Arifureta Shokugyou de Sekai Saikyou (WN) - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 


           
Hajime ve arkadaşları Cehennem Zindanının girişine gelmişti.

Hajime karanlık mağara gibi bir giriş bekliyordu ama giriş daha çok müzeye benziyordu. Giriş için resepsiyon masası bile vardı. Masada zindana giren ve çıkanları kontrol eden üniformalı bir abla bekliyordu. Belli ki, bu yer insanları statü levhaları ile kontrol ettikleri yerdi. Bu levhaları kullanarak onlar zindanda ölenleri kayıt alabiliyordu. Savaşın yaklaşması sırasında çok fazla kayıp olmasını istemiyorlardı.

Girişe yakın meydana dizilmiş pek çok tezgâh vardı. Tezgâhlar arasında rekabet vardı. Tam bir festival havası var gibiydi. Burası insanlarla doluydu çünkü burası para kazanmak için çok popüler bir alandı. Orada zindana meydan okumak isteyen çok fazla insan vardı. Bazıları bunu ciddiye alırken bazıları alaya alıyordu. Bu sıralar geçitin arkasında çok fazla suç olayları oluyordu. Ülke, maceracı loncasının yardımıyla, suç oranlarını en aza indiriyorlardı. Zindana yakın bir yerde satın almak ve satmak çok kullanışlıydı.

Sınıf ahmak gibi bakınırken, Meld’in ördeğe benzeyen bineğinin arkasından peşi sıra ilerlediler.
*    *   *
Zindanın içi dışından tamamen farklıydı. İçeride fazla ışık yoktu. Fakat duvarlardaki özel yeşil taşlar sayesinde biraz ışık yayılıyordu ve bu sayede 5 metre ilerisini görebiliyordu. Bu yeşil taşların Cehennem Zindanında büyük bir damarı olduğu belliydi. Parti rütbelere ayrıldı ve öne ilerledi. Salon gibi bir yere gelmişlerdi. 7-8 metre yüksekliğinde, gri kabarık toplar duvarın içinden dışarı fışkırıyordu.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Pekala, Kouki ve grubu öne ilerlesin. Diğer herkes geri çekilsin! Biz ön safta vardiya yapacağız. Hazır olun! Bu canavarlar Fare Adamlar olarak adlandırılır. Onlar çok güçlü ve tehlikeli olmasa da, acayip hızlıdırlar. Dikkatli olun!’
[/font]

Dediği gibi Fare Adamlar onlara doğru zıplayarak atıldı. Onların kırmızı gözleri gri saçların arkasında parladı. İsimleri onlara uyuyordu. Fare Adamlar iki ayaklı kaslı bir üst vücuda sahip alt vücutları ise fare gibiydi. Onların sadece karınları ve göğüsleri,8 bölgeye sahip, saçla kaplanmamıştı. Bu sanki onlar karın kaslarını gösteriyordu.

Ön cephe Kouki ve partisinden oluşuyordu. Ön safta olan Shizuku, düşmanın yüzünü görünce korkmaya başladı. Fare Adamlar Kouki, Shizuku ve Ryutaro’ya tüyler ürpertici bir duygu veriyordu. Bu arada, Kaoriye yakın olan iki kız ilahi söylemeye başladı. Bu Kızlar Nakamura Eri yani “[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]meganekko” ve enerjik olan “loli” Taniguchi Suzu’ydu. Onlar sihirlerini kullanmak için hazırlanıyorlardı. Onlara öğretilen oluşumda kalmışlardı.
[/font]

Kouki hızla kılıcını anormal bir şekilde sallamaya başladı ve hareketlerini görmek çok zordu. Onun kılıcı krallığın verdiği en iyi eserlerden biriydi, ’’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Kutsal Kılıç’’. Kılıç ışık özelliklerine sahipti. Işığa kapılan her düşman zayıflarken, kılıcı tutan kişi güçleniyordu. Kutsal bile olsa, kirli özelliklere sahipti.
[/font]

Ryutaro bir yumruk dövüşçüsüydü, bu yüzden eldiven ve kalkan kullanarak savaşıyordu. Bunlarda bir tür eserdi. Onlar şok dalgaları oluşturabiliyordu. Onlar kırılmıyordu da. Ryutaro hiçbir düşmanın onu geçmesine izin vermiyordu. Onları tekme ve yumruklarıyla engelliyordu. Sanki ağır zırhlı bir tanktı.

