Kahvaltıdan hemen sonra odama çekildim.Duvağımı çıkardım ve aynalı masanın karşısına oturdum.Biraz önce leon'dan aldığım davetiye kağıdını masaya koydum ve o sırada kapıyı çalan marry izin isteyerek odaya girdi.
"Evet doğru. Bu öğleden önce İki günlüğüne yola çıkacağız ve sende benimle geliyorsun."
"Nereye leydim?"
"Saraya…"
Marry saray kelimesini işitince şöyle bi' hafızasını yokladı ve hatırlayınca da şaşırarak.
"Eyvah,nasılda unuttum!Yarın kralın doğum günü...Leydim hemen hazırlanmanız gerek." Diyerek marry dolabıma doğru ilerledi.İçinden en gösterişli kıyafetlerimi çıkarıp yatağa sermeye başladı.Hangi kıyafeti giyeceğim konusunda fikrimi sorsada doğru dürüst yanıt alamıyordu.
"Leydim neden keyifsizsiniz?...Odaya girdiğimden beri dalgın ve düşünceli görünüyordunuz.Bi' sıkıntınız mı var?...lütfen çekinmeyin,bana anlatabilirsiniz." Dedi marry aynalı masaya gelip,yanımda durdu ve aynadaki yansımama baktı.
Derin bir iç çektim ve:
"Çok mu belli ettim." Dedim, acı bir gülümsemeyle devam ettim:
"Aslına bakarsan bu davete hiç gidesim yok.Yani bilmiyorum.O saray aklıma geldikçe, yüreğime bi' karamsarlık çöküyor.Nedimeler olsun,haremdekiler olsun...çirkinliğimden dolayı bana küçümseyici alaycı yaklaşımlarını hatırladıkça kendimi sinirli ve çok kötü hissediyorum.O sarayda yaşadığım süre boyunca güçlü kalmaya çalıştım ancak aynı zamanda bu bi' hayli yorucu ve zor bir süreçti.Haliyle Mecbur olmasam, inan bana oraya asla ayak basmam."
"Evet,haklısınız...ancak atladığınız bir şey var."
"Neymiş o?"
Marry,aynadaki yansımama bakmaya sürdürerek:
"Leydim,siz hiç aynada kendine şöyle iyi bi' baktınız mı?...Kendinizdeki değişimi görmediğinizi bana söylemeyin.Bakın!...göz altı morluklarınız ve çilleriniz eskisine göre daha da hafiflemiş."
"Evet,sen deyince fark ettim de gerçekten azalmaya başlamış." Dedim,biraz daha aynaya yaklaşıp elimi yüzümde gezdirdim.Bu beni biraz mutlu etmişti.
"Krem cildinize çok iyi gelmiş leydim.Etkisini bu kadar çabuk göstereceğini bende tahmin etmiyordum.Ayrıca şu nedime ve haremdekileride boşverin gitsin.Sizinle çok fazla muhattap olacaklarını zannetmiyorum."
"Sanmıyorum ancak umarım dediğin gibi olur." Diyerek,küçük bir temennide bulunup, marry ile hazırlıklara kaldığımız yerden devam ettik.
Marry,benim için gerekli eşyalarımı toparladıktan sonra giyinmeme yardım etmek istemişti.Fakat ben karşı çıkınca kendi eşyalarını hazırlamak üzere odadan ayrıldı.Aşağı inmeden önce, yüzümü temizleyip tekrar kremimi sürdüm.Kıyafetimi değiştirip,saçlarımı topuz yaparak duvağımı taktım.Tüm bunlar epeyce zamanımı almıştı. Bir saat sonra malikanenin ön kapısına indiğimizde leon, at arabasını koruyan birliklere bazı talimatlar veriyordu.
"Leydim,ben hemen yanı başınızda atla seyahat edeceğim.Eğer ihtiyacınız olursa seslenirsiniz."Dedi, marry ve izin isteyerek yanımdan ayrılıp atına bindi.
Olamaz,ben bu mendebur adamla yalnız mı seyehat edecektim şimdi?...Böyle düşününce içime bir ürperti çökmüştü.
Leon,atlı birliklerden ayrılıp,geldiğimi görünce bana doğru adım attı.Sert mizacını bozmadan beni süzdü.Tek kelime etmeden kahya gilbreth'ın kapısını açtığı at arabasının önünde dikildi ve önce benim binmem için elini uzattı.
Gösterişçi diye, düşünüp o koca elini tutup hızla arabaya bindim.Ardımdan o da tam karşıma oturmasıyla beraber at arabası birden hareketlendi ve Oturduğum yerde sabit duramayınca biraz sendelemiştim.Hızlıca Elimle koltuktan destek alıp tekrar doğruldum.
Of... o tam karşımda bana dik dik bakarken bunu yaşamış olmam...Of ya... bu yolculuğun başından itibaren çok uzun ve rahatsızlık vereceği bariz belli bir durumdu.
Dayanmaktan başka çarem yok diye,düşünerek onunla fazla ilgilenmeyerek başımı çevirdim ve camdan dışarı baktım.Yemyeşil çayırlar,ağaçlar…Masmavi gökyüzü...rengarenk çiçeklerin birbirine karışmış muhteşem kokuları… Ve tüm Bunları tamamlayan kuşların cıvıltıları insanın kulaklarını dolduyordu. Çiçeklerden yükselen o ferahlatıcı kokuları gözlerimi kapatıp,içime çektim.Zihnimi bulandıran düşüncelerden arınmama ve huzurlu hissetmeme yardımcı olmuşlardı.Seyehatın yarısı bu şekilde, Leon ile hiç konuşmadan dışarıyı izleyerek geçirmiştim.Bir ara, ne yaptığını merak ederek kaçamak bakışlarla ona baktım.Geriye yaslanmış;başı dik,Gözleri kapalı,kollarını göğsünde bağlamış biçimde oturuyordu.Bu haliyle bile havalı olmayı nasıl beceriyordu,anlamıyordum.Sonra sanki benim ona baktığımı anlamışçasına gözlerini açıp doğrudan bana baktı.Ve hiç beklemediğim bir zamanda aniden o tok sesiyle:
"Duvağında örümcek var!" Dedi.
Ben ise Elim ayağım buz kesmiş, "Ne?"diye,bağırdım sadece.
______________
DEVAM EDECEK. ♡♡♡♡♡♡♡♡
☆♡♡♡☆^^ ^^♡♡♡♡☆☆☆^^
Hikayeyi beğendiyseniz takip edip, önerebilirsiniz.Yorum ve beğeni yapmayı unutmayınız.Yeni bölümlerde görüşürüz.❤
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.