Mahkûmların Kambrakam dışından eşya almaları mümkündü. Ancak içeri getirilmeden önce titiz bir denetimden geçmesi gerekiyordu. Mallar denetimden sonra genel olarak gardiyanlar tarafından teslim edilirdi.
Ancak bazı paketler, sıradan gardiyanlar tarafından değil; hapishane baş gardiyanları tarafından teslim edilirdi. Belki de bir hükümlünün sahip olduğu sıfat ve malların gizliliği nedeniyle böyleydi. Ben böyle düşünüyordum.
Bu tür bir durumla ilk karşılaştığımda, İana'nın evinin yaşamak için çok güzel bir yer olduğunu düşündüm. Zengin ve yüksek rütbeli bir aileden doğmuş olmalı.
"Sana vereceğim bir şey var."
Kardeşim iki haftada bir bana hediye gönderiyordu ve bugün Lenag'ın beni aramasının nedeni o hediyeyi bana vermekti. Elini masanın üzerine uzattı ve küçük bir kutu koydu.
"Kabul edin, Bayan Iana."
Kutuyu aldım ve yavaşça açıp içine baktım.
Vay canına, yine saç tokası...
Kısa süre sonra kutuyu kapattım ve bu süre boyunca Lenag ile göz teması kurmamaya çalıştım. Dahası, konuşacak başka bir şeyimiz olmadığından ve burada bulunma sebebimin çoktan sonuca bağlanmış olmasından dolayı ayağa kalkıp kalkmama konusunda tereddüt ediyordum. Çok fena bir şekilde gitmek istiyordum. Onun yanında olduğum için kendimi rahat hissetmiyordum ayrıca ona karşı olan bu önyargımla asla rahat olacağımı düşünmüyordum.
"Kardeşinin istediği gibi, burada herkesin sana ilk isminle seslenmesini sağladım. İlk başta nedenini anlamamıştım ama sanırım şimdi anlıyorum. "
"Ne? Oh, tamam…"
Ah! Gerçekten harika ve şefkatli bir kardeş olmalı. Hapishanede herkesin bana "İana" demesine şaşmamalı. Ona doğru boş boş kafamı salladım. Bakışları beni gergin hissettirdiği için buradan çıkmak için sabırsızlanıyordum. Bunca zaman, gözlerini benden hiç ayırmadı! Ona bakmasam bile bunu hissedebiliyordum.
"İlginiz için teşekkür ederim. Kardeşim ve babam çok memnun olacaklar. "
"... Olurlar mı?"
"Evet."
Kardeşimin ricasını neden bu kadar önemsediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Her neyse, isimlerini bilmesem bile onlara minnettarım. Benim için önemli olan tek şey beni hâlâ umursuyor olmaları.
Kısa süre sonra Lenag'ı bana bakarken yakaladım. Onu yakaladığımı fark ederek bir an gözlerini kırpıştırdı ve sonra masum ve huzursuz gibi davranarak başını yavaşça diğer tarafa çevirdi.
"Sen iyi birisin... onların aksine."
Bir dakika, ne?
Neden sesi birden bu kadar azaldı bilmiyorum. Dahası konuşmuyor da fısıldıyor gibiydi çünkü son sözlerini zar zor duyabildim. Güldüm ve İana’nın ailesi hakkında düşündüklerimi söyledim.
"Onlar iyi insanlar."
Hapishanedeyken bana her zaman yemek ve hediye gönderdiklerine göre nasıl onların kötü insanlar olduklarını düşünebilirim? Bana istediğim her şeyi getirdiği için onun iyi bir kardeş olduğunu söyleyebilirim. En azından bu, onların iyi olmaları için yeterli bir neden.
"Evet, en azından senin için iyiler. Bu da bir mucize."
Bir şeyi hatırlamaya çalışarak başını yavaşça eğdi.
"Ah, düşündüm de Bayan İana'nın isteği yakında yerine getirilecek."
Lenag’ın bakışları kısa süre sonra yağmur damlalarının süzüldüğü pencereye yöneldi. İki gün içinde yağmur azalacak ve duracak gibiydi. Gözlerini pencereden ayırıp tekrar bana baktı.
“Yağmur durduğunda, bahsettiğiniz genç mahkûmun ara sıra yürüyüşe çıkmasına izin verilecek. Ancak birkaç orta seviye şövalyeyle korunacak. "
Aniden yüzünde bir gülümseme belirdi. Gördüklerime şaşırarak bir anlığına gözlerimi kırptım. Gel gör ki soğuk imajı kaybolmamıştı.
