SSS-Class Suicide Hunter - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 


           
Bölüm 9 - Geçmiş Kimlik (3)


-Beni yaşlı adama geri veremez misin?

Bae Hu-ryeong öfkeliydi. Sıkışık odada, içinde birden fazla kişinin olması insanlık dışıydı, ancak o bir hayalet olduğu için insan haklarında kör bir noktaydı. 3 metrelik bir sivrisinek vızıltısı olsaydı alabilir miydin?

"Gerçekten! Yapmak istesem bile yapamam!"

- Yeteneğinle beni kopyaladın. O zaman iptal edebilmelisin. Nasıl iptal edebileceğini bilmiyor musun? İptal! 

"İptal edemem!"

Becerinin nasıl kopyalandığını açıkladım. Ancak açıklamayı duyduktan sonra bile hayalet beni rahatsız etmeye devam etti. Onu Kılıç Azizi'ne geri göndermemi istiyordu.

-Ugh. İhtiyar Marcus! Mürit! Ustan Lee kaçırıldı! Tek öğretmenin bir çocuk tarafından kaçırıldı!
 
Açıklamamdan sonra bile havada dönerek ve bağırmaya başlamıştı.

-Geez, seni çirkin öğrenci. Bunların hepsi değerli Üstadını görmezden geldiğin için oldu! Bunun olmasından korkuyordum, bu yüzden sana öğretmenine cennetmiş gibi davranmanı söyledim.

"Affedersin…"

Bana zor anlar yaşatıyordu. Gerçek hayatta ilk kez bir hayalet görmüş olmanın korkusu kaybolmuştu. Korku mu? Korku yine iyiydi. Şu andaki baş ağrıma nazaran korkuyor olmayı tercih ederdim.

"Sessizce yaşayalım lütfen. Olur mu?"

-Yaşamak derken? Ben çoktan öldüm.

"Ah, o zaman lütfen sessizce ölü kal."

-Hayır. Lanet bir köpeğe mi benziyorum? Çoktan ölmüş ve tekrar ölmekten korkan bir hayaleti azarlıyorsun. Kasabadaki herkes şu piç kurusuna baksın! Başından beri söylenecek bir şey yokmuş!

"Vaov."

Şaşkın bir şekilde ağzımı açtım. Bu ne lan?

Gerçek hayatta ilk kez bir hayalet görmüştüm ama çok konuşuyordu... Hayır, ilk defa birinin bu kadar çok konuştuğunu görüyorum.

Ve sonra anladım. Kılıç Azizi'nin neden barda kendi kendine konuştuğunu anlayabiliyordum. Bu… Düşününce, Kılıç Azizi sürekli mırıldanıyordu, ama bahsettiği içerik oldukça monotondu.

'Kapa çeneni.'

'Bu kadar gürültülü olma.'

'Çok gürültülüsün. Ben ilgileneceğim, o yüzden rahat bırak. "

Söylediklerinin %99'u gürültü hakkındaydı.

Demek ki bu hayalet, akıl hastalığı varmış gibi yan tarafta sürekli gevezelik ediyordu.

"Sürekli mırıldanıyor. Eğer benim de yanımda böyle bir hayalet olsaydı... "
 
-Huh? Ne diyorsun lan? Az önce benimle mi konuştun? Yaşıtın mıyım ben senin? Benimle konuşmaya cesaretin var mı?

"Lanet olsun."

Omuzlarım düştü. Geleceğim kasvetli görünüyordu.

"Hayatımın geri kalanında Kılıç Azizi'nden uzak durmam gerekecek. Hangi beceriyi elde ettiğim önemli değil ama yine de bir hayaletin çıkmasını beklemiyordum. "

-Huh? O yaşlı adamdan uzak durmak mı zorundasın? Bu ne tür bir saçmalık?

Bae Hu-ryeong başını iki yana salladı.

-Yaşlı Marcus kadar iyi bir avcı... O benim öğrencim, ama yine de iyi bir yaşlı adam. Oh, ama asla torunları hakkında konuşma. Genelde oldukça iyidir fakat konu torunlarına gelince çıldırır.

"Bunu zaten biliyorum."

