Yukarı Çık




25.2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   25.4 

           
Bölüm 25.3

"K-Karşılıklı Cinayet… Tam olarak neyden bahsediyorsun?"

"İlk olarak, Umudun Zirvesi Akademisi'nin En Kötü Olayı sadece bir toplu cinayet değildi, Junko Enoshima'nın önayak olduğu bir Karşılıklı Cinayetti."

Junko Enoshima'nın önayak olduğu.

Karşılıklı Cinayet?

Ha? Birbirini öldürmek mi?

"Enoshima; civarda bulunan kapatılmış bir yer olmasından dolayı Eski Okul Binasını kullandı, Öğrenci Konseyi ve Süper Lise Seviyesi Umut'u onun içine kilitledi ve çeşitli tuzaklardan yararlanarak birbirlerini öldürmelerine sebep oldu. Etrafa silahlar saçmak, cinayet oluşmadığı takdirde herkesi öldürme tehdidinde bulunmak, verdiği derse örnek olsun diye birini gözler önünde katletmek ve benzeri. Onların birbirinden şüphe etmesini, birbirlerini öldürmesini sağlamaya çalışıyordu… Sanki bir deney yapmak istemişti. O gerçekten berbattı…"

Bunların kendisiyle alakası yokmuş gibi konuşuyordu Kamukura. Korku ve kafa karışıklığı arasında sıkışmış haldeydim, tek yapabildiğim orada durup dinlemekti. 

"...Ve birbirimizi öldürmemiz ile sonuçlandı. Yaşamak için başka bir umut yoktu. Enoshima, Hazırlık Departmanına; okulun değer verdiği Öğrenci Konseyi ve Süper Lise Seviyesi Umut'un, yani bizim, iğrenç öldürme ve birbirimizi kedere bulama yöntemlerimizi izletti. Bu görüntüler açıkça sunuldu."

Sonra soluklanmak için durdu.

Ama kısa sürede duygusuz sesi odada tekrar yankılandı.

"Eminim ki tüm planlarını, İzuru Kamukura'yı sağ bırakacak şekilde yaptı. Hazırlık Departmanındaki kişiler için en kötü sondu bu… nefret ettikleri Süper Lise Seviyesi Umut'un, herkesin umudunu öldürerek hayatta kalması; bu onlar için tam bir "kötü son" olmalı… Sadece bu değil, okulun bu günahı saklaması da muhtemelen Junko Enoshima'nın planladığı şeydi. Bu yüzden Hazırlık Departmanı sadece Süper Lise Seviyesi Umut'tan değil, okuldan da nefret etmeye başladı."

Sonuç olarak her şey Junko Enoshima'nın planladığı gibi ilerledi.

Her şey onun senaryosuna mükemmel biçimde uyum sağladı.

"A-Ama, neden… neden Hazırlık Departmanının beynini yıkadı? Bunun amacı, Umudun Zirvesi Akademisi'ni de yok etmek olmalı…"

"…Sadece o değil."

Kamukura nihayet bana baktı.

Uzun, simsiyah saçlarındaki küçük aralıktan bakarak beni izledi.

"Onun hedefi… çok daha acımasızca."

"A-Acımasızca?"

"Ona göre… Hazırlık Departmanının beynini yıkamak yalnızca tohumları ekmekti. Umudun Zirvesi Akademisi Çapında En Kötü Olay… ona göre bundan ibaret."

Kamukura bana bu sözleri merhametsizce yağdırdı. "Sırf bu amaç için kontrol edildim ve sonra yok edildim. Fark etmekte geciktim… hayır, aslında sadece çaresizce fark etmemeye çalışıyordum. Onun kedere böylesine takıntılı olduğuna inanmak istemedim, gerçek bu. Beni bu olayla bağlantılı kılan keder dolu gerçek." 

"H-Hey… Sen ve Junko Enoshima'nın alakası-"

"Alakam ne mi?"

Aniden sesi yoğun şekilde duyguyla dolmuştu, sadece bir anlığına.

"Bu olay sana ne ifade ediyor? Klasiğin olan 'benimle hiçbir ilgisi yok' lafını mı söyleyeceksin? Seninle hiçbir ilgisi yoksa neden hatırlıyorsun? Seninle gerçekten ilgisi yoksa… o zaman o anıyı sonsuza kadar kaybolmaya bırakmak en iyisi olur."

"…Eh?"

Kamukura benim lafımı neden biliyor? 

Ve benim hatırlamaya başladığımı nasıl biliyor?

"Haklıydım değil mi? Hatırlaman konusunda? Bu yüzden mi beni hatırlamıyorsun? Senin için özellikle önemli biri olmadığımı hatırladın… ve bu yüzden mi artık beni hatırlayamıyorsun?"

Sonra Kamukura gözlerini ortaya çıkardı, gözlerindeki ışıltı ölesiye nefret tarafından lekelenmişti.  

"…Tam bir orospusun."

"Ha..?"

Sonra imkansız bir düşünce aklıma geldi.

Bu imkansız düşünceyi yanlışlamak için sordum.

"…S-Sen kimsin? İzuru Kamukura değil misin?"