Shizuku, samuray bir kız gibi olan, onun kılıç ustalığı sınıfı ile kullandığı kılıç Shamshir ve Katana karışımı gibiydi. Bütün düşmanlar onun tarafından kesiliyordu.
([font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]D.N[color=#1c7c7c]Shamsir diye bahsettiği kılıç eskiden Perslerin kullandığı bir kılıç türüdür. Türkçe hali “şemşir” olarak geçer. Türk kılıcı “yatağana benzer.)
[/font]
[/color]
Diğer öğrenciler ilahi söyleyerek Kouki’nin grubuna yardım ediyordu. ‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Dönen Karanlık Alevler, Düşmanlarımı yak, Onları küllere çevirerek toprağa geri gönder, Dönen Alev

Üç kişi anında dönen alevleri kullandı ve Fare Adamlar ölüm çığlığı atarken kül oldular. Bütün Fare Adamların yok olduğunu fark ettiler. Diğer öğrencilere sıra gelmemişti. Kouki’nin takımının, bu canavarlardan üstün olduğu belliydi.
[/font]

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Pekâlâ, iyi iş! Gelecek defa siz deneyin, gardınızı düşürmeyin.’’
[/font]

Meld onları uyardı, ama öğrencilerin gösterdiği kahramanlığa gülmüştü. Bunu yapmasaydı canavarlarla karşılaşmanın gerginliği durdurulamazdı. Öğrenciler endişelenmemeye başlamıştı. Meld sadece verilen tepkilere omzunu silkiyordu.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Bu bir eğitim tatbikatı olmasına rağmen, Sihir taşları aklınızda bulunsun ve unutmayın. Açıkçası öldürmek gereğinden fazla güç kullandınız ve sihir taşları önemli öldüğünü unutmayın.
[/font]

Meld’in sözleriyle Kaori’nin grubundakiler kızartacak bir büyü yaptılar.

Aynı şekilde savaşmaya devam ettiler. Düşük seviyelerde her şey iyi gidiyordu. Sonunda yirminci kata varmışlardı. Yirminci kat Birinci Sınıf maceracıların işaretidir. Cehennem zindanında gidilen en aşağı kat altmış beşti. Bu 100 yıl önce olmuştu. Kırkıncı kata varmak elit birinci sınıf olarak kabul edilirdi. Yirminci katı geçenler ise Birinci Sınıf kabul edilirdi. Tüm öğrenciler [font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]hilekâr* olduğundan, yirminci katı deneyimleri olmasa bile kolaylıkla geçtiler.

Tuzaklar zindanın en korkutucu özelliğiydi. Bazı durumlarda tuzaklar ölümcü olabiliyordu. Alt katlarda Adil Alan diye bir yer vardı. Bu büyü akışıyla tuzakları tespit eden bir aletti. Zindandaki çoğu tuzak büyülü olduğundan Adil Alan tuzakları %80 ihtimalle buluyordu. Bu nedenle katları hızlı geçmeleri kolay olmuştu. Tuzakların yerini bildiklerinden kolaylıkla geçebilirdiler.
[/font]

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Pekâlâ millet. Bu noktadan itibaren sadece farklı tür şeytanlar olmayacak, onlar bize saldırmak için beraber olacak. Buraya kadar kolay olduğu için dikkatsiz davranmayın! Yirminci katı temizledikten sonra bugünlük eğitim bitecek! Hazırlanın!’
[/font]

Meld’in sesi herkesi sarmıştı. Bu noktaya kadar Hajime neredeyse hiçbir şey yapmamıştı. Şövalyeler kılıçlarla canavarları zayıflattığında yeteneğini kullanmıştı. Şimdiye kadar sadece köpek benzeri bir canavar kullanmıştı.

Hiç kimse onu partisinde istememişti. Temelde o sadece şövalyeler tarafından sağlanan korumanın arkasında durdu. Bu oldukça acıklıydı. Defalarca Sinerji yeteneğini kullanarak sadece 2 puan yükselmişti. (Hala parazit bir oyuncuyum…)

Yeniden bir zayıflamış canavar Hajimeye doğru fırlatılmıştı. Hajime zemine çizimler yaparak yaklaştı ve canavarı öldürmek için kılıcıyla saldırdı. (Eh,Öyle görünüyor ki transmutasyon gitti. Elimizden geleni adım-adım yapalım.)
Hajime yüzündeki teri sildi. Transmutasyon çizmiyordu. Fakat şövalyeler ondan fazla bir şey beklemiyordu.

