Önümden geçen bakımlı ve güzel kadın bana gülümseyerek baktı. Çok hoş görünüyordu. Ama yüzünü gizleyen kapüşonu ve onu ardı sıra takip eden bir kaç şövalye bana soylu biri olabileceği kanısına vardırdı. Önüne dönünce kapüşonu yüzüne iyice çekti. Öylece geçip giderken arkasından bakakaldım. Arkasında şövalye kıyafetleri giymeyen başka bir adam da bana sert bakışlarla baktı. Hemen kafamı önüme çevirdim. Çok kaba görünüyordu.
Şimdi kendimi düşünmeliydim. Yarın bir güzel yıkanıp yemek ve ilaç almam için verilen kesedeki kalan paralarla kendime giysi alacaktım. Yaram olmadığı için ilaç parasını istediğim gibi harcayabilirdim. Herhâlde bu şekilde çalışmam onlar için de sıkıntı olurdu o yüzden bana duş için izin verebilirlerdi. Bu halime bir gün daha katlanabilirdim.
Ayağa kalktım ve sokaklarda tekrar dolaşmaya başladım. Bu sırada bir sokak arasında iki çocuğu sıkıştıran adamlar gördüm. Hemen köşeye saklandım. Çocukların paralarını almaya çalışıyorlardı. İnanamıyorum 3 koca adam 2 küçük çocuğa neden zorbalık yapar ki? Ben bunu izleyemem. Ama onlara yardım edebileceğimi de sanmıyorum.
Çocuğa bir anda tekme atan adam kahkahayla gülüp bir şeyler söylemeye başladı. Onlarla alay ettiklerini anlayabiliyordum. Ağlayan çocuk diğerinin yanına gidip onu uyandırmaya çalıştı ama çocuk bir türlü kalkmadı. Tam o sırada adam diğer çocuğa bir yumruk geçirdi. Çığlık attım. Ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.
"Heyy!! Burada birkaç zorba var! Bu ülkenin muhafızları sadece gezinmekle mi meşguller!! Yardım ediiiin!"
Adamlar bir anda bana yüzlerini çevirdiler. Bellerindeki kılıçları bana dönünce fark ettim. Koşmaya başladım. Adam arkamdan "Dur!" diye bağırıyordu sürekli. Bense hızımı olabildiğince arttırdım. Hadi ama kim öldürüleceğini bile bile arkasındaki barbar sırf dur dedi diye durur? Sırıtmamı durduramadım. Önümdeki insanların arasından geçmeye çalışırken bağırmaya devam ettim.
"Bu muhafızlar ne halt yapıyor!"
İnsanlar bana bakıyorlardı. Kimi gülüyordu kimi ise kızgın bir şekilde izliyordu beni. Bazıları ise hiç umursamıyordu. Koşarken arkamdaki adamlardan gelen acı dolu bir haykırışla ona doğru döndüm. Bir adam bacağından okla vurulmuştu. Meydana baktığımda bana doğru koşan şövalyeleri gördüm. Adamları durdurdular.
Onları olayı açıkladım. Beni süzen bakışlarla dinlediler. Zorbalığa uğrayan çocukların yanına gidip bana inanmalarını söylediğim sırada arkamdaki biri "Doğru söylüyor. Onu bırakın!" Diye onlara emir verdi.
Arkama baktığımda bunun güzel kadının arkasındaki asık suratlı adam olduğunu gördüm. Ve ona 'Neee? Niye sen buradasın?' Bakışı attım.
Benimle konuşan şövalye kekeleyerek ona cevap verdi. Adamları da alıp yanımızdan ayrılmadan önce de bana o çocuklarla ilgileneceklerinin sözünü verdiler.
İçim rahatlamıştı. Etrafımdaki insanların çoğalmış olduğunu ve bir bana bir de arkamdaki adama bakıp birbirlerinin kulaklarına fısıldadıklarını gördüm. Sözlerini açıkça duyabiliyordum.
"Tam kraliçemizden beklendiği gibi. O halkını çok önemsiyor."
Bir diğeri "Hemen köpeğini göndermiş. Ne işe yarar bir evcil ama.."
Başka biri ise "Tam bir katil gibi bakıyor. Neden iyi biri gibi gözükmeye çalışıyor?" diyerek kikirdedi. Ve böyle bir sürü ses etrafımdan geliyordu.
Sözlerini işitebileceğimiz yükseklikte söylüyorlardı. Onlara 'Sizi net duyabiliyoruz ' diye bağırmak istiyordum. Hayır, belli ki bunu kasıtlı yapıyorlardı. Arkama bakınca adamın bana bakan soğuk ifadesiyle karşılaştım. İçimden gerçekten de bir katile benziyor diye geçirmeden edemedim.
Beni öldürecek miydi? Bir anda, benden gözlerini çevirmeden belindeki gösterişli kılıcı çekti. Korkuyla gözlerimi sımsıkı kapadım.
"Eğer hayatınız boyunca bir daha konuşamayacak hale gelmek istemiyorsanız o çenelerinizi kapatın ve dağılın!!"
Gözlerimi yavaşça açtım ve kılıcının kalabalığa doğrultulduğunu gördüm. Kalabalık hızlıca dağılmaya başlarken tam rahatlıyordum ki bana bakan bakışıyla tekrar irkildim.
Bir iki adım geri gidip "A-acaba ben yanlış bir şey mi yaptım?"
Kılıcını beline soktu.
"Seninle işimiz var! Beni takip et!"
Ne? Daha buraya geleli bir gün bile olmamışken ölüp gidicem mi? Korkuya kapıldım. Kaçmayı düşündüm. Karşımdaki evin çatısında oku yayında hazır ve bana bakmakla meşgul olan adamı görünce tabiki fikrimden hemen vazgeçtim. 'Ne kadar şanslıyım' diye düşünmeden duramıyorum. Ama sanırım herkesin içinde öldürülmek sessiz bir yerde ölmekten daha cazip geldi. Ona doğru ilerlemeye başladım. Arkasını dönüp tüm heybetiyle yürümeye başladı. Ben de onu takip ettim. Ellerimin titremesini gizlemek için hırkanın ceplerine soktum. Ve kendimi rahatlatmak için kulağıma gelen o hoş sözleri söylemeye başladım.
"Sessizce düşen kar tanesi."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.