İç geçirdim.

"Kılıç Azizi'nin sahip olduğu bir yetenek var. Adı ne? Bir kişinin kaç insan öldürdüğünü gösteren beceri. "

-Ah. Dedektif İçgörüsü mü? Boktan bir beceri.

Bae Hu-ryeong gerçekten de oldukça hızlı cevap verdi. Öldürme Sayacı becerisinin adı bu muydu? [Dedektif İçgörüsü]? Hayalet, Kılıç Azizi'nin tüm becerilerini biliyor gibiydi.

-Sadece birinin suikastçı olup olmadığını öğrenmek için yararlıdır. Ayrıca, sırf pek çok insanı öldürdüğü için birinin suikastçı olacağının garantisi yok.

"4091."

-Huh?

"Öldürme sayım kafamın üzerinde yüzüyor. 4091. "

Bae Hu-ryeong şaşkın görünüyordu. Kaşlarını çattı. Her nasılsa, bu hayaletin yüz ifadeleri yaşayan birçok insandan daha iyiydi.

-Ne. Sen... Sen deli misin?

"Seninle bir gün daha geçirmek zorunda kalırsam gerçekten delireceğimi düşünüyorum. Çok gürültücüsün. "

-Hayır… sen tam bir acemisin.

Bae Hu-ryeong’un yüz ifadesi ciddileşti.

-Yeni başlayanlar arasında bir acemi. Sana baktığımda anlamıyorum. Senin gibi biri 4091 kişiyi nasıl öldürür? Bunu ben bile 99.kata ulaşmama rağmen yapamazdım.

"Aslında ben 4091 kişiyi öldürmedim."

-Ha?

Omuzlarını silktim ve açıklamaya başladım.

"Olan şey bu. Aslında öldürdüğüm tek kişi, daha sonra Alev İmparatoru olarak tanınacak olan gerçekten kötü bir adamdı... "

Alev İmparatoru tarafından öldürüldüğümü. Bu sayede onun 'dönüş' becerisini kopyalayabildiğimi. Orada kalırsam intikam için umudumun olmadığını. Bu yüzden 4000 gün öncesine gelmeye karar verdiğimi. Her şeyi anlattım ona eksiksiz bir şekilde.

-…Ne?

Dinleyen Bae Hu-ryeong'un ağzı sonuna kadar açıktı.

-4000'den fazla kez intihar mı ettin? Alev İmparatorundan intikam almak için mi?

"Evet."

- ......

Bae Hu-ryeong sustu. İlk başta şaşkın görünüyordu ama şimdi ifadesi değişmişti. Bir şeyle mücadele ediyormuş gibi görünen gözleriyle doğrudan yüzüme baktı. O kadar ciddiydi ki, onun 7 metrekarelik odada yaygara koparan hayaletle aynı hayalet olup olmadığını merak ettim.

-Hey.

Uzun bir sessizlik döneminden sonra Bae Hu-ryeong ağzını açtı.

"Ne var?"

-Adın ne?

"Ben Kim Gong-ja'yım"

Bae Hu-ryeong inledi ve konuşmaya devam etti.

-Neden yaşlı adamı seçtin?

"Ne?"

-O Alev İmparatorundan intikam aldıktan sonra neden yaşlı adamın bir yeteneğini kopyalamaya karar verdin?

"Sebebi gayet açık değil mi?"

Tedirgin hissettim Bu soruyu neden sorduğunu anlayamadım.

"Bu dönemde 1. sırada yer alan bir avcı. O en güçlü, bu yüzden güçlü becerilere sahip olmalı diye düşündüm. "

-Böylece daha hızlı mı güçleneceksin?

"Evet."

-… Zaten bilginin sızma ihtimali olmadığı için sorularıma dürüstçe cevap verebilirsin. Yetenek kartında beni senden başka kimsenin göremeyeceği yazıyor. Yani konuştuklarımız aramızda kalıyor, değil mi?

"Ne? Kesinlikle."

Odaya bir kez daha sessizlik çöktü.

-Hmmm

Yüzen Bae Hu-ryeong, etrafımdaki havada dolaştı. Soluma geçti ve yüzüme baktı, sonra sağıma geçti ve boyumu ölçtü. Hepsini ciddi bir ifade ile yaptı.

