Black Snowflake - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




28   Önceki Bölüm 

           
 
"O zaman gemiyi yok etmiyoruz?"

"Aynen."

"İlk fikrin daha iyiydi."

"Ben de birinci planı sevmiştim. Ama sence de bu onlara daha iyi bir cevap olmaz mı?"

"Haklısın ufaklık. Eminim ki büyücüler, bu hediyeyi daha çok beğenecekler. Ama hâlâ ortalığı yakıp yıkmak için kanım kaynıyor."

Kendimden emin bir gülümsemeyle yüzüne baktım.

"Yakında bu isteğin de gerçekleşecek Kane."

"Doğrusu senin... Bu kadar sinsi olacağını beklemiyordum."

Koluna hafifçe vurup ayağa kalktım. O da yanımda doğruldu. Karşımızda yere uzanan adamı hızlı bir sorguya çektik. Büyücülerin bu teslimat karşılığında onlara istedikleri ödüller sunacaklarını, teslim yerlerini, baş büyücünün adını, kaç korsan gemisinin isin içinde olduğunu öğrendik. İtiraf etmeliyim ki yanımda Kane olmasaydı bu kadar şey öğrenemezdim. Başta ona öylece benimle gelmesini söyleyip sadece isime yarayabileceğini düşünmüştüm. Ama şimdi ona güveniyordum. Sorgu sırasında imparatorluğa olan bağlılığını hissetmiştim. Bu ülkedeki herkes gibi o da barış ve huzur için kalbini ortaya koyuyordu.

"Aslında... Bir tanesini özür dilemek adına Kızıl Ay Birliği Şövalyelerine teslim edebilirim.."

"Büyücü olduğunu sakladığın için mi?"

"Hayır."

"Görevi ve bu özel bilgileri, yabancı birinin öğrenmesine izin verdiğin için mi?"

"H -hayır."

"Hımm. Başka ne yapmış olabilirsin ki?"

"Böyle bir durumda beni rahatlattığın için teşekkür ederim. Doğru cevap, verilen göreve sadık kalmayıp olay çıkarttığım içindi.."

Bu sırada birlikte baygın adamın ağzını, kollarını ve bacaklarını bağlıyorduk.

"Çok kesin konuşuyorsun. Bunu başarabilir misin?"

"Başarabilirim."

Derin uykudaki adamı sırtlandı.

"Biraz daha sohbet edersek gemiyi kaçıracağız."

"Yanlarına son kutuyu almadan gitmeleri mümkün değil."

Küçük bir kahkaha attı.

"Eminim şuanda bütün mürettebat her yerde kutuyu arıyordur."

Hana doğru yürüdü. Girmeden birkaç saniye durdu.

"Kane? Bir şey mi söylemek istiyorsun?"

"İyi bir oyun düzenledin ama aldığın risklerin farkındasın değil mi ufaklık? Ölebilirsin.."

"Doğrulamam gereken birkaç şey var. Bunu kendim yapmam gerek."

Yeni geldiğimde çıkardığım sıkıntılar  ve insanların bana inanmamasından ya da deliymişim gibi sorgulanmaktan  korktuğum için sakladığım diğer hayatım aklıma geldi. Sadece Kraliçe nin ve Rodel in bildiği sırlarım..

"Geleceğimi kendim bulmalıyım."

Yüzümü yerden kaldırıp ona baktığımda yüzünde yine aynı hoşnut ifade vardı.

"Onu bodrumdaki depoya götüreceğim. Plana sadık kalıp senden gelen işareti bekleyeceğim. Çocuğun güvende olduğundan emin olabilirsin."

O giderken arkasından izledim. Elleri bağlı, yerde sırtüstü yatan adama baktım. Sıska adamın,  korkudan ne emir verilirse yapacakmış gibi bir izlenimi vardı. Karşı koymaya cesareti yoktu. Çünkü korsanların bile korktuğu bir şey vardı. Bunu büyücü olduğumu görünce değişen tavırlarından anladım. 

"Herhangi birine tek bir şey söylersen  seni yaptıklarına pişman ederim. Uslu ol ve söylediklerime sadık kal. Yoksa ne olacağını biliyorsun."

Kalemle koluna Japonca yazdığım yazıyı işaret ettim.

