-Hey, Zombi. Özel ders alırken en önemli şeyin ne olduğunu biliyor musun?
"Öncelikle bana Zombi demeyi bırakmanı istiyorum."
-Öğretmen ücreti.
Sangryun karargâhındaki işimizi bitirdik ve oradan ayrıldık. Gün ortasıydı ve sokaklar hareketliydi. Emekli avcılar restoran ve kafelerde müşterilere hizmet veriyordu.
Aralarında tamamen boş birçok dükkân da vardı. Dükkân sahipleri ağızları açık bir şekilde boş boş oturuyorlardı. Başarılı olan insanlar başarılı olur, başaramayanlar başaramaz. Zalimceydi ama bu, hem Babil'in hem de dış dünyanın değişmez gerçeğiydi.
–Ve ders ücretini de elde ettin. Bakalım, sırada ne var?
“Mm. İyi bir öğretmen mi?"
-Hayır. Önünde zaten bir tane var.
Bae Hu-ryeong utanmazca konuştu. Hem de ifadesinde en ufak bir değişiklik bile olmadan.
–İyi bir referans kitabı! Daha hızlı büyümene yardımcı olacak bir ders kitabına ihtiyacın var.
"Bir ders kitabı…"
-Evet. Bir beceri kitabı veya iksir gibi. Ama bir beceri kitabına sahip olsan bile onu anlaman mümkün değil, anlıyor musun? Yani tek cevap o lanet pahalı iksirleri elde etmek.
Bu adam doğru şeyleri çok kaba bir şekilde söylüyordu.
–Ayrıca, ucuz iksirlerle uğraşmam. Neydi o, Simya Kalesi miydi? Doktorların ve eczacıların kayıtlı olduğu bir lonca vardı. Sadece yetenekli ustalar tarafından yapılmış iksirleri al.
“Ek”.
-Dükkânın nerede olduğunu biliyorum, bu yüzden endişelenme. Büyükbaba Marcus'un eskiden gittiği bir yer var. Tüm iksirleri oraya götürürsek...
"Be-, bekle bir dakika."
-Hm? Neden?
Bazı insanlar yanımdan yürüdüğü için sesimi alçalttım.
“… O iksirler gülünç derecede pahalı değil mi?
-Elbette gülünç derecede pahalılar. Ücretlerini duysan dudakların uçuklar.
Bae Hu-ryeong kıkırdadı.
-Sana ne kadar olduklarını söyleyeyim mi?
"Söyle bakalım."
Kulağıma bir şeyler fısıldadı. Fiyatı duyduktan sonra gözlerim büyüdü. Gerçekten astronomik bir miktardı.
"Sahip olduğum her şeyle bile, sadece 4 tane mi alabiliyorum?!"
-Heehee. Toplu olarak satın alırsan indirim yapabilirler ve 5 tane alabilirsin. Bir işi nasıl yürüteceklerini bilirler. Bu yüzden paranın tadını bilen doktorlar en korkutucu olanlardır.
"Ç-, çok pahalı..."
Tanrım. Yine fakir olurdum. Piyango biletinde birincilik ödülünü aldığım için rahat yaşayabileceğimi düşünmüştüm.
-Peki. Bununla ilgili yapacak bir şey yok. Bunlar hep beceri eksikliğin yüzünden. Bunların hepsini kaderin olarak düşün… humph!
Bae Hu-ryeong’un yüzü sertleşti.
-Gong-ja. Saklan.
"Ne?"
-Çabuk.
Sesi çok ciddileşmişti. Onun sözleriyle kendimi bir çöp tenekesinin arkasında buldum. Bu, bir restoranın yemek artıklarını atmak için kullandığı bir çöp tenekesiydi. Burnumu kırıştırdım.
"Neden birdenbire saklanmamı söylüyorsun?"
-Dikkatli ol. İhtiyar Marcus burada.
“...”
Nefesimi tuttum. Sokağı görmek için dikkatli bir şekilde çöp tenekesinin üstünden baktım. Sırtında beyaz saçları olan yaşlı bir adam, Dedektifin İçgörüsü'ne sahip ve şimdiki dünya 1.si Kılıç Azizi çok uzaklara gidiyordu.
'Yakalanırsam berbat olur.'
Kalbim küt küt atıyordu. Gergin olduğum için miydi? Çok konuşkan Bae Hu-ryeong bile bir süre çenesini kapatmıştı. İkimiz de nefeslerimizi tutmuş hâlde çöp kutusunun arkasına saklanmış Kılıç Azizi'ni izliyorduk.
“…Tekrar…kapa çeneni…”
Neyse ki bizi fark etmemiş gibiydi. Her zamanki gibi kendi kendine mırıldandı ve bir yerlere doğru yöneldi.
-Sheesh. (Şşşş)
Bae Hu-ryeong, Kılıç Azizi'nin bir binaya girdiğini görünce yüzünü buruşturdu.
-Tsk! Bu en iyi dükkân.
"En iyi dükkân mı?"
