Noah, Hücresel Düzey’de Varoluş’unun titrediğini hissetti. Yanma o kadar Mutlak bir şekildeydi ki, beraberinde gelen Donma da Mutlak bir şekildeydi. Bu, pençeler gibi akıl sağlığını parçalayan bir ıstırap İkilem’i idi.
Tüm Varoluş’u,çığlık atmak isterken, o çöküp, düşmek istedi. Gözler’i bile kendi İradesi’yle hareket ederek, sıvı salgılamaya çalışıyor gibiydi!
En son ne zaman ağlamıştım?
Kurgusal Yeteneğ’imi kazandığım zaman ağlamıştım.
...!
Arkasından, onların yaklaştığını hissetti. Riya, Khor, Titano ve diğerleri. Onlar, ciddiyetle parıldayan Âuralar’ıyla ona doğru koşuyorlardı, Sonsuz Kale’de herhangi bir Hasar hissetmeseler de onun titremeyi sürdüren figürünü görüyorlardı. Çünkü Bu Karmaşıklık ve Saflık’ta bir Hasar değildi!
Deprem gibi titreyen elini kaldırdı. Bu küçük hareket bile, Septilyonlar’ca Protesto eden Hücre ve Sinir’de yeni bir işkence dalgası yarattı.
“Geri çekilin,“ diye zar zor seslendi. Konuşmak için Otoritesi’ni kullansa bile bu zorlu bir Çaba olmasının yanında Otorite’side yanıyordu!
Emir sessizdi ama Otorite’yle doluydu. Acı çok büyük olduğu için gerçekten yüksek sesle konuşamıyordu.
>Aşılmaz bir Çaba algılandı.>
>Varoluş’unuz, Sürekli Yanma ve Donma’ya karşı dayanıyor.>
>Bu Acı’nın Birkaç Saniye’si, bir Varoluş’u, sadece bu Hissi Son’a erdirmek için Çöküş’ü aramaya itmek için yeterlidir.>
>Bu Çaba Ölçülemez. Sonsuz Hasat Sizinle Birlikte Yanıyor. Hileler Mimar’ı sizinle birlikte yanıyor.>
>İnanılmaz Çaba Ânında Hasad’a Dönüşüyor.>
>+10 Sekstilyon Karmaşıklık ve Saflık, başkalarının dayanamayacağı şeyi dayanmak için Aşılmaz bir Çaba’dan kazanıldı.>
> +20 Sekstilyon karmaşıklık ve Saflık kazanıldı.>
>+30 Sekstilyon Karmaşıklık ve Saflık kazanıldı.>
...!
Komutlar gözlerinin önünde parladı ama onlar bile eriyip, bozuluyormuş gibi hissediliyordu.
Noah’ın gözleri titredi, bulanık şekillerdeki halkına odaklanmaya zorlarken, Büyük bir Çaba sarf ederek, başını kaldırdı. Onların, sanki onun acısını dolaylı olarak hissedebiliyormuş gibi, vızıldayan gözlerle ona baktıklarını gördü.
Elemental Titan Aethon’un, acı dolu gözlerle ordusuna baktığını ve BU Yaşayan Elementaller’in Bedenler’i olarak kullandıkları Erimiş Bedenler’e bakakaldığını gördü.
Duygular’ın acımasız intihar saldırılarına devam ettikleri uzak savaşları gördü. Duygular çok değişken ve çok mutlaktı, durmayacaklardı.
Noah, boğazında yükselen çığlığı yuttu.
“Biz, fedakarlık yapmayız,“ dedi Noah, sesi Kaos’u kesen ciddi ve sabit bir davul sesi gibiydi.
“Ve Lider her zaman koruyacak Kalkan olacaktır. Ben korudum. Şimdi... Geri kalanlarınız ilerlemelisiniz.“
Khor ve Riya’ya yanan gözlerle baktı. Kelimenin tam anlamıyla.
“Duygusal olanların ordularını durdurun. Yasa ordularını güvence altına alın. Görevi tamamlayın.“
...!
Bir Ân için tereddüt ettiler. Titreyen figürüne ve aç yırtıcılar gibi derisini yalayan Alevler’e baktılar.
Ama o emri vermişti ve bu emir mutlakdı.
Khor’un yüzü Öfke ve Keder’le buruşmuştu. Şiddetli bir hareketle döndü, Açlığ’ı bir Silah gibi parladı ve uzak ordulara ölümcül bir niyetle saldırdı. Diğerler’i onun peşinden gitti, Kederler’i serbest bırakılmayı talep eden Öfke’ye dönüştü.
Noah tek başına ayakta kaldı.
Düşüp, acıyı durdurmak için karşı konulmaz dürtüyle mücadele etti. Her Saniye, tek bir Sonsuz Âna sıkıştırılmış bir Ömür Boyu ıstırap gibiydi.
Bu, Öfke’nin Gazab’ıydı!
