Sekaiichi Hatsukoi – Yokozawa Takafumi no Baai - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




1.5   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   2.2 


           
‘Cık..’
 
Çizgi roman dükkânından ayrıldıktan birkaç metre sonra Yokozawa ayağında hafif bir ağrı hissetti ve rahatsız olmuş bir şekilde cıkladı. Her nasılsa ayakkabısının içine küçük bir çakıl taşı kaçmıştı.
 
Çakıl taşını çıkartmak için durdu ve ayakkabısını çıkardı. Sol bacağı üzerinde dengede durmaya çalışarak yabancı nesneyi çıkartmak için ayakkabısını ters çevirdi ve tabanının oldukça aşınmış olduğunu fark etti.
 
Ayakkabılarına haftada bir kez bakım yapmasına ve evde birkaç çift ayakkabısı olmasına rağmen dönüşümlü olarak giydiği için diğerlerinin tabanı da aşınmış olabilirdi. İş yerindeki dolabında yedek bir çifti olduğunu hatırlayarak, eve dönerken giydiği ayakkabıyı tamirciye bırakmaya karar verdi.
 
‘Bir masraf daha…’
 
Ayakkabısını yavaşça asfalta bıraktı ve giyerken acınası bir halde olan cüzdanını düşünerek iç çekti. Eğer tasarruf yapmazsa maaş gününe kadar idare edemeyecekti. Nihayetinde bu ay ilgilenmesi gereken oldukça masrafı vardı.
 
Elemanlarından birinin evliliği ve arkadaşının baby shower’ını* kutlamak için hediyeler almış ardından arkadaşlarıyla barda takılmak yerine bozuk cep telefonunu değiştirmek zorunda kalmıştı. Maaş gününe bir haftadan fazla vardı.
 
(VN: Baby shower, bir çocuğun doğumunu veya doğumdan önce bir kadının anneye dönüşümünü kutlamak için yapılan törenimsi bir parti. Türkçe karşılığı tam olmadığı için çevirmeden kullandım.)
 
Ekonomik durumu göz önüne alındığında dışarı çıkıp yalnız başına içmek için çok dikkatsizdi; sarhoş olmanın da bir adabı vardı.
 
Eğer o bara gitmemiş olsaydı… Eğer doğrudan eve gitseydi şuanda içinde bulunduğu bu can sıkıcı durumda olmayabilirdi. Bu konuda elinden bir şeyin gelemeyeceğini bilmesine rağmen pişmanlık duymaktan kendini alamıyordu.
 
‘……’
 
Takano, onun ilk aşkıydı.
 
Elbette, üniversiteye giderken çıktığı birkaç kişi olmuştu ancak onları sevip sevmediği sorulduğunda karşılık vermekte zorlanırdı. Onlarla iyi bir arkadaşlıkları olmuş ve yanlarındayken kendini rahat hissetmişti ancak asla daha fazlasını hissetmemişti. Bu yüzden sık sık kendisinin gerçekten birine aşık olamayacak türde bir insan olduğunu düşünürdü. Ancak kendini tam da buna ikna etmeye başladığı sırada Takano’yla yakınlaşmaya başlamıştı.
 
İlk başlarda alaycı tavırlarından ve terk edilme kompleksinden dolayı Takano’ya yaklaşmak zordu. Ancak bunları sadece yalnızlığını gizlemek için kullandığı bir duvar  olduğunu fark edince tek başına bırakamayacağı o adamı bulmuştu. En sonunda birbirleriyle konuştuklarındaysa ortak uzmanlık alanları ve hobileri hakkında doğal bir şekilde sohbet edebildiklerini keşfetmişlerdi.
 
Ne zaman sohbet etseler Takano’nun yüzündeki karamsar maske düşer ve yerine yaşına uygun bir gülümseme gelirdi. Bundan etkilenen ve büyülenmeye başlayan Yokozawa gitgide kız arkadaşından ziyade Takano’yla daha çok zaman geçirmeye başlamıştı. Belki de o noktadan itibaren çoktan ona aşık olmuştu.
 
Ardından Takano’nun özellikle çok kötü durumda olduğu bir gecede aralarındaki ‘belirli’ çizgiyi aşmışlardı. Takano bu olaydan sonra pişman olsa bile Yokozawa duygularını doğrulamıştı. Bu adamı ‘arkadaşı’ olarak sevmiyordu ,ona aşıktı.
 
Uzaktan aşkın bu derece korkunç bir şey olduğunu hayal edememişti.
 
‘Oh, aman tanrım, affedersiniz!’
 
‘Ah, hayır benim hatam.’
 
Dalgın bir şekilde yürürken kitaplarla dolu bir çantayı göğsüne bastırarak ilerleyen liseli bir kızla çarpıştı. Arkadaşlarıyla konuşmaya daldığından Yokozawa’nın ona doğru yürüdüğünü fark etmemişti. Dikkatsizliğinden dolayı utanarak arkadaşlarına yetişmek için acele etti.
 
Görüşüne göre kız ve arkadaşları da Yokozawa’nın gittiği Marimo kitapevinden geliyordu. Yürümeye tekrar başladığında kendi kendine o çantanın şirketin bastığı kitaplarla dolu olmasının iyi olacağını düşündü.
 
