Bütün azmimle çalışmalarıma odaklandım. Bazen alıştırmamı bölmek istemeyip yemek öğünlerimi atladığım oluyordu. Haftada iki kere Glazz kılıç eğitimime gelip sözünü tuttu. Onun çok güçlü ve yetenekli olduğunu, normal biri kılıcı tutuşundan bile anlayabilirdi. Kılıcı sanki kendinden bir parçaymış gibi kullanıyordu. Her hareketini izleyip taklit etmeye çalıştım. Sonra o bana doğrularını gösterdi. Müsabakayı bitirdiğimizde hep yeni bilgiler ve taktikler öğrendim. Kendimi sadece iki haftada o kadar çok zorladım ki her gün kas ağrısından Villy bana masaj yapmaya geliyordu.
Bugün sabahın erken saatlerinde biri otele girdi. Herkes onun gürültüsüyle uyandı. Yukarı çıktığımızda Glazz’ ı şaşırmış, korku dolu bir halde gördük. Herkes çok endişelendi. Tanımadığım bir adam yanındaydı. Üzgün bir halde bize döndü.
"Majesteleri Kral Andre öldü."
Ellerimle ağzımı kapattım istemsizce. Ortalığı derin bir sessizlik kapladı. Adam otelden çıkmadan tekrar bize döndü.
"Bugün cenazesi için bütün halk saraya davetli."
Glazz kalkıp önden gideceğini söyledi. Ben de oteldeki işleri bitirip ona katılmak istedim. Hiç bir şey konuşmadan sanki herkes aynı şeyleri düşünmüş gibi işlere başladık. Otelden hızla ayrılan müşterilerin bazısı ağlıyordu. Birkaç saate otelde hiç müşteri kalmadı. Biz de hazırlandık. Oteli kapattık. İnsanların bugün gideceği tek bir yer olduğu için kapatmayı önemsemedik. Her ihtimale karşı girişte gelen müşterilere bir yazı bıraktık. Otelden çıktığımızda her yerde aynı manzara vardı. Koşuşturan, ağlayan insanlar... Kendini insanlara bu kadar sevdiren bir kral hiç duymamıştım. Gerçekten harika bir insanmış diye düşündüm içimden. Aynı hizada yürüdüğümüz kadına yandan bir bakış attım. Bir anda olduğum yerde dondum. Kımıldayamadım. İçimi bir mutluluk kapladı. Önümde yürüyen kadının arkasından baktım. Hima ve Villy bana dönüp sorgu dolu ifadeyle baktılar. Onlara aldırış etmeden kadının önüne geçtim. Yüzüne bir kez daha baktım. Artık emindim. Büyük bir sevinçle sarıldım ona.
"Anne! Sen nasıl buraya geldin?"
Kadın bir anda itti beni. Sinirliydi. Yüzünü buruşturup sordu.
"Deli misin? Neden birden üstüme atlıyorsun!?"
"Sen beni hatırlamıyor musun?"
"Senin kim olduğunu bilmiyorum!"
Afallamıştım. Hima ve Villy yanıma geldi. Hima kadına bakıp sordu.
"Siz Rin' in annesi misiniz?"
"Siz ne diyorsunuz? Aklınızı mı kaçırdınız? Kralın öldüğü haberi bu kadar mı etki etti size?"
Sorgu dolu bakışları yine bana yöneldi. Kadın arkasına bakarak gitti yanımızdan. Hiçbir şey söyleyemedim. O kişinin annem olmasının imkansız olacağını düşündüm. Ama yüzü tıpatıp aynıydı. Bu dünya nasıl bir yerdi? Acaba başka tanıdığım yüzlerde burada mıydı?
"Rin! Rin! Kendine gel!"
Villy ellerini gözlerimin önünde sallarken daldığım düşüncelerden uyandım. Onlara baktım.
"Yok. Bir şey yok. Anneme benzettim. Ama değilmiş."
Hima eğilip alaycı bir gülümsemeyle durdu yanımda.
"Çok tuhafsın Rin."
Villy önümüze geçip yürümeye başladı.
"Hadi! Eğer bu hızda ilerlersek saraya asla varamayız."
"Saray nerede ki? Görünmüyor bile."
"Doğru ya Rin' in saraya ilk gidişi!"
Hima elini evlerin arkasında kalan küçük bir dağa doğru çevirdi.
"Bak! Şu küçük dağın arkasında. Orada ince yoldaki sıraya girmiş at arabalarını görebilirsin."
"Oraya kadar yürümek mi zorundayız?"
