Dük Valen’in Yaşayan Düzen’in dönüşü hakkındaki Sözler’i, atmosferi sıradan bir toplantıdan çok daha önemli bir Şey’e dönüştürmüştü.
Kör Dük, Kristal zeminde kasıtlı bir zarafetle ilerledi, bastonunun her vuruşu, Ayaklar’ının altında akan Gümüş-Beyaz Kavramsal Otorite Denizler’inde dalgalar yarattı. Masa Oyun’unun önünde durduğunda, görmeyen Gözler’i, her iki Oyuncu’ya hitap ederken, endişesinin ağırlığını bir şekilde aktarmayı başardı.
“Yaşayan Düzen’in dönüşü,“ Dedi, Ses’i trajediyle sonuçlanan çok sayıda dönüşe tanık olmuş Bir’inin kendine özgü tınısını taşıyordu. “Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?“
Schrodinger’in gülümsemesi derinleşti, ancak ifadesindeki bir Şey, anılarını dikkatlice incelediğini ve tarttığını gösteriyordu. Tahtada’ki bir parçayı hareket ettirdi... Belki de Şüphe’nin Kesinlik’e dönüşmesiydi, sonra cevap verdi.
“Düzen,“ Diye başladı, sanki egzotik ve uzun zamandır yasaklanmış Bir Şey’i tadıyormuş gibi Kelime’nin tadını çıkararak, “Hiç karşılaşma şansım olmayan bir şeydi. En azından doğru düzgün değil. Saf, Orijinal hâliyle değil.“
Parmaklar’ı, Boyutlar arasında yankılanıyor gibi görünen bir ritimle yırtık pırtık cüppesine vuruyordu. “Yaşayan Yasa, doğrudan karşılaşma zevkini, eğer buna zevk denebilirse, yaşadığım tek Oriijinal Varoluş’tu. Ve o bile beni dehşete düşürmüştü.“
Bu itiraf, toplanan Varoluşlar arasında ince dalgalanmalara neden oldu. Schrodinger’in korkuyu itiraf etmesi zayıflık değil, Onlar’ın Yüksek Anlayışlar’ını Bile Aşan Güçler’in kabulüydü.
“Yaşayan Yasa’nın neyi temsil ettiğini düşünün,“ Diye devam etti Schrodinger. “Sadece Kurallar veya Yapı değil, Varoluş’un Anlaşılabilir Kalıplar’a göre işleyişi gerektiği şeklindeki temel iddiayı. Kaos’un Sınırlar’ı olması gerektiğini. Eylemler’in öngörülebilir sonuçları olması gerektiğini. O’nun karşısında durduğumda... Doğam’ın O’nun Varoluş’unanisyan ettiğini hissettim. İçimdeki her Paradoks, böylesine Mutlak bir kesinlikteki yanlışlığı haykırıyordu.“
Bir süre durakladı, Sözler’inin dinleyicilerinin Bilinc’ine yerleşmesini bekledi, sonra hesaplı bir hassasiyetle devam etti.
“Eğer o Kız... Köken’in, Düzen’in uyanması için uygun koşulları yaratmak amacıyla tüm Soy’unu sistematik olarak ortadan kaldırdığı Kız... Gerçekten Yaşayan Düzen nolursa...“ Ses’i kesildi, ifadesi düşünceli bir hâlâ aldı. “Bu iyi bir şey olacak. Varoluş’un bir dayanağı, bir Temel Taş’ı olması gerekir. Düzen olmadan, hepimiz sadece... Belki Okyanus’ta Yüzen Olasılıklar oluruz.“
HUUM!
Dük Valen burnundan soludu, bu Ses tüm konuşmaların içerebileceğinden daha fazla anlam taşıyordu.
Kör Bakışlar’ı, Gözler’in göremeyeceği aldatmacaları görebilen Bir’inin özel yoğunluğuyla Schrodinger’e sabitlenmişti.
“Sanki bana O’nun içindeki Düzen’i nasıl uyandırabileceğimi öğütleyen Sen değilmişsin gibi konuşuyorsun. Gizemli ipuçların, belirli yönlere doğru dikkatli dürtmelerin.“ Dük’ün Baston’u yere bir kez vurdu, Ses suçlama kadar keskin çıkmıştı. “Her neyse. O’nun geri dönüşü istikrar için iyi, ama durumu biraz karmaşıklaştırıyor.“
Valen, sanki Dağ’ın Sınırlar’ının Ötesi’nde bir Şey’i gözlemliyormuş gibi hâfifçe döndü. “Oh, ve başka bir Konu daha var. Aion’a karşı Varoluşsal Titremeniz’i tamamen etkilenmeden geçen, küçük Paradoks Moiraine’inizi alan Varoluş... O, bir şekilde Yaşayan Düzen ile bağlantılı. O’nun gerçek Güc’ünü tam olarak Ölçemiyor’um.“
Tepki Ân’ında ve belirgindi.
