Yukarı Çık




11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 

           
12. Bölüm: 3. Kısım– Sözleşme


Suyun ciğerlerime girdiğini hissettiğim gibi bedenim ağırlaşmaya başladı. Bir yere çekiliyordum. Mükemmel zamanlamayla düştüğüm için parçalanmamıştım. Fakat burada bilincimi kaybedemezdim.

Uyanık kalmalı ve bir süreliğine beklemeliydim.

Bir şekilde kıvrıldım ve nefesimi tutmaya başladım. 10 saniye, 20 saniye, 30 saniye...

Ellerim karanlıkta duvar gibi bir şeye çarptığında neredeyse nefes alamıyordum.

   “U-Uwek.”

Birkaç kez nehir suyu öksürdükten sonra zar zor nefes alabildim. 10 seviye dayanıklılığım beni su akıntısından kurtarsa da her yerim çok acıyan yara berelerle doluydu.

Paniğe kapılmamak için nefesimi kontrol ettim ve telefonuma döndüm.

 Düşerken kırılmasından endişelensem de neyse ki bir sorun yoktu. Çok para harcayıp suya dayanıklı telefon alamama değmişti.

Telefonun flaşını açtım ve önümdeki manzaraya baktım.

İçerisi yüzen devasa duvarlarla birlikte betonlarla doluydu. Bir ihtiyozorun karnının içi beklediğimden daha iğrençti.

   “Lanet olsun.”

Zihnimde, Yoo Joonghyuk’un yakamı tereddüt etmeden bırakırken ki görüntüsü hâlâ capcanlıydı. Böyle bir şeyi beklesem de düşündüğümden daha şok ediciydi.

   ...Yoldaşı olmak istiyorsam hayatta kalmam gerekiyordu.

  Anlamıyor değildim tabii.

 ‘Yoldaş’ kelimesinin ağırlığı Yoo Joonghyuk için çok büyüktü. İlk regresyonundaki başarısızlığından beri Yoo Joonghyuk hiçbir zaman gerçek bir ‘yoldaş’ edinememişti.

İnsanların bir regresörün gelişimini kolayca takip edebilmesi nadirdi. Bu yüzden her şeyi kendi başına halletmeye çalışmış, bir kurtarıcı olarak saygı görmüş ve doğal olarak da yalnız kalmıştı.

 Yoo Joonghyuk’a göre ‘insanlar’ ya ast ya düşmanlardı.

Aslında bu bir testti. Onunla eşit bir pozisyonda bulunmak istiyorsam bunu kadarını kendi başıma halletmeliydim.

   ...Yani, tabi bu Yoo Joonghyuk’un bakış açısından baktığımızda böyle.

   “Senin gibi yoldaşa var ya... Delirmiş psikopat.”
Yüzen bir strafor panele doğru yüzdüm ve üstüne çıktım. Karnın içi sıcak olduğundan çok da üşümüyordum. Sorun bundan sonra ne olacağıydı.

Gözlerimi kapadım ve duyduğum mesaj kaydını oynattım.

   [Senaryoyu tamamlamada başarısız oldun.]

   [Ödül teslimi başlayacak.]

   [100 jeton kanal kullanım ücreti olarak düşürüldü.]

   [Takımyıldızı ‘Altın Başlığın Esiri’ heyecan verici sözleriniz karşısında başını salladı.]

   [100 jeton sponsor olundu.]

   [Takımyıldızı ‘Şeytanvari Ateş Yargıcı’ seçiminizi onaylarcasına başını sallıyor.]

   [100 jeton sponsor olundu.]

   [Takımyıldızı ‘Gizemli Entrikacı’ aceleci sözlerin karşısında hayal kırıklığına uğradı.]

Oldukça fazla mesaj vardı. Ek olarak birkaç tanınmış takımyıldızı da sponsor olmuştu. Muhtemelen Yoo Joonghyuk’la geçen son konuşmamız yüzündendi. Takımyıldızlarından gelen mesajları ve jetonları toplarken biraz kötü hissetmiştim. İlk sponsor seçiminde birini seçseydim bunların hiçbirine katlanmak zorunda olmayabilirdim.

 Yine de seçimimden hiç pişman olmadım.

Yoo Joonghyuk’la doğrudan karşılaşınca emin oldum ki en yüksek kalitedeki sponsorlardan, Cennetin Dengi Büyük Bilge bile sponsorum olsa yeterli olmazdı. Yoo Joonghyuk ile kapışmak istiyorsam ‘sponsorluktan’ daha fazlasına ihtiyacım vardı. Buradan kazanacağım şey ise buydu.

Midenin duvarları sallanıyor içeride dalgalar oluşuyordu. Deniz komutanı bir yerlere gidiyor gibiydi.

Telefonumu açtım ve süreyi hesapladım. Hayatta Kalma Yollarına göre ihtiyozor yemek yedikten üç saat sonra mide asidi salgılıyordu. Başka bir deyişle çok fazla vaktim kalmamıştı.

