Yukarı Çık




26   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   28 

           

  Glazz ve Laseo olay yerine vardıklarında uzuvlarını tutup inleyen muhafızlarla karşılaştılar. Bazı insanlar muhafızlara yardım ederken bazısı ise etrafta hararetle dedikodu yapıyordu. Olayı inceleyip yerde yatan bir muhafıza yöneldiler. Duymayı istemedikleri birkaç bilgi edinince yollarını ayırmaya karar verdiler. Glazz notta yazanları bildirmek için en yakın karargâh komutanına giderken, Laseo baş şüpheli olan büyücüyü aramaya koyuldu.
 

_°_°_°_

 
  İyuel tuttuğu feneri bana verdi. Ağır gözüken çantasından bir defter ve kalem çıkardı. Ama elinde tutmaya çalışırken ikisini de yere düşürdü. Birkaç saniye yere baktı. Eğilip eşyalarını ona verdim. Düz bir ifadeyle konuştu.

"Hafızanın iyi olduğunu söylemiştin değil mi? Bana öldürülen adamın yüzünü tarif et."

"Ah. Tamam ama.. Ne yapacaksın?"

Kısa bir iç çekti.

"İyi dinle. Sana verdiğim görevi kesinlikle yerine getirmen gerek."

  Konuşmasını dinlerken kalbim hızlanmaya başladı. İlk görevimin böyle bir günde ve kızal ay birliğinin üyelerinden birinin emriyle gerçekleşeceğini beklemiyordum.

"Sana öldürülen, büyücü adamın makyajını yapacağım."

Ölü bir adamın suretine bürünmek içimi ürpertti.

"Neden o adam olmak zorunda?"

"Onlardan biri gibi gözükürsen etraftaki büyücülerin dikkatini üstüne çekmeden dolaşabilirsin."

"Hımmm. Bir dakika! Karargaha girmem için buna gerek yok."

Yine aynı küstah gülümsemeyi takındı.

"Beni limana mı göndermeyi düşünüyorsun!?"

"Evet."

"Bu çılgınlık! Beni hiç bilmediğim bir yere böyle önemli bir notu söylemem için yollamayı gerçekten düşündün mü?"

"Tek yapman gereken gidip bizimkileri bulmak. Muhtemelen geminin görüş alanındaki en yüksek binanın çatısındadırlar. Ama onları görmen mümkün değil. O yüzden geldiğini anlamaları için kısık sesle adlarını söylemen yeterli. Seni bulacaklardır."

"Ya başarısız olursam?"

Sorumu görmezden geldi.

"Onlar seni bulduktan sonra notta yazılanları söyleyip açıklayacaksın."

"Orada olacaklarından emin misin?"

Görevle alakalı soru sorduğumda beni görmezden gelmedi.

"Buluşma yerleri asla değiştirilmez. Orada olacaklarından eminim."

"Ya bir şey olursa ya-"

"Adları Aris ve Raina. Tek yapman gereken bilgi verip, sana verdikleri kağıdı almak. Daha sonra sessiz bir köşede parşömeni yırtmak."

"Tek kolay nokta parşömeni yırtmak gibi görünüyor."

  Söylediklerimi ciddiye almadan konuşmasına devam edince ister istemez sinirlemiştim. Suratım gerginlikle kırışırken heyecanla planını anlattı.

"Eğer oraya ben gidersem notu hemen onlara veririm ama işler ters giderse ve kötü bir şey olursa bu bacakla savaşamam ve onlara yük olurum. Ama eğer sen benim yerime bunu yaparsan; kendi raporumu da iletirim, senin suçsuz olduğunu da ispatlarım. Elini kolunu sallaya sallaya karargâha girip, ricanı kabul edeceklerini ve seni kibarca bir komutanla görüştüreceklerini sanman... Aptal mısın yoksa hayalperest misin anlayamıyorum."

"Kai... Önümdeki engellerin farkındayım"

  Kollarını birleştirdi. Kaygısız bir ifade takınıp dizine baktı.

"Haaah.. Pekala. Bu yılki şövalye sınavlarını geçtiğine göre yetenekli olmalısın. Hepsinden öte Komutan Glazz 'ın öğrencisisin. Kendine biraz daha güvenmen gerek."

"Kendime güveniyorum. Ama bu çok fazla. Ya benim sen olmadığımı anlarlarsa.."