Şövalyeler için, Hajime’yi kılıcını kullanacak diye düşünmüşlerdi. Fakat Hajime Transmutasyon kullanmayı seçerek canavarların hareketlerini kısıtlıyordu. Şövalyeler Sinerjinin böyle kullanılabileceğini daha önce hiç görmemişti.

Başka bir şeye sahip olmadığından Hajime silahına Transmutasyon yapmayı düşündü. O mineralleri manipüle edebilirse neden yerine manipüle edemeyeceğini düşündü. O çok fazla güçlü kişiyle çevrelendiğinden kendini gereksiz hissetmişti. Bu onun ilk taktik sergilemesiydi. Onun iktidarsızlığı görüldüğünde bu taktikle çıka gelmişti.

Kısa süreliğine durmuşlardı. Bu sırada Kaori ile göz göze gelmişti. Kaori ona doğru baktı ve gülümsedi. Kaori dün geceki ‘korumak’ konulu konuşmadan sonra gözü gibi bakıyordu. Bu Hajime’yi utandırmıştı ve göz temasını kesmişti. Bunu gören Shizuku yüzünde alaycı bir gülümsemeyle Kaori’ye kısık bir sesle sordu.

‘[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Kaori neden siz ikiniz sürekli birbirinize bakıyorsunuz? Sen Zindanda romantik komediyi dikkate alamazsın, bunun zamanı değil.’’

Kaori kızardı ve öfkeyle Shizuku’yu yalanladı.
[/font]

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Mou. Shizuk-chan. Tuhaf şeyler söylemeyi bırak. Ben sadece Nagumo-kun’un iyi olup olmadığına baktım. Sadece bu!’’
[/font]

Shizuku bunun öyle olmadığını bildiğinden ağzını kapalı tuttu. Onu daha fazla gücendirecek bir şey söylemekten kaçındı. O gözlerinde kahkahayı gizleyemediğinden Kaori bunu gördü ve ona küstü.

Hajime aniden üzerinde gelen bakışlar hissetti. Boş bakışlar olumsuz duygularla ona yapıştırılmış gibiydi. Hajime bu bakışlara sınıfta yabancı değildi. Bu duygu karşılaştırılamazdı, bu duygu sanki birinin onu mezara yatırmak istemesi gibiydi.

Bu, onun bu bakışları hissettiği ilk sefer değildi. Sabahtan beri bu bakışları hissediyordu. Ne zaman bakışın yerini tespit etmeye çalışsa bir anda yok oluyordu. Hajime bunu tekrarlamaktan çok yorulmuştu. (Ne olduğunu merak ediyorum… Ben yanlış bir şey mi yaptım? Ben beceriksiz olsam bile elimden geleni yapıyorum. Ben kibirli olmuyorum! Hedef?)
Hajime derin bir nefes aldı. Artık Kaori’nin bahsettiği kötü duyguları hissetmeye başlıyordu.


Parti yirmi birinci kata ulaşmıştı. Zindanın her seviyesi birkaç kilometre uzunluğunda oluyordu. Kırk yedinci kata kadar kaybolmak kolay değildi. Ancak sonraki katlarda kaybolma ihtimali fazla idi. Yirminci seviyenin en içteki odasının çok karmaşık bir coğrafi özelliği vardı. Odanın duvarları etrafında oluşmuş damlata mağarası ve buz sarkıtları gibi çıkıntılar bulunuyordu.

Yirmi birinci kata olan merdivenler sadece biraz daha ilerdeydi. Eğer onlar bu noktaya ulaşırsa bugünlük antrenman onlar için bitecekti. Eski zamanlarda onlar ulaşım tipi büyülerle oraya varabiliyorlardı. Fakat şimdiki çağda bu imkânsızdı. Bunun için eski çağ modasına geri dönmeliydiler. Parti yavaşlamak zorunda kaldı çünkü duvarlar çıkıntılı sütunlarla doluydu.

Bir süre sonra Kouki ‘nin partisi ve Meld durdu. İstekli sınıf arkadaşları dövüş duruşuna girdi.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Onlar kamuflaj ile saklanıyorlar! Çevrenize dikkat ettiğinizden emin olun!’’

