Bern bileğindeki ani ağrıya çığlık attı. Sezh avını bırakmayı reddeden bir köpek gibi ısırmaya ve koluna tutunmaya devam ediyordu.
Bunun en iyi seçenek olmadığını biliyorum ama vücudum yaşıtlarımdan küçük olduğundan ancak bu yolla Raytan’a yardım edebilirdim.
‘‘Ne yapıyorsun?! Çılgın s*rtük!’’
Bern Sezh’in saçını yakaladı ve onu çekmeye uğraştı.
Crash!
Sezh Bern ona vurmaya başladığında başının üzerindeki donuk ve çatırtılı sesin zar zor farkındaydı. Aniden görüşünde yıldızlar belirmeye başladı ancak yine de gitmesine izin vermedi. Bern kafasına darbe indirmeye devam ederken Lilian ve diğerleri araya girip onları ayırmaya çalıştı.
‘‘Kenara çekil o*usp*!’’ Bern onu şiddetle uzaklaştırırken kükredi.
Ack!
Sezh sandalyeye çarpmadan önce nereye gittiğinden emin olmadan tökezledi. Kafası karışmış bir halde dengesini yeniden kazanmaya çalıştı ama yüksek sesle geri doğru düşmeye başladı.
Sezh’in vücudu soğuk ve sert zeminle karşılaşmak yerine sıcak ama sert bir şeyle karşılaşmıştı. O anda Raytan’ın üstüne düştüğünü fark etti. Daha kesin bir ifadeyle Raytan’ın yerde olan bedeninin üstüne düşmüştü.
Ya da biri daha nesnel olarak ifade etmek isterse Bern’in az önce tekmelediği karnının üzerine düşmüştü.
‘‘Ugh…’’
Raytan onu karnından uzaklaştırmaya çalışırken inledi.
Kendisini onun üstünde bulduğunda şaşıran Sezh neler olduğunu anlamak için hiç zaman bulamamıştı. Hissettiği acıya daha az tepki vererek hızla onun üzerinden kalktı.
Sonra bir an duraksayarak Raytan’ı parmağıyla göstererek Bern’e bağırdı.
‘‘Ağabey Raytan haklı! O kırmızı gözlü!’’
Bern ‘‘Ne-ne?’’ diye kelimeleri püskürttü.
‘‘Hangi parçası bana benziyor?! Mavi renkli göz rengine sahip olanlar renk körüdür!’’
Açıkçası Sezh hala Raytan’ın üstüne düşmesinin aşağılanmasının mustaribiydi. Bunun yüzünden ne dediğini o da emin değildi.
Bern ve Lili’nin grubu kendi aralarında şaşkınlıkla fısıldaşmaya başladılar.
Aralarından birisi ‘‘Bu küçük o*uspu kimin tarafında durmaya cüret ediyor?’’ dedi.
Diğeri de ona katılarak ‘‘Aynı zamanda renk körüsün!’’ diyerek devam etti. ‘‘Burada işlerin nasıl yürüdüğünü bile bilmiyorsun! Sen de mavisin ama yine de ağabeyin Bern yerine Raytan’ın yanında duruyorsun!’’
Sezh’in utanç duygusu, daha önceki hayatında asla yapmaya kalkışmayacağı bir şeyi yapmasına neden olmuştu.
O zamanlar, bir kez bile üvey kardeşleriyle yüzleşmemişti. Ve şimdi, o ana kadar ilk kez yapmıştı. Tıpkı daha önce yarı kardeşlerinin zorbalığına hiç tepki vermemiş olan Raytan gibi, kendisi için ayağa kalkıyordu.
‘‘Sezh…. Seni küçük s*rtük. Renk körlüğü bir insanın kör olduğu anlamına gelmez’’
Lilian sanki açıklanması gerekmeyen bir şeyi açıklıyormuş gibi yüzünün her tarafına yazılmış inanamamazlıkla onu tersledi.
Gerçekten teknik tanımlar şu anda önemli miydi? Gözlerim çalıştığı sürece bu boynumun iyi olduğu anlamına gelirdi yani şu anda bunlar benim için önemli değildi.