"Tabii ki değilim seni embesil."

Sonra o sözleri söyledi.

"Ben Yasuke Matsuda'yım."

"Sonuç olarak, hatırlamadın. Diğer şeyleri hatırladın, sadece beni hatırlamadın… kahretsin, bu tam anlamıyla berbat. Kamukura olduğumu söylediğimde kolayca inanman… cidden tam anlamıyla berbat. Benim varlığım sana bu kadar az şey mi ifade ediyor?"

"…Ha? Eh? N-Ne?"

Ne diyeceğimi bilmiyordum. Yoğun bir ürperti sırtıma hücum etti ve dişlerim bateri gibi tıkırdamaya başladı. 

"S-S-Sen gerçekten… M-Matsuda-kun musun..?"

"Gerçek İzuru Kamukura buradan uzun süre önce alındı. Bu demek oluyor ki sen ve ben kalan tek kişileriz… sanki biri bunların hepsini planlamış gibi." 

Aklıma gelen imkansız bir düşünce zinciri, kesin bir gerçek halini aldı. Çaresizce Ryouko Otonashi'nin Defterini açtım ve çılgınca sayfalarda gezindim, bu imkansız gerçeği boşa çıkaracak herhangi bir şey aradım.

Sonra, bir süre geçince, ellerim durdu.

Defterde Matsuda-kun'u ayrıntılı şekilde gösteren inanılmaz sayıda portre vardı. Yukarı bakıp önümdeki kişiyi bir kez daha doğruladıktan sonra, düşüncelerime dağılmış yapboz parçaları anında yerine geri konuldu.

"A-Ama neden..? Nasıl olur da ben-"

Göğsümdeki kalp atışları, duyguların yükselmesi-

"…Biliyorum. Hiçbir şey hissetmiyorsun."

İşin garip yanı, bu sözler onun Matsuda-kun olduğunu kanıtlıyordu.

Sonuçta Matsuda-kun'u tanıma yöntemimi benim dışımda bilen tek kişi, Matsuda-kun'un kendisiydi.

"Bundan dolayı bir şeyleri tekrardan hatırlamaya başlıyorsun. Hafızanı geri kazanmaya başladığın için… beni düşünmeyi bıraktın."

"…Eh?"

"Sonuç olarak, benim varlığımın senin için hiç özel olmadığını gösteriyor bu. Ama sen bu gerçeği unutmuştun… o sebepten bana karşı bu kadar çok duyguyla doluydun."

Matsuda-kun benim için önemli değil mi? 

Bunu unuttuğumdan dolayı onun, benim için önemli olduğunu mu düşündüm?

"N-Neyden bahsediyorsun… anlamıyorum…"

Sonra o yoğun kaşıntı yine beynime girdi.

Hatırladım. Matsuda-kun ile buluştuğumda ona diyeceğim şeyler, onunla buluştuğumda yapacağım şeyler, onunla neden bu kadar çok buluşmak istediğimin sebebi. Her şeyin sebebini hatırladım.

"B-Bu ne… neden…"

Aniden hiçbir şeyi hatırlayamaz oldum.

Matsuda-kun'u bile, kendimi bile,

Dünyayı bile.

Elimde olmadan geri adım attım. Ama o bacaklar birden durdu. Arkamda yolumu kapatan bir duvar duruyordu, bu yüzden durup orada kaldım.

Matsuda-kun peşime düşer gibi adım atmaya başladı, sabırsızca ilerledi. 

"M-Matsuda-kun? Sorun ne..?"

Endişeyle boyanmış bir sesle bağırdım.

Soluk bir yüzle cevap verdi.

Nefesimi kesecek derecede büyük bir gerginlikle, korkuyla dolu biçimde o ismi söyledim.

"B-Bu… Junko Enoshima'nın hatası olabilir mi?"

Yürümeyi bıraktı ve beni delici bir bakışla izledi.

"…Ah, öyle olmalı."

O keskin bakış tüm vücudumu deldi sanki.

Bunlar Matsuda-kun'un gözleri mi?

Sen gerçekten Matsuda-kun musun?

Boğazımdan neredeyse çıkacak olan bu sözleri çabucak yuttum. O sözlerin durumu sadece daha kötü yapacağını anlayabiliyordum.

"…Hey, Matsuda-kun. Hadi bunu durduralım."

Matsuda-kun tarafindan bu şekilde köşeye sıkıştırılmışken tek yapabildiğim ricada bulunmaktı.

"Sadece laboratuvara geri dönsek olmaz mı? Sen bana tedavide bulunurken rahatlayıp sohbet edebiliriz. Bunu yaparsak… her şey normale döner!"

Ricamın sonunda sesim bir çığlığa dönüştü.

Ne de olsa bu tamamen yanlış! 

Bu yanlış olmalı!

"…Çok geç."

Ancak Matsuda-kun başını çevirdi.

"Artık geri dönemem. Ne sen ne de ben… geri dönemeyiz..."

Bu dondurucu sesi duyduğumda tüm vücudum hemen üşümeye başladı.


bu bölümün devamı yakında...


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


25.2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   25.4 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.