Meld onlara tavsiye vermişti. Duvar aniden yükseldi, duvarların rengi solmaya başladı. Kamufle edilmiş gövde artık kara kahverengiydi ve canavarlar 2 ayaküstünde duruyordu. Canavarlar göğsünü kaldırdı ve ellerini davul gibi üzerine vurmaya başladılar. İyi bir göz atınca bu sanki goril benzeri kamufile yeteneğine sahip bir yaratıktı.
[/font]

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Kaya Binekleri! Onların kollarına dikkat edin, Onlar güçlüdür!’’

Meld onlara bağırıyordu. Kouki’nin partisi canavarları meşgul etmeye gitti. Ryutaro, Kaya Bineğinden gelen darbeyi yansıtmayı başardımıştı. Kouki ve Shizuku canavarı çevreledi. Canavarlarkonumlarını alamamıştı çünkü arazi düzeni çok engelliydi.
[/font]

Kaya Bineği Ryutaro’yu geçemeyeceğini hissettiğinde biraz geri çekildi ve derin bir nefes aldı.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]GuGaGaGaaaaaa!!’’

Güçlü kükreme tüm odayı titreştirmişti.
[/font]

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Gu!’’
‘’Uwa!’’
‘’Kya!”[/font]

Bu bağırma vücutlarına zarar vermese de onları dondurdu. Bu kaya bineğinin özel yeteneği “[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Korkutucu Kükreme”ydi. Kükreme geçici felce neden olan sihir taşıyordu.
[/font]

Kouki’nin öncü savunması kükremeyi kör noktadan almıştı. Kaya bineği bu şansı atak için kullandı, Bir kaya kaldırdı ve onu Kaori’nin arkasına fırlattı. Bir çarpıcı atış formu bozdu. Kaya Kaori’ye doğru uçtu fakat dondurulmuş öncü parti onu hareket edemediği için durduramadı.

Kaori ve onun partnerleri kayaları kesmek için büyü sözlerini söylemeye başladı. Orada engellemek için yeterli oda yoktu. Fakat büyülerini aktive ettikleri zaman hepsi istemsiz bir bakışla hayrete düştü.

Kaya Bineği başka bir kaya daha fırlatmaya çalışıyordu. Kaori’nin grubuna yaklaşarak o çarpıcı bir rotasyon yaparak kollarını gevşetti. Onun görünümü sanki Rune Diver’dı.(Ç.N. bunu nasıl çevireceğimi bulamadım. Böyle kalacak.)
Bir sesin ‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Ka-o-ri-chan-!’’ dediği duyulmuştu. Garip gözleri kan çanağı olmuştu ve sert nefes alıyordu. Kaori, Eri ve Susu büyülerini durdurdular.

‘’Hey! Savaşta ne yapıyorsun?’’
[/font]

Aceleyle, Meld hala dalışta olan Kaya bineğini avlamaya gitti. Kızlar özür diledi fakat kötü hisler hala oradaydı. Kızların yüzü bembeyazdı.

Orada öyle bir duruma kızan tek kişi, Adaleti kendine kitilemiş, Amanokawa Kouki’ydi.
‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Piç… Böyle bir durumda onlara böyle davranmak… Seni asla affetmeyeceğim![/font]’’

Kouki kızları solgun gördüğünde yanlış anlamıştı. O onların ölümden korktuğunu düşünmüştü. Aniden, sinirli olan Kouki, elindeki Kutsal Kılıcı duygularıyla parlattı( büyü yapacak )

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Yükselen Kanatların Myriad ‘ı,Cennet’e ulaş, Yükselen Şimşek’’

‘’Ah, Bu aptal!’
[/font]

Meld’in sesini duymazdan gelerek, Kouki başının üzerinde kılıcı salladı ve ilahiyi söyleyerek parlayan kılıcı ile Kaya Bineğini ikiye ayırdı ve canavarın arkasındaki duvarı tahrip etti. Kılıç eğri çizgiler ve ışık yaymıştı. Enkaz hafifçe hasarlı duvardan düştü. Kouki kızlara ağzında köpüklerle ve hızlıca nefes alırken gülümsedi. Onları korkutan canavarı yenmişti. Artık her şey iyi! Sesiyle gülümserken Meld ona yaklaştı ve yüzüne bir şaplak attı.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Ow!’’
[/font]

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Seni aptal. Nasıl hissettiğini anlıyorum, fakat böyle bir tekniği böyle dar bir alanda kullanamazsın. Eğer burası yıkılsaydı ne yapacaktın?’’
[/font]

Meld’in azarlamasıyla Kouki özür dilemeye çalıştı. Kızlar ona yaklaştı ve onu rahatlatmak için ona gergin bir gülümsemeyle baktılar.

