Yukarı Çık




4141   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4143 


           
Bölüm 4142: Toplu Yükseliş! IV


Tepki, anında ve çok güçlüydü.


Yeşil-Altın rengi bir ışık onun vücudundan fışkırdı, sadece onu çevrelemekle kalmadı, Varoluş’unun her Hücresi’nden, her Parçacığ’ından çıkıyor gibiydi!


Onun üzerinde, Erken Örtülü Kıyı’nın kontrollü Atmosfer’inde var olması imkansız olan bulutlar oluşmaya başladı... Yeşil-Altın rengi Kümülüs Bulutlar’ı, sanki biri Hasat Mevsim’inin Öz’ünü yakalayıp, meteorolojik bir forma dönüştürmüş gibi, içlerinden ışık saçarak, çalkalanıyordu.


Bu imkansız bulutlardan bir Işık Sütun’u indi ve Cennet’i Yeryüzüne bağladı... Tabii bu Terimler Normal Boyut Kısıtlamalar’ının dışında var olan bir Uzay’da geçerliyse.


Işık O’nu kucakladı, karşıladı, kutladı!


HUUM! 


Bu his, tam anlamıyla tarif edilemezdi. Sanki donmuş çöllerde Sonsuz bir yolculuktan sonra sıcak bir kaplıcaya dalmak gibiydi, tüm gerginlikler çözülüyor, biriken tüm stres Saf Olasılık dalgalarıyla yıkanıp, gidiyordu.


Başkalarının farkına bile varmayabileceği Çabalar için Varoluş’un Kendi’si tarafından tanınmak, denemenin anlamsız göründüğü bir anda denediğin için ödüllendirilmek, evet, yaptıklarının önemli olduğunu, katlandıklarının bir anlamı olduğunu, denediklerinin Ölçülemez bir Değer’i olduğunu söylemek gibiydi!


Uyarılar arka arkaya gelmeye başladı, her Bir’i bir takdir senfonisinin notaları gibiydi.


>Hasat Festival’i Bağış’ı etkinleştirildi.>


>Hedef: Kendim.>


>Son Hasat’tan bu yana Biriken Çabalar ölçülüyor....>


>Not: Erken Yaratıklar’a karşı durma Çaba’sı tanındı.>


>Not: Yeni Varoluşlar oluşturma Çaba’sı tanındı.>


>Not: Quintessence’nin Çaba’sı tanındı.>


Ve sonra Her Şey’i arka planda kaybolan bir gürültüye dönüştüren sayı ortaya çıktı. 


>Kazanılan Karmaşıklık: +4.100.000.000.000 (+4,1 Trilyon).>


>Kazanılan Saflık: +4.100.000.000.000 (+4,1 Trilyon).>


Işık dalgaları yavaş yavaş sakinleşti, okyanusun derinliklerine geri dönmesi gibi onun şekline geri çekildi, ama Gözler’i... Gözler’i, Ölüm’lü Zihinler’in anlaması mümkün olmayan bir şeyi gördüğünü ve yine de anlamaya karar verdiğini gösteren Yemyeşil bir Ateş“le parlamaya devam etti!


Dört Trilyon Bir Yüz Milyar.


Tek bir Glif’ten.


Bu... İlerleme’nin anlamını tamamen Yeniden Yazan Bir Şey’di! Bir İlke’nin Yüzde On olgunlaşmasıyla, elini sallayarak, bir Dük’ün Güc’ünün neredeyse yarısını etkili bir şekilde Verme Yeteneğ’ini açığa çıkarmıştı. Kendisi’ne. Başkalar’ına. Böyle imkansız bir Yükseliş’e layık gördüğü Herkes’e.


Bu, önceki adalet ihlallerini önemsiz suçlar gibi gösteren bir Ölçek’te Denge’yi Bozan bir şeydi! Bu, var olmaması gereken, var olamayacak, ama onun yaptığı için kesinlikle var olan bir Güç’tü!


Yüzünde bir gülümseme belirdi... Memnuniyetin nazik gülümsemesi değil, Üstünlüğ’ün acımasız gülümsemesi de değildi.


Eğer Varoluş adaletsiz olmak istiyorsa, Kartlar’ı Kendi lehine dağıtmak, Olasılıklar’ı Manipüle Etmek, Oyun’un Ortasında Kurallar’ı Değiştirmek istiyorsa... O zaman o da karşılığında daha da Adaletsiz olacaktı.


Zalimce Adaletsiz olacaktı.


Bu düşünce karar hâline gelince, kafasını, Kıyısı’nda diğerlerinin arasında duran, duruşuyla farklı, doğasıyla eşsiz, önemi ile yeri doldurulamaz bir Figür’e çevirdi.


Sigrid.


“Gel!“ Tek kelime, aralarındaki Mesafe’yi, emir ve davetinin ağırlığıyla Aş’tı.





Kelime, Sigrid’e Fiziksel bir Güç gibi çarptı, ancak o bunu asla itiraf etmezdi.


Kalbi... Yaşayan Düzen olarak doğası gereği Düzen’li, kontrollü ve mükemmel bir şekilde Düzenlenme’si gereken Organ’ı, bir Vuruş atladı.


Sonra bir tane daha. Sonra teknik olarak Düzenli olan, ancak hiç de öyle hissettirmeyen bir ritme oturdu.


Bilinçli zihni bu emri işleyemeden, Varoluş’u çoktan yanıt vermişti!


Ayaklar’ı, düşüncelerindeki kaosu yalanlayan bir zarafetle Altın Kumlar’ın üzerinde ilerledi, her adım O’nu O’na, Noah’a, bir şekilde O’nun Düzen’li Varoluş’unun etrafında döndüğü Eksen hâline gelen Adam’a yaklaştırdı.