"Ta -ta -tamam ama dediğin gibi bu büyüyü baş büyücüye gösterince kendiliğinden silinecek değil mi?"

"Evet. Ama eğer göstermezsen tek kollu bir hayat yaşamaya hazır ol."

Kafasını şiddetle aşağı yukarı salladı.

"Göstericem. Göstericem. Kesinlikle."

"Güzel. O zaman başlıyoruz."

Ellerine bağlı kemeri çözdüm. Sendeleyerek ayağa kalktı.

"Dediklerimi unutma."

Derin bir nefes aldım. Önümdeki kutunun içine girdim. Bunun için kendi zihnimi hazırlamıştım. O çocuk için buna katlanmalıydım. Benim için karanlık ne kadar korkutucuysa onun için açlık, darp edilmek, esir alınmak  daha aşağıda olamazdı.
Titreyen elleriyle kapağı üstüme kapattı. Saniyeler sonra havalandığımı hissettim. Ağır ağır yürüyordu. Seslerden nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Uzaktan gelen uğultunun içinden insanların sesleri netleşiyordu. Kalabalığın arasından geçti. Çakma Sparrow olduğunu tahmin ettiğim kişi, gür sesiyle kendi tayfasına bağırıyordu.

"Sizi alçaklar! Burada ölümüne bir görevi üstlendiğimizi hâlâ anlayamadınız mı!?"

"Kaptan! Bu tarafta da yok!"

"Diğer sokakta da yoklar kaptan!"

Birçok kişinin bağırma sesi geldi. Sıska adam tereddüt ederek gemiye yaklaşıyordu.

"Sen! Sen nerede kaldın! Geminin kalkması için ne kadar beklediğimizi biliyor musun? Buna kim son kutuyu verdi?! O ahmağı sonra cezalandırıcam!"

"Özür dilerim k -kaptan. Büyücü kutu denetimi yapmak istediğini söyledi. O yüzden geç-"

"Nerede?! Şimdi nerede o büyücü ha?!"

"B -birkaç büyücü daha geldi. Ödülleri vermek için hazırlık yaptıklarını söyledi. Mürettebattaki herkesin ismini a -aldılar. Göze çarpmadan işlerini halledip dönmeleri gerekiyormuş. Yer değiştirme büyüsüyle Magila 'ya döndüler."

"Hım. Demek ödüller için bir hazırlık!"

Boğuk bir kahkaha duydum.

"Bu görevden sonra mükemmel bir hayatımız olacak! Hala önümde mi duruyorsun?! Gemiye geç artık!"

"Tamam k -kaptan"

Yürüdü. Nefes nefese kalmıştı. Yavaş adımlarla bir yeri tırmandığını hissedebiliyordum. Çünkü kutunun aşağı kısmına doğru kayıyordum. Kutunun içi dışarda gördüğüm kadar büyük değildi. Basık ve küçük alanda nefes almak giderek zorlaşıyordu. Her an çığlık atıp, panik atak geçirebilmemin düşüncesi beni korkutmaya başlarken doğruluk bileziğini cebime koyduğum aklıma geldi. Çıkarıp bileğime taktım. Kendimin bile zor duyacağı ses düzeyinde aklıma gelen ne varsa dilime vurdum.

"Korsanlardan nefret ediyorum. Büyücüleri çok seviyorum. Hiç aç değilim. Villy i özlemedim. Hiç korkmuyorum. Soğuk da değil. Karanlık hiç değil."

Mavi ışığın loş parlaklığı göz kapaklarıma yansıyınca gözlerimi araladım. Ve fısıltıyla buna benzer birçok cümle kurdum. Bu sırada dışarıdaki sesleri dinlemeyi ihmal etmedim. Adamın hırıltılı nefes alışları sinir bozucuydu. Hepsinden öte oksijenin giderek azaldığı sınırlı alandaki düzene sokmaya çalıştığım nefesim, kendimi korkuya bırakmamaya çalışan iradem giderek zayıflıyordu. Ama bu mavi ışık beni bir nebze de olsa rahatlamıştı.

"Hey! Arkadaşım nerede? Seninle büyücünün yanına gitmişti."

Uzaktan biri seslendi.

