Benya arkamdan yaklaşırken "Burada bir banyo var ..." diye yorum yaptı.
Banyo benim gibi bir hizmetkar için yeterince büyüktü ama bu soylular için ... Oldukça küçüktü.
Bütün formalite duygusunu bırakarak ‘‘Alt kattaki odanın da banyosu var mı?’’ Diye sordum. Etrafta yetişkin olmadığında, onlarla gelişigüzel konuşma eğilimindeydim. Küçüklüğümüzden beri hep böyleydik. Birlikte büyüdük ve birbirimizle resmi olmaya hiç ihtiyaç duymadık.
"Evet, ilk başta farklı bir oda olduğunu düşünmüştüm ama sadece bir banyo olduğu ortaya çıktı."
Ah, beklediğim gibi ... Tarif edilemez bir his beni kemirmeye başladı ve endişeli büyüdükçe kalbim hızla çarpmaya başladı. Gözlerim dolabın yanındaki kapıya düştü. Banyo kapısını kapattım ve diğer kapıya yaklaştım.
Lettice arkama yaklaştı ve uyarıyla bağırdı ‘‘Dikkatli ol. Orada kim olduğunu kim bilebilir?!’’
Başka herhangi bir durumda, geri kalanımız ona ve paranoyasına gülerdik. Ancak şu anki durumumuz göz önüne alındığında, hiç kimse bunu yapacak havada değildi. Tek amacı başkalarını kızdırmak olan Benya bile bu konuda yorum yapmamayı seçti. Aslında, tepkisi muhtemelen haklıydı. Durum o kadar garipti ki, kapının arkasında uyuyan bir ejderha bulsak bile şaşırmayaktık.
Elbette, odanın içinde ejderha yoktu. Ancak geriye dönüp baktığımızda, bir ejderha daha iyi bir seçenek olabilirdi.
Lettice en büyüğümüz olarak cesurca kapıyı açtı. Nefesimizi tuttuk, ortaya çıkacak sürprizlere kendimizi hazırladık. Sonunda, sıradan bir oda olduğu ortaya çıktı.
Kardeşler buna aşina değildi. Bu odayı daha önce hiç görmemişlerdi.
"Burası neresi? Bir restoran mı? "
Oda bir yatak odası ya da banyo değildi, mutfak eşyaları ile dolu dolaplarla kaplı bir mutfaktı. Bulaşıklar eski ve kirli görünüyordu ve dolabın üzerindeki odun parçalanıyordu. Tıpkı banyo ve gösterişli oda gibi, bir soylu statüsüne yakışan bir yer değildi.
Benya giren ilk kişiydi. Sanki şu anda içinde bulunduğumuz durum onu hiç rahatsız etmiyormuş gibi, dünyayı hiç umursamadan mutfakta dolaştı. Döndü ve bize sırıttı.
‘‘Estelle, tıpkı oyuncak evine benzemiyor mu? Sen ve Sasha burada bütün gün oynayabilirsiniz. "
Lettice saçma şakasına kıkırdadı, durumumuzun gülmeye kolay olduğunu fark etti. Onlara kızgınca baktım ve konuyu hemen değiştirmeye çalıştım. Lettice yüzüne ciddi bir ifade koydu.
"Peki. Şaka yapmayı bırakalım. "
Ben "Neden bahsediyorsun?" dedim.
‘‘Sasha bu şakayı diğer hizmetçilerle birlikte mi planladın? Senin arkana böyle bir şeyi kolay koymam’’
Ne… Diğer hizmetçilerin bu şakayı yapmak için kendilerini bir kayanın altına koymaya gönüllü olduklarını mı sanıyordu? Tüm bunları neden planladığımı düşündü? Ona bir şey söylemek üzereydim ama şimdiye kadar koluma yapışan Estelle'nin sözümü kestiğinde bu iyi bir şeydi sanırım.
"Sasha ... Burası çok havasız."
Ben "Ben de aynı şekilde hissediyorum." Dedim.
‘‘Burayı sevmedim’’ diye yavaşça mırıldandı.
