Yıllarca aynaya baktığımda o görüntüyü görmemeyi defalarca diledim. Sebebi çirkin olması değildi. Aksine son derece güzel bir yüzdü. Ama tıpatıp ona benziyordu. Çirkin veya güzel, tek istediğim o yüz olmamasıydı. Sonra bir sabah kalktığımda aynada farklı birinin yüzü vardı. İstediğim olmuştu ama sadece bedenim değil artık bulunduğum çirkin dünya da farklıydı. Sorun şu ki en az o dünya kadar çirkin bir yerdeyim. Farklı bir beden de. Hem de tek görevi ana karakteri daha iyi göstermek ve kötü karakter tarafından harcanmak olan bir bedende. Bedeninde olduğum kişi; Shyla de Persephone Eclipse. Kötü sonla biten bir romantizm romanının yan karakteri. İmparatorluğun ilk prensesi; resmen ilan edilmemiş olsa da herkesin veliaht prenses olarak gördüğü kişi. Evet, Shyla'nın konumu son derece yüksekti ama değerli konumu onun basit bir piyon olmasına engel olmamıştı. Görevini yerine getirildikten sonra işe yaramayan biriydi. Ve ben de şu an Shyla'yım. Şimdi ise, büyük camın ardından, gösterişli bahçedeki gelecekte beni öldürecek kişiyle beraber düzenlediğimiz çay partisinin hazırlığına bakıyordum. Bekliyordum; küçük kızdan, canavara dönüşüp tüm dünyayı kan gölüne çeviren kişiye dönüşmesini bekliyordum. Sürekli yanımdaydı. Her hareketini izliyordum. Benim aslında ondan kurtulmak istediğim ile ilgili olan söylentilerin hiç birini umursamıyordum. Asıl o benden kurtulmak istiyordu. Bu çay partisi fikri de ondan çıkmıştı. Sevgili ablasının kendi kız kardeşini öldürmek isteyen bir canavar olduğu hakkındaki söylentiler onu çok üzmüştü. En azından dışa gösterdiği tepki buydu. Asıl Akina zevkten dört köşe dönerdi. Onunla ilgili şüphelerim sadece romanda bir cani olmasına dayanmıyordu. Aylar öncesine ait hatırlamak istemediğim ama hatırlamak zorunda olduğum anılar tekrar zihnime doluştu. Altı ay on iki gün önce: Uzun, ayaklarım dışında tüm vücudumu kaplayan pelerinin başlığını bir kez daha çekiştirdim. Buraya gelmemeliydim. Ama son şansım bu olabilirdi. Tuhaf kabuslarım ilk kez bana anlamlı bir şey göstermişti. Bu eski evin içinde tüm cevaplar olabilirdi. Yıkılmak üzere gibi görünen evin ahşap kapının önünde durdum. Belki de ipuçlarını yanlış anlamıştım. Belki de ipucu falan da yoktu. Yine hepsi gibi saçma bir kabustu. Kendi kafamda uydurmuştum. Anlamsızdı. Peki ya bir anlamı varsa? Derin bir nefes aldım. Denemekten zarar gelmezdi değil mi? Farklı bir bedende, farklı bir dünya da uyanalı tam bir yıl olmuştu ama elimdeki tek bilgi bir romanın için de olmamdı. Siyah eldivenli elimi ahşap kapıya yaklaştırdım. Niyetim kapıya vurmaktı ama kapı aniden açılınca yumruğum hava da kaldı. Kapıyı açan kadının ela gözleri beni görünce aniden parladı. "Şükürler olsun geldin! Sen gelmeseydin daha fazla geciktiremezdim." Neyi geciktirecekti? Ayrıca beni nasıl tanımıştı ki? Yüzümün çoğu görünmüyordu. Daha aklımdaki soruları sormak için ağzımı bile açamadan beni evin içine sertçe çekip kapıyı hızla kapattı. "Kimse takip etmedi değil mi? Etraftaki hayvanlara bile dikkat etmelisin!" Kadını telaşlı görünüşüne anlam veremedim. Kraliyet muhafızları dışında beni takip edebilecek kimse yoktu. Onlar da daha buraya gelmeden beni tekrardan saraya götürürdü. Kadında da aynı benim gibi uzun siyah bir pelerin vardı. Pelerinin kapüşonunu örtmemiş, açık mavi saçlarını serbest bırakmıştı. Rüyalarıma girip beni