"Evet. Keşke bizim de at arabamız olsaydı. Glazz' ın kendine ait bir atı var. O kesin onunla gitmiştir."
"Kiralasak olmaz mı?" diye sordum merakla.
Hima dudaklarını büzdü.
"Eminim ki şuan herkes olabildiğince hızlı saraya varmak istiyordur. Şu kuyruğu görmüyor musun? At arabalarının fiyatları şuan bizim 2 aylık maaşımıza eşit olduğuna iddiaya girerim."
Homurdanarak yürüdüm. Yavaş yavaş düşüncelere kaptırıyordum kendimi. Önümde duran bir çocukla ara verdim düşünmeye. Çocuk gülümseyerek bana baktı. Çömeldim ve başını okşadım.
"Ne oldu ufaklık. Kayıp mı oldun?"
"Seni hatırlıyorum! Sen beni ve abimi kurtarmıştın!"
Biraz düşündüm ve zihnimi yokladım. Zorbalığa uğrayan çocukları nasıl kurtardığım aklıma gelince biraz utandım.
"Demek o sensin! Ne yapıyorsunuz? Şimdi iyi misiniz? Abin nerede?"
"Abim yetimhanede kalacağını söyledi. Ben sarayı görmek için gidiyorum."
"Yetimhane.. Orada mutlu musunuz?"
"Evet! Orda hiç bir zaman aç kalmıyoruz. Artık bizden paramızı isteyen de yok. Orası çok rahat."
"Bunu duyduğuma sevindim. Biz de saraya gidiyoruz. Öyleyse saraya birlikte gitmeye ne dersin?"
Çocuk hızla kafasını salladı. Ayağa kalkıp elini tuttum.
"Adın ne senin?"
"Benim adım Lio."
Yürümeye başladık. Ben de ona kendimi tanıttım. Sonra arkadaşlarımın bana yine soru dolu ifadelerle baktıklarını gördüm. Bu bugün kaçıncı oluyordu böyle? Gülümsedim. Onlara o gün yaşadıklarımı anlatınca ikisi de çok güldüler. Yanaklarımın hafifçe kızardığını hissettim. Yol boyunca muhabbet ettik. Yokuş çok dik değildi. At arabalarının yanındaki boşluktan geçip saraya vardık. Kral Andre' nin resminin önünde soylu kişiler vardı. Kraliyet ailesi siyahlara bürünmüştü. Villy ve Hima tanıdıkları insanlarla selamlaştılar. Ben de o sırada Lio' yla sarayı gezdim. Muhafızların olduğu yerlere gitmedik. Kalın beyaz surlar, kırmızı ve beyaz renkli güller her yeri süslüyordu. Bahçede küçük bir çeşmesi vardı. Merdivenleri uzun ve görkemliydi. İşlemeli pencereleri saraya eski bir görünüm veriyordu. Saraya hayranlıkla bakındığım sırada Kraliçe Einfy' le gözlerimiz buluştu. Bana uzun uzun baktıktan sonra bir şey demeyip konuklarıyla ilgilendi. Yanında uzun boylu bir adam duruyordu. Lio ona doğru işaret etti.
"Onu tanıyorum. Bu Kral' ın oğlu Majesteleri Cyrill."
Tekrar ona baktım. Oldukça üzgün görünüyordu. Boş boş yere bakıyordu. Sonra Hima ve Villy yanımıza geldi. Glazz' ı göremedik. Bizde beklemeye karar verdik. Bir muhafız yanımıza geldi.
"Selamlamayı bitirip dualarınızı ilettiyseniz saraydan ayrılmanız gerek. Kalabalık gittikçe artıyor. Konukların uzun süre burada durmasına izin veremeyiz. Bu sarayın güvenliğini de kötü etkiler."
Birbirimize baktık. Aynı anda kafa salladık. Kraliçe' yle konuşamamıştık. Ama zaten etrafı insanlarla çevrili olduğundan bu pek mümkün görünmüyordu Sonra saraydan tam ayrılırken ince bıyıklı, komik tüylü bir şapka takan adam kalabalığın ortasına geçti ve uzun bir kağıt çıkarıp onu bağırarak okumaya başladı.
"Majesteleri Kral Andre için gelen bütün halkı Kraliçemiz selamlıyor. Kral Andre' nin töreninden sonra akşam vakti Kraliyet ailesi değerli halkına Saray balkonundan konuşma yapacaklar. Herkes davetlidir. Galina' nın huzuru sizinle olsun!"