Ne söylemek istediğini biliyordum. Bu yerin ne olduğu ve neden orada olduğumuz önemli değildi. Sadece buradan çıkmak istiyordu. Ben de aynısını istiyordum ama ...
‘‘Sanırım çıkış yolu aşağıda.’’
Sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi Lettice işim biter bitmez konuştu.
‘‘Aşağıda dışarıya açılan kapı yok.’’
Benya “Muhtemelen buraya enfekte olmamızı önlemek için getirildik. Buna ne diyorlardı… karantina? Belki biz uyurken bizi hareket ettirdiler çünkü korkacağımızı düşündüler. " dedi.
Yine şaka yaptığını sanıyordum ama sakin tavrı beni şaşırttı. Ona bir soru sormam gerekip gerekmediğini merak ederek biraz tereddüt ettim ve sonunda bir denemeye karar verdim.
"Dün… Aile toplantısında akrabalarınız ne dedi?"
Gözlerindeki yaramaz bakış, akrabalarından bahsettiğim anda onu kasvetli bir his kaplarken öldü.
“Mevcut durum nedeniyle, bir süreliğine Fjeya'ya taşınmamızın daha iyi olacağını düşündüler. Ebeveynlerimize olanlardan sonra… Bizi de kaybetmeye dayanamayacaklarını söylediler. "
Ah, tam da kitabın söylediği buydu. Cervante ailesinin varisi şu anda sadece on beş yaşındaydı. Koşulları oldukça kötüydü, bu yüzden kimse, varisin geçici olarak her şeyi yetişkinlere emanet etmesini ve diğer soylu çocuklar gibi yurt dışına çıkmasına bir şey diyemezdi. Yapılması doğal bir şeydi.
O zaman bu yer gerçekten-
‘‘Başka bir şeyden bahsetmedin mi?’’ diye sordum.
"Başka ne söyleyebilirim? Ah, onlara sensiz ayrılamayacağımızı söyledim, o yüzden endişelenme. Sen olmasan bu ağlayan bebeğe kim bakacaktı? "
Duyarlılığını takdir ettim ama endişelendiğim şey bu değildi. Durumla ilgili bir şeyler tersti.
Birden çok ani bir anda hafızamda belirdi. Neden şu anda hatırladığımı bilmiyordum ama kardeşlerin tüm yakın akrabaları aniden bir anda birkaç yıl içerisinde ölmüşlerdi.
Biri kronik bir hastalıktan öldü, diğeri zehirlenerek öldü, bir diğeri öfkeli bir kavgada öldü ve sonra bir diğeri ...
Tüm ölümler bir şekilde şüpheliydi. Hepsinin arkasında yılanın olduğuna dair bir söylenti vardı ... En azından hatırladığım buydu.
Lettice ‘‘Siz ikiniz ne hakkında konuşuyorsunuz?’’ dedi
Küçük erkek kardeş ‘‘Sasha onu arkamızda bırakacağımızdan endişeliydi?’’ dedi.
‘‘Gerçekten mi? Ben onun bundan hoşlanacağını düşünmüştüm’’
… Lettice benim hakkımda nasıl düşünüyordu?!
*Dördüncü Bölüm*
Duyduklarıma inanamıyordum…
‘‘Garip bir ses duyuyorum’’
Kulaklarımıza delici bir ses geldi. Estelle kolumu çekerken inledi ve beni ona yaklaştırdı. Yere baktı, alt dudağı surat asarak ağzından dışarı sarktı. Bu çocuksu davranışları oldukça yaygındı ama bu sefer haklıydı.
Kısa süre sonra gizemli bir manzara bizi karşıladı. Duvardaki ayna ağır bir gıcırtıyla dönen bir kapı gibi döndü. Kapıyı kontrol eden cihaz muhtemelen dışarıdaydı, böylece kimse içeriye giremezdi.
"Jerome Amca ?!"
Vikont Ipolite amcalarının en küçüğüydü ve onların favorisiydi. Çocukluğumuzda sık sık bizimle oynadığı için onunla çok güzel anılarımız vardı. Ama şu anda, yüzünde şefkat yerine ürkütücü bir görünüm vardı.
