General başını eğerek, “Elbette Majesteleri. Bu hemen yapılacaktır. "
Ve böylece general ayrıldı, yaşadığı şoku hala atlatamamıştı. Ona göre hüküm vermek için henüz çok erkendi. Aralarında bir şey mi olmuştu? Ama yine de kral ile kraliçe arasındaki ilişkinin değişip değişmediğini kesin olarak söyleyemezdi.
Yine de sadece umut edebilirdi.
General Sarah koridorları takip ederken, konferans odasına doğru dönen Şansölye Verus ile karşılaştı.
Sarah, Marianne'nin gidişi üzerine general olmuştu. Selefi kadar karizmatik olmasa da, yine de samimi ve titizdi. Çok geçmeden Marianne’ın yokluğuyla ilgili endişeler ortadan kalktı ve Sarah general pozisyonunu alınca ortalık yatıştı.
İkisi yaklaşır yaklaşmaz selamlaştılar.
"Kralı görmeye mi gidiyorsunuz?" diye sordu general ve Şansölye Verus başını salladı.
"Peki o zaman, belki daha sonra geri gelirim." Ve şansölye geri döndü.
General, "Lord Şansölye " diye seslendi, "Kimseye söylemeyi düşünmüyordum ama kralın en güvendiği şansölyesiniz ve bu yüzden bilmeniz gerektiğini düşündüm."
“Ya?”
Haberleri herhangi birisiyle paylaşmak istiyordu ama neticesinde kralı da tehlikeye atamazdı. Neyse ki Verus güvenilir bir kişi olduğunu kanıtlamıştı ve kral ile karısı arasındaki gerçek ilişki hakkında bilgiliydi.
"Majesteleri az önce kraliçe ile öğle yemeği hazırlamamı emretti." dedi.
Şansölye Verus dalgın görünüyordu ama hiç şaşırmamıştı.
"Gerçekten mi? O zaman belki de sonunda Marianne’in tavsiyesini dinlemeye başladı. " Şansölye düşündü ve Sarah ne ima ettiğini hemen anladı.
"Belki de, ama Marianne'ye herhangi bir soru sormadan bana kralın kendisi söyledi." Oldukça heyecanlı bir şekilde haykırdı. Ses tonundaki neşe ve gözlerindeki parıltı, olasılıkla ilgili heyecanını gizleyemedi. Şansölye için bu gerçekten bir haberdi.
Kralın kraliçeyle evlenmesinin üzerinden üç yıl geçmişti. Ve bu üç yıl içinde, birliktelikleri tamamen sonuçsuz kalmıştı.
"Gerçekten de nadir bir durum." Şansölye, “Generalim, paylaştığınız için teşekkürler. Ama hazırlanmanız gereken bir kraliyet yemeği olduğuna inanıyorum. "
"Evet, tabii Lord Şansölye," dedi ve başbakanı terk etmeden önce saygıyla eğildi. Sarah, geri çekilmesini izleyen Verus'un yüzündeki tuhaf ifadeyi tamamen kaçırmıştı.
"Kral, onun yokluğunda kraliçenin aniden ortadan kaybolduğunu zaten biliyor olabilir mi?"
Koridorda yalnızlık içinde durdu. Düşünceleri zihninde savaşıyordu. Kraliçenin sahip olduğu doğal kötülüğü göz ardı etseydi, kralın ve Jin Anika’nın ilişkilerinin ters gitmesini bile istemezdi.
Ülkenin geleceği ve devam eden hükümdarlığı için, kral yakında bir varis üretmeliydi. Asla anlaşamayan eşler arasında bile, çocuklar genellikle erken doğuyordu. Ama bu eşlerin ilişkilerinin tek boyutu buydu.
Onunla sonra konuşurum.
Döndü ve Sarah'nın gittiği yöne doğru yürüdü.