buraya çağıran kişi o muydu? "Sen kimsin? Buraya sen mi beni çağırdın? Amacın ne? Kraliyet sarayından birinin rüyasına nasıl girebilirdi? Benim kim olduğumu nasıl biliyorsun? Ayrıca kim neden beni takip ediyor?" Kadın, bir anda ona tutulan soru bombardımanıyla afalladı. Ardından gergin yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. "Merakına yenik düştün değil mi ve buraya geldin değil mi? Kişiliğin bile ona benziyor." Kimden bahsediyordu? Ben asıl Shyla değildim ki bu dünyadan birine kişiliğim benzesin. Bu dünya da sadece bir yıldır yaşıyordum. Sırtımda bir ürperti hissetim. Eğer rüyalarımı kontrol etmişse tüm zihnime de girmiş olabilirdi. Zihnime girdiğine göre farklı bir dünyadan geldiğimi biliyordu. Gerçek Shyla ile olan benzerliğimizden mi bahsetmişti? Belimdeki hançere uzandım. Karşımdaki kişi zihnime girebildiyse bir kara büyücü olabilirdi. Normal bir insanla konuşur gibi onunla iletişime geçemezdim. Hâlen Shyla'nın büyüsünü kontrol edemiyordum bu yüzden tek şansım ani bir saldırı ve belimdeki büyülü hançerdi. Saraydaki tüm silahlarda izinsiz alınması dahilinde takip büyüsü etkinleşiyordu. Bulabildiğim tek kaçak silah hançerdi. Neyse ki normal bir hançer değildi. Karşımdaki kişiyi öldürmeyi tabii ki düşünmüyordum. Sadece kaçmak için yeterli zamana ihtiyacım vardı. "Kara büyücü değilim bir kahinim. Hançeri bırak lütfen. Kavga edersek zararlı çıkan tek kişi sen olursun, kontrol edebildiğin büyü miktarı çok az. Sana zarar vermek isteseydim çoktan yapmış olurdum.[i] [/i]Lütfen güven bana." Pelerinimin altında hançeri tutan elim dondu. Hançerin büyüsünü mi hissetmişti? Silahı seçerken büyünün gizli olmasına özellikle dikkat etmiştim. Tuttuğum nefesi geri bıraktım. Hançeri tutan elimi gevşettim. Onunla kavga edebilecek durum da değildim. "Sana güvenmemi istiyorsan sorularımı cevapla." Kadın hızlıca başını salladı. "Hepsine cevap vereceğim. Lütfen otur." Küçük odadaki eski yuvarlak masa ve iki sandalyeye boş gözlerle baktım. Kadın ayakta kalmakta direttiğimi görünce iç çekerek sol taraftaki sandalyeye oturdu. Pelerinin içine giydiği siyah, önlüklü elbisesinin cebinden iki deste kart çıkarıp dizdiğini görünce kaşlarımı çatım. "Tarot kartları mı?" Açık mavi saç tutamlarını kulağının arkasına ittikten sonra, "Değil." diye cevap verdi. Kartları hızlıca masaya dizdikten sonra ela gözleri bana dikti. "Lütfen yaklaş." Ağır adımlarla ona doğru yürüdüm. Ahşap yuvarlak masanın tam karşısında durdum. "Kart seç." Bir kahin olduğunu söylemişti ama şimdi bir falcı gibi davranıyordu. Daha fazla oyalanmak istemediğim için elimi rastgele bir kağıda uzattım. Kartta bir korkunç ama aynı zaman da güzel bir deniz yaratığı vardı. Karnı hamile bir kadın gibi şişmiş parıldayarak içindeki bebek şeklini belli ediyordu. "Yanılmamışım." dedi sevinçli bir sesle açık mavi saçlı kadın. Kadının mutluluk taşan suratına baktım. Neyde yanılmamıştı? Neden bu kadar mutlu gözüküyordu? Bu kartın anlamı neydi? "Neyden bahsediyorsun? Bu kartın anlamı ne?" Beni dinlemeyerek kartları çevirmeye başladı. İlk kartı çevirdikten sonra tekrardan bana baktı. "Sana bir masal anlatılar değil mi? Sonu korkunç biten." Masal? Romandan mı bahsediyordu? İkinci bir kart daha çevirdi. Bu sefer sesi daha yüksek ve gergin çıkıyordu. "Daha kötü bir son bekliyor. Çok daha fazla korkunç! Daha fazla kan! Bu konu sonu