Çocuklar yalnızca bir başarı duygusu hissedebildikleri zaman çalışırlardı.
Dahası, Carol yakında 15 yaşında olacaktı. Genç bir bayan değil, bir hanımefendi olacak ve sosyal alanda bir çiçek gibi çiçek açacaktı.
Yani Carol bugünlerde dizginlerini daha çok elinde tutmaya çalışıyordu.
Ama Carol’un cahil olduğu için yeterince iyi olmamasını ve alay edilmesine izin vermeyi reddettim.
Orijinal Carol sık sık aptalca şeyler söylerdi.
Örneğin şöyle bir saçmalık:
‘Nedir bu? Ben size meyve içkisi getirin dedim! Bu meyve şarabı!’
Oh, romanı okurken başım ağrıyordu… Kızın beyinsiz olduğunu düşünmüştüm.
‘‘Ugh. Sharon! Neden bana vurdun!’’
‘‘Uyuklama’’
‘‘Hehe. Demek fark ettin?’’
Salak gibi mi görünüyorum. Şu küçük köpek yavrusu.
***
‘‘Neden bu kadar erken uyandın?’’ Carol gözlerini ovuşturarak sordu.
Kafasını okşadım ve "Uykuya geri dön." Dedim.
Genelde dünya çökse bile uyanmayacakmış gibi uyurdu ama bugün onu dönme ve kıvrılma hareketlerimle uyandırmıştım.
"U-um ... Sorun değil. Hadi birlikte uyuyalım, Sharon. "
Elimi, bir köpek yavrusu gibi başını sallayan Carol’un yanaklarına değdirdim.
‘‘Önce sen uyu’’
‘‘Ya sen?’’
Şu an hiç uyuyacak durumda değildim. Az önce yine birisini öldürdüğüm kabusunu görmüştüm.
Kendimi kana bulanmış şekilde gördüğümde gerçekliğe dönmüştüm.
‘‘Ben de uyumalıyım’’
‘‘Huh? Sharon, ağlıyor musun?’’
‘‘Ben mi?’’
Kafamı iki yana salladım.
‘‘Çünkü esnedim’’
Klişe bir bahane ile uykumda döktüğüm gözyaşlarını sildim.
‘‘Mn… Sen de uykulusun, değil mi?’’
‘‘Evet. Kaybol. Ben de uzanacağım’’
Carol'u kasıtlı olarak kenara ittim ve uzandım. Ancak o zaman tekrar nefes alabilirdim, Carol'un rahat bir zihinle uzanmasını izleyip Carol'un yavaşça nefes aldığını duyana kadar uzun süre uyuyormuş gibi yaptım.
‘‘Korkuyorum… Nara Lee. Sorun değil. Kendine gel. Sorun değil. Sorun değil.’’
Kendimi rahatlattım.
‘‘Şuna bak. İyi değil mi?’’
Kafamı dizlerime gömdüm. Bilinçaltımdan mırıldandım, “… Nara Lee. Görmek istiyorum. Kore… Orayı görmek istiyorum. Geri dönemez miyim? "
Sadece kendi kendime konuştuğumu duyduğunda uyanan Carol'ın beni sallamasından sonra gerçekliğe geri döndüm.
"Sharon ... Sharon, uykuluyum ... Sorun ne? Ne görmek istersin? Bir yere mi gidiyorsun?"
‘‘Huh? Bunu söyledim mi? Önemli değil. Ben uyurken konuşmuş olmalıyım. Hadi yatalım."
Carol'a sıkıca sarıldım ve gözlerimi kapattım.
Bu, ne zaman bir kabus görsem olan bir şeydi, bu yüzden kendimi çabucak stabilize ettim.
Sık sık beyaz bir kâğıdın üzerindeki siyah bir nokta gibi kendimi yersiz hissediyordum.
Belki de bu dünya beni kabul etmedi ve bu yüzden bana uğursuz bir gelecek göstermeye devam ediyordu. Beni hızlıca geri dönmeye mi teşvik ediyordu?