"Amca, çok endişeliydik!"
"Yanlış fikirler düşünmeye başladık, biliyor musun? Bu yer neresi?!"
"Jerome Amca ... Ben acıktım. Ben ayrılmak istiyorum."
Kardeşler tanıdık bir yüz gördüklerinde rahatlayarak içlerini çekerken ben de buluşmadan dolayı geri çekildim. Dük ve Düşes anneme ve bana ne kadar iyi davranırsa davransın, biz hala ailenin diğer üyelerinin hizmetçisiydik. Hatıralarım geri gelmeden önce bile bu gerçeğin farkındaydım.
Ama… Genç vikontu kendi yerimden inceledim. Onun hakkında bir şeyler ters görünüyordu. Hâlâ her zamanki sıcak gülümsemesine sahipti ama bana zayıf gelmişti. Ve gözleri ... Bir balığın ki kadar boş görünüyordu. Kız yeğeni ve erkek yeğenleri heyecanla gevezelik ederken vikont sert bir şekilde durdu. Sanki burada olmak istemiyor gibiydi.
Ben de dahil olmak üzere tüm çocuklar, ani cenazeden güçlükle başa çıkabiliyorlardı. Öyleyse neden bize bu kadar garip bir ifade göstersin ki? Ölüler hakkındaki düşüncelerinde mi kaybolmuştu? Muhtemelen durum buydu.
‘‘Amca?’’
Lettice bir şeylerin yanlış olduğunu sezerek ona seslendi. Hafif yürekli sevinç kısa bir süre sürdü ve tuhaf, rahatsız edici bir sessizlik bizi ele geçirdi. Uzun bir süre sonra Jerome nihayet konuşmaya karar verdi. Genelde yumuşak, oynak sesinin aksine, tonu artık sanki bir zımpara kağıdına rendelenmiş gibi boğuk ve kabaydı.
‘‘Çocuklar, önce oturalım.’’
Benya ve Estelle yatağa otururken Lettice yakındaki bir sandalyeye oturdu. Bana ihtiyacı olursa diye Estelle’in yanında olmayı seçtim.
Bizden istediği gibi oturmuş olsak da, Jerome hiç kıpırdamadı ve yüzümüze bakmaya devam etti. Belki de kardeşlerin yüzleri ona kardeşini ve yengesini hatırlatıyordu.
‘‘Amca, iyi misin?’’
‘‘İyiyim Lettice ama şaşırmadın mı? Tanıdık olmayan bir odada uyanmak tuhaf olmalı. "
“Pekala, bir dereceye kadar şaşırmıştım. Ama hala evimizdeyiz, değil mi? Hiç böyle bir yer bilmiyordum. "
"Her asilin konağının gizli bir odası vardır."
Bir anlığına, vikont orijinal haline geri döndü. Diğerleri kahkahalara boğuldu ama bu kelimeleri söyleme şekli bir nedenden dolayı sinirlerimi rahatsız etti. Bizi burada ne kadar tutmaya niyetlendiklerini merak ettim.
‘‘Çocuklar, planlarda bir değişiklik oldu.’’
"Ne?"
‘‘Artık Fjeya'ya gidemezsin. Şu anda başkentteki durumun çok iyi farkındasınız. Valencia Limanı'na seyahat etmek bile tehlikeli olabilir. "
Haklıydı. Günlük işlerini yapmak için sokaklarda yürümeye ihtiyaç duymayan köylüleri, hatta aristokratlar bile, hastalanıp veba nedeniyle vefat etti. Gazetelerde verilen Tanrı'nın Cezası lakabına kadar yaşandığı kesindi. Onun gazabından kimse kaçamıyordu.
Ama ben gerçeği biliyordum. Bu, Tanrı'nın cezası değil, yazarın yaratmasıydı. Veba Kara Ölüm'den kaynaklanıyordu ve birkaç ay sonra salgın başladığı gibi bir hızla kadar yok olacaktı. Tabii ki sonuçları unutulmaz olacaktı.
Böyle bir sonuca varmakta haksız değildiler.