"Anlasalar bile yeteneklerimin farkına varırlar. Benim, seni görevlendirdiğimi fark ederler."

"Bu planda çok açıklık var."

"Ribella.. Şuan, bu durumdayken en iyi plan bu. Eğer bu görevi yerine getirirsen üstündeki bütün suçlamaları bizzat kaldırıp, sana ödül vermelerini bile sağlayabilirim."

"Şuanda bunlar önemli değil. Ben her şeyi mafetmekten korkuyorum."

  Omzumu tuttu ve ilk defa samimi bir şekilde gülümsedi.

"Korkma. Galina Şövalyeleri korkusuz olur. Sana inanıyorum."

  Bana verdiği teselliyle gülümsedim. Kanaması durmadan devam eden dizine baktım.

"Kai... Sen iyi misin?"

Sorumu görmezden gelip çantasından bir şey çıkardı.

"Bu bir yer değiştirme büyüsü. Giderken, gideceğin yeri söylemen ve parşömeni yırtman yeterli."

Elimi tutup, avucumu açtı. Parşömeni elime koydu. Pelerininin cebinden başka bir parşömen daha çıkardı.

"Bir sorun olduğunu düşündüğünde hemen bu parşömeni yırt ve içinden gideceğin yeri düşün. Bu da senin geri dönüş biletin."

"Tamam."

 Parşömeni aldıktan sonra ince ayrıntısına kadar tarif ettiğim yüzü olağanüstü bir hızla deftere çizdi. Resmi  bana çevirdiğinde şaşkınlıkla ağzım açık kaldı. Tepkimi görünce yüzünde memnun bir ifade belirdi. Hızla yüzüme makyajı yaptı. Hiçbir şey söylemedik. Ormanın ortasında küçük bir ışıkta işine devam etti. En son bitirdiğinde çantasından çıkardığı pelerini bana verdi.

"Eğer işler ters giderse akıllıca davran ve geri çekil. Anladın mı?"

"Tamam Kai. Çok vakit harcadık."

"Bana tanımadığım birinin adıyla seslenmeyi bırak."

Parşömeni açarken ona baktım.

"Elimde değil. Ona çok benziyorsun. Karakterin bile aynı."

"Her neyse. Dikkat et. Sana söyle-"

Sözünü bitirmesini beklemeden parşömeni yırttım.

"Silya Doğu Limanı"

  O anda bir ışık parladı. Gözlerim istemsizce kapandı ve çok hafif hissettim. Sanki her yerden vücuduma hava çarpıyormuş gibi bir histi. Ormandaki varlığım silindi. İyuel ise ormanın ortasında ağzı açık bir şekilde öylece duruyordu.

"Haah? Bir dakika! O ne dedi!?"

Saniyeler önce yanında duran kızın son sözlerini idrak etmeye çalıştı.
"Ciddenn! Doğu Limanı mı dedi?!"

  Feneri söndürüp çantasına koydu. Hızla ata yürüdü. Her attığı adımda acıyla yüzü seyirdi. Bacağını zar zor ata koymayı başardı. Hızla yola koyuldu. Nihayet karargâh kapısına geldiğinde kapüşonunu çenesine çekip nöbet tutan muhafızlara kolyesini gösterdi. Kolyede Galina 'yı temsil eden güvercin ve kar tanesi sembolü vardı. Muhafızlar kraliyet armasını görünce onun kızıl ay birliği üyelerinden olduğunu anlayıp başlarını eğdiler. Aceleyle demir kapıyı açtılar. İyuel doğruca komutanın odasına gitti. Ona Magila 'daki raporunu verdi. Ribella 'nın aldığı notu ve olayın aslını anlattı. Büyücü hakkında arama emri verildi. İyuel bacağındaki derin yarayı tedavi ettirdi. Tedavi bittikten sonra komutanla birlikte saraya gitmek üzere odadan çıktılar. Karşısında komutan Glazz 'i görmeyi ikisi de beklemiyordu.

"Rin nerede?"

O isimde birini tanımasa da kimden bahsettiğini anlamıştı.

"Silya Şehrinde."

 Glazz 'ın kaşları çatmış ve damarları şişmişti. Sinirle İyuel 'e sordu.

"Neden orada?"