Acı kalbimi yatıştırarak gözlerimi kapattım. Akan gözyaşlarımı ay ışığından bile saklamak için arkamı döndüm.
***
Diğer taraftan prens Julien Carol’dan daha olgun olmuştu. Buna çevresinin etkisi kesinlikle güçlüydü.
Prens gittikçe sertleşti ve soğudu. 14 yaşındaki biri için uygun olmasa da gözleri ona çok yakışan keskin bir bıçak gibiydi.
"Yani. Carol nerede? Bugün neden yalnızsın? "
Prensin başından beri bu kadar somurtkan bir şekilde konuştuğunu duymak bana eski anılarımı hatırlattı.
Bu doğruydu. Başlangıçta Carol da bu kadar zavallıydı.
‘‘Yalnız gelmemi beğenmediğini mi söylüyorsun?’’
‘‘Aslında o kısmı beğendim. Merak ettiğim Carol’un ne düşündüğü.’’
‘‘Carol sabahtan beri karnının çok ağrıdığını söyledi.’’
"Haa ... Yine yaramaz bir şeyler planlıyor."
"Ben de öyle düşünüyorum."
Elini tedirgin bir şekilde saçlarının arasından geçiren prens sinirlenmiş gözlerle bana baktı.
‘‘Bu sefer neyden memnun değil? Cidden, gençliğinden beri… Her neyse. "
"Sorun nedir?"
Julien'in tepkisi bu sefer biraz daha sert olmuştu. Genellikle bu kadar kötü değildi. Gözleri aşağıya doğru sarktı. Çay fincanına bakışı şaşırtıcı derecede soğuktu, bu yüzden ne söyleyeceğini merak ettim.
"... Carol nişanlanmak istemediğini söyledi."
‘‘Carol mu dedi?’’
Prensin genç yüzü yorgunluktan karanlık bir şekilde lekelendi.
‘‘Huu… Bu konuyu neden şu anda açtığını bilmiyorum. Tabi ki ben de istemiyorum…’’
Prens dudaklarını ısırdı. Sözcükler, solan bir alev gibi gittikçe sessizleşiyordu, bu yüzden onları düzgün duyamıyordum.
"Ne?"
"Önemli değil. Carol benim için sadece sorun çıkarıyor. Annemin beni rahat bırakacağını sanmıyorum. "
Prensin genç yüzündeki kalın umutsuzluğu görünce keskin bir nefes aldım.
‘‘Nişanı bozmak sorun değil. Sorun annemin de bu hikayeyi duyması. Sharon, onun ne yapabileceğini ben bile bilmiyorum’’
İmparatoriçe Julien’in kafesinden çıkmasına izin vermezdi.
‘‘Küçük prenses Carol’a söyle mükemmel damat adayı bulma konusunda endişelenmesin. Prens sevgi dolu bir eş olacak ve onu kızdırdığı için ondan özür dileyecek. Tabi ki bu da bu olayın üstünü örtmek için yeterli değil’’
Bu köpek pisliği de neydi?
Carol yaklaşan nişan hakkında bana hiçbir şey söylememişti.
Carol ile Julien arasındaki nişanı şimdi bitirmek tehlikeliydi.
Bu İmparatoriçe ile düşes arasındaki ilişkiyi bozar ve Julien destek tabanını kaybederdi. Ve hepsi bu da değil.
Düşes… Carol'ın kendi çıkarlarına ters düşmesine izin vermez. Yeni birilerini bulur ve Carol'a yöneltirdi.
Hala gençtik. Elimizden gelen her şeyi kullanmamız gereken bir konumdaydık.
Bu yüzden Julien’in sözlerini dinledikten sonra tedirgin oldum. Bu çocuk ne düşünüyordu?
***
‘‘Keşke biraz şok olmuş gibi davranabilseydin?’’
"Bununla ne demek istiyorsun?"
Madam DeJoue kendisini bulmaya gelen Madam Berna ve Carol’u samimiyetle karşıladı ancak şüpheciliğini gizleyemedi. Sharon'dan ayrı olmaktan nefret eden Carol, düklükte tek başına kalıyordu.