Bugün buraya yeni kampanyayla ilgili işlerin yolunda gidip gitmediğini kontrol etmek için gelmişti. En iyi senaryo kitapçının yazarın yeni eseriyle birlikte diğer eserlerinin tanıtımına izin vermesi olsa da dikkatten kaçmaması gereken bazı konularda vardı. Kitapçının diğer şirketler yerine kendi şirketleriyle geniş çapta iş yapmasını sağlamak satış departmandaki çalışanların omuzundaki yükü artırıyordu.
 
‘Hm?’
 
Marimo kitapevine adımını attığı anda oldukça gösterişli bir çalışanın göze çarpan bir sergi oluşturduğunu gördü. Çalışanın shoujo mangadan* fırlamış gibi gözükmesini sağlayan parlak, ışıltılı bir görünümü vardı ve bu bölümün sorumlusuydu.
 
(VN : Shoujo manga, romantizm içerikli genellikle genç kızlara hitap eden mangalara verilen genel ad)
 
Yokozawa geçen seferinde patrondan onun yarı zamanlı bir çalışan olduğunu, Güzel Sanatlar bölümünde okuduğunu ve zarif bir prens gibi göründüğünü öğrenmişti. Kitapçıya sadece onun için gelen kadın hayranlara
sahip değildi aynı zamanda sorumlu olduğu shoujo manga konusunda da bilgiliydi.
Belli ki shoujo mangayı seviyordu ve rafları süsleyen posterleri tutkulu bir şekilde kendi düşüncelerine göre ayarlamıştı. Tanıttığı herhangi bir eser – ne zaman kitapçıya geldiğine bakılmaksızın-  pankek misali kapış kapış gidiyordu.
 
Yokozawa sık sık rakip şirketteki satıcıların eserlerini satması için ona yanaştığını görüyordu ancak o her zaman mütevazi bir şekilde sadece ilgisini çeken kitapları sattığını söyleyerek reddediyordu. Kitapları satmak için herhangi bir efor harcamasa da satışlar eserlerin içeriğine göre değişiyordu.
 
Elbette sıkıcı olan kitapların halk tarafından tercih edilmeyeceği doğru olsa da ilgi çekici olan kitaplarında belirli bir okuyucu kitlesine ulaşacağı da kesin değildi. İkisi de eşit ihtimale sahipti. Okuyucuların kitaplara bakması sağlanmazsa kitaplar ne kadar ilgi çekici olursa olsun fark edilmezdi.
 
Bu yüzden Yokozawa gibi satıcılar şirketlerindeki isimlerin ne kadar ilginç olduğunu göstermek için kitapçıdan kitapçıya koşardı. Böylece şirketteki isimleri tanıtmak için ilk adım olarak çalışanları kazanmaya çalışırlardı.
 
‘Hoş gel-ah, sizi görmek ne güzel!’
 
Yokozawa’yı fark eden Yukina Kou gülümsedi. Yokozawa’ya  bu kadar nezaket içerisinde davranmasına gerek olmasa da bugün özellikle büyüleyici gözüküyordu. Uzun kirpiklerinin gölgelediği açık renkli gözlerine bakınca Yokozawa daha deminki genç kızların harçlıklarını kitap almak için harcadıklarına emin oldu.
 
‘Bugün iyi iyi iş çıkardın. Patronun buralarda mı onunla konuşmam gereken şeyler var.’
 
‘Biraz önce arka tarafa doğru gitti. Onu aramamı ister misiniz?’
 
‘Evet,lütfen.’
 
Onu nazik bir gülümsemeyle arkasında bırakarak kasaya doğru ilerledi ve telefondan dahili hattı aradı. Yokozawa beklerken hazırladığı sergiye bir kez daha baktı.
 
Görünüşe göre bugünün teması ‘İlk aşk’tı ve bu tema adı altında eski yeni birçok eser bir araya getirilmişti. Elbette Marukawa’dan da birkaç eser vardı.
 
‘…Bu beni geçmişe götürüyor…’
 
Düşünmeden seçtiği şey Takano’nun Marukawa’ya ilk katıldığı zaman sorumlu olduğu kitaptı. Mücadele içindeki bir yazarı çöküşün içinden kurtaran ve hatta filme dönüştürülen kitaptı. O zamandan beri aynı yazar Emerald’da istikrarlı bir şekilde popülerliğini sürdürüyordu.
 
O zamanlar Yokozawa, eseri tanıtmak için umutsuzca çabalayarak satış departmanındakilerin ayak basmadığı kitapçılara bile gitmişti ve her boş anında satış görüşmeleri yapmaya çalışmıştı. Sıkı çalışması sonunda karşılık bulup kitap, şirketin aylık satış sıralamasında ilk sıralarda yer almaya başladığında birlikte kutlama yapmak için içmeye gitmişlerdi.
 
‘Birazdan burada olacak, bekleyebilir misiniz?’
 