Sezh yüzünü buruşturdu.
‘‘Bir halef doğurmak için sabırsızlanan Leydi Yerena'nın kendi çocuğuna nasıl davrandığını çok iyi biliyorum. O haklı. Bu küçük kal*ağa nezaketle davranmanın hiçbir faydası yok. Ondan nasıl olsa iyi bir şey çıkmayacak.’’
Lilian’ın sözleri Sezh’in dudaklarını öfkeyle ısırmasına neden oldu.
Annemin bana aldırış etmediğini zaten biliyordum! Bana kendi çocuğu gibi davranmak bir yana, bana bir insan gibi bile davranmıyor, ama kısa olmamın nedeni bu değildi!
Her ne kadar cılız olduğunun farkında olsa da bunları başka insanların ağzından duymak tatsızdı. Ayrıca Lilian’ın, durumunun sadece Yerena'nın kötü muamelesinden kaynaklandığını ima etmesinden de nefret ediyordu, sanki kendisi ve Bern'in bununla hiçbir ilgisi yokmuş gibi.
Ayrıca en hassas hissettiğim yerden saldırıya geçmesine inanamıyordum. Bu haksızlıktı. Şu s*rtük…
Sezh Lilian’a dik dik baktı.
"Bu iki aptal şeyin nasıl birbirine yapıştığına bir bak," Bern’in ses tonu alaycılıkla doluydu. "Bu çok saçma."
… Aptal şeyler? Sezh’in kaşları öfkeyle çatıldı.
Tabi ki, onların ben ve Raytan ağabey hakkındaki düşüncelerini biliyordum. Onlar yüzünden küçükken çok kez incinmiştim. Ama şimdi, onların kelimeleri yüzünden üzülmek yerine öfkeliydim. Neden her zaman acı çekmek zorunda kalan bizdik? İlk başta bunu hak edecek hiçbir şey yapmamıştık.
Sezh homurdanarak ‘‘Yani şu anda eğlenmenin nedeni bu mu…?’’ dedi.
‘‘Ne?’’
‘‘Her seferinde Raytan ağabeye böyle davranırken ya da ben bu haldeyken bundan haz alıyor musun?’’
‘‘Ne demeye çalışıyorsun? S*rtük?’’
‘‘Çok çocukça’’
Sezh onların küçümseyen tavırlarına yumruklarını sıkmıştı.
Gerçekten çocukçaydı. Yani demek istediğim ben ve Raytan ağabey onlara ne yapmıştık? Hiçbir şey yapmadık.
Sadece kitap okuyordum ve onunla kütüphane de sıkışıp kaldım çünkü soğuk pirinç mi olacağım yoksa kızartılmış pirinç mi olacağım belirsizdi (Burada sanırım ölümden ya da hayatta kalacağından bahsediyor) Zaten Raytan da benimle beraber kalmak istiyor değildi. İstediği hiç bu değildi ama onların bize hep böyle gülmesi mi lazımdı?
Ve bu yüzden… Zorbalığa mı uğramamız gerekiyordu?
‘‘Birinin sırf saç rengi ya da göz rengi farklı diye görmezden gelmek çocukça! Ayrıca imparatorluk sarayında birisi iyi muamele görmediği içinde birine zorbalık yapmak çocukça. Biz burada yanlış hiçbir şey yapmadık!’’
Bern’in arkasında duran Lili dik bir bakışla ‘‘Yanlış bir şey yapmadık ile ilgili ne demek istiyorsun?’’ diyerek bana doğru yaklaştı.
Kollarını iki yana bağladı ve ifadesi hüzünle dolu olan Sezh’e yukarıdan baktı. Sezh’in alnını dürttü.
‘‘Bildiğin gibi gözlerimizi rahatsız eden bir şeyin de aynen böyle gözümüzün önünde durmaya cesaret etmesi de yanlış’’
Herkese merhaba! Çeviriyi şu andan itibaren ben yapmaktayım. Bana devredildi. Umarım beğenirsiniz..... İyi okumalar....
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.