Özel Kısa Hikayeler - 4: Kuruluşun 100. Yılı - 1923’ten Bugüne.
Okuldan sonra kulüp odasının kapısını açtığımda Komari çoktan içerideydi.
Ona küçük bir selam verip bir sandalyeye oturdum, Komari elindeki bir şeye sessizce bakıyordu.
“Komari, neye bakıyorsun?“
“S-Seibunkan Kitabevi’nin… 100. yıl dönümü şeyi… Onu aldım.“
Hafifçe kendini beğenmiş bir ifadeyle, Komari bana göstermek için bez bir çanta çıkarttı. Bir dakika, bu…
“O bez çantayı almayı başardın mı? Ana mağazada çoktan tükenmişti.“
“A-Anlıyorum. S-Senin adına üzücü.“
Sırıtarak çantayı yerine koymaya başlayan Komari, ciddi bir yüz ifadesiyle elimi kaldırmamla beraber duraksadı.
“...Komari, bir anlaşma yapalım.“
“A-Anlaşma…?“
Başımı salladım ve cüzdanımdan bir kart çıkarıp masanın üzerine koydum.
“O bez çanta için, sana perakende satış fiyatı artı bir QUO kartı versem nasıl olur?“
“Q-QUO kartı…?“
“Evet. Neredeyse bir kitabevi hediye kartı gibi. Marketlerde de kullanabilirsin.“
“Y-Yani başka bir deyişle… b-bana onu s-sana satmamı mı söylüyorsun?“
Cevap vermeye gerek yoktu. Sessiz kaldım. Komari, yarı kapalı gözlerinden bana keskin bir bakış attı.
“…S-Sen en kötüsüsün. Hem a-ayrıca, ben pek m-marketlere gitmem.“
“Ama öğle yemeğinde sadece tereyağlı rulo yemekten sıkılmadın mı? Arada sırada farklı bir şeyler alsan olmaz mı?“
Komari’nin kaküllerinin altından gözlerinde bir parıltı belirdi.
“S-Sıkılmakla ilgili d-değil. U-Ucuz olup olmaması. M-Mesele bu.“
“Eğer paran yoksa, tam da bu yüzden bir QUO kartı işe yarar, değil mi…? Arada sırada en sevdiğin ekmeği alabilirsin.“
“E-En sevdiğim ekmek mi…? Ş-Şey gibi… tatlı çörekler? Onlardan a-alabilir miyim?“
“Evet, istediğin kadar.“
Telefonunda bir şeyler ararken, Komari aniden irkilerek başını kaldırdı.
“S-Seibunkan Kitabevi’nde de kullanılabiliyor.“
…Bir dakika, ciddi misin? Komari parmağını masanın üzerindeki QUO kartına koydu. Refleks olarak ben de uzandım.
“…N-Nukumizu. N-Neden üzerine b-bastırıyorsun?“
Şimdi bir kitabevinde de işe yaradığını bildiğime göre, bunu teklif ettiğime pişman olmaya başlıyorum. Parmağımla daha sert bastırdım.
“Yani, biliyorsun. Belki de bir şeyleri yeniden satmak biraz kötü bir şeydir. Hem, o bez çantayı seviyorsun, değil mi? Sınırlı süreli bir ürün.“
“Ş-Şehir kütüphanesinin y-yakınındaki S-Seibunkan’da hala var.“
…Bunu en başta söyleyebilirdin. Tam ağzımı açıp ona haddini bildirecekken, Komari’nin küçük eli QUO kartını kaptı.
“O-O zaman alıyorum, t-teşekkürler.“
“Bekle, düşündüm de, belki de-“
Ama ben daha sözümü bitiremeden, Komari’nin gülümseyen yüzü sanki piyangoyu kazanmış gibi aydınlandı.
…Neyse, eğer bu kadar mutluysa, sanırım görmezden gelebilirim.
“B-Ben… ş-şimdi eve gidiyorum.“
Komari gülümseyerek ayağa kalktı. Görünüşe göre doğruca kitabevine gidiyor.
Buruk bir gülümsemeyle Komari’nin gidişini izledim, sonra artık boş olan kulüp odasında tek başıma bir kitap açtım.
Neyse, bez çantayı kaçırdığım doğruydu. Eğer QUO kartını bir işlem ücreti olarak düşünürsem, sanırım fena bir-
…Bir dakika, QUO kartımı aldıktan sonra bana bez çantayı vermedi ki.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.