Kral ile ara sıra karşılaşmaları dışında herhangi bir istenmeyen olay yaşanmadan, nihayet başka bir gün geçmişti. Eugene, şu anki durumunda bütün gece uyumamıştı. Sadece Kasser'la yüzleşmek zorunda kalması ve ondan karısı olarak görevlerini yerine getirmesini istemesi karşısında şaşkına dönmüştü.Neyse ki şansına o sabah güvendeydi.
Kraliçe olması ona oldukça sakin bir pozisyon vermişti. Hiçbiri onu görmeye ya da onu rahatsız etmeye gelmiyordu, hatta uyması gereken katı bir programı da yoktu.
Eugene tüm kahvaltısını düşüncelerini gözden geçirip organize etmeyle geçirdi.
Jin Anika, Hashi Krallığı'nın kraliçesiyken ne yaptı?
Romanında Jin Anika’nın karakterinin hikâyede oldukça geç göründüğünü hatırladı. İlk başta, oldukça küçük bir kötü adam tanıtmıştı. Bu kötü adam kısa süre sonra kraliçenin emriyle hareket etmeye başlayacaktı. Ve bu, Jin Anika'nın nihai patron olduğu ortaya çıkarıyordu. Spesifik olmak gerekirse hikayenin ortasında bir yerlerde oluyordu bu olay.
"Ayrıntıları hatırlamalıyım..." Kendi kendine mırıldandı.
Romanı yazarken, fikirler birdenbire kargaşa içinde kafasında belirmişti. Eugene gergin bir kahkaha attı ve bir şeyi fark ettiğinde derisinde tüyler diken diken oldu - sanki biri ona böyle tuhaf bir roman yazması için dikte ediyormuş gibi hissetti.
Kendini kötü karakterin içinde bulduğuna pişman olmak için biraz geçti.
Taa ki aklına bir düşünce gelene kadar ...
Ya zaten benim hikayem olduğu için onu şimdi yeniden yaparsam?
Yine de bu mümkün değildi.
Şimdiye kadar aklıma hiçbir şey gelmemişti. Eugene, yarattığı dünyaya girdiğinden beri, onun yazarı olmayı bıraktığını ve Mahar adlı dünyadaki birçok parçadan biri olduğunu hissetti.
Konu Haşi Krallığı'na geldiğinde fazla bilgi sahibi olmamasının bir faydası olmadı. Hikayeyi yazarken sadece neyin adlandırılması gerektiği ve nerede olduğu kadar ileri gitmişti.
Artık onun içinde olduğuna göre, dünya artık bir plato gibi görünmüyordu. Dünyayı sayfaların düz çizgilerinde gördüğü gibi değildi artık. Şimdi kapsamlı ve yuvarlak görünüyordu.
Bu konuda tartışırken, Jin Anika'nın geldiği Seongdo veya Kutsal Şehir düşüncesi aklına geldi.
Orada bir tür sığınak bulabilir miydi?
Ayrıca krallığın sınırları dışında altı krallık daha kurulduğunu da biliyordu.
Ancak Hashi'den Seongdo'ya geçmek için bir dağ silsilesi gibi kaçınılmaz bir engel vardı. Ve sonra Sloan Krallığı'na doğru ilerleyecekti. Daha basit bir ifadeyle Hashi, Seongdo'dan en uzak krallıktı. Krallıkta her ne olduysa başkalarına ulaşmıyordu.
Tuhaf insanlarla çevrili izole bir krallıktaydı. Dahası kaderi, Jin Anika'nın evlendiği adam olan Kasser'in elinde ölmekti.
Bu zorluklarla karşılaşan Eugene derin bir nefes aldı. Kötü kadın bedeninde uyanmaktan bahsetmiyorum bile, nasıl bir roman dünyasına göç ettiğini hâlâ anlayamıyordu.
Ama şimdi tek bir şeyden emindi.
Geri adım atmayacaktı.
---------
Sitemizi ziyaret ederek 10-15 bölüm ileriden okuyabilirsiniz. https://www.novelevreni.com/
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.