Yukarı Çık




19.2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   19.4 

           
Bölüm 19.3

...Eh, bu kim?

Naegi-kun'un omuzlarını tuttu. Bilinmedik bir okul forması giyiyordu ve tanıdık gelmeyen uzun saçları vardı. Simsiyah silüeti, hayaletimsi beyaz yüzü ile çok alakasızdı. Bir sürüngenin gözlerine benzeyen delici gözler, yüzüne oyulmuştu.

Gözlerimiz kısa bir an için buluştu, kafamın içinde çok acil bir durumu haber eden bir siren çaldı. Kalbimin daha hızlı attığını hissettiğimde kalp krizi geçiriyorum sandım. 

"H-Hey…" Naegi-kun'un yüzünde şok olmuş bir ifade vardı, tüm vücudu kaskatı kesildi ve ağzını açtı. "O-O bizden sonra içeri girdi, onu tanıyor musun? Bir ihtimal tanıyorsan… bana bir iyilik yapıp ona beni bırakmasını söyler misin..?"

"M-Malesef, onun kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok sanırım…" diye cevap verdim.

"Oy, o neydi?" Garip adam kısık bir sesle hırıldadı. "Beni hemen unuttuğunu söyleme sakın. Bu biraz… kaba olur, değil mi?"

"...S-Sen onu gerçekten tanıyor musun?" Naegi-kun kafası karışık biçimde soru sordu, adamın gözleri şüphe içinde ona yöneldi.

"Daha önceden tanıştık mı yoksa bu sadece kader miydi… bunların hiçbiri seni ilgilendirmez. Sen sadece arada kaynadın. Sonuç olarak kötü bir şansa sahipsin, hepsi bu."

Hızlıca görüş alanımı defterime çevirdim ve bu yabancı kişi hakkında anılar aradım. Akla gelen tek bir kişi vardı.

"Sen… Madarai İsshiki-san olabilir misin?"

"…Bu doğru. O gece geç saatlerde merkezî alanda ben, Madarai, kendi hedefim tarafından öldürüldüm."

"Kendi hedefin tarafından… öldürüldün mü?" Dediklerine rağmen hiç yaralanmış gibi görünmüyordu -

"Ben ölümsüzüm."

"…Eh?"

Adam şüphelerimi hissetti, genişçe gülümsedi ve tuhaf şekilde kıkırdadı.

Ölümsüz mü?

Ne bu? Fantastik bir roman mı?

"Şey… şaka yapıyorsun değil mi?"

"Bundan emin misin?"

"Eee… Neyden bahsediyorsun?"

"Ben gerçekten ölümsüzüm. Eğer öyle olmasaydım şu anda nasıl yaralı olmadığımı açıklayamazdım…"

"Yani ondan emin değilim ama konuyu nasıl savaş oyunu gibi bir şeye çevirdin..."

"Ee, biraz ben konuşabilir miyim?" Naegi-kun araya girdi. "B-Bizden sonra içeri gelen kişi… Madarai-san'dı, öyle mi? Şey… eğer sen Madarai-san isen öğrenci konseyindeki Madarai-san olduğunu kastetmiyor musun?"

"Eh, öğrenci konseyi mi?" Düşünmeden konuştum.

Nedense bu simsiyah giyinmiş korkutucu adamın, öğrenci konseyinde bulunduğunu zihnimde hayal edemedim.

"Hmmm, anladım. Bu oğlan biliyor..." Madarai yüzünü buruşturdu, gözlerini kapattı ve bir şey mırıldandı. "...Bu doğru. Ben öğrenci konseyindeki sağ kurtulanlardan biriyim."

"S-Sağ kurtulan mı?"

"...O kadar olandan sonra hala masum taklidi mi yapıyorsun?"

Madarai gözlerini açıp dikkatle bana baktı.

"Tüm bunlar, 'o olay' yüzünden oldu. Öğrenci konseyinin şimdiki durumunun arkasındaki neden, o olay. Neyse ki ben canımı kurtarıp kaçtım ama diğer herkes..."

"Hayır, böyle değil -" Madarai kendi sözlerini yalanlıyormuş gibi kafasını salladı.

"...Belki de sağ kurtulduğum için şanslı olduğumu söylemek yanlıştır. Basitçe hayatta kaldığımı söylemek daha doğru olur. Evet, doğrusu bu, sadece şansıma hayatta kaldım. Bana savaşma fırsatı bile verilmedi… ve bundan dolayı onları affetmeyeceğim. Öğrenci konseyini koruma şansını bana vermedikleri için onları kesinlikle affetmeyeceğim. Kimdi? Kim yaptı bunu?" Madarai konuşurken elleri ile Naegi-kun'un omuzlarını sıkıca tuttu. Oğlanın yüzü acı içinde büküldü ama bulunduğu rahatsız duruma rağmen itiraz etmeye çalıştı.