"Onu bir kızla gördüm. Handa olacağını söyledi."

"Şaka yapıyorsun! O bu ödülü hayatta kaçırmaz!"

Kutu sendeledi. Adamın titreyen elleri simdi elektriğe yakalanmış gibi hareketlendi.

"Şu aptal.." diye mırıldanmadan edemedim. Bu gerçekten doğruydu. Çünkü ışığım sönmüştü.

"Sana söyledim! G -gelmek istemediğini söyledi! Kadınla konuşup bir hana girdi!”

“Hımm. Kadın güzel miydi?”

"Ha?! Ne?"

"Güzel miydi diye soruyorum?"

"Evet evet."

"Aptal herif. Bir kese altına bir kadını tercih etti!"

"Ne aptalca evet."

"Sence aşık mı oldu dersin?"

"Ben bilmiyorum. Ama en son gördüğümde gözleri beyazlamıştı, yüzü solgundu ve  kendinden geçmiş gibiydi."

Bu ne diyor?

"Hahaha! Kendinden geçmiş? Kesin aşık oldu bu! Gel sana yardım edeyim."

Kutunun her duvarına çarptım. Aşağı yukarı sallanırken tek düşünebildiğim bu işkence çektiğim dakikaları biran önce atlatabilmekti. Hiçbir şey konuşmadan yürüdüler. Bir merdiven çıktıklarında ya da engelle karşılaştıklarında bunu anlıyordum. Kutuyu o kadar özensiz taşıyorlardı ki, içindeki kişiyi insan olarak bile görmediklerini düşündüm. Dişlerimi sıktım. Sonunda sert bir şekilde yere bırakıldım.

"Ah hayır. Bu kadar sert bırakmamalıydık."

"Ne önemi var? Onca dayaktan sonra bu onlara beşik gibi gelmiştir."

"Ha -haklısın."

"Ben ana güverteye çıkıyorum."

"Tamam. Ben de geliyorum."

Birkaç dakika sessizliğin ardından kimsenin bulunduğum yerde olmadığını doğruladım. Kutunun kapağını sertçe ittim. Kapak yere düştü. Hızla kutudan çıktım. Los bir odada yalnızdım. Korsanın dediği gibi bodrum katında olmalıydım. Etrafıma bakındım. Bir dağ gibi yığılan kasa ve balık ağlarının yanında içi kılıç, tüfek dolu başka kasalar vardı. Silahlar tam da söylediği yerdeydi. Tahta kapı ise tam solumda duruyordu. Birkaç kasayı kapının önüne taşıyıp üst üste dizdim.  Tam önümde ise 4 kutu vardı. Bana en yakın olan kutuya gittim. Açılmadan önce küçük bir ışık kutunun etrafını sardı ve kolayca açıldı. Tahmin edilebilir manzara karşısında istemsizce yine sinirlendim. Kutunun içindeki orta yaşlı kadına doğru eğildim. Üstü kurumuş kan lekeleriyle doluydu. Yüzü kirliydi ve bazı kısımlarında morluklar vardı. Gözlerinde ne korku ne endişe ne de bir beklenti vardı. Ölümünü dileyen biriydi. Ne yaşarsa yaşasın direnmeye gücü olmayan biri gibi bakıyordu. Ağzındaki bezi çözdüm. Tek kelime etmedi.

"Özgür olmak ister misin?"

Kafasını omzundan kaldırıp bana baktı. Çatlak dudakları aralandı ama bir şey söylemedi. Kollarından tutup kutudan çıkmasına yardım ettim. Kai 'nin verdiği hançeri çıkarıp kolundaki ipleri çözdüm ve diğer kutuya yöneldim. Arkamdan bakışlarını hissediyordum. Bu kutuda yaşlı bir adam vardı. Ağzındaki bezi çözdüm ve ellerindeki ipleri kestim. Kalkmasına yardım ederken kadın diğer kolundan tutup destek oldu. Hızlı bir şekilde diğer kutuları da açtık. Karada açtığım kutudaki çocuğun aksine 4 kişinin de elleri ve ağızları bağlıydı. Sanırım onlardan en çok korkan kişi o çocuktu. Çünkü kaçmak ya da bağırmak gibi bir eylemi göze almayacağına emin olmuşlardı.