Buna ek olarak, karnının ağrısı olduğunu söyleyerek mazeret göstermiş ve İmparatorluk ailesiyle olan sözünü aniden kıramayacağını söyleyerek Sharon'u düklüğü terk ettirmeye zorlamıştı.
Sonunda Sharon saraya tek başına gitmişti.
Ancak, Sharon ayrıldıktan sonra Carol hemen Madam DeJoue'ni yanına geldi.
“Hmm… Az önce bir şaka yaptım. "
Bu 'şaka', düşes tarafından yanağının tokatlanmasına neden oldu ama bu kısım bir sırdı.
İmparatoriçe'nin katılmadığı bir çay partisinde ebeveynler ve çocuklarla bir toplantı yapılmıştı. Bu, Carol'ın 15 yaşına girmesinden önceki son buluşmasıydı.
Artık çocuk olmadıkları içindi.
Genç bayan bir “hanımefendi” olacak ve genç efendiler “efendim” olacaktı.
Orada Carol herkesin önünde nişanlanmak istemediğini söylemiş ve herkesin önünde olduğu için düşes bunu saklayamamıştı.
Düşes eve döndüğünde hemen Carol’u odasına kilitledi. Neyse ki geceydi ki Sharon görmemişti.
Sonra ki gün doğumunda düşes imparatorluk sarayına koşturmuştu.
‘Harika annem muhtemelen nişanımı bozmadı ama sağlamlaştırdı.’
Carol'ın ne olduğunu bilmesi için görmesine gerek yoktu.
Annesi onun yanağına vurarak 'Ne istersen yapabileceğini mi düşündün? Ne kadar aptalca. Sen düklüktensin! Yemek yemek istiyorsan dediğimi yapmalısın. ‘ demişti.
Carol hafızasındaki anıdan kurtulabilmek için başını iki yana salladı.
‘Hayır. Böyle şeyler düşünmemeliyim’
Carol derin bir nefes aldı.
‘‘Ne tür bir şaka bu? Neden böyle bir şey yaptın?’’
‘‘…. Bu bir şakaydı ama şaka da değildi. Ben sadece denemek istedim.’’
‘‘Denemek? Lütfen bana daha fazla detay verin’’
Carol rahatça güldü.
‘‘Eğer bunu yaparsam anne ve babamın beni dinleyeceğini düşünmüştüm ama görünen o ki ebeveynlerimi pek iyi tanımıyormuşum’’
Kızının fikirleri önemsemeden Carol’un nişanı hakkında konuşan düşesin yüzüne bakmak zordu.
Carol annesinin ‘Kızım’ ve ‘Damadım’ derken ki yapmacık gülüşünden utanmıştı. O daha Carol’un neyi sevip sevmediğini bile bilmiyordu.
Böylece Carol aniden gelen bir dürtüyle hareket etmişti.
Carol nişanı Sharon’a devredip devredemeyeceğini sorduğunda iki tokat daha yemişti.
‘Lanet olsun’
Carol dilini içten karıncalanan yanağına dokundurdu.
‘‘…Demek bu yüzden yüzünün son hali böyle? Bu yüzden bugün leydi Sharon’a yüzünü bir kez bile göstermedin’’
‘‘Peki… İşte böyle oldu’’
‘‘Böyle acımasız şeyler söylerken gülümsememelisiniz. Bu çocukça bir şey değil’’
Ama Carol gülümsemesini durdurmadı.
‘‘Neyse ne. Yakında yetişkin olacağım’’
‘‘Peki o zaman, Bayan Sharon bunu sevmeyecektir bu yüzden kanlı bir yüzle gülümsemeyin’’
‘‘Haklı olduğun bir kısım var’’
Carol iç çekti ve gülümsemesini durdurdu.
Julien ile evlense bile ikisi arasında sadece karanlık olacaktı. Öyle olmalıydı.
Her şeyden önce Julien Sharon’u seviyordu. Şaşırtıcı bir şekilde Julien son derece sadıktı ve Sharon dışında kimseye asla öyle bakmamıştı. Asla.
