Yukarı Çık




3968   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3970 


           
Bölüm 3969: İkinci Kara Yaşam Formu! I


Erken Katlar’da, kristal berraklığındaki Gökyüzü’nün altında Altın Kumlar’ın uzandığı Örtülü Kıyı’da, Noah Baş’ını o kadar ince bir hareketle kaldırdı ki, herhangi bir Gözlemci Bu’nu fark edemeyebilirdi.


Gözler’i, Normal Anlayış’ın Ötesi’ne geçen bir Varoluş’un pencereleri gibi, O’nu Büyük Gaspçı Eckert’in az önce bulunduğu yerden ayıran Oldukça Büyük Sonsuz Uzay ve Zaman Katmanlar’ını delip, geçebilecekmiş gibi dışarıya bakıyordu!


Yüz’ünde hafif bir gülümseme belirdi, içinde Anlayış ve belki de biraz sevgi barındırıyordu.


Herkes’in Kendi Yolculuğ’u, Kendi Güc’ünü Şekillendirecek, Varoluş’ta yankı uyandıracak Seçimler’i vardı.


Eckert, Kendi Yol’unu seçmişti ve Noah O’na bu özgürlüğü kıskanmayacaktı. Sonuçta, Varoluş’unun Akış’ı her zaman diğer tüm ilgili Varoluş’un Akış’ını da kapsıyordu, Kendi’ni ilgi odağı hâline getirmişti!


Dikkat’ini, yakın çevresindeki bir hareket çekti.


Altın Kumlar’ın üzerinde, önünde Moiraine duruyordu, dönüşmüş Varoluş’u, Varoluş’un Kendisi’nin bile dikkatini çeken bir Güç yayıyordu.


Eller’i O’na doğru uzanmıştı, içinde Ölçülemeyecek kadar önemli bir Anlam taşıyan Beyaz-altın bir Işık parçası tutuyordu.


Bu, O’nun fedakarlığıydı... O’nun kleos Glif’i, O’nun Yetenekler’i sayesinde elde ettiği Güc’ün En Üst Düzeyde’ki ifadesi, şimdi tamamen başka bir Şey’e dönüşmüştü!


>Moiraine, Paradoksal Oluşum’un Kleos Glif’ini feda ederek, Kayıp ve Unutulmuş bir İlke’nin Tohum’unun bir Parça’sı hâline geldi: Varoluşsal İkiliğ’in İlke’si.>


Bu sözler, O’nun Bilinc’inin önünde parıldıyordu ve her kelime ağır bir Anlam taşıyordu.


Ağır!


O’na sunduğu şey, En Eaki Katlar’dan beri kaybolmuş olan bir Şey’in Parçası’ydı, Varoluş’un Kendisi’nin bile unutmuş olduğu bir Gerçek.


>100 Parça, Kaybolmuş ve Unutulmuş İlke’nin Tam Tohum’unu oluşturacak: Varoluşsal İkiliğ’in İlke’si.>


Yüz parça, geri kazanılması İmkansız olan bir Şey’i Yeniden İnşa Edecekti. 


O’na, tamamlandığında Mevcut Gerçekliğ’i ve Varoluş’u Aşan Güçler’in anlaşılmasını sağlayacak bir Yapboz’un İlk Parçası’nı vermişti.


>Varoluşsal İkiliğ’in İlke’si, aşağıdaki Olası Yetenekler’i sağlar: Tekil Bilinc’i korurken, Çelişkili durumlarda Aynı Ân’da Var Olma Yeteneğ’i... Yaşam ve Ölüm, Varoluş ve Var Olmama. Varoluş, Hem Burada Hem Orada, Hem Güç’lü Hem Zayıf olabilir ve Gerekliliğ’e göre hangi Durum’u ortaya çıkaracağını seçebilir. Uygulamalar’ı Şunlar’dır: Zaten Yok Edilmiş bir durumda Var Olarak, Yok Oluş’u Atlatmak, Aynı Ân’da Hem Var Hem De Yok Olan Konumlar’dan Saldırmak ve Ölüm’ün Hem Çoktan Gerçekleşmiş Hem de Asla Gerçekleşemeyecek durumlarda var olarak, Neredeyse Yok Edilemez hâle gelmek.> [Not: Bir Şey Anladınız mı? Yok Ebesi’ninki be!]


...!


Oh.


Oh!!!


Dokumalar şaşırtıcıydı, Varoluş’u rahatsız eden Paradokslar’ı bile Basit gösterecek kadar Güçlü’ydü!


Moiraine, Parça’yı sunarken, O’nunla göz göze geldi ve Bakışlar’ında Temel bir değişiklik vardı.


Saygı hâlâ oradaydı, evet, ama buna başka bir şey daha eklenmişti... Şiddet’li bir koruma içgüdüsü, Varoluş Çarkları’nın Doğuş’u gibi yanan bir kararlılık.


“Hâlâ Siz’e Efendim demek istiyorum,“ Dedi, Ses’inde ciddiyet vardı.


Bu Sözler, aralarındaki Bağ’ı onurlandırmak için yaptığı Seçim’in bir ifadesi olarak ortaya çıkmıştı. 


O’na Bakışlar’ı tamamen değişmişti. Zorunluluktan hizmet eden Bir’inin dikkatli Saygı’sı yok olmuştu.