"Batı Limanına gidip bir notu orada görevli kişilere ulaştırması gerekiyordu ama-"

Glazz elindeki notu İyuel 'e uzattı.
"Bahsettiğin not bu mu?"

İyuel gözlerini karmaşık yazılarda gezdirdi. Büyücü dilini tanıdı.

"Sanırım.”

"Devam et. Ama ne?"

"Ama parşömeni yırtarken net bir şekilde doğu limanı dediğini duydum. Bunu bilerek mi yaptı yoksa yanlışlıkla mı yaptı emin değilim."

“Olamaz... Oraya gitmemesi gerekiyor. Bütün bunları sen nereden biliyorsun. Onu oraya sen mi gönderdin?"

"Hayır. Batı Limanına gitmesi gerekiyordu.”

“Yani onu sen gönderdin!”

İyuel istemsizce yutkundu.

“Az önce oraya özel bir birlik gönderdim. İçlerinde Rodel de var. İyi olacaktır."

  İyuel Glazz 'ı rahatlatmaya çalışırken sakindi. Ellerini bağlayarak karşısında duran iri adama baktı. Glazz sakinleşme belirtisi göstermeden bir İyuel 'e bir de yanında duran komutana baktı.

"Daha da önemlisi o notun içinde çok önemli şeyler yazıyor. O birlik yeterli olmayabilir. Büyücüler bir tes-"

"Teslimat yapacaklar."

"Bunu nereden biliyorsun?"

İyuel komutana gülümseyip Glazz 'ın yanından geçti.

"Burada konuşamayız. Beni takip et."

  Rastgele bir odaya girip kapıyı kapattılar. Glazz büyük cüssesiyle kapının ağzında dururken İyuel duvara yaslanıp cep saatini kontrol etti.

"Ribella notta yazılanları okudu."

Glazz şaşkınlıkla sordu.

"Ne söylüyorsun sen?"

"Sanırım o gerçekten bir büyücü."

"Bu imkânsız. O... Bir casus olamaz."

"Ya doğu limanına bilerek gidip büyücülere planlarını bildiğimizi ifşalarsa. Rodel 'in tayfası oraya varamadan teslimat biterse ne olacak?"

"Bak evlat şuan onun baş şüpheli olduğunu biliyorum. Ama Rin öyle biri değil. Bir büyücüyse bile bizim tarafımızda olduğuna eminim! Aksi takdirde bugünkü cinayeti örtbas ederdi."

"Nereden biliyorsun? Nasıl bu kadar emin olabilirsin ki? Ya aslında bu da bir tuzaksa?”

"Aylardır onunla yaşıyorum. Evet bazen çok tuhaf davranabiliyor. Buraya ait olmadığını düşündüğüm zamanlar oluyor. Ama o ihanet etmez. Asla etmez!"

"Hımm. Komutan Glazz ilk defa bir kişiyi böyle savunduğunuzu görüyorum. O kadar darbe yedikten sonra hala insanlara bu denli güveniyor olmanız..."

  İyuel 'e yaklaşıp onun boy hizasına eğildi. İyuel ‘in ifadesiz yüzü ciddileşti.

"Dediğin gibi insanlara kolayca güvenmiyorum. Ribella bir hain değil. Notta yazanları okuyabiliyor olması onun büyücü olmasını doğrulasa bile, o asla ihanet etmez. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorsun bile."

"Bilirsiniz komutan. Biz sıradan şövalyeler değiliz. Ne demek istediğinizi anlıyorum. Ribella gitmeden önce ona inandığımı ve bu görevi yapabileceğini söyledim. O andaki gülümsemesine bakarak söyleyebilirim ki o masum görünüyordu. Aklımdaki bu düşüncelerden sonra bile ona inanmayı seçmek istiyorum."

  İyuel gergindi. Ama bu söylediklerini gergin olduğu için ya da önündeki kızgın adamın bakışlarından korktuğu için söylememişti. Tamamen kalbinden geçen sözcükleri dile getirmişti.

"Geldikten sonra onunla konuşmamız gerekiyor."

"Tabi gelirse..."

Glazz bir hışımla İyuel 'e baktı.

"Bir tarafım hala şüpheleniyor. Elimde değil. Üzgünüm."

Glazz derin bir iç çekti. İyuel tedirgin olmasına rağmen, aklına gelen düşünceleri tereddüt etmeden söylemeye devam etti.

