Kendini, Khor’un tarihinin farklı bir anında, farklı bir yerde buldu.
Bu sefer, Yaralanmış Tor’a, Kaçınılmazlar Yuvası’nda yardım ediyordu...Kendi türlerinin dinlenmek ve bir araya gelmek için toplandıkları bir Yer’de.
Genç yüzünde, zar zor bastırdığı öfkeyle şiddetli ve öfkeli bir ifade vardı. “ Bunu sana kim yaptı?!“ diye sordu, “Kim cüret etti?!“
Tor, bariz acısına rağmen gülümsedi, vücudu kısmen dengesizleşmişti.
“Şu anda bunun için endişelenmene gerek yok,“ dedi nazikçe konuyu saptırarak. “Ama söyle bana... İkinci Açlık Doktrin’i nedir?“
Öfke ve acıyla mücadele eden genç Khor’un sesi, okurken, sabitlendi.
“İkinci Açlık Doktrini, Açlığ’ın peşinde koşarken, kaygısız kalması gerektiğini belirtir. Çaresizlikle açlık çekmek, arzunun saflığını bozmaktır. Çılgınca bir ihtiyaçla Yutmak, Tüketilen Şey’i azaltmaktır. Varoluş’un engin ve fırsatların Sonsuz olduğunu anlayarak, her şeye hafiflikle yaklaşmalıyız. Eksikliklerimizle ilgili endişeler, kazandıklarımızı takdir etme yeteneğimizi zehirler. Aç olun, ama o Açlık’ta neşeli olun!“
Tor, yaralarına rağmen memnuniyetle başını salladı.
“Aynen öyle. O yüzden benim meselelerim için endişelenip, kendinizi yıpratmayın. İyileşeceğim ya da iyileşmeyeceğim... Her iki sonuç da sadece Yutulacak başka bir deneyimdir. Açlık, potansiyel bir kayıp karşısında bile kaygısız olmalıdır.“
Sahne Noah’ın algısının önünde dağıldı, Varoluş bir kez daha değişti.
Kendini muhteşem bir manzarayı izlerken, buldu.
Khor ve Tor, geniş toprakları gören kristalimsi bir Obsidiyen uçurumun tepesinde duruyorlardı. Trilyonlar’ca Güçlü, Dokunaç şeklinde Kaçınılmazlık, düzenli desenler halinde etraflarında dönüyordu.
Saygı gösteriyorlardı - Sadakat, Noah’ın zihni düzeltti, hepsi Tor’a mutlak sadakatini gösteren hareketlerle eğiliyordu.
Genç Khor bu manzarayı hayranlık ve özlemle dolu parlayan gözlerle izliyordu.
“Bunu nasıl başardın?“ diye sordu, sesinde gerçek bir hayranlık vardı. “Bu kadar çok Varoluş’u nasıl isteyerek, takip etmeleri için bir araya getirdin? Sana hizmet etmek istiyorlar. Onları bunu seçmeye iten nedir?“
Tor, ona dönerek, memnuniyetini ifade eden bir ifadeyle cevap verdi.
“Bana Açlığ’ın Üçüncü Doktrini’ni Anlat.“
Anlayışla parlayan gözlerle Genç Khor, Doktrin’i ezberden okudu.
“Üçüncü Açlık Doktrin’i, Gerçek Açlığın doğal bir Hiyerarşi oluşturduğunu belirtir. En güçlü, en saf şekilde Açlık çekenler, diğerleri takip etmeye değer bir şey gördükleri için Kaçınılmaz liderler olurlar. Liderlik ele geçirilmez, kendilerinden daha büyük bir Açlık gören ve onu beslemeyi seçenlerin gönüllü sunumlarından Yutulur. Biz emir vermiyoruz; Sadece o kadar muhteşem bir şekilde Açız ki, diğerleri bizim tüketimimize katkıda bulunmaya Direnemezler. Otorite, su yokuş aşağı akar gibi doğal bir şekilde en Aç olanlara doğru akar.“ Bitirdiğinde, Tor derin bir onay ile başını salladı.
“Bir gün, sadece Varoluş’unla Kaçınılmazlar’ı etkileyecek ve onlar senin liderliğine direnemeyecekler. Açlığ’ın o kadar büyük, o kadar Saf olacak ki, ona hizmet etmek bir zorunluluktan çok bir ayrıcalık gibi hissedilecek.“ Sahne titredi, Noah’ın algısı bir kez daha Zaman’da ileriye çekildi.
Şimdi, artık Khor’a odaklanmıştı... Artık o kadar genç değildi, ama henüz yaşlı da değildi, eski ve çok renkli bir parlaklık yayarak, etrafındaki Kaçınılmazlıklar’ı dehşet içinde kaçıran bulanık, devasa bir yaratığa karşı meydan okurcasına duruyordu.
Khor, Varoluş’a soğuk bir şekilde baktı, sesi kibirli bir kesinlikle çınlıyordu.
“Senin Varoluş’un sadece benim Açlığ’ımı tatmin etmek için var! Sen avsın, ben avcıyım! Boyun eğ!“
Ağzını imkansız bir şekilde genişçe açtı, Açlığ’ı fiziksel bir Güç olarak ortaya çıktı ve devasa Varoluş’u tamamen yutmaya çalıştı.
