Aono’dan güvenilir bilgileri alabildiğim için, onu fazla yormamak adına revirde dinlenmesini istedim. Sonuçta çok fazla şey yaşanmıştı. Bu durumda derhal sınıfa dönüp derslere katılması doğal olarak onun için fazlasıyla zor olurdu.
Kendisi de benimle aynı fikirdeydi. Bu yüzden daha önce Mitsui-sensei ile ayarladığımız gibi, bir süre derslere revirden katılacak. Ancak bu Aono’nun derslerini aksatırsa, bunun da bir anlamı kalmaz. Bu nedenle, çeşitli branş öğretmenleriyle koordinasyon sağlayarak bu saatlerde ders yapmayan öğretmenlerin iş birliğiyle boş sınıflarda makul bir tempoyla telafi dersleri yapılmasına karar verdik. Bunu hemen başlatmak zordu, bu yüzden müdür ve müdür yardımcısı düzenlemeleri yaptı ve yarından itibaren başlaması kararlaştırıldı.
İngilizce öğretmeni olan müdür de bu süreci bizzat üstlenecek.
Sınıf başkanı Iwai-sensei de memnuniyetle destek vermeyi kabul etti.
“Mağdur olan Aono’nun bu kadar gizli hareket etmek zorunda kalmasına sebep olduğum için özür dilerim,” dediğimde, “Tam tersine, bu çok düşünceli bir yaklaşım. Gerçekten minnettarım,” diye karşılık verdi. Bu sözler içimi rahatlattı.
Aono ile ilgili ortaya çıkan bir diğer sorun da, bu mesele hakkında ailesine bilgi vermek istediğimi söylediğimde, bunu kesin bir dille reddetmesiydi. “Kesinlikle istemiyorum,” dedi. Muhtemelen onu tek başına büyüten annesini endişelendirmek istemiyor. Ya da yaşı küçük olmasına rağmen aile işini ayakta tutmak için canla başla çalışan ağabeyini…
Bugünkü görüşme boyunca en güçlü itirazını bu konuda gösterdi.
Şimdilik konuyu askıya aldım ve bu sefer geri adım attım. Ancak bu durumu rapor etmeden tamamen geçiştirmem de mümkün değil. Ebeveynlerin bana emanet ettiği çocuklardan sorumlu bir öğretmen olarak, dürüstçe hissettiğim şey şu: Bir şey olursa, mümkün olan en kısa sürede ailesini bilgilendirmek isterim.
Öte yandan, bunu yapmanın Aono’nun duygularını daha da incitme riski de var. Aono’nun bana duyduğu güveni düşününce, ailesinin bu durumu bilmesini istememesini içtenlikle anladım.
“Sonunda hangisini seçersem seçeyim, bu yanlış bir cevap değil… doğru bir cevap,” dedi.
Bu sorunu ele almaya başladığımdan beri ilk kez, farkında olmadan zayıf bir iç çekiş bıraktım.
Daha önce müdürle de konuştum. Bana, “Bu gerçekten çok zor bir mesele. Bizim açımızdan bakıldığında derhal aileyle iletişime geçmek isteriz. Ancak Aono-kun’un duygularını da anlıyorum. Bu tür duygusal meseleler bizim uzmanlık alanımızın dışında. Ben daha sert zihinsel dayanıklılık anlayışıyla yetişmiş bir kuşaktanım, farkında olmadan onu incitebilirim. Bu yüzden bu konuda uzman olan Mitsui-sensei ile görüşeceğim. Ayrıca bir okul danışmanının buraya gelmesi için de hazırlık yapıyoruz,” dedi.
Gerçekten de, ne kadar dikkatli olmaya çalışsam da bir ergenin kişisel alanına girmek son derece zor. Onun bu nazik yaklaşımını kabul edeceğim. Mitsui-sensei ile endişelerimi paylaşarak Aono’nun ruh hâlinin biraz olsun hafiflemesini umuyorum…
Şimdilik yapabileceğim tek şey bu.
Önce futbol kulübünden Aida ve Ueda ile görüşeceğim. Ardından Amada’yı çağıracağım.
