Sınıfta etrafa bakındım. Ee ne olacak şimdi, niye bakınıyorum ki ben? “Okuldan sonra beraber ders çalışsak mı?”, katılmak ister misiniz? Diye sorsam, Sudou ve Ike ile denk geldikçe beraber yemek yiyecek kadar yakınız. Hem de onlar hep ders çalışmaktan uzak kaldılar şimdiye dek.
… Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Bir kez olsun onlara sormayı deneyeceğim.
“Sudou, boş musun?”
Öğlen arasından sonra sınıfa yeni dönmekte olan Sudou ile konuştum önce. terlemiş ve nefes nefese idi. Öğle tatilinde basketbol oynamaya gitti herhalde.
“Ara sınavlar için planın ne?
“O, ha… bilmiyorum. Daha önce hiç ciddi ciddi ders çalışmadım.”
“Oh, gerçekten mi? Senin için harika bir fikrim var o zaman. Bugünden itibaren okuldan sonra ders çalışmayı düşünüyordum. Sen de gelmek ister misin?”
Sudou bir süre düşündü, sonra tereddüt ederek konuştu.
“Ciddi ciddi soruyor musun? Eğer dersler zor gelirse, okuldan sonra çalışmayı düşünmem bile. Zaten kulüp etkinlikleri var. Mümkün değil. Sen mi ders anlatacaksın? Senin notların da iyi değil, bilmiyorsun sanki.”
“Hayır, Horikita ders anlatacak.”
“Horikita mı? Onu çok tanımıyorum. İşkillendim şuan, bu yüzden gelmiyorum. Sınavlardan önceki gün derslere abanırım artık. Git istersen sen.”
Tam düşündüğüm gibi, Sudou teklifimi reddetti. Olayı anlamadı bile. Kahretsin, hiç yararı yok. Eğer üstelersem, bana yumruk atma ihtimali bile var. Off, başka çare yok. Önce daha kolay ikna edebileceğim birinden başlayım. Telefonuyla oynayıp duran Ike’a seslendim.
“Hey Ike—”
“Pas! Sudou ile konuşmalarınıza kulak misafiri oldum. Çalışma grubu mu? Hayır, hiç benlik değil.”
“Eğer başarısız olursan, okuldan atılacaksın, biliyorsun değil mi?”
“Kötü not aldığım doğru ama şimdi daha iyi durumdayım. Son gece Sudou ile beraber elimizden geleni yapıp ders çalışacağız.”
Gerçekten sorun yaşamayacağını mı söylüyor ya? Başındaki belanın farkında bile değil.
“Eğer 25 soruluk test aniden yapılmasaydı, en az 40 puan alırdım.”
“Ne demeye çalıştığını anlıyorum. Ama bazı şeyler şansa bırakılır, biliyorsun değil mi?”
“Okul sonrası, lise öğrencileri için çok değerli bir zaman. Ders çalışarak vaktimi harcamayacağım.”
Git başımdan der gibi ellerini salladı. Bir kızla yazışırken, aşırı derece de heyecanlıydı. Hirata birisiyle çıkmaya başladığından beri, Ike de sevgili edinme çabasındaydı. Omuzlarım düştü, ben de yerime geçtim. Horikita’ya seslenip ona vazgeçmesini söylemeye çalıştım.
“İşe yaramadı.”
“… Seni duydum ama ne diyordun anlamadım?”
“‘işe yaramadı’ dedin ama bu işten paçanı sıyırdığını sanmıyorsun, değil mi?”
Kahretsin. Yardım çağrımı geri çevirecek kadar anlayışı kıt.
“Hayır, tabii. 425 kadar taktik var ben de.”
Yine sınıfa bakındım. Gergin olmak bir yana, tüm sınıfta sakin/rahat bir hava hâkimdi. Ders çalışmaktan nefret eden öğrencileri ders çalıştıracak bir metot.. Hem de öğrencilerin boş vakitlerini değerlendirecek bir yol. Normal şartlarda reddederdim ben de, ama şuan hepsi başarısız olma tehlikesi içindeler.
Teklifimi geri çeviren Sudou’nun, aslında ilk fırsatta çalışma gruplarına katılacağını sanmıştım. Teşvik edici bir şeyler uydurmaktan başka çarem yok. Onu eğer ders çalışırlarsa ortada bir ödül olduğuna inandırmam lazım. Eğer yapabilirsem de, onların anlamalarını kolaylaştırmalıyım ki; o zaman plan başarıya ulaşsın.
—Buldum!
Tanrılardan aldığım kutsal bir ilhamla, gözlerim parlıyordu, Horikita’ya döndüm.
“Onların çalışmasına yardım etmek senin rolün olsa da, onları ikna etmek hiç kolay değil. Bunun içinde senin gücünün yardımına ihtiyacım var, yardım edebilir misin?”
“Ne gücü? Dinliyorum… ama ne yapmam gerekiyor ki?”
“Şöyle bir şeye ne dersin? Sınavdan yüksek not alırlarsa, onların sevgilisi olursun. Böyle teşvik edici bir öneri de bulunursak kesin atlarlar sazan gibi. Erkekleri motive etmenin yolu her zaman kızlardan geçer.”
“Canına mı susadın?”
“Hayır, yaşamayı tercih ederim.”
Gerçekten mantıklı bir şeyler bulduğunu sanarak dinledim seni. Buna inandığım için salak olmalıyım.”
Ama gerçekten işe yarayacağına inanıyorum. Onlar için en iyi motivasyon kaynağı olur bu. Ama Horikita’nın erkekleri anlamadığı gün gibi ortada.
“Peki, o zaman bir öpücük olsun. Eğer iyi bir not alırlarsa, onları öpersin.”
“Gerçekten canına mı susadın sen?”
“Eh, biraz daha uzun yaşamak isterim tabii.”
Enseme bir şaplak indi. Kahretsin, Horikita önerime hiç yeşil ışık yakmıyor. Oysa dehşet etkili olurdu. Yine bir şeyler düşünmem lazım şimdi.
Tam böyle düşünürken, sınıfta başka göze çarpan birisi daha olduğunu fark ettim. Hirata değildi, ama başka popüler birisiydi; Kushida Kikyou. Her zaman sevecen ve hayat dolu. Kızların da erkeklerin de, rahatça konuşabileceği sosyal birisi. Dahası, Ike ona deli gibi aşık, hem Sudou ve diğerlerinin onunla ilgili hiç kötü izlenimleri yok. Sınav notları da yükselir, evet Kushida planımın en önemli parçalarından birisi.
“Hey—”
Onu davet etmek için, ona seslenir seslenmez, tekrar düşündüm ve vazgeçecektim.
“Efendim?”
“Hiç… önemli değil.”
Horikita, başkalarıyla uğraşmaktan hoşlanmıyordu. En son Kushida ile ‘arkadaş edinme operasyonu’ düzenlemiştik ve Horikita sinirlenmişti. Bu çalışma grubu için de, Horikita onu yine kabul etmeyecektir, zaten Kushida kötü puan almamıştı. Şimdilik planımı uygulamaya geçmek için Horikita’nın yurttan dönmesini bekleyeceğim.
[hr]
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.