Karşımda ayakta duran kişilere baktım. Orta yaşlı zayıf bir kadın, sevimli yüzünü kirli sakallarının saklayamadığı yaşlı adam, benimle aynı yaşlarda bir kız ve  kaşında geniş bir yara izi olan, uzun boylu başka bir adam.. Yaşları ve görünümleri birbirinden çok farklıydı. Ama davranışları, gözlerindeki karanlık, yüzlerindeki morluklar, kıyafetlerindeki kan izleri ayni şeyleri yaşayıp aynı acıları tattıklarını gösteriyordu. Söze ilk ben başladım.

"Buraya sizi özgür bırakıp, korsanlara ve büyücülere bir ders vermek için geldim. Dediklerimi dinlerseniz güvenli bir şekilde karaya ulaşacaksınız."

Genç kız "Tamam." dedi.

Kadın yine kafasını salladı.

Yaşlı adamın elleri birbirini okşuyor bir şeyler sormak için çırpınıyordu ama sessiz kaldı.

Yara izi olan adam bana doğru yürüdü.

"Sana yardım edeceğim."

"Emin misin? Dövüşebilecek gücün var mı?"

Bunu alaycı bir tavırla sormadım. Onun gerçekte ne düşündüğünü anlamak için sordum.

"Onlara yaptıklarını ödetmeden özgür olamam."

"Eğer amacın intikam almaksa bu doğru bir zaman değil. Yaptığım plana-“

Elini bir anda duvara vurdu.
"Sen ne-"

"Onlardan yaptıklarının hesabını almadan bu gemiden ayrılamam!"

Gözlerim gözlerindeyken hançeri çıkarıp duvara sapladım.

"Sessiz ol koca adam. İntikam almanın birçok yolu vardır. Ve eğer beni dinlemeyi reddersen bu fırsatını da ziyan etmiş olacaksın. Bırakta sana küçük oyunumuzu anlatayım."

Ben konuşurken parmaklarının arasındaki hançere gözlerini dikmişti. Arkasında duran diğer herkes gibi...

"Gerçekten bir intikam istiyorsan bunu sana vereceğim ama bir şartla."

"Nedir?"

"Anlatacağım plana sadık kal."

Genç kız kısık sesle konuştu.

"Ben de sana yardım etmek istiyorum."

"Bunu tahmin etmiştim. Hepinizin önce bana güvenmesi ve sonrada benim size güvenmem gerek."

Birkaç adım atıp onlara yaklaştım.

"Bu güveni test etmek için harika bir fikrim var. Tek yapmanız gereken birazdan buraya gelecek kişinin karşısında hiçbir şey yapmadan durup beni izlemeniz."

Bakışlarımı tekrar adama çevirip konuştum.

"Eğer bunu bile başaramazsanız, sizi çıktığınız kutularla karaya taşımamız gerekecek. Eh bu bizim de işimizi zorlaştırır."

Onları korkutmak hoşuma gitmemişti. Ama bu kısıtlı zamanda mükemmel planı düşünecek mantık, ne yazık ki bende yoktu.

"Bir büyücü neden kendi yoldaşlarına ihanet etsin ki?"

Hepsinin içinden geçen cümleyi dile getiren yara izli adamdı.

"Ben bu yılın şövalyeliğini kazanan Glazz 'ın öğrencisi Ribella. Bir büyücü, bir korsan ya da köle olmak beni düşmanınız yapmaz. Her zaman Galina 'ya sadık olacağım."

Kolumu onlara doğru uzatıp bileğimdeki bileziği işaret ettim.

"Bunu da yalanları ortaya çıkaran büyülü bilezikle doğruladığımıza göre artık size oyunumuzun ilk adımlarını anlatabilirim."

Duvardan hançerimi çıkarıp silah dolu kasalara yürüdüm. Tüfeklerin arasından bir kılıç buldum.

"Korsan gemilerini her zaman sevmişimdir."

Kılıcı yaralı adama doğru attım.

"Oyunun ismi; saklambaç."

Kılıcı tek eliyle kabzasından yakaladı. Bu adamda iş olduğunu başından beri biliyordum.

“Ebe kim?"

Dişlerimi sıkarak gülümsedim.

"Biziz."



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


28   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.