Kişiliğini düşününce, Amada’nın doğrudan Aono’ya zorbalık yapması pek olası değil. Bu nedenle Kondo’ya en yakın kişi olan, futbol takımının ası oyuncusu en şüpheli isim. Önce onların anlatacaklarını dinleyeceğim; eğer bir sorun çıkmazsa, Kondo ile aynı ortaokuldan gelen öğrencilerle görüşmeye geçmeyi planlıyorum.
Ayrıca dün sınıf temsilcisinden aldığım bilgiye göre, “Sabah saat 8’de sınıfa geldiğimde, sıranın üstünde zaten yazılar vardı,” demişti. Sınıf temsilcisi okula herkesten erken geldiğine göre, suçlunun sabah antrenmanı olan bir kulüpten biri olma ihtimali oldukça yüksek. Bu durumda şüpheliler kaçınılmaz olarak daralıyor.
*
Aida ile yaptığım görüşmenin ardından, yer değiştirirlerken bu kez Ueda ile görüşmeye başladım.
İkisini de dersten izinli olarak çağırmıştım.
“Ueda, seni aniden çağırdığım için kusura bakma.”
Kahverengimsi saçları olan Ueda ile öğrenci rehberlik odasında görüşmeye başladım.
“Neden çağrıldım hocam?”
“Şey… bugün konuşmak istediğim öğrenciler arasında alfabetik sıraya göre en üstte siz vardınız. Dün de tedbir amaçlı olarak, doğruca eve giden öğrencilerle konuştum. Şimdilik bu kadarı yeter. Bu benim işim.”
Gerginliği azaltmak için her zamanki tavrımı takındım. O da biraz rahatlamış gibi görünüyordu.
“Konu Aono’yla ilgili, değil mi? Şüpheli miyim?”
Çok konuşuyor. Ama bu dürüst olduğu anlamına da gelebilir.
“Elbette hayır. Dün sabah erken gelen bir öğrenciyle konuştuğumda, sınıfa geldiklerinde sıranın üstünde zaten yazılar olduğunu söylediler. Bu yüzden spor kulübü üyeleriyle konuşmam gerekti.”
Bilerek biraz umursamaz bir öğretmen gibi davrandım.
“Ah hocam, bu zor bir durum olmalı. Ama ben değildim. Çünkü biz futbol kulübündekiler sabahları önce kulüp odasına gideriz, sınıfa uğramayız.”
“Öyle mi?”
“Evet, doğru. Zaten sabah sınıfa geldiğimizde olanları görünce biz de şaşırdık.”
“Peki. O hâlde sabah antrenmanından önce başka sınıf arkadaşlarını gördün mü?”
“Hı? Hayır. Sanırım sadece Aida’yı. O da futbol kulübünde.”
“Anladım.”
“Yine de eğer bizi şüpheli görüyorsanız, Takayanagi-sensei, en azından biraz kanıt gösterin.”
“Evet, haklısın. Aida da aynısını söyledi. Anlıyorum. Lütfen sınıfa dön.”
“Tamam.”
Ueda, rehberlik odasından umursamaz bir sırıtışla çıktı.
Onu izlerken iç geçirdim.
“Gerçekten… neden ikiniz de birebir aynı ifadeleri veriyorsunuz? Bari biraz gizlemeye çalışsaydınız.”
Beklediğim gibi, bu ikisi oldukça şüpheliydi. Önce şüpheli olup olmadıklarını kontrol ediyorlar, sonra sabah antrenmanı için doğrudan kulüp odasına gittiklerini, sınıfa girmediklerini, birbirlerinden başka kimseyi görmediklerini söylüyorlar ve ardından da bana kanıt göstermem için meydan okuyorlar.
Sanki ezberlenmiş bir metni okur gibi, makine gibi cevap veriyorlar. Fazlasıyla şüpheli.
Üstelik Aida ve Ueda… Dün basketbol takımından Makabe ile karşılaşıp selamlaşmıştınız, değil mi? Makabe’i dün sorguladım.
Peki şimdi ne yapmalıyım?
Şimdilik bu ikisini bir süre gözlemleyeceğim. Asıl arkadan onları yönlendiren beyni köşeye sıkıştırmak için…
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.