   [Haha, böyle olması çok kötü oldu. Gerçekten çok ilginçti.]

Dokkaebi’nin sesi gelmeden önce bir ses efekti duyuldu.

   “...Dokkaebi?”

   [Evet, doğru. O kadar da paniklememiş gibisin?]

   “Geleceğini biliyordum.”

   [Beni bekliyormuşsun gibi konuşuyorsun?]

   “Tabii ki , bekliyordum.”

Bir ışık açıldı ve dokkaebi göründü.

 Yüz ifadesinden pek bir şey anlayamasam ilgilendiği açıkça belliydi. Şimdi acele etseydim hiçbir şey elde edemezdim. O yüzden sakince sordum,

   “Benden jeton almaya mı geldin?”

   [... Jeton mu?]

   “Senaryoda başarısız olmamın karşılığında jeton alman gerekiyor.”

   [Hmm, canın olmasın?]

   “Canım olsaydı üç soru işareti yerine ‘ölüm’ yazardı. Bu müzakere yapılabileceği anlamına gelmiyor mu?”

   [...Hahaha. Çok ilginç.]

Aslında sözlerimde bir boşluk vardı. Senaryo mesajı ‘Başarısızlık:???’ idi. Bu tamamen başarısızlığın sonucunun bilinmediği anlamına geliyordu.

Karşılığın jeton olması da sadece benim bir varsayımımdı. Yine de emin olmamın bir nedeni vardı.

   “Haksız mıyım?”

Nedeni de senaryoyu zaten bilmemdi.
Dokkaebi başını sallamadan önce bir an tereddüt etti.

   [Haklısın. Böyle bir ipucundan bu kadarını çıkarman... Tam da takımyıldızlarının ilgisini çeken birinden beklenildiği gibi.]

Dokkaebinin ses tonu içten bir hayranlıkla doluydu.

   [Söylediğin gibi başarısız olmana rağmen jeton ödersen bu yan senaryodan kurtulabilirsin.]

   “Ne kadar?”

   [5.100 jeton ödersen yaşamana izin vereceğim.]
Şu ana kadar elde ettiğim jetonlara baktım.

   [Toplam Jeton: 5.100 J]

Gülmeden edemedim. Bu velet benimle dalga geçiyordu.

   “Çok fazla.”

   [Haha, öl o zaman. Jetonları kabul edip etmemek bana kalmış bir mesele. Yanlış bir şey yaparsan her şeyi burada bitirebilirim.]

   “Öldür o zaman.”

   [...Huh?]

   “Öldür beni.”

   [······.]

   “Öldüremez misin?”

Dokkaebi hareket etmedi. Doğal bir tepkiydi. Hem o kadar benimle dalga geçmişti. O kadar yolu beni öldürmek için gelmezdi zaten. Onun için ya burada hayatta kalmam ya da en azından acı çekerek ölmem gerekiyordu.

   [Haha. Beni gerçekten sinirlendiriyorsun. Bak, şimdi...]

Dokkaebinin düz kaşları öfkeyle kıvrıldı. İşte şimdi alay etmeyi bırakıp asıl konuya geçmem gerekiyordu.

   “Düşük seviye Dokkaebi, Bihyung. Bir yayıncı olarak izlenmelerin nasıl?”

Yüzde bir çatlak olabilseydi kesin böyle gözükürdü.

   [A-Adımı nasıl biliyorsun?]

  “Son zamanlarda yayın yapmaktan hiç keyif almıyorsun değil mi? Takımyıldızları çok cimri.”

   [K-Kimsin sen? Bir insan nasıl...]

Doğal bir tepki olarak Bihyung’un boynuzları sallandı. Sonuçta normal bir insan Yıldız Akış Sistemi hakkında hiçbir şey bilemezdi.

   [Birkaç takımyıldızı varlığınızdan şüphe duyuyor.]

   [Takımyıldızı ‘Gizemli Entrikacının’ gözleri parıldıyor.]

Şu andan itibaren bu takımyıldızları için bir hikâye değildi.

Bihyung’a doğru konuşarak

   “Kanalı kapattıktan sonra konuşmaya ne dersin?”

Bihyung endişeliydi ve kanalı kapattı.

   [#BI-7623 kanalı kapandı.]

Takımyıldızları gittikten sonra Bihyung gerçek rengini göstermeye başladı.

   [Konuşmakta serbest hisset. Sen... Normal bir insan Yıldız Akışı Sistemi yayıncılığını nasıl bilebilir?]

   “Önemli olan bu değil.”

   [Huh?]

   “Bihyung, ‘dokkaebilerin kralı’ olmak ister misin?”

   [Ne diyo—]

   “Dokgak’ı ve Gildal’ı geçip ağdaki en iyi yayıncı olmayı istemez misin?” Bihyung’un ten rengi değişiyordu.

   “Dokkaebi Bihyung benimle bir sözleşme imzala. O zaman seni dokkaebilerin kralı yapacağım.”



Çeviri: Sansanson
Son Kontrol: Hono

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13