Ah! 


İçsel bir yakınıp, sızlanma, hayal kırıklığı ve adını koymak istemediği başka bir duygu karışımıyla Bilinc’inde yankılanıyordu.


O, Yaşayan Düzen’in ta kendisiydi. Sıradan bir Yaşayan Düzen değil, birçokları arasından seçilmiş, Yaşayan Düzen’in ta kendisi. Tekil. Eşsiz. Varoluş’un Kendisi’nin Temel’i.


Düşünceler’i, Varoluş’un Dengesi’ni korumakla, Kaos’un Yapı’yı alt etmemesini sağlamakla, Varoluş’un Temel Güc’ü olmanın getirdiği büyük sorumluluklarla meşgul olmalıydı.


Bunun yerine, her düşünce O’nu O’na geri götürüyor gibiydi.


Olası olmayan şeylerin içinden sanki sadece başka bir ortamda gezinir gibi geçip, gitmesine.


Gülümsemesinin kalp atışları arasında naziklikten tehlikeliye dönüşmesine. O’nu bağladığı şekle... Zorla ya da baskı ile değil, çok daha sinsi bir şeyle.


O, Romantik Fanteziler’de kaybolmuş sıradan bir Kız değildi. Aşık ya da O’nun gibi sıradan bir şey değildi... Değil mi? Bu düşüncenin sonundaki soru işareti, itiraf etmek istediğinden daha fazla onu rahatsız ediyordu. Ama karşısındaki bu Adam’ın, onun anlayabildiği hiçbir Düzen çerçevesiyle açıklayamadığı, manyetik bir Çekiciliğ’i vardı.


Sadece bağlayıcı Güc’ü olamazdı, değil mi? Bu çok basit, çok mekanik, çok... Düzen’li olurdu.


Hayır, bundan daha fazlası vardı. O, Kız’ın şahit olmadan önce hayal bile edemeyeceği şeyler yapmıştı. Sanki sıradan Tohumlar’mış gibi Kaçınılmazlıklar’ı ekmişti. En Erken Katlar’ın kalıntılarına bir Kapı açmıştı.


Aslında En Erken Katlar’ın içine seyahat etmiş ve sadece hayatta kalmakla kalmamış, daha da Güçlenerek dönmüştü.


O, O’nun yanında, kendisinin eşsiz olacağını düşünmüştü... Şimdi bunun aptalca olduğunu fark etti. Özel olacağını. Sonuçta, o Yaşayan Düzen’di. Bundan daha olağanüstü ne olabilirdi ki?


Oysa o, diğerlerinin ilginç taşları topladığı gibi olağanüstü Varoluşlar’ı topluyor gibiydi!


Her biri eşsiz, her biri kendi çapında imkansız, her biri Geleneksel Anlayış’ın Ötesi’nde Yollar’la O’nun yörüngesine çekilmişti.


Gözler’i keskinleşti ve kısa bir süreliğine Khor’a, Yaşayan Açlığ’a, Kıyı’nın Altın Işığ’ıyla çevrili olan Khor’a baktı.


O imkansız Varoluş, En Eski Katlar’dan gelen o Yaratık bile, Noah’ın egemenliği altında var olmaktan memnun görünüyordu.


O’nun önünde durdu, ifadesi dikkatlice tarafsız, duruşu mükemmel bir şekilde sakin!


O’nun üzerinde yarattığı etkiyi görmesine izin vermeyecekti. O’na bu zevki tattırmayacaktı. Kalbi belirgin bir Düzensiz coşkuyla atmaya devam etse bile, Yaşayan Düzen olarak haysiyetini koruyacaktı.


Sonuçta, Düzensizliğ’ini bırakmamış mıydı?


“Ben’im Düzen’im,“ Dedi ve bu sahiplik Zamir’i, özenle koruduğu soğukkanlılığını bir kez daha sarsmıştı. “Bana odaklan, olur mu?“


Hasat Işığ’ıyla yanan ve havayı yoğunlaştıran Karmaşıklık’la titreyen parmağı uzandı ve nazikçe çenesini yukarı doğru çevirdi.


Dokunuş çok hafifti, neredeyse hiç temas yoktu, ama yine de Varoluş’unun her bir yolunda elektrik akımı dolaştırdı. Dikkatle düzenlediği iç yapısının, o tek temas noktası etrafında Yeniden Düzenlenme’ye başladığını hissetti!


O’nun kollarında ne kadar güçlü bir şekilde eriyebileceğini görmesine izin vermeyecekti! Vermeyecekti. Güçlü, sakin ve düzenli kalacaktı.


Ciddi bir şekilde başını salladı, ifadesi altındaki Kaos’u hiç belli etmiyordu.


“Organ’ı emdikten sonra şu anki Karmaşıklığ’ın ve Saflığ’ın nedir?“ Diye sordu, sesinde gerçek bir merakla karışık başka bir şey vardı... Belki de beklenti, ya da ezici olacağını bildikleri bir hediyeyi paylaşmak üzere olan birinin özel memnuniyeti.


“Beş trilyon,“ Diye cevapladı Kız yumuşak bir sesle, bu sayı, çoğu Varoluş’u sadece yakınlığından dolayı yok edecek Güc’ü temsil etmesine rağmen, yüksek sesle söylendiğinde, bir şekilde Önemsiz geliyordu.


Noah, başını salladı ve Kız yine o gülümsemeyi yakaladı... Varoluş’un henüz keşfetmediği sırları bildiğini ima eden gülümsemeyi. “Çok iyi. Sana, Hasat Festival’i Bağış’ını tam anlamıyla açtıracağım.“


...!

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4141   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4143