Açık Ararken / Zayıf nokta
Kötü olaylar bununla bitmedi. Ertesi sabah, rehberlik dersimizde Chiyabashira-sensei bir duyuru yaptı.
"Size bir duyurum var bugün. Geçen gün bir sorun yaşanmış. Sudou ve birkaç C sınıfı öğrencisi bir olaya karışmışlar. Yani, kavga etmişler.”
Sınıfta gürültüler yükseldi.
İki grup arasındaki anlaşmazlığın detaylarını göz önünde bulundurursak, Sudou şüpheli hale gelebilir ve sınıfımızın puanı düşebilir. Sensei, sınıfa tüm durumu anlattı.
Chiyabashira-sensei çok tarafsız bir hali vardı ve suratındaki ifadesizliği ona ayrı bir güzellik katıyordu. (Ç.N: poker face)
Bu duruma karşı okulun ön yargısı olmadığını ve tarafsız kaldıklarını açıkladı.
“Uh… Peki, neden bu olay çözüme kavuşmadı hala?”
Hirata mantıklı bir soru sordu.
“Şikâyet, C sınıfından geldi. Onlar tek taraflı bir kavga olduğunu iddia ediyorlar. Ama Sudou’ya sorduğumuzda, onların iddialarının doğru olmadığını söyledi. C sınıfındakilerin, Sudou’yu çağırıp kavga çıkarttıklarını belirtti.”
“Hatalı ben değilim; kendimi savundum.”
Savunmasını utanmadan yapan Sudou, tüm sınıfın soğuk bakışlarına maruz kaldı.
“Ama kanıtın yok değil mi?”
“Kanıt mı? Yok, öyle bir şeyim.”
“Yani, gerçek henüz bilinmiyor. Ayrıca olay beklemeye alınmış durumda. Gerçek faile göre, ceza belirlenecek.”
“Masum olduğumdan başka bir şey bilmiyorum. Sorunlarıma karşılık, para talep ediyorum hem de.”
“Böyle olduğunu söylüyor. Ama şuan için, güvenilirliği yok. Sudou’nun söylediğine göre, bir şahit varmış. Durum lehimize değişebilir. Eğer sınıfta kavgayı gören birisi varsa, lütfen elini kaldırsın.”
Chiyabashira-sensei tarafsız bir ses tonuyla konuşmaya devam etti, Kimse elini kaldırmadı.
“Çok kötü Sudou, ama buradan kimse şahit olmamış galiba.”
“…Galiba.”
Chiyabashira-sensei, Sudou’ya şüpheli baktığı zaman, Sudou başını aşağı eğdi.
“Şahit bulmak için, her öğretmen sınıflarına durum bilgilendirmesi yapacak.”
“Ha!? Herkese söylediniz mi!?”
Okul büyük ihtimalle başka bir şey yapamaz. Sudou şahit olasılığını gündeme getirdiğine göre, her sınıfa şahidi bulmak için sorulması gerek.
Olayı gizleme niyetinde olan Sudou için, bu durum biraz kötü oldu.
“Kahretsin…!”
Sudou’nun sır olarak saklama planı suya düştü.
“Neyse, şimdilik bu kadar. Gelecek salıya kadar son kararı öğrenmiş oluruz. Kanıtın varlığı yada yokluğu da değerlendiriliyor. Rehberlik dersi bitmiştir.”
Chiyabashira-sensei sınıftan çıktı. Sudou da hemen ardından çıktı sınıftan. Eğer sınıfta kalsa, birilerine sinirlenip olay çıkarabileceğini biliyordu kesin.
“Hey, Sudou ne kadar berbat değil mi ya?”
İlk konuşan Ike oldu.
“Eğer Sudou yüzünden puan kaybedersek, yine sıfır puana mı ineceğiz yani?”
Sınıftaki kargaşa büyüdükçe, durum kontrolden çıkıyordu.
Eğer puanımızda düşüş yaşanırsa, Sudou sınıfın hedef tahtası haline gelebilir.
Doğal olarak, Kushida duruma el attı, sınıfı yatıştırmaya çalıştı.
“Hey, millet. Biraz beni dinler misiniz?”
Kushida şansını deneyip hem durumu hem de öğrencilerin sinirlenmesini engellemeyi denedi.
“Sensei’nin söylediği gibi, Sudou-kun bir kavgada yer almış. Ama Sudou-kun’u olaya karıştırmışlar.”
