Pek çok Varlık Tarih’in aslında ne olduğu konusunda, hayatlarını bu konuya adamış Âkademisyenler’in tutkusuyla tanımlar ve Metodolojiler üzerinden Sonsuz Tartışmalar’a girmişti.
Ama tüm bahanelerden arındırıldığında, Tarih aslında neydi?
Bunlar, sadece başkalarından daha uzun yaşayanlardan aktarılan Hikâyeler değil miydi? Hayatta kalanlar, galipler ve kendi versiyonlarının kalıcı olmasını sağlama Güc’üne sahip olanlar tarafından Anlatılan Masallar?
Öyleyse, daha uzun yaşayanlar, önyargı ve kişisel çıkarlarla şekillenen kendi uydurma Hikâyeler’ini aktarıyorsa, Tarih her zaman doğru olabilir miydi? Herhangi bir Tarih, gerçekten de birçok Varoluş’un anlatımlarına dayanan veya kendileri de istendiği gibi değiştirilip, uydurulabilen Yazılı Metin ve kayıtlarda korunan “Gerçek Tarih“ miydi?[Not: Daha önce de demiştim. Kim bilir belki İstanbul’u Yavuz Sultan Selim fethetti. Çok fazla yanlış bilinen bilgiler var. Bunu ben demiyorum Tarihçiler diyor. Tarih’e Güvenmeyin. O bildiklerinizin benim bildiklerimin bir çoğu yanlış. O zamanlar Teknoloji yoktu. Her şey çok kolay değiştirilip, günümüze kadar aktarılabilirdi. Kim bilir Belki de Tanrı’nın Kırbac’ı Atilla değil Metehan’dır. Osmanlı’yı Osman Bey Değil, Orhan Bey kurmuştur. Bilemeyiz. Ben de. Aman şuna inanıyorum. Hepsi yanlış değil. Evet çok yanlış bilgiler var ama bir o kadar da doğru bilgiler var. Adui’yi tekrardan tebrik ediyorum. Tekrardan bunu gündeme getirdiği için. Bu tarz şeyleri hiçbir Cultivation Noveller’inde bulamazsınız. İnfinite Mana Bana göre Cultivation Novel’inin dışında yer alıyor. Daha çok Fantastik ve Bilgilendirici anlamında yazılıyor dersek daha doğru olur.]
Varlık, olayların aslında nasıl geliştiğini kendi gözleriyle görmek için zamanda geriye gidemediği sürece, Gerçek Tarih’i bildiğini ve anladığını gerçekten söyleyebilir miydi? Yoksa nesilden nesile, hakikat kılığına bürünmüş yalanlarla mı besleniyorlardı?[Not: Haklı. Adui.]
Şu anki Güç Seviyeler’inde bile En İlkel Katlar’ın, BU Yaşayan Varoluşlar’dan ve BU YARATIK’tan bahseden Sayısız Hikâye’si vardı. Çatışmaları ve başarılarıyla Varoluş’u şekillendiren Erken Yaratıklar, Kaçınılmazlıklar ve Kat Sakinleri’nden bahsedenler...
Ama Tarih sadece bunlardan, bu Güç ve çatışma dolu Büyük Anlatılar’dan mı ibaretti?
Çünkü birçok Varlığ’ın ve Varoluş’un anlaması ve Kavraması gereken en önemli şey, Tarih’in galipler tarafından Yazıldığ’ıydı. Tarih Her Zaman, kaçınılmaz olarak, Hayatta Kalanlar ve Zafer Kazananlar tarafından yazılmıştı.
Ve ne Hikâye isterlerse Dokuyabilirler’di; Kendiler’ini kahramanlar veya kurtarıcılar olarak resmedip, Düşmanlar’ını Canavarlar veya Tiranlar olarak göstererek... Gerçekte ne olduğuna bakmaksızın.
Hakikat, güçlülerin ne olması gerektiğine karar verdiği şey hâline gelirdi.
Hakikat Yazılabilir’di.
Tarih Yazılabilir’di!
Sonsuz Açılım’da.
Noah, acımasız zaferinin kalıntılarıyla çevrili, yok edilmiş Volkanik bölgede duruyordu. Zemin her yönde Gigapersekler boyunca kapkara kavrulmuştu; Erimiş Nehirler bükülmüş cam ve obsidiyen oluşumlarına dönüşerek, soğumuştu.
Görüşünün önünde parlak bir ışıkla açan bir dizi bildirime bakıyordu ve her savaşla Yol’u daha da ilerledikçe, kendi Varoluş’u şanla vızıldamaya devam ediyordu.