>+35 Sekstilyon Karmaşıklık ve Saflık...>
Ve sonra, ikinci bir saldırı gibi daha da fazla Dokuma O’na çarptı.
>UYARI: YANMA YAYILIYOR.>
>Hedef: Varoluş’unuzun tüm bağlantılı örnekleri. Tüm Bedenler’iniz.>
...!
Bunu bekliyordu ama gerçek yine de korkunçtu.
Erken Yaratıklar’ın Meskeni’nin izole edilmiş Alanlar’ında, diğer Bedenler’i Yayılan Bulaşıcı Hastalığ’a Ânında tepki göstermişti.
Riya’dan acımasız bir verimlilikle, Elyndra’dan çaresiz bir Hız’la, Adelaide, Barbatos, Athena ve barış içinde vakit geçirdiği diğerlerinden ayrıldı. Klonlar’ını izole etti ve Primus Mana Bariyerler’iyle sardı, Kırmızı-Altın Alevler Veba gibi üzerlerine püskürdü.
Aynı anda her yerde yanıyordu.
Acı o kadar şiddetli ve her şeyi tüketen bir şeydi ki, Varoluş’unda ilk kez, Noah Hiçliğ’in O’nu çağıran Baştan Çıkarıcı Çekiciliğ’ini hissetmişti. .
Sadece bırak. Sadece çök. Sadece durdur.
...!
Hayır, onun Net ve Özlü cevabı buydu.
Odaklanamayan Gözler’le etrafına baktı. Rahatlamaya ihtiyacı vardı, Bir Saniye bile olsa, bu işkenceden kurtulmak için bir Nanosaniye bile olsa.
Bakışları uzakta duran Ozymandias’a takıldı.
Diğer Benliğ’i. Açlığ’ın Somutlaşmış hâli. Ozymandias, savaşın gelişmesini izliyordu ve muhteşem bir şekilde yanmıyordu. Açlık Yolu’nda yeterince ayrı ve farklıydı, bu sayede Marka’nın Doğrudan Bulaşıcılığ’ına Karşı Bağışık Olmuştu. Ama...[Not: Yani Bağışık olduğu için O’nu etkilemedi. Yoksa Ozymandias’da etkilenirdi... Anladım.]
“Vazgeçiyorum,“ diye inledi Noah, sesi acı içinde fısıldayan, zar zor duyulur bir sesle, “Tüm Acı’mı...“
...!
En Son Korkusu’nu Tüketilme’si için vermişti. Şüpheler’ini Yutulma’sı için vermişti.
Şimdi Yanma ve Donma hissi o kadar Dayanılmazdı ki, O’nu hemen vermek, ne pahasına olursa olsun ondan kurtulmak istiyordu.
Göz kamaştırıcı Gri bir Işık Küre’si, Bir Mermi gibi göğsünden fırladı. Ağırdı ve Sinirler’inin yoğun Çığlığ’ıyla Fiziksel bir Forma bürünmüş, nabız gibi atıyordu.
Titrek gözlerle baktığında, net bir şekilde gördü. Küre de Lanet’le işaretlenmişti, Yüzey’ini Kırmızı-Altın Alevler yalıyordu.
Ama uzaktan, Ozymandias tereddüt etmeden Ağzı’nı Geniş’çe açtı. Sınır Tanımayan bir Açlık’la ısırdı.
Tek bir kutsanmış Ân için, Noah rahatladı. Bu his o kadar yoğun ve o kadar coşkulu idi ki, sanki Varoluş’ta boğuluyormuş gibi hissetmişti.
Nefes alabiliyordu. Net düşünebiliyordu.
Ama bir saniye sonra...
>MARKA DEVAM EDİYOR.>
>Marka, Daha Yüksek Bir Varoluş Ölçeğ’inde bulunan bir Varoluş’tan yayılan, Henüz Anlaşılmamış İlkeler aracılığıyla oluşan Lanetli bir Varoluş Dokuması’dır. Bir Varoluş’un Acı veya His hissedip, hissetmediğine bakılmaksızın hissedilmesini talep eder. Bu, sizin Mevcut Varoluş Ölçeğ’inizi Aşan bir Otorite’dir.[Not: Ciddi misin? Bu kadar mı saçma yani?]
...!
Oh!
Rahatlama duman gibi yok oldu. Yanma intikamla geri döndü ve sahip olduğunu bilmediği yeni Kavramsal Sinir Uçlar’ı buldu. Öncekinden daha kötüydü. Daha derin ve daha Temel’den geliyordu.
>+100 Sekstilyon Karmaşıklık ve Saflık, Aşılamaz bir Çaba’dan elde edildi! >
Yönlendirmeler ona iyi haberler veriyor gibi görünüyordu, ama onlar bile tereddütlüydü.
Noah, Katlar’da süzülüyordu, Kırılmayı Reddeden titreyen İradeli bir Heykel gibi.