Ayrıca Carol onları destekliyordu.
Carol’un tatlı gülüşünün yerini kurnaz, entrikacı bir gülümseme aldı.
‘‘Julien ve Sharon evlense iyi olmaz mıydı?’’
‘‘Ne diyorsunuz?’’
‘‘… Hiçbir şey’’
Carol bunu ancak üstü kapalı söyleyebilmişti. Aslında Carol fark etmişti.
Sharon ile ilgili sanki uçup gidecekmiş gibi bir şeyler vardı.
‘Sharon her zaman öylece gidebilecek birisi gibi duruyor…’
Ergenlik nedeniyle ortaya çıkan duygular Carol’u duyarlı ve endişeli hale getirmişti.
‘Asla böyle bitmesine izin vermeyeceğim’
Julien imparatorluğun en büyük gücü olabilseydi, bir şekilde Sharon’u ellerinde tutabilirdi.
Eğer imparator olursa sadece imparatorun girebileceği kütüphaneye girebilirdi… Her durumla baş etmenin yolunu bulabilirdi. Bunun nedeni imparatorun kitaplığının zengin kaynakların bilgileriyle dolu olmasıydı.
Düşmanı yenmek için önce onu bilmek gerekiyordu. Carol ve Julien ‘Düşmanı’ Sharon’u ellerinden alabilecek kişiler olarak tanımlamışlardı.
Yine de düşmanın kim olduğunu bilmiyorlardı. Carol ve Julien’in emin olduğu tek bir şey vardı. Sharon bu dünyadaki sıradan bir insan değildi.
Ve bu düşünceden türeyerek şüpheler ve tahminler başladı.
Julien ‘Sihirli gücün’ etkisinin söz konusu olabileceğini söylemişti.
Carol Julien’in tahmininin muhtemelen yanlış olmadığını düşünüyordu.
Ancak… Sihir Julien ve Carol’un dokunamayacağı bir alandı. Ama imparator sihri kullanabilirdi ve bu Julien’in alabileceği bir karttı.
Ve Julien istediği kadar Sharon’u sevebilir ve Carol sonsuza kadar onunla kalabilirdi.
‘‘Madam DeJoue aslında ben buraya bir istek için geldim.’’
‘‘Nedir?’’
‘‘Takım olalım’’
Bu Carol’un çok düşündükten sonra ulaştığı bir sonuçtu. Aslında dün Carol Sharon’un ağlayarak geri dönemediğini söylediğini duymuştu.
Sharon’un içindeki düşünceleri bilmeyen Carol ‘geri dönmeye ‘ odaklanmış ve bu yanlış anlamanın başlangıcı olmuştu.
Bu yüzden de kuvvetlerini birleştirebileceklerini düşünmüştü. Eğer Sharon’un ne demek istediğini anlayabilecek birisi varsa bunlar Madam DeJoue ve Julien’di.
Madam DeJoue çay fincanını ses çıkartarak yerine geri koydu.
‘‘…. Tehlikeli şeylerden bahsediyorsunuz’’
‘‘Ben sadece… Eğer bir gün bir şeye ihtiyacın olursa beni bulmanı istiyorum’’
Madam DeJoue dik dik Carol’a baktı.
‘Ne zaman Carol bu kadar büyüdü?’
Sharon Carol’un olgun ve sevgi dolu birisi olması için çok uğraşmıştı.
Ve Carol Sharon’un beklediğinden daha akıllı olmuştu.
Zeki kız Madam DeJoue'nun ne hissettiğini fark etmiş gibiydi.
Ancak Madam DeJoue her şeyi saklayarak sessizce cevap verdi.
‘‘…. Ne demek istediğinizden emin değilim’’
‘‘Senin böyle bir şey söyleyeceğini düşünmüştüm’’
Carol içgüdüsel olarak Madam DeJoue’nin onun dediği her şeyi hatırlayacağını biliyordu.
Her şeyden önce Madam DeJoue Sharon’u en çok seven insanlardan birisiydi bu yüzden mutlaka onu dinlerdi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.