O’nun yerine, her zaman Doğası’nın bir Parça’sı olan haşmetli bir ihtişam vardı ama bu İhtişam artık O’na karşı değil, ortak Amaçlar’ına hizmet etmek için yönelmişti.


“Hayır,“ dedi kararlı bir şekilde, Çenesi’ni bir tür Kesinlik’le kaldırarak.


“Sana Efendim demeye devam edeceğim. Ben... Moiraine, Altın Paradoks, Paradoksal Köken, Yaşayan Varoluş.“


HUUM!


Her Unvan, savaş bayrağı dikilir gibi dudaklarından dökülüyordu! “Sana karşı duranları kesmek için Kılıc’ın olacağım ve Sen’i, Sen’in olduğun gibi Saygıdeğer bir Erken Yaratık konumuna yükseltmek için Varoluş’umdaki Her Şey’i yapacağım.“


Gözler’i şiddetli bir sadakatle parladı ve Mutlak Bağlılığ’ın ağırlığını taşıyan tek bir Kelime’yle Sözler’ini bitirdi: “Tamam mı?“


Bu soru aslında bir soru değildi... bir Soru kılıfına bürünmüş bir Niyet Beyan’ıydı!


O, seçimini yapmıştı ve bu seçim, O Adanmışlığ’ın aldığı şekil ne olursa olsun, O’ydu.


Noah, başını sallarken, gülümsemesi içten bir sıcaklıkla derinleşti. “Tamam.“


Bu basit kabul, O’nun soğukkanlılığını bozmuş gibiydi. Hiçbir Uyarı’da bulunmadan, O’nun Kucağ’ına atladı ve Kollar’ını, Ölçülemeyecek kadar değerli bir Şey’i tutuyormuşçasına şiddetle O’na doladı!


Kayıp Unutulmuş İlke’nin Parça’sı İkisi’nin arasında titreşiyordu, Kız O’na Kendi’ni bastırırken, Işığ’ı O’nun Varoluş’una sızıyordu, sanki Varoluşlar’ını birleştirmeye çalışıyormuş gibiydi. 


Altın Kumlar’ın üzerinde, uzakta, Barbatos karakteristik Zarafet’iyle duruyordu, Koyu Saçlar’ı Sıvı Gece Yarı’sı gibi Işığ’ı yakalıyordu.


Değişen Işık’ta dans ediyor gibi görünen Kafataslar’ı ile süslenmiş Yıldızlı Obsidiyen Elbis’esi, o Baş’ını sallayıp, iç çekerek fısıldıyordu.


“Yine başlıyoruz,“


Diye Mırıldandı, Ses’i bu sahneyi Sayısız Kez Farklı Varyasyonlar’da izlemiş Bir’inin Sevgi Dolu Öfkesi’ni taşıyordu.


Adelaide’ye döndü, O’nun sakin Varoluş’u Etraflarında’ki Hava’yı sabitliyor gibiydi. “Bu kaçıncı oldu, Adelaide abla?“


Adelaide’nin kahkahası yumuşak ve sıcaktı.


“İstediğ’i kadar alsın,“ Dedi, Ses’inde basit Gerçekler’den mutluluk bulmayı öğrenmiş Bir’inin Bilgeliğ’i vardı. “Varoluş’ta, basit Şeyler’in tadını çıkarmak en iyisidir, aksi takdirde... Hepimiz neden buradayız ki?“


Böyle huzur dolu sahneler Erken Örtülü Kıyı’da çiçek açmıştı. 


Burada, Yaşayan Varoluşlar’ın ulaşamayacağı, Paradokslar’ın ve Kökenler’in Planlar’ının Ötesi’nde var olan bu Alan:da, Barış, ihtişamın nazik Otoritesi’yle hüküm sürüyordu!


Kristal Berraklığında’ki Sular, Kıyılar’a Quintessence ile vuruyordu.


Kadim Ağaçlar, Varoluş’un her yerinde çiçek açmaya başlayan Kaos’un haberini taşımayan esintilerde sallanıyordu!


Altın Kumlar, Sınırlar’ının Ötesi’nde toplanan Fırtınalar’a rağmen en azından bazı Şeyler’in sabit kaldığına dair bir vaat gibi sıcaklıklarını koruyorlardı!


Ve bu Ân’da... Bu Mükemmel, kristalize olmuş Ân’da, sadece huzur vardı.


Sadece İmkansız Engeller’i aşarak, birbirlerini bulan Varoluşlar’ın basit sevinci vardı.


Kaos gelecekti. Fırtınalar kopacaktı. Varoluş’un Doku’su, Yapılan ve Yapılmayan seçimlerin ağırlığı altında yakında titremeye başlayacaktı!


Ama henüz değil.


Bu Ân’da değil.


Bu Ân’da, sadece Erken Örtülü Kıyı vardı!



Not: Bu İkililiğ’i Anladınız mı? Sizce nereye doğru gidiyoruz? Adam’ım 7000. Bölüm’de nerede duracağız? Ve en Önemlisi İnfinite Mânâ bitince bir Gerçek Son’u olacak mı? Yoksa Yarım Yamalak mı bitecek? 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3968   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3970