Dinledikten sonra tekrar yola koyulduk. Hızla geçtiğimiz yolları inerken zaman daha uzun gelmişti bana. Yolda sarayın dış görünüşünden bahsettik biraz. Sonra konu nasıl taç giyme törenine kadar geldi anlamadım. Herkes tahta oğlu Cyrill' in geçeceğini biliyordu. Herkesin gözünde iyi biri görünüyordu. Bana onun ülkenin dışındaki zaferlerini ve hikayelerini anlattılar. Lio da ilk duyuyormuş gibi dikkatle dinledi Hima' yı.
"Eskiden büyücüler yüzünden başka bir krallıkta savaş çıkmıştı. Büyücüler zalim kralın öldürülmesinin ardından gelen büyük savaştan sonra Galina' yı kötü ruhların sardığını söyleyerek olaylar çıkardılar. Kraliyet bunu bastırmaya çalışsa da o zaman ülkeyi yenilemek gibi daha büyük sorunları vardı. Hızla yayılan, halkı korkutmaya başlayan bu dedikoduları durduramayınca Kral Andre Galina' daki bütün büyücüleri sürgün etti. Ama onlar gittikleri yerlerde de kötü ruhların Galina' ya gelip dolaştığını anlatıp durdular. Uzak ülkelerden birinde çok kötü bir izlenimi vardı Galina Kralligı' nın. Bu ülke büyücülerin ülkesiydi. Adı Magila' ydı. Magila başka bir krallıkla anlaşmazlık yaşayıp savaşa girdi. Bizde diğer krallığa destek olup büyücülerin çenesinin kapanmasını istedik. Asker desteğiyle savaşta onlara yardım ettik. Bu savaşa Majesteleri Cyrill önderlik etti. Savaşı kazandılar. O krallıkla aralarında yeni anlaşmalar yaptılar. Herkes bunun nedeninin orduya eşlik eden Kralın oğlu sayesinde olduğunu düşünüyor. Onun çok zeki ve güçlü olduğunu bilmeyen yok. Bu zamanda bile o uzaktaki ülke hala bize bir çok zamanda yardım ediyor. Ama biz hala büyücülerden pek hoşlanmayız. Benim bildiklerim bu kadar."
Sanki masal kitabı dinliyor gibiydim. Şaşkınlığımı gizleyemedim.
"Vayy. Çok etkileyici. O zaman halk Galina' nın huzurunu koruması için Majesteleri Cyrill' e güveniyorlar değil mi?"
Villy söze atladı.
"Bir yandan haklısın. Ama tam olarak öyle değil. Herkes Kral Andre' yi çok seviyordu ve onun nasıl ülkeyi yükseltip bu hale getirdiğini biliyorlar. İnsanların içinde biraz endişe var. O çok iyi bir yöneticiydi o yüzden beklentilerini kimsenin karşılamayacağını da düşünenler var. Bu onun oğlu olsa bile..."
"Neden böyle düşündüklerini anlamıyorum. Kral Andre ülkeyi yeniledi. Ama zaten iyi durumda olan bu krallığa ne gibi bir düzeltme yapılabilir ki? Herkes zaten Majesteleri Cyrill' in iyi bir yönetici olduğunu biliyor."
Hima derin bir iç çekip ellerini kafasının arkasına kenetledi.
"Haklısın. Zamanla bu duygularını aşacaklardır."
Yanımdan tiz bir ses duydum.
“O gerçek bir efsaneydi.”
Villy ‘i hiç böyle üzgün görmemiştim. Durgun bir ifade takınıyordu. Kolunu sıvazladım.
Otele vardığımızda herkes odasına çekildi. Ben bol deri pantolonumu ve kısa kollu salaş gömleğimi giyinip kılıcımı aldım. Dışarıya antrenman yapmaya çıktım. Akşam olana kadar durmadan kılıç salladım. Muhafızlar tek tek sokak lambalarının mumlarını yaktılar. Akşama doğru Glazz geldi. Beni bahçede görünce yanıma geldi. Çimenlere oturup nelere çalıştığımdan bahsettim ona. O sırada Villy elinde tepsiyle yanımıza geldi. Bizim için hazırladığı yemekleri yedik. Benim için birlikte muhabbet eşliğinde yediğimiz yemek bile eğlenceliydi. Onlar için hüzünlü olmalıydı. Bu yüzlerinden okunuyordu. Gülüşlerinin arkasına sakladıkları o üzüntüden. Bugün kimi gördüysem hepsinde aynı ifade vardı. Bir kez daha anlamıştım halkının Krallarına ne kadar sevgi ve saygıyla dolu olduğunu. Hikayelerini hayranlıkla dinlediğim adam şimdi bir efsaneye dönüşmüştü...
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.