"A-Afedersin, detayları çok bilmiyorum ama… öğrenci konseyine olanlardan dolayı sinirli hissetmeni anlıyorum… ve bunları yapan kişiden nefret etmeni de anlıyorum ama başka bir şey yapmadan önce öğrenci konseyini yeniden oluşturmayı düşünmek daha iyi olur diye düşünüyorum..."

"Yeniden oluşturmak mı? Ben mi?" Madarai dudak büktü. "Hayır. Bir kere benim gibi birinin öğrenci konseyine ait olduğunu neden düşündün ki?"

"………Eh?"

"Ben sadece diğer üyelerin rahat edebilmesi için konseye seçildim. Sonuçta ben sadece 'Süper Lise Seviyesi Koruma'yım. Öğrenci konseyi için elimden geleni yaptım. Geçmişte, şimdi, gelecekte ve sonsuza dek; ben sadece 'bir koruyucu'yum. Hepsi bu..." Madarai'nin dişlerini gıcırdattığını duydum, sesi şiddetli bir nefretle doluydu. "O sırada… acil durum anında, onlara yardım etme imkanım olmadı. Olay sırasında bir hedef bile değildim. Belki de suçlu, beni öğrenci konseyinin bir üyesi olarak saymamıştır? Bunun benim için ne kadar aşağılayıcı olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Kendi yeteneğimden faydalanma şansı bile verilmedi bana. Yeteneğimin ayaklar altına alınmasının verdiği his… Oy, siz p*çler bunun nasıl hissettirdiğini hayal edin ki empati kurabilesiniz..."

Madarai, Naegi-kun'un omuzlarını daha da sıkı tuttu. Genç adamın hissettiği acı arttı ve Madarai bağırarak konuştu.

"...Şimdi sadece öğrenci konseyinin geriye kalan itibarını koruyabilirim. Öğrenci konseyine olan hatamı telafi etmeden bunlar bitmeyecek… Bununla yüzleşmem gerek. İşte bu yüzden kesin bir intikam istiyorum. Artık duraksayamam. Her şeyi… yapmaya hazırım."

Adamın gözleri kirli kırmızıydı ve artık hiçbir şeye odaklı değildi. Ne olursa olsun kendi düşüncesini kabul ettirme konusunda kararlıydı. 

"B-Ben… olanlar hakkında hiçbir şey bilmiyorum..." Her ne yaptıysam o şey için bir mazeret bulmaya çalıştım farkında olmadan. Kaçmak için çaresizce bir bahane uydurmaya çalışırken yoğun bir korkunun beni ele geçirdiğini hissettim. "Öğrenci konseyiyle hiçbir alakam yok ya da olan hiçbir olay hakkında bir şey bilmiyorum… veya o türden tehlikeli şeyleri de… B-Ben sadece masum bir üçüncü kişiyim!"

"Kesin öyledir..." Madarai reddetti, sanki en kötü düşmanını ölümle tehdit ediyormuş gibi konuştu. "Önceden bu konuda konuştuk. Sen olayla ilgili her şeyi biliyorsun."

"G-Gerçekten hiçbir şey bilmiyorum! Yalan söylediğini düşünüyorsan… o zaman lütfen bu deftere bak!" "Ryouko Otonashi'nin Anı Defteri"ni açtım ve Madarai'nin önünde salladım. "Buraya onunla ilgili hiçbir şey yazmadım! Bu benim kanıtım! Hiçbir şey bilmiyorum ve hiçbir alakam yok!"

"Saçmalamayı keser misin artık?" Öfke ile dolup taşan bir ses defterimi delip geçerek bana ulaştı. "Senin bu defterin hiçbir şeyi kanıtlamıyor… Neden gerçeği gizliyorsun? Suçlunun yardakçısı mısın? O yüzden mi konuşamıyorsun? Yoksa sen cidden -"

"D-Dedim ki hiçbir alakam yok!" Birden ona bağırdım. Ve anında bunu yaptığıma pişman oldum. Sadece yangına körükle gitmiş oldum. Bana çok sinirlenir zannettim… ama herhalde tahminim yanlıştı, adamın yüzü şaşırtıcı şekilde ifadesizdi.

"………………….." Hisleri öldü, gözünü bile kırpmadı. Adamın çevresinde zaman kavramı tamamen durdu. Naegi-kun, Madarai'nin kötü niyetini hissetti ve ürkekçe arkasına dönüp baktı. "……Aklımda geldi de bu oğlanın adını daha duymadım değil mi?" Duygusuz kaldı, sadece ağzı hareket etti.

"B-Ben… Naegi Makoto…"

Bunu duyan Madarai hafifçe güldü ve Naegi-kun'un kulağına fısıldamak için eğildi.

"Söyle, Naegi-kun. Demin söylediklerimi dinliyor muydun?"

"…Ha?"

Madarai birden Naegi-kun'un omuzlarını bıraktı ve ellerini bu sefer Naegi-kun'un başının iki tarafına yerleştirdi.

"Ah..!!" Naegi-kun'un yüzü hemen dehşet dolu bir ifadeye dönüştü. 