"Malikanedeki bazı insanlara da virüs bulaştı, bu yüzden artık güvenli değil. Çocuklar enfeksiyona daha duyarlıdır, bu yüzden mümkün olduğunca çabuk hareket ettik. Burası düşünebildiğimiz en güvenli yerdi. Uzun zamandır bu yere kimse girmedi. "
Sesi hafif ve neşeliydi, daha önceki kasvetli atmosferinin tüm izleri sanki hiç olmamış gibi gitmişti. Kötü haberin darbesini hafifletmek için böyle konuşuyor gibiydi.
Gözlerim Benya'nınkilerle buluştu. Aynı şeyi düşünüyor gibiydi.
"Peki şimdi ne olacak? Sonsuza kadar burada mı kalacağız? "
Lettice, Benya’nın ani sorusuna şaşırdı. Estelle bu tenha yerde sonsuza kadar kalma düşüncesiyle soldu.
Karşılığında Jerome gülümsedi ve başını salladı.
‘‘Bu sadece kısa süreliğine. Tüm bunları çaresiz olduğumuz için yapmak zorundaydık. Sizi burada tutma düşüncesi benim de hoşuma gitmiyor ama lütfen katlanın. Merak etmeyin, durum yatıştığında sizi hemen Fjeya'ya göndereceğiz. "
Dördümüz birbirimize bir bakış attık. Yeni yerler bulup ve keşfetmek eğlenceliydi ancak orada sonsuz bir süre kalmak tamamen farklı bir konuydu. Bu sıkışık, rahatsız alan benim gibi bir hizmetkâr için fazlasıyla yeterliydi ama asil soylu çocukların burada kalması için? Bu bir kabus olurdu.
"Burayı sevmiyorum ..."
Estelle şikayet edip sızlanırken yüzü buruştu. Eh, bu tür bir durum böyle bir tepkiyi hak ediyordu. Bu ani cevabı kimse tahmin edemezdi. Lettice ve Benya bile şaşkın görünüyordu.
"Öyleyse, burada daha ne kadar sıkışmalıyız ?!"
Lettice’in sorusunun cevabı bizi çok etkiledi.
‘‘Yaklaşık bir hafta. Sizin daha fazla burada kalmanızı beklemiyoruz. En sonunda yurtdışına gitmek bizim seçimimiz’’
"Yemeklerimiz ne olacak?"
‘‘Elbette, uşak temel ihtiyaçlarınızla ilgilenecektir. Bunun için endişelenmenize gerek yok. Zaten tüm kıyafetlerini buraya getirdik. Estelle'in ona yardım etmesi için Sasha var ama ikinizin şimdilik kendi başınıza giyinmesi gerekecek. "
******************* Yorumlar konusunda haklısınız ama çevirmen ya da yazar Benya ve Lettice'nin konuşmalarını ayırmamış. Sonraki bölümlerde daha iyi anlaşılıyor ve ayrıca kardeşleri tanıtmam gerekirse:
Lettice Evin en büyüğü, Düklüğün Varisi. (İleri ki bölümlerde kendisinin Sasha'nın okuduğu romandaki rolünü daha iyi açıklanacak. O yüzden o kısım sürpriz) Neşeli, çekingen bir karakter. Benya ile çok kavga ediyor.
Benya arkadaşlar bu kapaktaki abimiz oluyor. Kendisi şakacı ama iyi kalpli birisi. İkinci büyük kardeşimiz
Estelle en küçük çocuk ve Sasha'a çok bağlı romanda bu şehirden ayrılma süreçlerinde öldüğü yazılı. O yüzden Sasha ne olursa olsun onu kurtarmak istiyor.
Sasha dükün evinde annesi hizmetçi olarak çalışıyordu . Babası hakkında bir bilgi yok ve romandaki adı son kötülük olarak geçiyor. Kısaca kardeşleri korumak ve trajik sonlarını engellemek istiyor.
Umarım iyi açıklamışımdır. Biraz az bilgiyle başladı ama ileri ki bölümlerde bu bilgileri tamamlayacağıma eminim. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.