"Şimdiye kadar bulunduğu yerin batı limanı olduğunu anlamıştır. Dönmüş olması gerekiyordu. Karşılaştığımız andan beri bir saat oluyor."

"Sus artık. Her aklından geçeni söylemeyi bırak."

"..."

"..."
 

_°_°_°_
 

  Uzun bir binanın çatısında, Aris dikkatle etrafı dinliyordu. Raina ise yanında uzanmış gökyüzüne bakıyordu.

"Hey Aris. Neden hiçbir şey olmuyor?"

"Ben de bilmiyorum."

"Bu çok sıkıcı."

"Şimdiye kadar geminin gelmesi gerekiyordu. Ya da İyuel 'in rapor getirmesi gerekiyordu. Çoktan Magila 'dan dönmüş olmalı."

"Bu sefer gerçekten tembellik ediyor olmalı."

"Haaaah. Pek sanmıyorum."

"Sadece kendimi avutuyorum. O hiç bu kadar geç kalmamıştı."

  İkisinin gerginliği yüzlerinde yansıyamasa da seslerinden belli oluyordu. Rahat görünümlerine rağmen Aris bir saniye bile okunu bırakmadı. Okunu o kadar sert tutuyordu ki parmakları bembeyaz olmuştu. Raina uzanırken dişlerini sıkıyordu. Dolunaya bakarken içinden İyuel 'in  hemen gelmesi için dua ediyordu. Aris insanların havadan sudan muhabbetlerini dinleyip içlerinde tanıdık bir ses ararken söylemeden edemedi.

"Gerçekten çok tuhaf."

"Evet... Bu sessizlik beni ürkütüyor."

  Raina doğrulup önündeki limana göz gezdirdi. Kendi kendine mırıldandı.

"En azından Estee 'nin bizden istediği bilgileri almaya gelse iyi olurdu."

"Büyülü taşı kullansak mı?"

"Bilmiyorum."

  Aris cebinden zümrüt renginde bir taş çıkardı. Taşa iki kere İyuel 'in ismini söyledi. Taş parlayıp yüzlerini aydınlattı.

"İyuel her şey yolunda mı?"

  İkisi dikkatle taştan gelecek olan sesi dinledi.

"Değil. Elimdeki son parşömenleri size gönderdiğim haberciye verdim. Ve o Doğu Limanına gitti."

Raina şaşkınlık ve kızgınlık arasında bir ses tonuyla sordu.

"Ha? Neden doğu limanı?"

"Çünkü teslimatın yeri değiştirilmiş. Peşinden özel bir birlik yolladım. Görevi tamamlayacaklar."

Yerlerinden kalkıp çatıdan atlarken taştan gelen sesi pür dikkat dinliyorlardı.

"Şuan komutanlara Magila 'da edindiğimiz bilgileri iletiyorum.  Büyücüler resmen savaş hazırlığı yapıyorlar. Biz Galina 'ya dönerken yolda pusu kurdular. Estee ağır yaralı. Sarayda toplantı yapmamız gerekiyor. Başlarında kimin olduğunu tespit ettik. Ayrıntılı bilgileri toplanınca vereceğim. Tüm üyeler ve komutanlar sarayda toplanacak. Sizde hemen saraya dönün. Orada işiniz bitti."

  Yüzlerindeki şaşkınlık dehşete dönüşürken birbirlerinin ellerini sıktılar. Yürümeye devam ederken Aris konuşmaya devam etti.

"Anlaşıldı. Sana söylememiz gereken önemli bilgiler var. Kutuların içinde ne olduğunu öğrenemedik çünkü sadece büyücülerin açabildiği özel bir büyüyle kaplılar. Bugünkü teslimatın son teslimat olduğunu söylediler. Büyücüler eski bir korsan tayfasıyla anlaşma yapmış. Teslimat iyi giderse her kişinin bir dileğini yerine getiriyorlarmış. Her gemide bir büyücü onlara ülkelerine kadar eşlik ediyor. Bizim edinebildiğimiz bilgiler bu kadar."

"Tamam. İyi olduğunuza sevindim. Sarayda görüşürüz."

"Galina 'nın huzuru seninle olsun."

"Galina 'nın huzuru sizinle olsun."




Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


26   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   28 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.