“Kushida-chan, ‘olaya karıştırmışlar’ derken, Sudou’nun söylediklerine inandığın anlamına mı geliyor?”
Kushida dünkü olayı herkese anlattı. Kadroya alınmasının değerlendirildiğini, birkaç kişinin Sudou’yu kıskanıp onu kulüpten atmaya nasıl çalıştıklarını ve kavganın sonucunu anlattı. Sudou’nun kendisini savunmak için onları dövdüğünü söyledi. Sınıfın çoğu, Kushida’nın içten sözlerine kulak asıp dinledi. Eğer Sudou veya ben bu durumu aynı şekilde anlatmaya çalışsaydık, aynı etkiyi asla alamazdık ya.
Mantıklı bir hikâye, ama Sudou’nun genel tavrı göz önünde bulundurulunca, kimse kolay kolay inanamaz.
“Tekrar sormak istiyorum. Eğer aranızdan birisi veya arkadaşlarınız, tanıdığınız bir senpai bu olayı gördüyse, lütfen söyleyin bana. İstediğiniz zaman benimle iletişime geçebilirsiniz. Çok memnun olurum.”
Chiyabashira-sensei gibi aynı şeyleri söylemesine rağmen, sınıfın tepkisi tamamen farklıydı.
İnsanlarla iletişim kurma yeteneği, Allah vergisi resmen ya. Çok etkileyici.
Sınıfı sessizlik kapladı. Sessizliği bozan maalesef, görgü şahidi değildi, Yamauchi idi.
“Hey, Kushida-chan. Sudou’nun hikâyesine inanmıyorum ben. Kendi tavırlarını haklı çıkarmak için uydurduğunu düşünüyorum. Ortaokuldayken, insanları nasıl dövdüğünü anlatırdı. Hatta insanları dövmenin ne kadar eğlenceli olduğuna dair bize öğütler verirdi.”
Yamauchi ile başlayarak tüm sınıf, Sudou’dan kaynaklanan memnuniyetsizliklerini dile getirdiler.
“Az önce, başka sınıflardan bir çocuğu koridorda ona çarptı diye yakasına yapışırken gördüm.”
“Kafeteryadaki sırada araya kaynadı, onu uyaran birisine sinirlenirken gördüm ben de.”
Kushida’nın, Sudou’nun masum olduğuna dair söylediği sözleri sınıfta etkili olmadı. Zar zor kazandıkları puanları, Sudou yüzünden kaybedeceklerini hissediyorlardı, sanki hepsi Sudou’yu aklamak için bitmiş gibi.
“Ben ona inanmak istiyorum.”
Sınıfımızın kahramanı, Hirata Kushida’ya destek çıkmak için ayağa kalktı.
“Başka sınıftan öğrencilerin ondan şüphelenmesini anlayabilirim. Ama sınıf arkadaşımızdan şüphelenmemizin doğru olduğunu düşünmüyorum. Yardıma ihtiyacı olana yardım etmek arkadaşlık değil midir?”
“Haklısın, bence de~”
Kâküllerini yana savurduktan sonra, Karuizawa da onun arkasından destek verdi.
“Eğer üzerine suç atılıyorsa, bu sorun olmayacaktır zaten? Eğer masumsa, çok üzücü bir durum.”
Eğer Kushida iyi kalpli bir liderse, Karuizawa iradesi güçlü bir lider. Kızların çoğu onay verdiler, onun desteğinden etkilenmiş görünüyorlardı.
İşte, Japon toplumundan tipik bir davranış: birisi iddialı bir şey yaparsa, gruplar halinde peşinden gidilir.
İçten içe, onunla dalga geçerken yardım ediyormuş gibi gözüküyorlar.
Neyse, şimdilik Sudou için eleştiriler durdu.
Hirata, Kushida ve Karuizawa. Bu üçü ayrı bir popüler.
“Ben arkadaşlarıma soracağım.”
“Ben de futbol kulübündeki senpai’lere sorarım.”
“Ben de etrafta sorup soruşturacağım.”
Bu üçlünün önderliğinde, Sudou’nun masumiyetini kanıtlama başladı.
Benim yardımıma gerek yok bence. Bu üçlüye bırakmak en iyisi olacak gibi.
Eh, sessizce geri çekilme zamanı.
[hr]