–İksirler, iksirlerden bahsediyorum. En iyi iksir oluşturucu dükkânını oraya kurar. Cidden! Diğer herkes sadece bir uyuşturucu satıcısı. Oradan satın almalıyız…!
Bae Hu-ryeong ayaklarına hafifçe vurdu. Bu hayaletin gerçekten sinirlendiğini ilk kez gördüm. Yine düşüncelerimde kayboldum.
"Kılıç Azizi ile aynı dükkânı kullanmak çok tehlikeli. Ama iksirler için iyi bir dükkân... "
Telefonumda en üst sıradaki kişileri aradım. İlk sıradan başlayan bir liste vardı.
Sıra 1. Kılıç Azizi / Üyelik: Yok
Sıra 2. Kara Ejderha Cadısı / Üyelik: Kara Ejderha (Lonca Lideri)
Sıra 3. Kont / Üyelik: Tüccarlar Birliği (Lonca Lideri)
Sıra 4. Kafir Sorgulayıcı / Üyelik: On Bin Tapınak (Lonca Lideri)
Sıra 5. Zehirli Yılan / Üyelik: Chen Mu-mun (Lonca Lideri)
Sıra 6. Babil'in Dilbilimcisi / Üyeliği: Manhak (Lonca Lider Yardımcısı)
Sıra 7. Kwangyeok Habercisi / Üyelik: Altın Gazete (Lonca Lider Yardımcısı)
Sıra 8. Haçlı* / Üyelik: Sivil Milisler (Lonca Lider Yardımcısı)
"Burada değil."
Kendi kendime mırıldandım. Bae Hu-reyong sözlerime tepki gösterdi.
-Hm? Burada olmayan ne? Şansın mı?
"Hayır. Aslında tam tersi."
Şansla dolup taşıyordum.
"Düşündüğüm kadar maliyetli olmayabilir."
-Ne?
"En iyi iksiri elde etmek için sadece bir kuruş harcamamız yeterli olacak."
Sırıttım.
"Çünkü gerçekten iyi bir eczacı tanıyorum."
Karanlık bir sokağa girdik.
Fakir bir mahalleydi. Buradaki insanlar para kazanamadıkları için burada yaşamak zorunda kalmışlardı. Harlem mahallesiydi. Bize bakan avcıların gözlerinde anormal bakışlar vardı.
-…Burada yetenekli bir eczacı mı var?
Bae Hu-ryeong bana inanmıyormuş gibi şikayet edip duruyordu.
"Yetenekli bir eczacı değil, tarihteki en iyi eczacı."
-Yalanlarını kendine sakla. Neden öyle biri burada kalsın ki?
"Ah, ister inan ister inanma."
Bir köşeden birinin ağzını şapırdattığını duydum. Yanımızdan geçen avcılar geri dönmüş gibiydi. Muhtemelen kendi kendime konuştuğumu gördüklerinden bir psikopat olduğumu düşündüler. Bu Harlemdeki insanlar en kötüsü olmalarına rağmen akıl hastalarına dokunmazlardı. Kendi kendime sırıttım.
'Cüzdanımın altınlarla dolu olduğunu bilirlerse ne olur?'
Cevap barizdi. Bana aç kurtlar gibi saldırırlardı.
Elbette, cüzdanımın durumunu başkalarına anlatmayı planlamıyordum. Çürüyen cesetlerin kokusunu koklayarak sokağın daha derinlere ilerledim. İşte o zaman bir şeylerin yırtılma sesini duydum.
"L, Lütfen, deney materyallerime dokunma!"
Genç bir ses.
Ondan sonra birisi kaba bir tonda konuştu.
"Bunu şimdi birden fazla kez mi yaptın? Ne saçmalıyorsun?! "
"Son tarihten bu yana zaten yarım yıl geçti. Bedelini şimdi ödemek zorundasın. "
Seslerin geldiği yöne doğru yöneldim. Kıvrımlı sokakların ortasında kurulmuş boş bir dükkân vardı. İnsanların dövüştüğü yer orasıydı.
“Ut. Ben, tüm eşyalarımı alırsan… Gerçekten geçimimi sağlayamam… ”
"Hadi gidelim, artık görülecek bir şey yok. Her şeyi al!"
İyi vücutlu gangsterler, makineleri arabalarının arkasına koydular. 20'li yaşlarının ortasında gözüken genç bir kadın onlara yalvarıyordu.
"Bir hafta! Lütfen bana bir hafta daha ver. Hayır, 5 gün daha… ”
"O bir hafta bir ay oldu ve sonra o ay yarım yıl oldu!"
Gangsterler uzaklaşırken dükkân sahibi elinde olmadan yere yığıldı. Dizleri çiziliyor olmasına rağmen arabaya doğru emekledi.
"Var... hala tamamlanmamış sıvı ilaç var...!"
“Ugh. Neden bu çılgın eczacıya bulaştık ki? Kadın! Sana bir tavsiyede bulunayım. Bir daha asla ilaç yapma! "
Arabaları gıcırdadı ve sokakta gözden kayboldu. Geride sadece dizlerinin üstüne çökmüş umutsuz kadın kalmıştı.
