Kadın kafasının üzerindeki tavana baktı ve gözlerini yavaşça kırptı.
Birden bire Violet S. Everett bir önceki hayatını hatırladı.
Aslında ''birden bire'' kelimesi onun bu hatırlama deneyimini tam olarak kapsayamıyordu. Onun bu anıları hatırlamasında bir tetikleyici vardı ve bu tetik ölüme yakın yaşadığı deneyimdi.
Ölümcül bir kriz yaşaması karşılığında önceki hayatını hatırlama şansı ve yaptığı davranışları düşünme şansı verilmişti. Bu aslında kılık değiştirmiş bir lütuf olabilir miydi?
Yavaşça bilincini geri kazanırken, Violet düşündü.
Mutluluk neydi? Ulaşmaya cürret bile edemeyeceği kadar uzakta bile olsa onu deneyimlemeyi diliyordu.
Ve böylelikle, ölümle yaşam arasında gidip geldiği üç günden sonra uyandığında bu düklük hanımının ilk yaptığı şey babasını ziyaret olmak oldu.
Dük Everett'e sordu -Lütfen beni ek binaya hapsedin.
***
İnsanların hayatlarında mutluluğun peşinde koşma eğilimleri vardı. Ancak, kişinin kendi elleriyle dokunamayacağı serap gibi mutluluk da soyuttu; kişinin hayatı boyunca özleyeceği ama kolayca erişemeyeceği mutluluk.
Yakındı ama aynı zamanda yakalaması imkansızdı.
''Ne düşünüyorsun, Violet?''
Düşüncelerinde kaybolmuşken alçak bir ses onu gerçekliğe geri döndürdü. Sesinin tonunda sanki patlamak üzere olup kabaran bir öfke vardı.
''.....''
Violet sorusuna cevap vermedi. Burada olmasının sebebi belliydi.
Everett Düklüğünün en büyük kızı neredeyse gölde boğulalı üç gün ve gece olmuştu.
Ayaklandıktan sonra düklüğün hanımını ziyarete birçok kişi gelmişti. Düklük hanımının durumunu kontrol etmeye bir doktor, bir rahip ona dua etmeye ve birçok hizmetli düklük hanımına bakmaya gelmişti. Sanki gelenlerin sonu yok gibiydi.
Ve onca insan arasında gelmesini istemediği tek bir kişi vardı. İstemediği kişi Mikhail, ailenin en büyük oğlu ve Violet'in abisiydi.
''Sana bir soru sordum - Ne düşünüyordun?!''
Yüksek ses tekrardan hırladığında Violet yüzünü buruşturdu. Onunla uğraşmak istemediği için soruya cevap vermemişti ancak Mikhail ona baskı kurmaya devam etti.
Ölümün kapısından gelen kız kardeşine işte böyle davranıyordu.
Hala sessizdi. Violet yatakta oturur pozisyona geçti. Tamamen iyileşmemişti bu yüzden en küçük hareket bile ona pahalıya patlıyordu.
"Ne diyorsun:?"
"Babamdan duydum ki ondan seni hapsetmesini istemişsin."
"...Haa."
"Neler çeviriyorsun? Şimdi bizi kendi hayatınla mı tehdit ediyorsun? Herkesin gözü önünde bize karşı bir protesto mu çekiyorsun?"
"Başım..."
"Cevap vermeyecek misin?!"
Hiçbir şekilde verimli bir etkileşime dönüşemeyecek olan bu konuşma dönüp dönüp durdu.
Düklük hanedanının en büyük oğlu neden bu kadar kaba davranıyordu? Violet bu davranışına dilini cıklatsa da cıklatmasa da Mikhail tamamen dik kafalıydı.
"Nasıl bir entrikaya sahip olduğumu düşünüyorsun bilmiyorum. Hatalarımı fark etme ve kendi davranışlarım üzerinde düşünme fırsatım oldu."
"...Ha. Ne kadar iyi bir şekilde bunu örtbas etmeye çalışsan da bu tür bir konuşma..."
Ona düzgün bir cevap verdikten sonra bile onun verdiği cevaplar öfke doluydu. Bu durumda ne söylese de boşunaydı. Violet de umursamadı bu yüzden omuz silkti.
"Yorgunum bu yüzden gider misin? Şu anki durumumda sanki yapabileceğim bir şey var."
"..."
"Yoksa kız kardeşinin odasında bu kadar görgüsüz bir şekilde bağırıp çağırmaya devam mı edeceksin?"
"...Bekle sen. Violet, ne işler çeviriyorsan bil ki istediğin gibi at koşturmana izin vermeyeceğim."
Böylelikle bu diyalog bile olamayan konuşma son buldu. Mikhail buraya geldiğinden bile daha sinirli bir şekilde burayı terk etti.
"....."
Mikhail çıkar çıkmaz Violet kendini koltuğuna oturttu ama hemen sonra kapıdan gelen nak sesiyle kaşlarını çattı.
Ona mola bile verdirmiyorlardı. Kısa bir süre bekledikten sonra dudaklarından "Girin" kelimesi çıktı ve içeri iki kişi girdi. Onun tanıdık olan kişilerdi.
"A-abla."
Kabarık pembe saç adım attıkça konuşan kişinin arkasından dalgalanıyordu. Yüzü yaşlı suratı her an tekrar ağlayabilirmiş gibiydi.
Diğer taraftan, kızın yanında gelen platinyum sarısı saçlı kişinin ifadesinde bir sırıtış ve yüzünde okunamayan bir ifade vardı.
Violet derin bir iç çekti.
"Senin hakkında endişelenmiştim. İyi olmana sevindim..."
Sevimli genç kadın Violet için olan endişesini çan gibi bir sesle ifade etti. İyi olmana sevindim, dedi.
Kibar bir ifadeyle, ne kadar tatlı bir şekilde gülümsedi... sanki sana yaptığı her şeyin sahte olduğunu düşündürüyordu.
Violet her zaman davrandığı gibi davranmaya çalışırken sakinleşti. Vücudunun bu halde olduğu halde üstüne üstlük sinirlenmesinin bir hayrını görmezdi.
"Neden yalan söylüyorsun, Aileen? Benim hakkımda endişelenmenin sana bir katkısı yok."
"A-abla?"
"Bu tür şeyler söylemek için bunca yolu gelmene hiç sevinmedim... Bu rolüne kendini baya kaptırmış olmalısın, iyi bir kız kardeş olma üçkağıdına. Eğer bana geldiysen o zaman bilmelisin ki seni sadece garez geri karşılayacaktır."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.