Ama... güldü, değil mi? Tüylerim diken diken oldu. Biraz ürkütücüydü. Sıcak ve samimi olmaya çalıştığını biliyorum ama yine de onu sinir bozucu buluyorum.
Şu anda çok saf görünüyor sanki masum ve nazik biri gibi. Ama bu surata aldanmamak lazım çünkü bunun arkasında kafa kesmeye hazır bir bıçak var.
Beni korkutmaya mı çalışıyordu? Öyleyse, tebrikler! Başardı! Avucumda oluşan teri kıyafetlerime sürdüm ve paniğe kapılmamış gibi davranmaya çalıştım.
Bu adam birden benim gibi bir kadının önünde saf ve masum bir adama dönüştü. İnanılmaz!
Gerçekte o, çok acımasız ve soğuk kalpli bir yardımcı kötü adamdı. Romanda okumamış olsam onun öyle biri olduğunu hayal edemezdim. O, insanlara vücutlarını parçalıyormuş gibi bakan ve sonra onları açlıktan ölmekte olan kurtlarla besleyen bir adamdı. Bunu birdenbire değiştiren şey neydi?
"Bir şeye ihtiyacın olursa lütfen bana söylemekten çekinme."
Gülüşünün samimi olup olmadığını bilmiyordum bu yüzden gözlerimi keskin bakışlarından uzaklaştırmaya çalıştım. Sertçe yutkundum.
Kardeşim ve babam bu adama ne kadar ödedi? Hiçbir fikrim yoktu ama astronomik bir bedel olmalı. Sonuçta, Lenag'ın iyi tarafıyla muhattap olmak kolay değil.
"Tamam."
Başımı salladım ve sonra gülümsemesine baktım.
Ayrıcalık çok yaşa! Zenginlik çok yaşa!
⛓⛓⛓⛓⛓ ⛓⛓⛓⛓⛓ ⛓⛓⛓⛓⛓
Yağmur sonunda durdu ve tam teşekküllü bir yaz ortaya çıktı. Neyse ki burası çok sıcak değildi. Bu ülke veya bölgenin nerede olduğunu bilmiyorum ama yeri çok iyi. Çünkü sıcağı ve soğuğu sevmiyorum. Ben sadece ortalama sıcaklık olmasını istiyorum.
Yürüyüşe çıkmayalı uzun zaman oldu.
Yağmur durduktan iki gün sonra gardiyanlar yürüyüşe çıkmamıza izin verdi. Ve sözde 'Karantina' dan sonra bahçedeki hava fena değildi. Aslında çok iyi hissettiriyordu.
Vay canına, dışarıdaki havayı solumak hiç bu kadar ferahlatıcı hissettirmemişti.
Bahçe, ona bahçe denebilecek kadar çiçek ve çimenlerle doluydu. Ben dahil mahkûmların hepsi burada çok daha memnundu. Yağmur durmasaydı çok kötü olurdu aksi taktirde hepimiz sürekli hapishanenin içinde tutulurduk. Yani yağmur durduğu için minnettarım.
Şöyle bir düşününce bu hapishanede her şey var! Görkemli şekilde dekore edilmiş bir oturma odasından bu kadar güzel bir bahçeye kadar... Bu hapishane bir malikânenin sahip olduğu her şeye sahip. Yani durum böyle olduğuna göre hapishaneyi aslında bir malikâne olarak kabul edemez miyiz?
Elbette, burası yaşamak için ideal bir yer. Ama soylular için burası bir yuva diyebilecekleri kadar rahat bir mesken değil.
Bu arada, Ricdorian nasıl acaba? Kardeşimin ve babamın beni unuttuğunu düşündüğümden beri iki haftadır onu görmedim çünkü mektup almamıştım. Ve en sonunda bir mektup geldiğinde bile hasta olduğum için onu ziyaret etme şansım olmadı.
------Çevirmen Notu------
Git gör artık bizim Ricdorian'ı ya. Yazar da iyi yavaş ilerlemiş hee. Bir gelemedik önemli yerlere. Bu kızın ailesi kim? Nasıl Lenag onların bir ricasıyla her şeyi yapabilir duruma geliyor? Lenag, onların kötü olduğunu söylerken ne demek istedi? Neyse okuyup göreceğiz, sıradaki bölüme geçelim.
Devamını okumak istiyorsanız sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sitede 32. bölüm yayımlandı bile! https://www.novelevreni.com/
Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.