Konuşmadan uzak duran birkaç korkunç Varoluş aniden yaklaştı. Bir Yaşayan Zamansal, gölgeden ortaya çıktı, Yaşayan Duygusal’ın kristal düzenlemeleri ise Âni’den ilgiyle çınladı.
Schrodinger’in El’i Tahta’nın üzerinde durdu, Aynı Ânnda Birden Fazla Durum’da Var Olan bir Parça elinde asılı kaldı. Gülümsemesi genişledi, ancak Gözler’i hesaplayıcı olmaya devam etti.
“Bu gerçekten ilginç,“ Diye düşündü ve sonunda Parça’yı dikkatlice yerine yerleştirdi. “Moiraine, küçük Diviticus’un bir Parçası’nı Yutan Bir’iyle seyahat ediyordu. Erken Yaratıklar’la ilgili bir Şey’e sahip olması gereken Bir’i. Muhtemelen başka bir Erken Yaratığ’ın Cesed’iyle kutsanmış ya da belki de Uyuyan Kıyı’nın Mirasçı’sı.“ Bakışlar’ı keskinleşti, Felsefi görünüşün Ötesi’nde daha acil bir şeye odaklandı. “O İki’si aynı Varoluş olabilir mi?“
Aynı anda On Yedi Farklı Konum’da var olan Yaşayan Quantum, Âni’den Onlar’ın yanındaki tek bir Konum’a çöktü. Konuştuğ’unda, Ses’i Hesaplanmış Olasılıklar’ın ağırlığını taşıyordu!
“Paradokslar’ın ilk kez almasına izin verdiğimiz Erken Yaratığ’ın Cesed’ine ne oldu? O Diviticus elde ettiklerini kullanarak...“
“Küçük Diviticus, Erken Yaratığ’ın Cesed’ini canlandırmayı başardı,“ Diye araya girdi Schrodinger, Ses Ton’unda gurur ve endişenin karışımı vardı, Paradoks arkadaşı hakkında Karmaşık Duygular’ını yansıtıyordu. “O artık bir Kayan Yıldız, şu anki zor durumumuzun karanlığında parlak bir şekilde yanıyor. Kim bilir?“ Diğerlerine nazik bir alaycılıkla baktı. “Sizden herhangi Bir’inden Daha Güç’lü hâle gelebilir.“
Ardından gelen homurtular ve küçümseyen hareketler, orada bulunan her bir Varoluş’un hoşnutsuzluğuyla Varoluş’u Yeniden Şekillendirebiliyor olmasaydı komik olurdu.
Dük Valen’in Gözler’i özellikle keskin bir şekilde parladı, Ses’i protestoları kesip, geçti.
“Yani Sen’in eylemlerinle, Yaşayanlar ve Ölüler arasındaki Perde’yi Erken yırtıyoruz. Perde’nin doğal olarak düşmeye başlaması gerekenden daha Erken.“
Schrodinger El’ini küçümseyici bir şekilde salladı, bu hareket bir şekilde hem kabul hem de kayıtsızlığı ifade ediyordu. “Sadece birkaç yıl erken. Perde En’inde sonunda yırtılacaktı... En azından şimdi, Yırtıklar’ın nerede ortaya çıkacağını, ne kadar Genişleyeceğ’ini kontrol edebiliriz. Her Şey’in bir bedeli vardır, dostlarım. Öl’ü Varoluşlar için Eonlar ca hazırlık yaptık, karşı önlemler geliştirdik, Güçler yetiştirdik. Ama Onlar bile...“
Bir Ân durdu, beklentinin ağırlığını hissettirerek, bir sonraki Sözler’ini dikkatli bir hassasiyetle söyledi.
“Onlar bile Biz’im Nihai Düşmanlar’ımız değil.“
HUUM!
Katlar’ın derinliklerindeki Atmosfer, Bilinc in Kendisi“ne baskı yapan imalarla ağırlaşmıştı.
Orada bulunan Varoluşlar birbirlerine bakıştılar... Ya da Formlar’ının izin verdiği şekilde, her Bir’i bu ifadeyi kendi engin Anlayışlar’ıyla işledi.
Schrodinger sırayla Her Bir’ine baktı, dilenci görünüşü gözlerinde parıldayan kadim zekayı hiç de azaltmıyordu. Bu sefer gülümsediğinde, çok uzun zamandır sakladıkları bir sırrı paylaşmak üzere olan Bir’inin kendine özgü özelliği vardı.
“Kimsenin bilmediği En Eski Katlar’dan bir Hikâye duymak ister misiniz?“
...!
Not: Gene Ne Var Yahu? Gene Ne Oluyor?
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.