‘Zahmet verdiğim için üzgünüm. Ah, bu arada okulun nasıl gidiyor? Ne zaman buraya gelsem seni görüyorum. Derslerini aksatmıyorsun değil mi?’ diyerek kayıtsızca sordu. Sergi hazırlayıp kitap satmak iyi güzel olsa da bu adam dersleri ve projelerle de meşgul olmak zorundaydı.
 
‘Ah,Yokozawa-san yapmayın ama! Şuan bahar tatilindeyiz. Ve harika notlar aldım. Anlayacağınız endişelenmenize gerek yok.’
 
‘Pekala. En azından bu konuda dikkatli olduğuna eminim. Bu ayki satışlar nasıl gidiyor ?’
 
‘Honjou-sensesi’nin yeni çalışması bu ay diğerlerine göre oldukça iyi gidiyor. Yeni cildi satın alan tüm müşteriler ertesi gün geriye kalan ciltleri de almak için geliyor.’
 
‘Bu her zaman iyidir.’Müşterilerin önceki ciltleri almak istemeleri yeni çıkacak olan cilde karşı olan ilgilerinin kanıtıydı. Yazarın kendisi sıkıcı biri olsa da hikayeleri ilgi çekiciydi. Yokozawa, hikayeye şöyle bir bakarak bile okuyucu kitlesinin artacağından emin olsa da bunu kanıtlayan sonuçlara sahip olmak mutluluk vericiydi.
 
‘Ve Mutou-sensei’nin geçen ayki ça-. Ah, patron burada! Gerisini ona sorabilirsiniz, sergiye dönmeliyim.’
 
‘Anladım, her şey için teşekkürler.’ Aceleyle yanlarına gelen patrona yönelmeden önce Yukina’ya el salladı.
 
‘Yokozawa-san! Beklettiğim için özür dilerim.’
 
‘Önemli değil. Meşgulken çağırdığım için üzgünüm.’
 
‘Oh, hayır.Her durumda buraya gelecektim.’
 
Marimo Kitapçısının patronu manga hayranıydı ve shounen* manga bölümünden sorumluydu. Yukina ve onun sayesinde -bu kitapçı tüm şehirdeki kitapçılara nazaran en iyi manga kat dizilimine sahipti- bütün yayınevlerinin bu kitapçıda iyi bir şekilde sergilenmek üzere eserleri vardı.
 
(VN : Shounen manga, aksiyon ve macera içerikli genellikle genç erkeklere hitap eden manga türü )
 
Ancak geniş bir sıkalaya sahip olmak eserlerin öne çıkmasını zorlaştırıyordu ve her bir şirketin satıcısı eserlerin iyi bir yere gelmesi için durmaksızın çalışıyordu.
 
‘Geçen ay Za-Kan köşesi hazırladığınız için teşekkür ederim. Çabalarınız sayesinde satışlar tahmin edilenin üzerindeydi ve acil bir şekilde yeniden basmak zorunda kaldık.’
 
Çalışmasının sonuçlarını duyan patron sanki eser kendisine aitmişçesine sevindi. ’Gerçekten mi? Bu inanılmaz! Yakında filmi çıkacak ve her şeyden öte yaklaşmakta olan etkinlikleri dört gözle bekliyorum. Oh, Za-Kan’nın bir sonraki cildi ne zaman çıkacak?’
 
Yokozawa, müşterilerden herhangi birinin duymaması için sesini alçaltarak ‘Aslında tarih henüz açıklanmadı ama çıkış tarihi gelecek hafta yayımlanan dergilerden birinde duyurulacak bu yüzden isterseniz yeni bir sergi hazırlayabilirsiniz.’
 
‘Oh, elbette! Kesinlikle! Uwaa~ Bekleyemiyorum! Sadece Za-Kan’ı sevdiğimi biliyorsunuz!  Elbette yayımlandığı dergiden de okuyorum ancak kapağı ve baskıyı dört gözle bekliyorum.’
 
Çalışanların aynı zamanda fan olmaları bir nimetti. Tutkuyla düzenlenmiş raflar, basit bir şekilde sıralanmış kitaplardan her zaman için daha iyiydi. İyi olmasına rağmen  göze çarpmayan bir kitap çalışanların hazırladığı  basit bir tanıtım posteri ve sergiyle bir hit olabilirdi.
 
‘Bunu söylemeniz bizi çok heyecanlandırıyor. Yetkili kişilere Marimo kitapevinin elinden gelenin en iyisini yapacağını söyleyeceğim.’ Söylediklerini idrak eden Yokozawa aniden Za-Ka’nın editörünün kim olduğunu hatırlayarak rahatsız edici bir ürperti hissetti.
 
İjuuin-sensei’nin editörü…. Şef editör Kirishima’ydı.
 
Bir anlığına verdiği sözden pişman olsa da ondan kaçınsa bile bunu yapamayacağını fark etti.
 
‘Lütfen her basımı dört gözle beklediğimi söyleyin.’
 
‘Kesinlikle söyleyeceğim. Eminim yazar da buna sevinecektir.’ Yüzüne bir satıcının takınması gereken bir gülümseme yerleştirerek tam olarak nasıl hissettiğini belli etmemeye çalıştı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1.5   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   2.2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.