''Sakın...'' Kumral saçları gözlerinin önüne düşerken koyu kahverengi gözleri sanki mümkünmüş gibi gitgide daha da koyulaşmıştı o bakışlarla doğrudan gözlerime bakarken gerçekten korkunç gözüküyordu ama korktuğumu belli etmeyecektim, o herifin daha fazla öz güven patlaması yaşamasına izin vermeyecektim artık bir şeylerin farkına varmak zorundaydı. Hızlı adımlarla yanıma yaklaşıp yakalarımdan tuttuğu gibi beni duvara yapıştırdı ''Sakın kendini bir bok sanma aptal velet.''
''Ben mi kendimi bir bok sanıyorum?'' Doğrudan gözlerimin içine bakıyordu, ağzımdan çıkan her kelime onu çıldırtıyordu, farkındaydım. Belki bu işin sonunda dayak yiyecektim ama umurumda değildi artık içimdekileri söyleyip rahatlamak istiyordum. Bu serserinin daha fazla ortalıkta patronluk taslamasını istemiyordum. Kendini ne sanıyordu ki, okulun kralı falan mı? ''Bilmiyorum farkında mısın ama kendini bir bok sanan sensin. Ortalıkta patronluk taslıyorsun ama kimsin ki sen? Sırf 11. sınıfsın diye kendini bizden üstün mü görüyorsun? Bu çok ezikçe...''
Ağzımdan çıkan son kelimeyle elini havaya kaldırdığı gibi ben daha ne olduğunu anlayamadan yüzüme yumruğu geçirmişti ve yüzüm duvara sertçe çarpmıştı, bana vurmasıyla arkasındaki arkadaşları tetikte olmak için bir adım daha yaklaşmıştı ve siktir çok acımıştı...
''Kendimi üstün falan görmüyorum ama senin gibi çok bilmiş ve gereksiz öz güvenli insanlara tahammül edemiyorum. Sen kim oluyorsun da bizim işimize karışıyorsun? Bilip bilmeden işimize karışıp direkt kötü adam bizmişiz gibi davrandın ama o çocukla niye tartıştığımızı bile bilmiyordun. Çelimsiz ve güçsüz olduğu için direkt onun haklı olduğu kanısına mı vardın salak?'' Kafamı tekrar ona çevirdiğimde burnundan soluyarak konuştuğunu gördüm. Sanırım bulaşmam gereken son kişiye bulaşmıştım.
''Çocuğun kafası yarılmıştı!'' Ben de kendimi tutamayarak sesimi yükseltmiştim bu onu daha da sinirlendirmişti sanırım yaptığım her hareket onu deli ediyordu ve ben biraz kaşınıyordum. Yüzüme doğru eğilip kelimenin tam anlamıyla burnundan soluyarak konuştu.
''Sana ne lan bundan, adalet bekçisi misin sen?'' O an kalbimin durduğunu hissettim. Korkmayacağımı söylediğimi biliyorum ama direkt olarak gözlerime o keskin ve delici bakışlarla bakarken bunun pek mümkün olmadığını biliyordum şayet ağzımdan bir kelime daha çıkarsa beni gerçekten öldürebilirdi ''9. sınıfa giden bir veletsin bana üstünlük taslamaya çalışıyorsun ama tir tir titriyorsun.'' Haklıydı tir tir titriyordum çünkü her ne kadar kabul etmek istemesem de ondan korkuyordum.
''Kesin şunu!'' Arkadan gelen tanıdık sesle o, arkadaşları ve ben arkamıza dönüp sesin geldiği yöne baktık ''Eğer hemen durmazsanız bu fotoğraf doğrudan müdürün ofisine gider!''
Telefonunu hepimizin görebileceği bir şekilde telefonunu havaya kaldırıp salladı. Fotoğraf biraz önce Tolga bana tam vururken çekilmişti. Bakışlarımı tekrar Tolga'ya çevirdiğimde o da bana döndü ve derin bir nefes alıp bırakırken, bıraktığı nefesi hissedebilmiştim çünkü yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Kalp atışlarım bu sefer hızlanmaya başlarken geri çekildi.
''Bir daha karşıma çıkma.'' Son sözünü de söyledikten sonra arkasını dönüp İrem'in yanından geçerek gitti. Onlar gözden uzaklaşırken İrem hızlıca koşup yanıma geldi. Şu koskoca okulda güvenebileceğim tek kişi oymuş gibi hissediyordum beni koruyup kollayan ve her zaman yanımda olan tek kişi oydu, o benim en yakın arkadaşımdı ve ondan başka hiç kimseye güvenmiyordum.
''Anıl, iyi misin?'' Çenemi tutup çevirdi ve Tolga'nın vurduğu yere baktı ''Siktir, çok kötü gözüküyor revire gitmek ister misin?''
''Gerek yok.'' Yüzümdeki elini, elimle tutup indirdim ve derin bir nefes alıp İrem'e baktım ''Ben iyiyim İrem, gerçekten gerek yok.''
''Yalan söyleme! Çok kötü kızarmış.'' Doğru, yalan söylüyordum vurduğu yer felaket yanıyordu ama gerçekten okul revirinden nefret ediyordum ''O aptallar önüne gelenle kavga ediyorlar, hayatımda daha serseri ve itici bir grup görmedim.''
''Haklısın ama ders başlamak üzere sınıfa gidelim mi?'' İrem sonunda sakinleşip derin bir nefes alıp gülümsedi.
''Gidelim ama bana ne olduğunu anlatacaksın!'' Söylediği cümleyle gülümsedim ama bu zaten acıyan yanağımın daha da acımasına yol açmıştı ama belli etmedim.
''Peki, anlatacağım.'' Zilin çalmasıyla ikimiz de dersin Kerem hocaya olduğunu hatırlamış olacağız ki telaşla sınıfa doğru gitmeye başladık. Gerçekten çok sinirliydim o aptalın öyle konuşmasına, bana vurmasına yaptığı her harekete sinirliydim. Her ne kadar bunu İrem'e belli ettirmemeye çalışsam da Tolga ve onun aptal grubunun ortalıkta böyle davranmalarından nefret ediyordum. Sorumluluk sahibi olmayı bilmeyen bir avuç cahil sürüsünden başka bir şey değillerdi onlar. Başkalarının hayatını mahvetmekle kalmıyor kendi hayatlarını da cehenneme çeviriyorlardı ama farkında değillerdi işte... Belki bir gün farkına varırlar ama o gün geldiğinde onlar için çok geç olmuş olacak.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.