Kaşlarımı çattım, tuhaf bir şey yapmak istiyor gibi hissettim.
 
-Bakalım. Um. Fizik, işlendikten sonra çok da kötü olmaz. İrade, inanılmaz. Algılar, orta düzeyde. Akıl sağlığını nasıl koruyacağını biliyor ama yine de öngörülemez… Ahem, gerçekten. Um. Bu kadarsa...

Bae Hu-ryeong kendi kendine mırıldanmaya devam etti.

'Şimdi ne hakkında konuşuyor?'

Anladığıma göre bu hayalet, Kılıç Azizi'nin ustasıydı. Ve şimdi bu usta bir o yana bir bu yana giderken kendi kendine konuşuyordu.

-Hey, Kim Gong-ja.

Birden Bae Hu-ryeong yüzüme doğru uçtu ve adımı söyledi.

"Efendim?"

-Canavarları nasıl avladığını göster.

Bu yüzden birkaç canavar avladım.

"Tatmin oldun mu?"

Zaten odamda yapacak hiçbir şeyim yoktu. Şafak doğar doğmaz avlanma alanına gittim. Aslında, Kılıç Azizi tarafından öldürüldüğüm ve önceki güne döndüğüm için Yoo Soo-ha'yı bir kez daha öldürmem gerekiyordu. Yani her hâlükârda dışarı çıkmam gerekiyordu.

-Beklenildiği gibi…

Bae Hu-ryeong başını salladı.

-Beklentilerim gerçekten doğruydu.

"Ne bekliyordun?"

-Şey. Geçmiş yaşamımda Kılıç İmparatoru olarak adlandırılmıştım.

Şafak sökerken, Bae Hu-ryeong'un sesi avlanma alanında yankılanıyor gibiydi.
 
- Memleketim burada değil. Onu farklı bir dünya olarak düşünebilirsin. Her neyse, tıpkı burada olduğu gibi, kule memleketimde belirdi ve oradaki diğer avcılardan daha hızlı fethettim.

"Ne yaptığını merak ediyordum, kendinle övünüyormuşsun."

-Öyle, tabii övüneceğim.

Bae Hu-ryeong kıkırdadı.

-Ne olmuş yani. Sonuçta, dünyamız 100. katı temizleyemedi. Bu da beceri kartında yazıyor değil mi?

[Kılıç Takımyıldızı]
-Seviye: A+
-Etki:
> Başka bir dünyadan bir hayalet. 99. katı temizledi, ancak 100. katı geçemedi ve öldü. İçinde kalan kin onun hayalete olmasına neden oldu. Fiziksel dünyaya müdahale edemez, ancak sahibinin zihnini manipüle edebilir. Zengin deneyiminden ve inanılmaz becerilerinden faydalanın!
> Ancak hayaleti, sahibi dışında kimse göremez.
> Bu beceri, Avcı Marcus Calenbury'den kopyalandı.

Şöyle bir düşününce bu, oldukça inanılmazdı.

Ben geçmişe gelmeden önce, Alev İmparatoru sadece 40. katı aşmıştı ve bir efsane olarak kabul ediliyordu. 99. kat mı? Önümdeki hayalet gerçekten inanılmazdı.

-İyi olup olmadığını anlayabilirim. Bir avcı ne kadar yetenekli, hemen söyleyebilirim. Bu yüzden senden canavarları nasıl avladığını göstermeni istedim.

"Aha."

Acı bir şekilde güldüm.

"Kılıç ustalığı konusunda yeteneğim olup olmadığını mı görmeye çalışıyorsun?"

Neden? Bunun gibi birçok hikâye var. Ana karakterin yeteneklerini fark etmeden yaşadığı ve aniden bir uçurumdan aşağıya düşüp büyük bir usta ile tanıştığı, sonunda da gerçek gücünü uyandırdığı bir hikâye. Kaderin buluşması...

“Cık. Boşuna çalıştın."

Ne yazık ki böyle bir şans bana gelmemişti.