Ama şaşırtıcı bir şekilde, o puslu yaratık devasa elini kaldırdı ve onu küçümseyerek, indirdi.
Ve Khor, etrafındaki tüm Varoluşlar’ın ağırlığının üzerine çöktüğünü hissedince, dehşete kapıldı.
Sadece Fiziksel baskı değil... Varoluşsal ağırlık. Kendi Açlığ’ı, Kendi Açlık Yol’u, ona karşı kullanılıyordu, içe doğru çökmeye ve kendini felaketle sonuçlanan bir geri besleme döngüsünde tüketmeye zorlanıyordu!
O anda çöküşünü gördü. Olduğu her şeyin sonunu gördü. Kaçınılmazlıklar’ın nadiren deneyimlediği şekillerde Ölüm’ü gördü.
Ama...
BOOM!
Bir sonraki anda, korkuyla gözlerini açtığında Tor’un önünde durduğunu gördü, tanıdık bir nezaketle gülümsüyordu.
Sırtı devasa yaratığa dönüktü ve hayal kırıklığı ve eğlence karışımı bir ses tonuyla onu azarladı.
“Küçük Açlık, BU Seviyesi’nde bir şeyi nasıl kışkırtmayı başardın? Uygun hedefler konusunda bir fikrin var mı, yoksa sadece ilginç görünen her şeye meydan mı okuyorsun?“
...!
Khor, şoktan sesini kaybederek, cevap veremedi.
Tor’un ifadesi daha da yumuşadı.
“Bir dakika gözlerini kapat. Bunu benim için yapabilir misin?“
Titreyerek, Genç Khor gözlerini kapattı.
Noah, Khor’un gözleri kapandığı anda, görüntünün titrediğini ve kaybolduğunu, sanki Varoluş’u silinmiş gibi ortadan kaybolduğunu izledi.
Görüntü yeniden başladığında, Zaman’ın ne kadar geçtiği bilinmiyordu, Saniyeler ya da Günler olabilirdi, Khor gözlerini açtığında, Yıkım’ı gördü.
Etrafındaki her şey boş ve yok olmuştu. Geriye sadece Yıkım kalmıştı, geniş topraklar boşluğa dönüşmüştü. Tek sağlam Yapı, üzerinde durduğu tek bir Obsidiyen Kristal Platform’du.
Ve önünde bir kez daha Tor duruyordu, gülümsüyordu... Ama vücudunun yarısı eksikti.
Sadece yok olmuştu. Silinmiş’ti. Kalan yarısı, yakında yok olacağını gösteren bir dengesizlikle titriyordu.
...!
Khor titredi, gözyaşları yüzünden akıyordu.
Tor’un yarı yüzü sakin, neredeyse dingin kalmıştı, zayıflayan Güc’üyle konuşuyordu.
“Dokuzuncu Açlık Doktrin’i nedir?“
Ses’ini boğacak kadar gözyaşlarını zorlukla tutan Khor Hıçkırarak, okudu.
“Dokuzuncu Açlık Doktrin’i, aç olduğumuz ve yediğimiz her şeyin bizden asla ayrılmadığını, sadece bizim bir parçamız, Açlık Yolu’nun bir parçası olduğunu söyler. Başkalar’ını tüketerek, küçülmüyoruz, büyüyoruz. Yediğimiz her Varoluş, özünü bizimkine ekliyor. Aç olduğumuz ve sahip çıktığımız Her Kavram, doğamızın bir parçası haline gelir. Tüketimde hiçbir şey gerçekten kaybolmaz, Açlığımız’la bütünleşerek, dönüşür, yüceltilir, Sonsuz hâle gelir. Tükettiğimiz her şeyi, Varoluş’umuzun bir parçası olarak taşırız.“
HUUM!
Bu sözler üzerine Tor, kötüleşen durumuna rağmen memnuniyetle başını salladı.
“Küçük Açlık,“ dedi yumuşak bir sesle, “Bana bir iyilik yapar mısın? Beni... Senin bir parçan yapabilir misin? Yok olmak üzereyim ve Sonsuz’a kadar ortadan kaybolmak istemiyorum.“
“Ama beni yanında tutma şansın var.“
Yüzünde yalvarış ve mutlak güven karışımı bir ifade vardı. “Sadece Dokuzuncu Doktrin’i hatırla... Ve bir ısırık al. Sadece bir ısırık.“
...!
Sadece bir ısırık.
Noah, yıkılmış Khor’un Tor tarafından acele etmesi için teşvik edilmesini şaşkınlıkla izledi,her geçen an vücudu daha da saydam hale geliyordu,
Ağzını açtı, gözyaşları hala akıyordu ve bir ısırık aldı!
Ve Tor ortadan kayboldu.
Ve bir sonraki anda, Khor’un figürü, Sayısız Mesafeler’e yayılan şaşırtıcı Obsidiyen-Kızıl bir parlaklık yaymaya başladı ve boşlukta çökmüş bölgeleri O’nun Otorite’si altında boyadı. Sayısız Kaçınılmazlık ortaya çıkmaya başladı, toplanarak, dokunaç şekilleriyle onun etrafında daireler çizip eğildiler.
Sesleri kederliydi, sanki asla geri kazanamayacakları bir şeyi kaybetmişler gibi, sanki hem kutladıkları hem de yas tuttukları liderliğin geçişini kabul ediyorlarmış gibiydi!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.