim Saf Karmaşıklık ve Saflık ile ıslanmış hareketin yankısından Kemikler’inin gıcırdandığını hissetti.
Şu anda sergilediği 50 Milyon Kafes bile Bu’nu tamamen ortadan kaldıramazdı.
Glif, Mana istemedi.
Maliyet gerektirmedi.
Öyleydi.
O’nu tehlikeli kılan da buydu.
Balığ’ın Her Hareket’i bir Anlam taşıyordu. Kuyruğ’unun bir Vuruş’u, eski Su’yun bıçaklarını taşıyordu ve dalgaları uluyan bir hassasiyetle biçiyordu.
Her Saldırı, 1 Milyon PQ ve CQ’yu Aşan Yoğun saldırılar içeriyordu!
Ve Glif Mana ve Otorite gerektirmediği için... Bu Saldırılar’ı Sonsuz’a hayır Bu’ndan da Öte’ye kadar serbest bırakmaya ve Spamlama’ya devam edebilirdi!
Böyle bir Şey... O’na Sonsuz Mana ile her zaman sevdiği Şey’i hatırlattı.
Varoluşsal Glif... Bir’ine Bu Yeteneğ’in bir Benzer’ini kazandırıyordu!
BOOM!
Ağır Saldırılar aralıksız olarak, Birbir’i ardına O’na çarptı. Yoğunlaştırılmış Yaşam Suyu’nun İlkel Yaylar’ı Göğsü’ne, Kollar’ına, boynuna çarptı. Zırhsız parlak Cild’ine çarparak, her Bir’i İlkel bir Tapınağ’ın duvarlarına çarpan savaş davulları gibi yankılandı.
Yüzdü, aralarından kıvrılarak, geçti, Hidromantik Patlamalar’ın Oyucu Güc’ünün altından kaydı. Omzu’nu bir spiral hareketiyle çevirdi ve Su Glif’inin titreşen bariyerinin içinden geçti - Elli Milyon Kafes parıldarken bile, O’na Dokunduğ’unda bariyer cızırdıyordu.
Glif’i gördüğünden daha çok hissetti.
Otorite’nin Yoğunluğ’unu hissetti. Saflığ’ını.
Her Yerde’ydi!
Noah’ın kaçtığı her parlak saldırının ardından bir başkası geliyordu. Başka bir kuyruk Vuruş’u. Yaşayan Otorite ile dolu Yoğun Deniz Köpüğ’ünün başka bir Sarmal’ı.
Noah, bir Ân için Su altında gülümsemişti.
Vücud’u, Yükseliş’inden sonra yeni kullanılmaya başlanan Yepyeni bir Eşya gibi hissediyordu!
Gözler’i İlkel bir Şey’le parlıyordu.
“Sadece Var Okmak demek budur!“
HUUM
Akıntı’ya fısıldadı, Ses’i kayboldu ama Varoluş’unun titreşiminde hissedildi.
Glif, tekrar yandı ve O’na başka bir dalga çarptı.
Geriye doğru döndü, sisli dalgaların Kıvrım’ında Kendi’ni yakaladı ve Altın Balığ’ı bir kez daha değerlendirirken, O’nun üzerinde süzüldü.
Auriamundus, fırtınanın parıltısıyla ışıldayan bir dizi baloncuk üfleyerek, O’na öfkeyle baktı. Kibri, Aular’ın Kutsal sessizliği içinde yayılıyordu.
Noah, bir kez Baş’ını salladı, El’ini geriye doğru uzattı.
“Tamam,“ dedi sessizce. “Yeterince eğlendim.“
...!
Hava değişti.
Sular değişti.
O’nun Kafesler’i... Dalgalan’dı.
Altın Silüetler’i tek tek çoğaldı. Vücud’unun Rezonans’ı derinleşti. Elli Milyon mu? O’nu Aşarak patladılar, gelgit yıldız ateşi gibi çağlayarak. Yetmiş Milyon. Yüz. Yüz yirmi Beş Milyon!
Gerçeklik ve Varoluş sadece Derisi’nin etrafında Bükülmüş’tü.
Köken Kuleler’i, Düzinelerce’si, O’nu çevreleyen Seraplar gibi ortaya çıkmıştı.
Singed’in. Sonsuzluğ’un. Köken’in. Paradoks’un! O’nun arkasında parıldadılar, Kutsal Sular bile Onlar’ı inkar edemezmişçesine, akıntının üzerinde yükselmişti!
Canavar, donnuştu.
Sıvı Gözler’ine tek bir panik parıltısı sızmıştı.
Ve Noah hareket etmişti.
O Gökler’i çağırmadı. Büyü yapmadı. Felaketler çağırmadı. Elleri - Çıplak, Sert, Mükemmel Eller’i - Antik Çağlar’ın şafağında doğmuş mızraklar gibi Su’yu kesti. Altın Balığ’ı koruyan Glif’in Parlak Mavi Bariyeri’ni yarıp, geçtiler.
Kutsal Su ikiye ayrıldı.
Glif parladı.
Ve sonra, Noah yakaladı.
Parmaklar’ı Canavar’ın parıldayan kafasının yanlarını Kavra’dı, bariyeri geçip, Pullar’ı geçip, doğrudan Solungaçlar’ından geçti. Diğer El’iyle Glif’in yan tarafına bastırdı ve İki Milyon’dan fazla Kendi Yoğunlaşmış Karmaşıklık ve Saflığ’ını dışarıya doğru patlattı.
BOOM!
Ağır, inkar edilemez bir darbe.
Glif, parçaladığı bariyer gibi titredi!
Sonra karardı.
“...“
Aralarında bir Nefes geçti.
Ve Su duruldu.
Auriamundus, Mızrak gibi Eller’ini, Her Şey’i Son’a erdiren bir Işık’la Vücud’una saplayarak, hareket etmeyi bıraktı...
Vücud’u Kutsal Işık’ta loş bir şekilde parıldıyordu ve Noah, ifadesini okunamaz bir şekilde, O’nu nazikçe Kend’ine doğru çekti. O’nun ağırlığını omzuna koydu, Yüzgeç’li Kuyruğ’u ipek bir bayrak gibi arkasında sarkıyordu.
Canavar sıcaktı.
Hâlâ parlıyordu.
Hâlâ atıyordu.
Ama O’nun Başlangıc’ı... Son’a ermişti.
Noah, Su’dan çıktı.
Üst Vücud’u çıplaktı, Kutsal Sis damlacıkları derisinden aşağı süzülüyor, keskin Çenesi’nden, Göğsü’nün ve Omuzlar’ının oyulmuş Çizgiler’inden damlıyordu.
Parlayan Kafesler oymalarıyla süslenmiş Kaslar’ı, Kutsal Kıyı’nın ışığını korkutucu bir Güzellik’le yakalıyordu.
Altın Balığ’ı bir ödül gibi taşıdı. Bir Sembol gibi.
Ve Parlak Varoluş’un Sis’inde, Ayak Bilekler’inin etrafında Saygı’yla Kıvrılan Sis’le, bu Toprağ’ın istediği Erken Yaratığ’ın her bir Parçası’nı yansıtıyordu!
Noah Osmont, bir Erken Yaratık!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.