‘Hayır, onu daha görmedim!’ sefil ve korkunç bir insan olmasına rağmen hatırlayabileceğim kadar onu gözlerimin içinde tutmak istiyordum.
Bu son kez olduğu için bundan sonra artık onu göremeyeceğim!
‘Biraz daha, birazcık daha fazla!’
En azından annemin gözlerindeki gözyaşlarını silmek istedim.
Ama benim meydan okumam sadece şövalyenin küçük sıkıntılardan birisiydi.
Şövalyeler mümkün olduğunca çabuk bedeni ellerinden çıkarmak istiyorlardı.
Vücuduma kuvvet vermeye çalıştım. Sonra şövalye kolumu güçlü bir şekilde tutarak rahatsız olmuş bir ifadeyle bana baktı.
Bana öfkesini geride tutmadan bağırmaya çalışacağını gördüm bu yüzden o kızmadan önce ona hızlıca sorumu sordum.
‘’Şimdi anneme ne olacak?’’
‘’…’’
Şövalyenin yüzü benim sorumla hemen garipleşti. Çok ufak bir şaşkınlık hissi ile ona sadece yedi yaşında olduğumu hatırlatmıştı.
Ne söyleyeceğini bile bilmediği için sessiz kaldı.
Evet, ben sadece yedi yaşında bir çocuktum.
Ölmenin nasıl olduğunu anlayacak kadar yaşı olmayan bir çocuğa bunu nasıl açıklayacaksın?
Şövalye ağzını biraz kapalı tuttu ve kısa süre sonra dudaklarını açtı. Gözlerinde küçümseme vardı.
‘’Annen şimdi cezalandırılacak’’
‘’…’’
Cezalandırılma… yani sen şimdiye kadar çektiğinin ceza olmadığını mı söylüyorsun?
Evet, beni rahatlatmanı beklemiyordum bile.
Onlara göre ben yedi yaşında bir çocuk değilim, ama sonuç olarak!
Çünkü o şimdi ölü kötü kadının kızı!
Şövalyenin gözleri geriye baktı. Annemin vücudu daha büyük beyaz çarşafla kaplıydı.
Annemin başka biri tarafından soğuk bedeninin taşındığını gördüm. Ve şövalye korkunç bir şekilde ona baktı ve bana baktı. Anneme bakan nefret dolu gözleri şimdi bana bakan gözlerinden farklı değildi.
‘’Senin annen kötü şeyler yaptığı için cehennemde cezalandırılacak’’
‘’…kötü şeyler?’’
‘’Evet, kötü şeyler! Bu yüzden sen hayatında kötü şeyler yapma ve iyi bir hayat yaşayın’’
Şövalye başka bir şey daha eklemek istiyordu ama kafasını başka yöne çevirip ağzını tekrardan kapattı.
Belki başka bir şekilde söyleyecekti, sen annen gibi olacaksın.
Şövalye beni bir kez daha dışarıya sürükledi. Biraz önceki yüzündeki küçümseyici bakış hala silinmemişti.
Şövalyenin hızlı adımlarıyla giderken kafamı geri çevirdim. Kulenin merdivenlerinin bittiği yerde grimsi bir sivri uç görünüyordu.
‘Yaşadığın hayat bile cehennem gibiydi ama ölünce de cehenneme mi gideceksin?’
Annem sadece kendini korumak için bunları yaptı ama sen onu ölene kadar böyle bir yerde kapalı tuttun.
Annem size bu kadar kötü ne yaptı?
Ben ne yaptım size?
Düzgün bir şekilde yemek yiyemediği için bedeni bir şövalye tarafında sürükleniyordu. Arkamda onun bakışlarını hissedebiliyorum.
Kötü niyetli mi, sitemli bir bakış mı? Kesin olan, hiçbirinin annesini kaybeden kız için üzülmemesiydi.
Ne sempatik ne de rahatlatıcı bakışlar yoktu. Bunlar bana verilen gerçeklerdi.
Roman kötü kadın ve kızının ölümü için ayrıntılara girmemişti. Mutlu bir sondan sonra bir satırda böyle karanlık bir yandan bahsetmek yeterliydi sanırım.
Ama-
Ya kahraman ilk çifti rahatsız etmeseydi?
Ya eşi olan bir adama dokunmasaydı?
Eğer başka bir adama aşık olsaydı, böyle olmazdı!
Tarihin kazananın bakış açısından kaydedildiği söylenir.
Annem sonsuza dek yanmış olsa bile asla iyi olmayacak kaybeden ve kötü bir kadın olarak hatırlanacak.
Ve hikayeye göre extra ben de sefil bir şekilde ölecektim.
‘Bundan hoşlanmıyorum’
Annemin ölümü bu romanın amaçlanan sonu idi.
Beni ölümüm de planlandı.
Romanın akışına göre yarın birçok insan tarafından çevrem kuşatılıp dövüleceğim.
‘Çünkü o kötü kadının kızı olduğu için?’
Bu komik değil.
Başımı kaldırsam bile bana iyi bakacak bir kişi bile yoktu. Ben bir çocuk olsam ve henüz annesini yeni kaybetmiş birisi olsam da.
Soğukkanlılığını korumaya çalıştı ve vücuduna güç verdi onu sürükleyen şövalyenin gücüne dayanamayıp yere düştü.
Oldukça yüksek bir sesle düştüm, etrafımdaki insanların gözlerinin yeniden üzerimde olduğunu görebiliyordum. Yavaşça başımı kardırdım ve etrafımdaki dikenli ve olumsuz bakışları bile düşünmeden ayağa kalkmaya çalıştım.
Etrafımdaki insanların yüzlerini göremiyorum.
Gökyüzü o kadar berraktı ki tuhaf grimsi görünüyordu.
Ve böyle grimsi bir dünyada insanların siyaha boyanmış olduğunu görebiliyordum.
Beni parçalara ayırmak istiyormuş gibi keskin gözlerle baktılar.
Bana sanki bir canavarmışım gibi bakıyorlardı.
Ama bana göre onlar gerçek canavarlardı.
Bu roman beni sinir hastası yapmaya itiyor. Ağlayacağım… Bugün ikinci kısmı da atacağım. İyi okumalar…
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.