"Demin söyledim, değil mi? İntikam için her şeyi yapmaya hazırım." Madarai ağzını açtığında bir şeytan gibi görünüyordu. Gülümsedi ve kahkaha attı, sesi zehirli toksin ile doluydu.

Bu iyi değil. Bu adam aşırı tehlikeli!

Nasıl olduysa korkmuş küçük bir tavşan gibi ürperip titremek dışında bir şey yapamaz oldum. Kaçmaktan başka seçeneğim yok… Hızlı olmam gerek!

"Kaçmayı düşünmüyorsun değil mi?"

"…Eh?" Ayağım havada durdu.

"Kaçarsan… buradaki oğlana ne olur sence?"

"…Eh? Eh?" Bunu duyduğumda Naegi-kun'un yüzü maviden beyaza döndü. Vay be, ne kadar renkli bir yüzü var!

"Bu alacağın son uyarı… o yüzden dikkatli ol. Bana itaat etmezsen buradaki çocuğun kafası, talihsiz bir kaza sonucu trajik biçimde ezilecek."

"N-Ne..." Tek yapabildiğim şaşırmaktı, ikisi birden bana baktı.

Bir şey söyle - Madarai'nin bakışı beni korkuttu, düşüncesiz bir eylemde bulunacak gibiydi.

Yardım et bana - Naegi-kun'un gözleri bana yalvardı.

Korkutan ve yalvaran gözler.

İkisi de tümüyle bana odaklanmıştı ve...

Ne kadar can sıkıcı.

İkisini de yapma zahmetine girmek çok can sıkıcıydı. Yapma imkanım olan ya da yapmayı istediğim hiçbir şey yok, sanırım. İşte o yüzden bu şeyin...

"Benimle hiçbir ilgisi yok..."

Bu doğru, benimle hiçbir ilgisi yok. Elbette şimdi olanlarda ben arada kaynadım ama hepsi bu, o durumun oluşması ile hiçbir alakam yoktu. Olanlarla ilgili hiçbir şey bilmiyorum bile, o yüzden bunun...

"Benimlehiçbirilgisiyokbenimlehiçbirilgisiyokbenimlehiçbirilgisiyok…" Sessizce mırıldandım, kendime ve önümdeki kişilere bir hatırlatma yaptım. Büyülü sihrimi mırıldanıyordum.

"Ha?"

"Ha?" Bunu duyan Madarai ve Naegi-kun, bana boş bakışlar attı.

"Seninle hiçbir ilgisi yok derken ne kastediyorsun..?" Kafası karışmış Madarai sesini yükseltti. "Alakalı olmama imkanın yok… ayrıca bu oğlanın şu anki duruma istemeden dahil olması senin hatan."

"Haksızsın." Düşünmeden açıkça cevap verdim. "Onun bu olaya dahil olmasının sebebi ben değilim, o kendisi dahil oldu, çok kötü bir şansı olması benim suçum değil. Sonuç olarak gerçekten bunlarla hiçbir alakam yok."

"H-Hey, bekle bir -" Naegi-kun sözümü bölmeye çalışınca savunmama devam etmek için sesimi yükselttim.

"Bu üzücü ama Naegi-kun'un hiç şansı olmadığı çok belli." dedim çıkarabileceğim en sakin ses tonuyla. "Şanstan tamamen yoksun olduğu için can vermek ve almak gibi çılgınca bir gücü var. Dolayısıyla, bence pes etmekten başka seçeneğin yok."

Zaten durum her ne ise çoktan unuttum onu. Sonuçta Matsuda-kun hariç her şeyi, er ya da geç unutuyorum. Bu nedenle, anladığım kadarıyla benimle gerçekten ilgisi olan pek bir şey yok burada. Bu kelimeleri kendi kendime fısıldamaya devam ettim, hakikaten bunlarla hiçbir ilgim yoktu.

Sonrasında bunu da unutacağım. Naegi-kun ile olan kısa görüşmemi, onun bildiği bilgileri de unutacağım. Ona acımak için hiçbir sebebim yok. İşte o yüzden, bunların benimle hiçbir ilgisi olmadığını hep söyleyeceğim. 

"...Ne yapacağına karar verdin mi?"

"Bilmiyorum. Bununla alakam olmadığını deminden beri sana söyleyip duruyorum." İfadesizce yanıtladım.

"Öyle mi? Anladım." Madarai dişlerini gösterdi, kısık bir sesle mırıldandı. "Umarım kararlılığımın boyutunu görmeye hazırsındır."

Bu dünyada, kendi düşüncelerini kanıtlamak için birini öldürecek kadar ileri gitmeye hazır olan, gerçekten tuhaf insanlar var. Naegi-kun'u öldürerek bir şey başaracağını düşünmesi çılgınca.

Naegi-kun'un cidden hiç şansı yok.

Kendini tutsak olma durumuna soktu sonuçta.

"Sona geldik." Madarai, tüm gücüyle Naegi-kun'un kafatasını kavradı ve-


bu bölümün devamı yakında...


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


19.2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   19.4 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.