Ben de dahil olmak üzere tüm diğer mahalle sakinleri olanları izlemeye gelmişti. Kendi aralarında fısıldaşıyorlardı
"Tsk tsk. O dükkânın başarısız olacağını biliyordum. "
"İlaç çok pahalı. Neden tek bir sağlık iksiri 40 Altın olur ki?"
"Tecrübesiz olduğu için işin kolay olduğunu düşünüyordu ..."
Belki de izleyenlerin fısıltılarını duymuştu. Umutsuz dükkân sahibi başını onlara doğru çevirdi.
"P-, Pahalı mı? Onu yalnızca orijinal fiyattan satıyorum! "
Oldukça acınası görünüyordu. Saçları günlerdir yıkanmamış gibi kafasına yapışık hâldeydi. Yüzündeki gözlük antikaya benziyordu. Sesi bile çok cılızdı.
“Sadece benim dükkânım bu tür ilaçları Babil'de bu fiyata satıyor! M-, Dükkânımı burada kurduğum için gerçekten minnettar olmalısınız! Evet!"
"Ah, o hâlâ sağlıklı düşünemiyor."
“Sheesh. Bunu söylemenin daha iyi olacağını mı düşünüyor... "
Seyirciler başlarını iki yana salladı ve sonrasında kalabalık yavaş yavaş dağıldı.
Kimsenin sevmediği dükkân sahibi hâlâ oradaydı.
"Oh ... B, Bekleyin. Hepiniz burada olduğunuza göre bir şişe sağlık iksirine ne dersiniz? Özel iksirimle neredeyse ölmüş bir avcı bile hayata dönebilir. "
"Ben satın almayacağım, satın almayacağım!"
"Ben de istemiyorum!"
İzleyenleri yakalamaya çalıştı ama artık çok geçti. Çoktan ortadan kaybolmuşlardı.
"Gerçekten iyi etkileri var... Yalan söylemiyorum..."
Yere devrildi.
-Hey.
Bae Hu-ryeong bu tatsız sahneyi gördükten sonra mırıldandı.
-Bahsettiğin "tarihi eczacı" ... o ezik mi?
"Öyleyse ne yapacaksın?"
-Senin refahın konusunda içtenlikle endişeleneceğim. Düşünüyordum da, ah, bu çocuğun beyni 4000 kez öldükten sonra tuhaflaşmış olmalı. Daha sonra seni Babil'deki en iyi terapistle tanıştıracağım.
Öfkeyle homurdandım.
"Asıl bir hayaletle konuştuğum için refahım hakkında endişelenmeliydin. Bu dükkân sahibi kesinlikle tarihi eczacı, o yüzden endişelenme."
-Bu tarihi bir eczacı değil, tarihi bir ezik! Seni çılgın piç!
Bae Hu-ryeong yüksek sesle konuştu ama ben onu görmezden geldim. Yerde oturan dükkân sahibine doğru yürümeye başladım.
"Affedersiniz."
“Uuh ..?”
Başını kaldırıp bana baktı. Yakından daha da acıklı görünüyordu. Kıyafetleri onun için çok uzundu. Ama beyaz bir önlük giydiği için dilenci değil de eczacı olduğu anlaşılabiliyordu.
"Dükkân sahibi-nim. Hâlâ satış yapıyorsunuz, değil mi?
Tabii ki, bu kişi bir dilenci değildi. O sıradan bir eczacı da değildi.
"Hala satış yapıyorsanız sipariş etmek istediğim bir şey var."
Simya Kalesi'nin Lordu.
O, gelecekte Sıra 5 statüsüne yükselecek bir eczacıydı.
Şu anda sıralamaların dışındaydı ama kesinlikle bir gün bunu başaracaktı.
"Biraz pahalıysa da önemli değil."
"Ah, evet. Evet! Elbette! İstediğin her şeyi yapabilirim!"
Yüzüne yeniden renk gelmişti. Dükkânı iflasın eşiğindeydi, ancak pahalı ilaçlar alacağını söyleyen bir müşterisi olmuştu.
"Uh, ama pahalı derken ne kadardan bahsediyorsun…?"
“Hımm.”
Gelecekte, satın almayı bile düşünemeyeceğim bir eczacıydı ama durum şu anda farklıydı.
"Yaklaşık 20.000 altın değerinde bir alışveriş yapmak istiyorum."
“...”
Ağzı açık kaldı.
Başkalarına acınası görünüyor olsa da bana altın yumurtlayan bir kaz gibi görünüyordu. Ve bunda %100 saf altın olanlar!
Bizimki gelecekteki en güçlü eczacıyı ayarladı kendine. İşini biliyor hakkaten ya.
İngilizce çevirmen değişmiş, bu bölümden itibaren de o çevirecekmiş. Alışmam zaman alacak gibi, bu bölüm epey zorladı beni. Neyse bakalım next chapter yapalım keyfimize bakalım.
Sitemizi ziyaret ederek 8-10 bölüm önden okuyabilirsiniz.
Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.