başımıza getiren kişiler için bile iyi bir son yok!" Daha kötü? Tüm kıta kan gölü olmuştu! Daha ne kadar kötü olabilirdi? Düşünemiyordum bile. Üçüncü kartı çekerken sesi boğuktu; "En kötü sana yazılmış. Eskisi gibi kolay bir ölüm değil! Kim ihanet etmeye kalkışılırsa ibret olsun diye seni gösterecekler!" Yutkundum. İbret olsun diye? Ölümümü düşünmek bile istemiyordum. Kahinin eli dördüncü kartı çevirirken titremeye başladı: "Sana anlatılan masalın kahramanı... Ne güzel süslemişler onu masumiyet ve iyilikle. Çocuğum her zaman mükemmel olandan kork! Masumiyete kanma sakın!" Aniden ayağa kalkan kadın, ben geriye bir adım atamadan kolumdan çekerek kendine yaklaştırdı. Gözlerindeki ışık sönmeye başlamıştı. Bedeni baştan aşağı tir tir titriyordu. "Bir kukla! Ne kişiliği var ne de duyguları! O şeyin bir ruhu bile yok! Sadece efendisine itaat eder! Hissetmiyor musun bedeninde ki tiksinç kara büyüyü?!" Zor da sonunda kolumu kurtarmayı başardığımda kahin masadaki beşinci kartı açtı. Göz bebekleri küçücük oldu; titreyen dudaklarından öyle bir çığlık çıktı ki kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım.
"Kaç kurtar kendini! Sana yardım edecek tek kişi gün batımı! Anlıyor musun? Başka kimse sana yardım edemez! Yeraltı seni istiyor! Seni koruyabilecek tek kişi yeraltının varisidir! Sakın kanma taç hırsızına ve kuklacıya. Hepsi ruhunu şeytana satmış!" Kahinin ela gözlerinde kalan son yaşam pırıltısı da o an söndü. Zayıf bedeni yere yığıldı. Bedeni ölü gibi yığılırken bile elindeki kartı bırakmadı. Şoktan çıktığım an da hızla bedenine eğildim. Gözleri açıktı. Parmaklarımı titreyerek nabzına doğru yaklaştırdım. Yaşıyordu! Ama ela gözlerinde en ufak bir yaşam pırıltısı yoktu. Parmalarının arasında sıkışmış karta uzandım. Kartı zorla çekip aldığımda bir tepki göstermedi. Karta bakmaktan tereddüt ettim. Sonunda kartı çevirip baktım. Karttaki görüntü afallamamı ve aynı zamanda midemin bulanmasını sağladı. Kartın yarısı simsiyahtı. Birisi sanki orayı karalamıştı. Diğer yarısında bir sürü canavar cesedi üst üste yığılmıştı. En üstte bir kadın vardı. Saçlarının yarısı benim gibi beyazdı, diğer yarısı kömür gibi kapkara. Uzun iki boynuzu saçlarından gökyüzüne uzuyordu. Yüzü tam belli olmadığı için kartı biraz daha yaklaştırdım. Gördüğüm şeyi kesinlikle beklemiyordum. Karttaki yüz bana aitti. Daha olgun bir yüzdü; elle görünen bir çok manasız şekil yüzümün yarısını kaplıyordu. Neden sadece yaratıklar da olan boynuzlara ve yüzüne sahiptim? Cesetlerin üzerinde neden öylece duruyordum? Üzerim kanla kaplıydı. Benim mi yoksa üzerin de durduğum canavar ölülerine mi aitti? Belki ikisine de. Kahin bundan bahsediyordu. Beni bekleyen ibretlik sonun sadece bir kısmı elimdeki karttaydı. Karttaki yüzümün gözlerine bir kez daha baktım. Aynı kahin gibi bir yaşam pırıltısı yoktu o gözlerde. Yanımda yatan bedene tekrar baktım ve anladım. Kahinin bedeni artık ruhu olmayan boş bir kabuktan ibaretti. Beni bekleyenlerin sadece bir kısmı buydu.
BÖLÜM SONU _____________________________ Selamlar! Diğer bölümü ne kadar çok yorum gelirse o kadar çabuk atacağım. Benim amacım belli bir kitle toplamak. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Sizin düşüncelerinizi gerçekten merak ediyorum. Seri hakkında sizle konuşmayı çok isterim❤
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.