Uzaklarda, artık Aynı Kırmızı-Altın Alevler’le yanan Ozymandias, intihar eğilimli bir saldırganlıkla üzerine gelen 300 Sekstilyon Karmaşıklığ’a sahip bir Yaşayan Duygusal ile karşı karşıyaydı.
Duygusal, çaresiz bir öfkeyle saldırdı, El’i Ozymandias’a Duygusal Çöküntü Aşılamaya ve İradesi’ni kırmaya çalışıyordu.
El’i Ozymandias’ın yanan omzuna değdi.
SSSSSSS!
Bulaşıcı Hastalık, kuru otlar arasında yangın gibi temasla yayıldı.
Yaşayan Duygusal, Dil’i Aşan bir sesle çığlık attı. O kadar saf ve katıksız bir dehşet sesiydi ki, savaş alanının o bölümünü tamamen sessizliğe boğdu ve diğer Duygusallar’ı bile tanıyarak, duraklattı.
Bir Zeptosaniye. Hepsi bu kadar sürdü. Bu Duygusal’ın Alevler’in Dehşet’ini hissettiği süre buydu.
Duygusal çılgınca çaresizlikle kendi göğsünü tırmaladı, kendi kalbini parçaladı ve Varoluş’unu yok etti, sırf bunu durdurmak için. Kül’e dönüşüp, rüzgarda dağıldığında, yüzünde aaf mutluluk ve rahatlama ifadesi vardı.
...!
300 Sekstilyon Karmaşıklığ’a sahip bir Varoluş, Acı, altında bir Zeptosaniye bile dayanamazdı.
Noah, yüzyıllar gibi gelen saniyeler boyunca buna katlanmıştı.
“Ben... Üzgünüm, Efendim.“
RUIN/EDEN’İN Ses’i, alışılmadık bir duygu ile zihninde titriyordu. İşini yapmaya devam ederken, sesi ıslak geliyordu!
“Üzgünüm... “
>+100 Sekstilyon Karmaşıklık ve Saflık, Aşılmaz bir Çaba’dan kazanıldı.>
Noah, bulanık bir görüşle ellerine baktı. Fırtınadaki yapraklar gibi titriyorlardı.
Karmaşıklığı 1.000 Sekstilyon’u aşmıştı.
Bir Septilyon.
Sekstilyondan Septilyon’a geçiş için bir koşul vardı, karşılanması gereken bir Eşik. Ne olduğunu hatırlayamıyordu. Acı çok şiddetliydi ve diğer her şeyi bastırıyordu.
Çok Büyük bir Çaba Sarf Ederek, başını salladı. O anda önemli olan tek şeye odaklanmıştı.
Yıkılmayacaktı. Kaybolmayacaktı. Ama bu dayanılmazdı!
Yanmaya devam etti.
Ve Her Geçen Saniye, Varoluş’u ve Medeniyet’i, acı çekmesinden Güçleniyor, başkalarının Bir Ân bile Dayanamayacağ’ı imkansız Dayanıklılığ’ından besleniyordu.
Alevler azalmadı ve acı hafiflemedi.
Ama Noah ayakta kaldı.
Ve bu, tek başına, BU Yaşayan Elemental’in beklemediği bir zaferdi.
Bu, tek başına... Akıl almaz bir Şey’in Yol’unu açacaktı.
Not: Yani Ozymandias’da da aynısı var. Ama Bağışık olduğu için Acı umrunda bile değil. Bekle Buna Bağışık denmez. Âha Noah’da artık Acı’ya Bağışıklı oldu sonra ne oldu? Hayır Bağışık olmadı resmen Acı’sını verdi Acı onda yok. Bu Bağışıklık değil bundan da öte bir şey. Ama ne oldu? İnfinite Mana’nın saçma sapan Yetenekler’i yüzünden Acı’nı Versende Acını Varoluş’undan koparıp, atsan da artık Acı ya sahip olmasan da tek bir Yeteneğimle bunu tersine çevirebilirim dedi. Yani anlatmak istediklerim bu Ozymandias’da bambaşka şeyler var. Sanırım Fizyoloji’si farklı ki öyle. Açlığ’ın Somut bulmuş hâli. Bu yüzdendir muhtemelen. Yoksa geçtim Bağışıklıyı o şeyi Yutsan Söküp atsan silsen yok etsen bile BU Varoluşlar’ın pek umrunda olmaz. Bunu Tek Bir Yeteneğ’i ile tersine çevirirler. İnfinite Mana işte. Hemen hemen her Yeteneğ’in bir zıttı var. Nedenselliğ’in bile bir Zıttı vardı bu Roman’da. İnfinite Mana işte bu yüzden çok yönlü. O’nun dışında bir sürü Bilimsel Kavramlar’a da sahip. Mesela yeni Çıkan Termodinamik Yasa’sı. Zaman Birimler’i. Mesafe Yıllar’ı Cinsi... Daha sayayım mı? Ve Henüz Novel’in yarısında bile değiliz.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.