O anda çöken duvar Kaori’nin dikkatini çekti.

‘[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]’Bu da ne? Bu parlıyor.’’[/font]

Herkes Kaori’nin söz ettiği duvara baktı. Duvarda minerallerin soluk ışıkla kapladığı bir kristal vardı.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Oh, Bu bir Grantz Kristal. Bu boyutlarda olanlar çok nadirdir.’
[/font]

Grantz Kristal hakkında konuşurken, bir mücevher benzeyen cevher bulmuşlardı. Kristal özel etkilere sahip değildi fakat bu bayanlar arasında çok popüler bir kristaldi. Yüzükler, küpeler, kolyeler ve diğer takı içlerine bu cevher yerleştirilirdi. Bu mücevher halk arasında ilk üçe seçilirdi.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Güzel…’’
[/font]

Kaori’nin yanakları kızardı. Hajime ve Shizuku dışında bunu fark eden yoktu.
‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Eğer durum buysa, Onu ben alacağım!’’
[/font]

Öne doğru ilerleyip bunu diyen kişi Hiyama’ydı. O duvara yaklaştı ve hızlı bir şekilde kristale ulaştı. Meld panikledi.
‘[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]’Hey! Ne istersen onu yapmaya çalışma! Bunun güvenli olup olmadığını doğrulamamız lazım!’’
[/font]

Hiyama duymamış gibi yaptı ve nihayet kristalin önüne geldi. Meld onu durdurmak için Hiyama’nın arkasından koştu. O anda Adil Alana sahip bir şövalye analiz etmeyi bitirdi ve sonuca bakarak:
‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Komutan Meld! Bu bir tuzak!’’

‘’Tuzak!?’’
[/font]

Ancak uyarı için çok geçti. Hiyama Grantz Kristala dokunduğu an Sihirli Kristal yayılmaya başladı. Onlar dikkatsizce tuzağa dokunmanın cezasını çektiler. Bu konu hakkında iyi bir hikâye var. Dünyanın yolu budur. Bir göz açıp kapamayla sihirli çember tüm odaya yayıldı ve yavaş yavaş daha da fazla parladı. Bu sanki bir sihir replikasyonuydu.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Geri çekilin! Bu odadan hemen çıkın!’’[/font]
Meld’in bağırmasıyla herkes acele ile odadan çıkmaya çalıştı ama onlar yeterince hızlı değildi. Işık odayı doldurduğu anda herkes atmosferde değişiklik hissetti. Gürültüyle zemine çarptılar. Düşüş yüzünden kıçında ki ağrının artması ile Hajime etrafına baktı. Sınıf arkadaşları da Hajime gibi sırt üstü düştü. Meld, şövalyeler ve Kouki’nin partisi hemen ayağa kalktı ve çevrelerini gözetlediler.

Daha önceki büyü ulaşım büyüsü gibi gözüküyordu. Böyle bir sihir şuan ki çağda olmadığından büyük olasılıkla eski bir büyüydü.

Hepsi taştan yapılmış büyük bir köprüye transfer edilmişlerdi. Yaklaşık 100 metre uzunluğundaydı ve tavan yaklaşık 20 metreydi. Köprünün altından geçen bir göl yoktu sadece uçurumdu. Uçurum karanlıktı bu sanki sonsuz gibi gözüktü.

Köprünün genişliği 10 metre vardı. Ama orada hiç merdiven parmaklığı yoktu. Eğer düşersen tutunmak için hiçbir şey bulamayacaktın. Grup köprünün tam ortasındaydı. İki tarafta da üste doğru merdivenler gözüküyordu. Meld korkunç bir ifadeyle durumu doğruladığında emir vererek.

‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Sizler Hemen merdivenlere doğru gidin ve çıkın!’’
[/font]

Öğrenciler çabucak hareket ettiler. Fakat zindanda tuzak o kadar kolay olacak değildi. Canavarlar köprünün her iki tarafında da sihirli dairelerden ortaya çıktı. Bir tarafta büyük bir canavar varken diğer tarafta çok miktarda canavar vardı.
Meld dev şeytana baktı ve sadece fısıldayarak. ‘’[font="Roboto Slab", Georgia, Times, serif]Olamaz… Bir Behemoth.’’[/font]

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.