"Savaşmak için hiç yeteneğim yok. Çekilişin hepsi şans. Ama şimdi en azından öldüğümde diğer avcıların becerilerini kopyalayabilirim. Yeteneğim olsaydı uzun zaman önce F sınıfından çıkardım. Neden böyle yaşamak isteyeyim ki?"

Bae Hu-ryeong kaşlarını çattı.

-Neden bahsediyorsun? Yeteneklisin.

"Ha??"

-Gerçekten öylesin.

Huh. Beklediğim yanıt bu değildi.

"Hey, benimle ta*şak mı geçiyorsun?

-Şaka yapmıyorum.

Bae Hu-ryeong sessizce başını salladı.

-Tabii ki, dövüş sanatları yeteneğin yok. Koordinasyonun zayıf. Fiziğin zayıf ve aura kullanmayı öğrenmen uzun zaman alacak. Ama bunlardan bağımsız olarak çok nadir bir yeteneğin var.

Bae Hu-ryeong’un gözleri ciddileşti.

- Ölümden korkmuyorsun.

“...”

-Korku duygusuna sahip değilsin. Şaşırtıcı bir şekilde hiç korkmuyorsun.

Bae Hu-ryeong çenesini okşadı.

- Muhtemelen 4000'den fazla kez öldükten sonra, ölüm korkusu sen farkında olmadan ortadan kalktı. Bu benim de beklediğim bir şey. Farkında değilsin ama canavarlarla yüzleştiğinde tamamen umursamazsın. İnsanlar ölmekten veya incinmekten korktukları için genellikle biraz tereddüt ederler, ama sen korkmuyorsun.

“Ah. Bu bir yetenek mi? "

-Elbette.

Hızlı bir cevap aldım.

-Tek yetenek türü doğuştan gelen yetenekler değildir. İnsanlar hayatlarında yetenekleri birer birer uyandırabilirler. Bunlardan en zoru, ölüm korkusunu yenme yeteneğidir. Ama sen çoktan en zor şeyi başarmışsın.

“...”

-Bu harika.

Birazcık utandım.

Şimdiye kadar kimse benimle bu şekilde konuşmamıştı. Ben de kendimi hiç bu şekilde düşünmemiştim. Alev İmparatoru tarafından bir solucan gibi muamele gördüğüm içindi belki de... O kadar kızgındım ki 4000 kere ölümü tattım.

Ölmek

Bu benim yeteneğimdi.

-Sadece bir sorum var.

"Nedir?"

-Yaşlı Marcus seni öldürürken ne düşünüyordun?

Son ölümümde neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Sadece birkaç saat geçmişti, bu yüzden anılarımı ve duygularımı canlı bir şekilde hatırlayabildim.
 
Gece gökyüzü, ay... Rüzgar o kadar sessiz esiyordu ki hiçbir ses duyulmuyordu.

"... güzel olduğunu düşündüm."

O zamandı.

-Hahahahaha!

Bae Hu-ryeong başını kaldırdı ve samimiyetle güldü. Kahkaha sesi muhteşemdi ve boş ovalara yayılıyordu.

-Bu komikti.

Bae Hu-ryeong bana bakarken gözleri parıldadı.

- Becerileri çalmıyorsun, sadece kopyalıyorsun. Başka bir deyişle, [Diğer Ben] hâlâ yaşlı Marcus'a bağlı. Yaşlı adam ve sen. Acaba hanginiz daha büyük avcı olacaksınız? Açıkçası görmek için sabırsızlanıyorum.

“...”

-Sana yardım edeceğim.

Kılıç Takımyıldızı. Bir zamanlar kulede 99 katı fetheden ve Kılıç İmparator adıyla anılan hayalet bana baktı.

-Yaşlı Marcus'tan kurtulabileceğin derecede... Hayır, o yaşlı adamdan çok daha güçlü olacaksın!

Sonra elini uzattı.

-Hadi kuleyi fethedelim.

Bu, partnerimin doğduğu andı.

-----Çevirmen Notu-----

Abooov. Müthiş bir de yoldaş edindi bizimki kendine. 'Kuleyi fethedelim' dedi ya la. Eh, hemen geçelim o zaman diğer bölüme.

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.