>Varoluş Yol’unuz, üstün bir düşmana karşı kazanılan muzaffer Savaş Yol’uyla önemli ölçüde ilerledi.>
>BU Medeniyet Organ’ı; Muazzam Çabalar’ı, Hasad’ı ve zar zor şekillenmiş Ateş Hükümdarlığ’ınızı Yuttuğ’unuz için daha da ilerledi.>
>Karmaşıklık şu kadar arttı: 66 Nonilyon (Yeni Toplam: 66 Nonilyon+.>
>Saflık şu kadar arttı: 66 Nonilyon (Yeni Toplam: 66 Nonilyon+).>
>Ek Lütuf: Termal Bağışıklık Büyük İlke Parça’sı, Hileler Mimar’ı tarafından inceleniyor.>
>Ek Lütuf: Yanma Manipülasyon’u Büyük İlke Parça’sı, Hileler Mimar tarafından inceleniyor.>
>Ek Lütuf: Ateş tabanlı Hükümdarlık anlayışı kataloglandı ve referans alınabilir.>
>Ek Lütuf: Mana Yol’unuzun tüm Ateş Taban’lı Kavramlar’dan Temel Seviyeler’de üstün olduğu teyit edildi.>
>Ek Lütuf: Çok Daha Yüksek Karmaşıklığ’a sahip Varoluşlar’a karşı savaş etkinliği gelişmeye devam ediyor.>
>BU Medeniyet Organ’ı İlerlemesi: Mutlak Hükümdarlığ’ım BU Yüzeysel Derinliği’ne doğru %0.28.>
>Not: Gerçek İfade üzerindeki ustalığınız derinleşmeye devam ediyor. Her Savaş Anlayış’ınızı Arındırıyor.>
...!
Oh!
Noah bu bildirimleri memnuniyetle gözlemledikten sonra, Tor onaylayan bir gülümsemeyle önünde belirdi.
“Hazır mısın?“ diye sordu basitçe. “Sıradaki sabit değil, Sonsuz Açılım boyunca hareket halinde.“
Bu sözlerden sonra, Noah hafifçe başını sallayarak onayladı.
Açlığ’ın Obsidiyen-Kızıl ışığı her ikisini de koruyucu bir Koza gibi sardı ve Sonsuz Enginlik’te bir kez daha kayboldular.
—
Noah ve Tor’dan bilinmeyen sayıda Gigaparsek uzakta, Sonsuz Açılım’ın farklı bir bölgesinde.
Alan, İmkansız Mesafeler boyunca ritmik dalgalar halinde atan parlak Mor ışıltıyla doluydu. Farklı Runik oymalardaki alev alev yanan Mor sayılar boşlukta güçlü bir şekilde süzülüyor; Her biri Zaman Otoritesi’nin o hatasız cazibesiyle yanıyordu.
Anlar’ı, Süreler’i, Diziler’i ve Nedenselliğ’in kendisini temsil eden Sayılar, görünmeyen akıntılardaki közler gibi sürükleniyordu.
Tüm bölge, zamanın en hâm halindeki güçlü Otoritesi’yle kaplıydı. Geçmiş, Şimdi ve Gelecek burada aynı anda var oluyor; Varoluş’un ne olmuş olduğunun yankılarını ve henüz ne olabileceğinin gölgelerini görebildiği kafa karıştırıcı bir etki yaratıyordu.
Kristal yapılar imkansız spiraller halinde büyüyordu; Oluşumlar’ı, Varoluş’un hangi Zamansal Katman’ı gözlemlediğine bağlı olarak hem tamamlanmış hem de devam ediyordu. Zamansal Enerji Nehirler’i aynı anda hem Yukarı hem Aşağı akıyor, Geleneksel Yön’e meydan okuyordu.
Bu Alan’ın en tepesinde, bir Kat vbüyüklüğünde, pürüzsüz yuvarlak Mor kristal bir Yapı süzülüyordu; Mükemmel bir küreydi ve aynı anda birden fazla eksende yavaşça dönüyordu.
Ve o Yapı’nın üzerinde, tamamen dehşet verici Varoluşlar’ın auralarının boğucu bir yoğunlukla dışarı yayıldığı hissedilebiliyordu.
Bir Aura muazzam derecede zorbaydı; Zaman’ın BU Medeniyet Otoritesi’nin korkunç dalgalarıyla yanarken, Varoluş Yol’u gerçekten ve tamamen kurulmuştu. Bu, BU’YA yaklaşan biri değil, ona ulaşmış ve iddiasını derinleştirmiş biriydi!
Bir Yıldız’ın etrafındaki Gezegenler gibi, böylesine korkunç bir Otorite’nin etrafında dönen birkaç Varoluş daha vardı ve hepsi de BU-Öncesi Güç Aşaması’nda gibi görünüyordu. Her biri bireysel olarak zorluydu, ancak birlikte yıkıcı olacak bir Otorite Takımyıldızı oluşturuyorlardı.
Bu anda, BU aurası yayan Varoluş, altlarında bir Taht gibi oluşan, atan Mor Zamansal Enerji denizinin üzerinde rahatça süzülüyordu. Bir düzine kadar BU-Öncesi Varoluş, sanki bir ustadan öğretiler alıyormuş gibi, dikkatle dinleyen bir duruşla etraflarında bir daire oluşturmuştu.
Zaman Yol’u korkunç bir güçle her yerde dönüyordu ve Kaynağ’ı, Zamansal Otorite’nin her dalgalanmasıyla seğiren tavşan kulaklarına sahip, son derece vahşi görünümlü bir Kadın’dı.
Temel Yapı’da İnsansı’ydı ama açıkça tamamen öyle değildi. Tavşan özellikleri sadece kulakları değil, aynı zamanda güçlü pençeli Ayaklar’la sonlanan parmak ucuna basarak, yürüyen Bacaklar’ı ve açıkta kalan derisinin kısımlarını kaplayan ince bir kürk tabakasını da içeriyordu.
Gözleri, aynı anda Birden Fazla Zaman Çizelgesi’nin içini görüyormuş gibi görünen Mor bir parlaklıkla atıyor; Bakışlarına, sen yapmadan önce ne yapacağını bilmenin o huzursuz edici niteliğini veriyordu!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.